Amasya Şehir Tanıtımı

aSqimSin

Yeni Üye
Üye
Amasya Şehir Tanıtımı



Amasya (il) Yüzölçümü: 5.520 Km²
Nüfus: 357.191 (1990)
İl Trafik No: 05



Orta Karadeniz'de, Yeşilırmak vadisi Harşena Dağı eteklerine kurulan Amasya, 7 bin yılın üzerindeki eski tarihi boyunca krallık başkentliği yapmış, bilim adamları, sanatkarlar, şairler yetiştirmiş, şehzadelerin eğitim gördüğü bir belde olmuştur.
Kurtuluş savaşının başlangıç temelleri de Amasya'da atılmıştır. Amasya, tarihi ve kültürel zenginlikleri yanı sıra, özellikle Yeşilırmak kıyısına yapılmış Yalıboyu evleri ile dikkat çekmektedir.

amasya.jpg





Dünyanın en güzel Misket elması, kirazı, şeftalisi ve bamyasının üretildiği, tarih ve doğanın birlikte bulunduğu ilginç bir antik kent görmek istiyorsanız sıcak kanlı ve misafirperver Amasya sizi bekliyor.


İLÇELER:

Amasya (merkez), Göynücek, Gümüşhacıköy, Hamamözü, Merzifon, Suluova, Taşova'dır.

Göynücek: Çekerek Irmağı Vadisi'nde kurulan ilçeye 8 km. uzaklıktaki Çekerek vadisine bakan kayalık üzerinde kurulmuş Gökçeli kalesi ilçenin önemli tarihi eseridir. Roma Döneminde garnizon olarak kullanılan Kalede 98 basamaklı merdiven ile gizli bir yol bulunmaktadır. İlçe merkezine 6 km. uzaklıkta bulunan Çamurlu köyü İlice mevkiinde çıkan kaynak suyunun böbrek taşlarına karşı tedavi edici özelliği olduğu söylenmektedir.

Gümüşhacıköy: İlçe merkezindeki Bedesten, Büyük hamam, Koyun pınarı ve Kabak çeşmesi; Gümüş beldesinde yer alan Haliliye Medresesi, Yörgüç Paşa Cami, Darphane Cami, Maden Cami (Eski Kilise) ilçenin Selçuklu ve Osmanlı dönemi mimari eserleridir. Şarlayuk beldesi ise yeşilin her tonunun bulunduğu, altyapısı olan bir mesire yeridir.

Hamamözü: İnegöl dağlarının doğu ve kuzey eteklerinde kurulmuştur. İlçe merkezinde bulunan Arkut Bey kaplıcası yörenin önemli dinlenme ve piknik yeridir. İlçe merkezine 1km. uzaklıkta olan Kahramanlar İçmesi bağırsak parazitlerine iyi geldiği bilinmektedir.

Merzifon: İl merkezine 49 km. uzaklıktadır. 7. yüzyıl sonlarında Merzifonlu Kara Mustafa Paşanın Sadrazam olmasıyla Merzifon köklü imar değişikliğine uğramıştır.


NASIL GİDİLİR



Amasya; komşu illerden Samsun, Çorum ve Tokat'a Devlet Karayolu ile bağlıdır. Aynı zamanda Avrupa -İran Uluslararası (E-5) Karayolu üzerindedir.

İle en yakın deniz ve havayolu limanları 130 km. uzaklıkta olan Samsun İlinde bulunmaktadır.

Karayolu Otogarın şehir merkezine uzaklığı 1,5 kilometredir. Ulaşım şehir içi minibüs ve firma servisleri ile yapılmaktadır.

Otogar Tel : (+90-358) 218 80 12



Demiryolu Amasya, Sivas-Samsun demiryolu üzerinde Sivas'a 261 km. Samsun'a ise 134 km. uzaklıktadır. İl hudutları içerisinde iki gar (Amasya-Hacıbayram) ve 6 istasyon (Kızılca, Kayabaşı, Eryatağı, Bovazköy, Suluova, Hacıbayram) bulunmaktadır.

İstasyon Tel : (+90-358) 218 12 39
 
Moderatör tarafında düzenlendi:
Amasya Adının Kökeni ve Amasya Tarihi

Amasya Adının Kökeni

Eskiçağda bir çok Anadolu şehrinin
kurucu (ktistes) tanrısı veya kahramanının
olduğu bilinmektedir. Bu mitolojik kuruluş Amasya için de geçerlidir.

Roma İmparatoru Septimius Severus (M.S. 193-211) dönemine ait bir Amasya sikkesi üzerinde yer alan ERMHC KTICAC THNPOLIN yazıtından hareketle Hermes’in Amasya kentinin kurucu tanrısı olduğu kabul edilmektedir.
Bu kısa açıklamadan sonra Amasya adının tarihçesine gelecek olursak;
Hitit belgelerine göre Amasya’nın bilinen ilk adının Hakmiş [Khakm(p)is] olduğu sanılmaktadır. Bu isimin Perslerin Amasya’yı fethine kadar devam ettiği değerlendirilmektedir.
Amasya’nın Mitridates Krallığı Dönemi'ndeki adı “Amasseia” dır. Özellikle M. Ö. II. yüzyıldan itibaren darp edilen Amasya şehir sikkelerinde AMASSEİA ibaresi açıkça görülmektedir. Zaten coğrafyacı Strabon’da Amasya için Amaseia sözcüğünü kullanmaktadır.
Amaseia sözcüğü, “Ana” anlamına gelen ve özellikle “Ana Tanrıça” yı kasteden ‘Ama’ ve onun çeşitlemesi olan ‘Mâ’ ibaresi ile bağlantılıdır. Bundan hareketle denilebilir ki Amaseia “Ana Tanrıça Mâ’nın şehri” anlamına gelmektedir.
Ana Tanrıça Mâ, Perslerin Anadolu’yu fethinden sonra tapımı yaygınlaşan doğu kökenli bir tanrıçadır. Aynı zamanda bu tanrıça Mitridates ve Kapadokya’nın yerel tanrıçasıdır. Amaseia sözcüğü de Persler zamanındaki asıl söyleniş şeklinin Hellen ağzına uydurulmuş biçimidir.
Roma döneminde Amaseia adı fazla bir değişikliğe uğramadan AMACIAC (Amasia) olarak kullanılmıştır. Örneğin, İmparator Septımıus Severus, Caracalla ve Severus Alexander döneminde darp edilmiş Amasya şehir sikkelerinde AMACIAC adını görmekteyiz.
Bizans Devri'nde de Amasia adının değişmeden devam ettiği bilinmektedir.
Amasya’nın adı Danişmendliler zamanında ise bazen Amasiyye, bazen de Şehr-i Haraşna olarak anılmıştır.
Selçuklu, İlhanlı, Beylikler ve Osmanlı İmparatorluğu döneminde de Amasya adı herhangi bir değişikliğe uğramadan günümüze kadar gelmiştir.

TARİHÇE



İlk yerleşimin MÖ. 5500 yıllarına kadar uzandığı belirlenen Amasya; Antik Çağdan günümüze kadar geçen zaman içerisinde Hitit, Frig, Kimmer, Lidya, Pers, Roma, Bizans, Danişmend, Selçuklu, İlhanlı ve Osmanlı medeniyetlerine ev sahipliği yapmıştır. 1386 yılında Osmanlı topraklarına katılan Amasya, Osmanlı padişah ve şehzadelerinin gösterdikleri özel ilgi nedenleriyle "şehzadeler şehri" olarak da ün yapmıştır. Amasya, Kurtuluş Savaşı sırasında ön plana çıkmıştır. 19 Mayıs 1919'da Samsun'da başlayan Milli Mücadelenin ilk adımı 12 Haziran 1919'da Mustafa Kemal'in Amasya'ya gelmesiyle devam etmiştir. Kurtuluş Mücadelesinin planları hazırlanmış, Erzurum ve Sivas Kongrelerinin toplanmasına burada karar verilmiş, 22 Haziran 1919'da yayınlanan Amasya Tamimi ile "Milletin İstiklalini yine milletin azim ve kararının kurtaracağı" Amasya'da ilan edilmiştir.



Kalkolitik Çağ

Amasya sınırları içerisinde Kalkolitik Çağ'a ait önemli bazı yerleşmeler arasında Amasya merkez Ovasaray Köyü Hamam Tepesi Höyüğü, Sarımeşe KKünbet Höyük, Keşlik Köyü Koşapınar Höyük ve Ayvalıpınar Köyü Ayvalıpınar Höyüğü ile Suluova ilçesi Kanatpınar Köyü Devret Höyük ve Deveci Köyü Yoğurtçu Baba Höyükleri sayılabilir.
Tunç Çağı

İlk Tunç Çağı'nda da (3000-2500) Amasya’da yoğun bir yerleşmenin olduğu bilinmektedir. Bu dönem höyüklerine Amasya merkez Yassı Höyük (Oluz Höyük), Gümüşhacıköy ilçesi Sallar Höyük, Merzifon ilçesi Hayrettin Köyü Delicik Tepe Höyüğü, Göynücek ilçesi Gediksaray Höyük, Alakadı Köyü Türkmenlik Tepe Höyüğü ve Merzifon ilçesi Kayadüzü Höyük örnek verilebilir.

Amasya, Orta Tunç Çağı'nda (M.Ö. 2500-2000) Mezopotamya yazılı belgelerinde “Hatti Ülkesi” olarak bilinen uygarlığın sınırları içerisinde kalmıştır. M.Ö. 2500-2000 tarihleri arasında Anadolu’da güçlü bir uygarlık kurmuş olan Hattiler'e ait önemli yerleşmelerden biri de Amasya Merkez İlçeye bağlı Mahmatlar Höyüğü'dür.

Mahmatlar Höyük, 1949 yılında defineciler tarafından kaçak kazılar sonucu tahrip edilmiştir. Burada bulunan eserler daha sonra resmi makamlarca ele geçirilmiş olup altın, gümüş ve bronzdan oluşan bu eserler Hatti Uygarlığı'nın önemli eserlerindendir.
Tunç Çağ / Hitit Dönemi

Hatti egemenliğine Hititler tarafından son verilmesi üzerine Amasya, Hititlerin egemenlik sahasında kalmıştır. Kendilerini Nesice konuşanlar anlamına gelen Nesili sözcüğü ile adlandıran Hititler Anadolu’da büyük bir siyasi birlik kurmuşlardır. Amasya şehri de bu dönemde Hititlerin sınırları içerisinde kalmıştır.
Hititlerin Amasya’daki önemli yerleşim yerlerinden biri Amasya merkez Doğantepe (Zara) Beldesi'dir. Bu beldede bulunmuş olan ve M.Ö. 1400-1200 yılları arasına tarihlendirilen Hitit Fırtına Tanrısı Teşup’a ait olan bronz heykel günümüze intikal etmiş önemli Hitit eserlerindendir.
Hititler, içinde bulundukları kuraklık ve kıtlığın etkisiyle yaşadıkları bunalımlı bir dönemde, bir görüşe göre Karadeniz dağlarında yaşayan Kaşgaların diğer bir görüşe göre ise, içinde Friglerin de bulunduğu ve Balkanlardan Anadolu’ya gelen bazı kavimlerin akınları sonucunda M. Ö. 1190 tarihi civarında egemenliğini yitirmişlerdir. Bu yıllarda meydana gelen yıkım, talan ve katliamlar sonucunda Amasya’nın da içinde bulunduğu orta Anadolu’da Karanlık Çağ olarak adlandırılan ve 400 yıldan fazla devam eden bu dönem hakkında elde fazla bilgi bulunmamaktadır.
Demir Çağı / Frigler Dönemi

M. Ö. 750 den sonra siyasal bir güç olarak tarih sahnesine çıkmış olan Frigler Kral Midas döneminde (M.Ö. 725-695/675) sınırlarını genişletmiş ve bunun sonucunda Amasya yöresi de Friglerin egemenlik sahası içerisinde kalmıştır.
Frigler M.Ö. 676 yılında Kafkaslar üzerinden gelen Kimmerler’in şiddetli saldırıları karşısında dayanamayarak kısa sürede güçlerini kaybetmiş ve yıkılma sürecine girmiştir.
Demir Çağı / Kimmer-İskit Dönemi

Kimmerler; bu dönemde Anadolu’da bulunan devletler karşısında bir tehdit unsuru olmuş ve sanatsal açıdan ilişkide bulundukları toplumları etkilemişlerdir.
Kimmerler, Karadeniz Bölgesi'nde yayılmış ve bu dönemde Amasya ve civarı Kimmerlerin egemenlik alanı içerisinde kalmıştır.
Amasya’da Kimmerler devrine ait fazla eser olmamakla birlikte Gümüşhacıköy İlçesi İmirler Köyü'ndeki bir kurgandan çıkarılarak Amasya Müzesine getirilen madenî savaş aletleri bu döneme ait eserlerdendir.
Anadolu tarihinde M.Ö. 675-585 arası önemli bir güç olarak varlığını hissettiren Kimmerler ve İskitler, daha sonra yavaş yavaş etkinliğini yitirmişlerdir.
Kimmerlerin yaşadığı çağda İskitler de tarih sahnesinde görülmektedir. Zaten Herodot’un da ifade ettiği gibi; İskitler genellikle Kimmerler'in yerleşim yerleri üzerine yerleşmişlerdir. Bu nedenle Amasya ve civarındaki Kimmer egemenliği sonrasında İskit egemenliği görülür.
Demir Çağı / Med-Pers Dönemi

Anadolu’daki iki büyük güç olan Lidya ve Med devletleri arasında beş yıl boyunca süren savaşın son bulması üzerine, M.Ö. 585 yılında her iki güç arasında Kızılırmak sınır olarak kabul edilmiş ve bunun üzerine Amasya Pers egemenliğine kadar Medlerin sınırları içerisinde kalmıştır.
Kısa süren Med egemenliğinden sonra Amasya, M. Ö. 547/46 tarihinde Pers İmparatorluğu'nun kurucusu Kyros’un Lidya kralı Kroisos’u yenmesi üzerine Anadolu’nun büyük çoğunluğu gibi Pers idaresi altında kalmıştır.
Persler, fetihler yoluyla egemen oldukları yerleri toplam yirmi satraplık halinde taksim ederek buralara birer genel vali atamışlardır. Bu genel valiler, tacın muhafızı anlamına gelen satrap sözcüğü ile adlandırılıyordu. Bu dönemde Amasya yaklaşık iki yüz elli yıl boyunca Kapadokya Satraplığı olarak bilinen bölgenin doğu sınırları içerisinde kalmıştır.
Bu dönemde, Sardes’ten başlayan ve Susa’da son bulan Kral Yolu güzergahının belli bir kısmı Amasya’nın da içinde bulunduğu Yeşilırmak Ovası'nda geçmektedir.
Helenistik Çağ

M.Ö. 333 yılında meydana gelen İssus Savaşı'nda; Pers kuvvetlerinin Büyük İskender’in güçleri karşısında yenilmesi sonucunda, Amasya’nın da içinde bulunduğu Kuzey Kapadokya Bölgesi dışında Anadolu’nun büyük bir kısmı Makedonya Krallığı'nın egemenliğine girmiş ve böylelikle tarihte Hellenistik Çağ olarak bilinen ve Anadolu’da etkisini daha çok kültürel ve sanatsal boyutta hissettiren bir dönem başlamıştır. Bu dönem; özü itibariyle doğu ile batı inanç ve kültürlerinin sentezi olan bir dönemdir.
Büyük İskender’in ölümü üzerine (M.Ö. 323) Anadolu’da siyasi anlamda yeni bir süreç baş göstermiştir. Bu süreçte; Büyük İskender’in halefleri imparatorluğun birliğini sağlayamamış ve imparatorluk çeşitli krallıklara bölünerek dağılmıştır.
Bu gelişmeler yaşanırken M.Ö. 301 yılında Pers kökenli Mitridates Ktistes, Mitridates Krallığını kurarak Amasya’yı başkent yapmıştır.
Başkentin V. Mitridates Euergetes (150-120) döneminde Sinop’a nakledilmesine kadar uzun yıllar Mitridates Krallığının başkenti olarak kalmış olan Amasya’da, büyük bir imar faaliyeti başlamış ve özellikle Mitridates Eupator döneminde bu faaliyetle birlikte şehir bir kültür merkezi haline gelmiştir.
Bu dönemde; Mitridates Krallığı ile Roma İmparatorluğu arasında özellikle V. Mitridates zamanında gelişen iyi ilişkiler, Mitridates Eupator döneminde (M.Ö. 111-63) tersine dönmüş ve bunun sonucunda uzun yıllar süren Mitridates savaşları yaşanmıştır. En son M.Ö. 63 yılında Mitridates Eupator ile Romalı general Pompeius’un orduları arasında yapılan savaşta Eupator’un yenilmesi üzerine Amasya Roma askerleri tarafından işgal edilerek tahrip edilmiş Pompeius, Mitridates Krallığının egemenliğine son vererek topraklarını Bithynia bölgesiyle birleştirerek Bithynia-Mitridates Eyaletini oluşturmuş Amasya ve civarı Roma egemenliği altına girmiştir.
Mitridates Eupator’un oğlu olan Kırım Kralı II. Pharnakes, Roma İmparatorluğu içerisinde yaşanan iç savaşlar nedeniyle Mitridates Krallığının eski topraklarını bir süre geri almayı başarmış, fakat M.Ö. 47 yılında Zela (Zile) yakınlarında Caesar (Sezar) komutasındaki Roma birlikleriyle yaptığı savaşta yenilmesi üzerine, Amasya’nın da içinde bulunduğu topraklar tekrar Roma egemenliğine geçmiştir.
Roma Dönemi

Parthlar’ın Karia’ya kadar olan bölgeyi işgal etmeleri üzerine Roma İmparatoru Antonius komutanları aracılığıyla Parthlar’ı yenerek onları Anadolu’dan atmıştır. Bu olaydan sonra Anadolu’ya gelen Antonius, Parthlar’ın saldırılarını önlemek amacıyla kendi toprakları ile Parthlar arasında tampon bir bölge oluşturmak için bazı vasal krallıklar kurdurmuştur. M.Ö. 39 yılındaki bu gelişmeye göre; İçinde Amasya’nın da bulunduğu Mitridates Bölgesi II. Pharnakes’in oğlu Darius’a verilmiştir.
Amasya bu dönemde Mitridates Galaticus Bölgesi'nin Metropolis’i olup önemli bir şehir konumundadır. M.Ö. 25 yılında İmparator Augustus (M.Ö. 27 – M.S. 14) kendisine bağlı Provincia Galatia Eyaletini kurarak bir çok bölgeyle birlikte Mitridates Galaticus Bölgesini de bu eyalete bağlamıştır.
Roma İmparatorluğu döneminde eyalet statüsünde olan Amasya, aynı zamanda eyaletler arası yol sisteminin de merkezi konumuna gelmiştir. Örneğin Galatya ve Kapadokya yolları Amasya’da son buluyordu.
Amasya’da İmparator Domitianus’tan (M.S. 81-96) itibaren Severus Alexander (M.S. 222-235) dönemine kadar şehir sikkeleri darp edildiği de bilinmektedir. Bu sikkelerden bir çoğu günümüzde Amasya Müzesi sikke koleksiyonunda yer almaktadır.
Amasya şehri; İmparator Diocletianus sonrasında Diospontus’un dinsel ve idarî merkezi durumuna gelmiş ve VIII. yüzyıldan itibaren ise Bizans’ın askerî vilâyetlerinden (thema) olan Armeniakon Kaleleri arasında yer almıştır.
Selçuklu Dönemi

Büyük Selçuklu ordusunun 1071 Malazgirt savaşını kazanması üzerine Sultan Alparslan’ın mahiyetinde bulunan üst düzey komutanlar, Anadolu içlerine doğru akınlara başlamıştır. Bu akınlar sonucunda Anadolu’daki Bizans egemenliği sona ermiş ve kazanılan topraklarda, fetihleri yapan komutanlar Selçuklu Devleti'nin izniyle içişlerinde bağımsız beylikler kurmuşlardır.
Bu süreçte Amasya ve civarı Danişmend Ahmet Gazi tarafından fethedilerek bölgede Türk egemenliği dönemi başlamıştır.Bu dönemde Anadolu’ya gelmiş olan Haçlı Ordusu'na karşı Selçuklu Sultanı Kılıç Arslan ile Danişmend Ahmet Gazi komutasındaki birliklerin Amasya-Merzifon arasında 5 ağustos 1101 günü yapmış olduğu savaş sonucunda Haçlı Ordusu bozguna uğratılmıştır.
Danişmendliler'in yaklaşık yüzyıl süren egemenlik dönemi Selçuklu Sultanı II. Kılıç Arslan’ın 1175 yılında Amasya’yı ele geçirmesiyle sona ermiştir. Böylelikle Amasya şehri ve civarı Selçuklu egemenliği altına girmiştir.
II. Kılıç Arslan uzun süren saltanatı sırasında Selçuklu Devleti'ni on bir oğlu arasında paylaştırmış (1185/1186) ve bu paylaşım sırasında Amasya Nizameddin Argunşah’ın hissesine düşmüştür. Nizameddin Argunşah’ın kardeşi II. Rükneddin Süleymanşah’ın (1196-1204) Selçuklu saltanatını ele geçirmesi üzerine bir çok yöre gibi Amasya’da bu sultana bağlı bir il haline gelmiştir.
Anadolu Selçuklu Hükümdarı Alaeddin Keykubad, Moğolların bir tehdit unsuru haline gelmesi üzerine olası bir Moğol saldırısına karşılık komşusu Harezm beylerinin deneyimlerinden yararlanmak amacıyla bazı illeri onlara tımar (dirlik) olarak vermiştir. Amasya bu dönemde timar olarak Bereket Han’a verilmiştir (1231).
Sultan Alaaddin Keykubad (1220-1237) sonrasında ülkenin iyi yönetilememesi Selçuklu Devletinde bazı toplumsal olayların meydana gelmesine neden olmuştur. 637H./1239M. tarihinde meydana gelen ve merkezi Amasya olan Babaîler Başkaldırısı bu dönemde görülen önemli toplumsal hareketlerin başında gelmektedir.
Baba İlyas Horasanî önderliğinde başlayan bu başkaldırıda, Baba İshak Kefersudî hareketin pratik sürecini Kefersud köyünden başlatmış ve bu başkaldırı süresince yaşanan gelişmelerde Amasya önemli bir tarihi mekan olarak olaylara tanıklık etmiştir.
Başkaldırının büyüyerek yayılması sonucu, Sultan II. Gıyaseddin Keyhüsrev (1237-1246) ihtiyaten Kubadabad Kalesi'ne çekilir ve bu sırada Amasya Subaşılığına atanan Hacı Armağanşah hareketin bastırılması için görevlendirilir.
Sonuçta kanlı bir şekilde bastırılan Babaîler Başkaldırısının önderi Baba İlyas, Hacı Armağanşah tarafından tekkesinde ele geçirilerek Amasya Kalesi burçlarına astırılır.
Selçuklu Devleti’nin 1243 Kösedağ Savaşı'nda Moğollara yenilmesinden sonra Anadolu’nun neredeyse her yanı yağmalanmaya başlanmış ve Selçuklu Devleti yarım yüzyılı geçkin bir süre Moğollar tarafından yağmalanmış ve bundan Amasya’da etkilenmiştir.
Anadolu’yu işgal etmiş olan Moğollar daha çok Amasya’nın da içinde bulunduğu Orta Anadolu Bölgesi'ne yerleşmişlerdir. Bu yerleşenlere genellikle Tatar adı verilmektedir. Bu dönemde Amasya’ya yerleşenler ise daha çok sol kol oymakları olarak da bilinen Ca’unğar oymaklarıdır.
İlhanlı hükümdarı Ebu Said Bahadır Han’ın 1335 yılında ölümü sonrasında, İlhanlılar'ın Anadolu genel valisi bulunan Sultan Alaeddin Eratna bağımsızlığını ilan ederek Eratnalılar Devleti'ni kurmuş ve Amasya 1341 tarihinde Eratnalılar'ın egemenliği altına girmiştir.
Amasya aynı yıl merkezi Niksar olan Taceddinoğulları Beyliği tarafından işgal edilmiş, bir süre bu işgale ses çıkarmayan sultan Eratna, Mısır Memlûklu Sultanı Melik Nâsır’ın himaye ve desteğini sağladıktan sonra işgalciler üzerine emirlerinden Tüli Bey’i göndermiş ve bunun üzerine Tüli Bey Amasyalıların da yardımıyla Amasya ve çevresini Taceddin Doğanşah’ın elinden alarak bu işgale son vermiştir.
Bu dönemde; Zeyneddin Tüli Bey Amasya Emirliği yapmış, onun ölümünden sonra ise 1347 yılında Hacı Kutluşah Amasya Emirliği görevine getirilmiştir. Sonrasında ise Hacı Kutluşah’ın büyük oğlu Şahabeddin Ahmet Şah 1352 ortalarında Amasya Emiri olmuş, 1356 yılında ise, Emir Kebir Şücaaddin Süleyman Bey Amasya Emirliği'ni zorla ele geçirmiş, ondan da tekrar Şahabeddin Ahmet Şah 1358 tarihinde Amasya Emirliği'ni geri almıştır.
1359 yılında Amasya Emirliği görevine Hacı Kutluşah’ın diğer oğlu Hacı Şadgeldi Paşa getirilmiş ve 1361 yılında ise, eski Amasya Emiri Şücaaddin Süleyman Bey’in oğlu Alaaddin Ali Bey Amasya Emiri olur. Fakat Kaynar Vakıası'ndan sonra 1362 tarihinde Hacı Şadgeldi Paşa ikinci kez Amasya Emiri olarak tarih sahnesinde görülür.
Sultan Eratna’dan sonra devleti yöneten sultanların zayıf olmaları ayrıca zevk ve sefaya düşkünlükleri devlet otoritesinin sarsılmasına ve görev yapan idarecilerin bağımsızlık fikrine kapılmalarına yol açmıştır. Bu yıllarda Amasya Emiri Hacı Şadgeldi Paşa da, kendi başına buyruk hareket etmeye başlamış ve daha sonra ise beyliğini ilan etmiştir.
Şadgeldi Paşa döneminde Amasya’da kayda değer imar faaliyetleri görülür. Bu dönemde; 1363 tarihinde Amasya Kalesi onarılır ve eski darphane yenilenir, ayrıca Amasya’da bir kağıt fabrikası yaptırılır. Bu faaliyetlerle birlikte 1372 tarihinde cami, medrese ve imaretten oluşan bazı yapı birimlerinin de yaptırıldığı bilinmektedir.
Eratna Devleti naibi Kadı Burhaneddin ile 1381 yılında yaptığı savaşta hayatını kaybeden Hacı Şadgeldi Paşa’dan sonra oğlu Fahrettin Ahmet Bey Amasya Emirliği görevini üstlenmiştir.
Fahreddin Ahmed Bey de babası gibi Kadı Burhaneddin ile devamlı bir mücadele içerisinde olmuş, fakat bu mücadelelerden bir sonuca varamamış olması nedeniyle başka bir sancağa karşılık Amasya’yı, Osmanlılara vermeyi teklif etmiş, bunun üzerine 1393 yılında şehir Osmanlı idaresine girmiştir.
Osmanlı Dönemi
15. yüzyılın başında Timur’un Anadolu’yu işgal etmesi ve büyük yıkımlar yapmaya başladığı süreçte Amasya da Timur’un askerlerince yedi ay boyunca kuşatılmıştır.
Yıldırım Bayezid’in Ankara Savaşı'nda (1402) Timur’a yenilerek esir düşmesi ve sonrasında şehzadeleri arasında meydana gelen taht kavgaları üzerine, Fetret Devri olarak bilinen bu dağılma sürecinde Osmanlı birliğini sağlamaya çalışan ve bunda da başarılı olan Çelebi Sultan Mehmet, bu mücadele yıllarında Amasya’yı kendisine merkez edinmiştir.
1402 yılında Yakut Paşa’nın Amasya Emiri olduğu dönemde, Timur tarafından Kara Devletşah Amasya’ya emir olarak atanmış, fakat Kara Devletşah Amasya halkı ve ileri gelenlerince zalim bir insan olarak bilindiğinden onun emirliği tanınmamış ve şehre girmesine izin verilmemiştir. Bunun üzerine Kara Devletşah Kağala/Hakala Köyü'nde konaklamış ve burada şehrin diğer kısımlarına hükmetmiştir.
Çelebi Sultan Mehmet, Kara Devletşah’ın bu şekilde hareket etmesine karşılık onunla savaşarak bozguna uğratmış ve Kara Devletşah savaş meydanında öldürülmüştür.
Osmanlılar Devri'nde Amasya, 15. yüzyılın ilk yarısından itibaren şehzadelerin görev yaptığı bir sancak ve aynı zamanda Eyalet-i Rum’un da merkezi konumundadır.
Amasya, Yörgüç Paşa’nın Beylerbeyi olduğu dönemde (1422/1435); Sivas, Tokat, Çorum ve Samsun sancaklarından müteşekkil bir vilayet olup, bu dönemde Amasya’ya “Rumiyye Vilayeti” deniliyordu.
Bu dönemde Amasya ve civarında Kızıl Koca Oğulları namıyla bilinen ve mevcut sistemin disiplini altına girmemiş olan bir Türkmen topluluğunun ortaya çıktığı ve bu topluluğun yörede eşkıyalık yaptığı, Yörgüç Paşa’nın ise bazı hileler ile bu grubu ve ele başlarını yakalatarak kılıçtan geçirdiği bilinmektedir.
Osmanlılar Devri'nde Amasya’da görülen önemli olaylardan biri de tarihte Celalî İsyanları olarak bilinen toplumsal olaylardır. Özellikle 16. yüzyılda yaşanan bu olaylarda celalî grupları daha çok içinde Amasya’nın da bulunduğu Yeşilırmak Havzası içerisinde hareket etmişlerdir. Bu dönemde Amasya’da büyük kargaşalar yaşanmıştır.
Bu isyanlar içerisinde özellikle Amasya Sancak Beyliği de yapmış olan Urfalı Kara Yazıcı Abdülhalîm’in yaşattığı kargaşa önemlidir. 1603 yılında yaşanan bu olaylarda Kara Yazıcı Abdülhalîm’in taraftarları Amasya'yı yakmışlardır. Bu talan hareketi öylesine şiddetli bir şekilde yaşanmıştır ki, bu sırada Amasya eşraf ve âyânı servetleriyle birlikte kral mezarları içerisine sığınmak zorunda kalmıştır.
Amasya, Osmanlı İmparatorluğu tarihinde önemli olan bir antlaşmaya da tarihi mekan olmuştur. 1555 yılı nisan ayı sonunda yapılmış olan ve tarihte Amasya Antlaşması olarak bilinen bu antlaşma İran-Safevî Hanedanıyla yapılmış ilk ve önemli antlaşmalardan biridir. Bu sırada Kanunî Sultan Süleyman Amasya’da ikamet etmektedir.
Osmanlı tarihine yön veren bir çok şehzadenin Amasya’da yetişerek görev yapmış olması nedeniyledir ki, Amasya Osmanlı tarihinde “şehzadeler şehri” olarak tanınmıştır. Bu şehzadeler arasında; Çelebi Sultan Mehmet, II. Murat, Fatih Sultan Mehmet ve II. Bayezid gibi sonradan padişah olanlar da vardır. Ayrıca, Amasya’da görev yapmış ve burada ölmüş bazı şehzadeler de bilinmektedir.
Osmanlılar tarafından fethedildiği tarihten itibaren şehzadelerin tahtgâhı olan Amasya , Şehzade Bayezid’in 1559 tarihinde İran’a firar etmesinden sonra şehzade (çelebi sultan) sancaklığından çıkarılmış ve bu tarihten sonra Amasya’da hiçbir şehzade görevde bulunmamıştır.
 
Son düzenleme:
GeziLecek YerLer

GEZİLECEK YERLER



Konaklar



Hazeranlar Konağı : Yalı boyu evleri dizisindeki en güzel konak olan Hazeranlar Konağı Osmanlı döneminin en zarif sivil mimari örneklerinden birisidir. Konak Defterdar Hasan Talat Efendi tarafından kız kardeşi Hazeran Hanım adına 1872 yılında yaptırılmıştır. Diğer kapı Hatuniye Cami avlusu ile bağlantılıdır. Çift kanatlı selamlık kapısından alçak tavanlı bir mekana girilir. Dört köşede birer oda ve odaların arasında orta sofanın uzantıları eyvanlar yer alır. Batı eyvanlarını giriş kata bağlayan sade korkuluklu ahşap merdivenler işgal eder. Katlarda oturma ve yatak odaları, avlu, kahve odası, ocaklı oda, ebeveyn ve selamlık odaları ile hela sofa etrafında yer almaktadır.



Kaleler, Kaya Mezarları



Amasya Kalesi: Şehrin ve Yeşilırmağın kuzeyinde bulunan Harşane Dağı adlı dik kayalıklar üzerindedir. Kalenin Belkıs, Saray, Maydonos ve Meydan adlarına dört kapısı, kale içinde Cilanbolu adlı su kuyusu, sarnıç, zindan bulunmaktadır.

Kaleden 70 m. aşağıda Yeşilırmağa ve kral mezarlarına kadar uzanan M.Ö. III. yüzyıla ait merdivenli yer altı yolu, burç ve cami kalıntıları vardır.



Kral Kaya Mezarları: Amasya Kalesi eteklerinde düz bir duvar misali dikine uzanan kalker kayalara oyularak yapılmış olan 5 adet mezar, yapıları ve mevkileri itibariyle ilk bakışta dikkati çekmektedir.

Çevreleri oyularak ana blok kayadan tamamen ayrılmışlar ve kaya bloklarına merdivenlerle bağlanmışlardır.

Vadi içerisinde irili ufaklı toplam 18 adet kaya mezarı bulunmaktadır. Amasya'da doğan ünlü coğrafyacı Strabon'un (M.Ö. 63-M.S. 5) verdiği bilgiye göre kaya mezarları Pontus krallarına aittir.



Aynalı Mağara (Kaya Mezarı): Çevre yolunun Samsun güzergahından sağa ayrılan Ziyaret beldesi yolu üzerinde, şehir merkezine yaklaşık üç kilometre uzaklıktadır. Kral Kaya Mezarlarının en iyi işlenmiş ve tamamlanmış olanıdır.

Tonoz kısmında 6'sı sağda, 6'sı solda olmak üzere 12 havari tasviri ile kuzey ve güney duvarlarında bir takım kadınlı erkekli figürler, doğu cephesinde ise İsa, Meryem ve Yoannes'ten oluşan bir kompozisyon bulunmaktadır.



Ferhat Su Kanalı: Kentin su ihtiyacını karşılamak için Helenistik dönemde yapılmış olan su kanalı yaklaşık 75 cm. genişliğinde 18 km. uzunluğundadır. Terazi sistemine göre kanallar oyularak, tünel açılarak bazı yerlerinde duvarlar örülerek inşa edilmiştir.



Medreseler



Bimarhane (Darüşşifa): İlhanlı döneminden günümüze ulaşan tek eserdir. İlhanlı Hükümdarı Sultan Mehmet Olcaytu ve hanımı Ilduz Hatun adına 1308 yılında yaptırılmıştır. Yapının özellikle ön cephesi sanat bakımından değerlidir. Sadece Amasya Bimarhanesine mahsus bir özellik olan kapı kilit taşında diz çökmüş vaziyette insan kabartması mevcuttur.



Sultan II. Bayezid Külliyesiultan II. Bayezid adına 1485-86 yılında yaptırılan külliye; cami, medrese, imaret türbe ve şadırvandan oluşmaktadır. Her iki minare hizasında bulunan yaşlı çınar ağaçlarının külliye ile yaşıt olduğu tahmin edilmektedir.



Haliliye Medresesi: Gümüşhacıköy İlçesi Gümüş Beldesi merkezinde bulunan eser, Çelebi Sultan Mehmed'in Beylerbeyi Halil Paşa tarafından 1413 de yaptırılmıştır. Kare planlı kapalı avlulu bir medresedir.



Kapı Ağa Medresesi sultan II. Bayezid'in Kapı Ağası Hüseyin Ağa tarafından 1488 yılında yaptırılmıştır. Ön Asya ve Selçuklu mezar anıtlarında görülen sekizgen plan şeması fonksiyon itibariyle ilk defa bu medresede tatbik edilmiştir.



Diğer Medreseler;



- Gökmedrese 1267)

- Çelebi Mehmed Medresesi (1415) Merzifon

- Büyük Ağa Medresesi (1488)

- Küçük Ağa Medresesi (1463- 1464)

- Hakala Yolpınar Köyü Kasım Bey Medresesi (1463- 1464)



Camiler



Burmalı Minare Cami, Gökmedrese Cami görülmeye değerdir.Amasya'nın diğer önemli camileri Gümüşlü Cami, Bayezid Paşa Cami, Yörgüç Paşa Cami, Sofular Abdullah Paşa Cami,Şirvanlı (Azeriler) Cami, Abide Hatun Cami ve Halifet Gazi Kümbetidir.



Amasya Camileri



Gök Medrese Cami (Merkez)



Selçuklu valilerinden Torumtay'ın (1267) Amasya'da yaptırdığı kabul edilen Gökmedrese Cami, belirli şekilde derinliğine uzanan, kubbe ve tonozlarla örtülü, üç nefli bir yapıdır. Kesme taş mimarisi, olgun nispetleri ve sade süslemeleriyle ağırbaşlı ciddi bir üsluptadır. Caminin çok uzun olan giriş bölümü medrese olarak kullanılmıştır.



Burmalı Minare Cami (Merkez)



Selçuklu Sultanı II. Gıyaseddin Keyhüsrev zamanında Vezir Ferruh ve kardeşi Haznedar Yusuf tarafından 1237-1247 yıllarında yaptırılmıştır. Girişin sol tarafındaki cepheye bitişik sekizgen biçimli klasik Selçuklu kümbeti ve sonradan eklenmiş burmalı minaresi caminin belirgin özelliklerindendir.



Sultan II. Bayezıt Külliyesi (Merkez)



Sultan II. Bayezıt adına 1485-86 yılında yaptırılan külliye; cami, medrese, imaret türbe ve şadırvandan oluşmaktadır.

XV. yüzyılın son çeyreğinde yapılan, yan mekanlı (L planlı) cami mimarisinin gelişmiş son örneğidir. Caminin iki minaresi vardır. Batıda medrese, doğuda imaret ve konukevi vardır. Her iki minare hizasında bulunan yaşlı çınar ağaçlarının külliye ile yaşıt olduğu tahmin edilmektedir.



Diğer Camiler;



- Fethiye Camii (Bizans- Danişmend 11. Yy.)

- Gümüşlü Camii (1326)

- Saraçhane Camii (1372)

- Çilehane Camii (1413)

- Medreseönü Camii (1427) Merzifon (II. Murad Camii)

- Yörgüç Camii (1428)

- Yörgüç Rüstem Paşa Camii (1429) Gümüş

- Hızırpaşa Camii (1466)

- Kilari Süleyman Ağa Camii (1489)

- II. Bayezid Külliyesi (1486)

- Mehmet Paşa Camii (1486)

- Şamlar Ayas Ağa Camii (1495)

- Sofular Abdullah Paşa Camii (1502)

- Hatuniye Camii (1510)

- Pir Mehmet Çelebi Camii (15. Yy.)

- Temenna Mescidi (1567)

- Sofular Camii (15- 16. Yy.) Merzifon

- Bozacı Camii (16- 17. Yy.) Merzifon

- Merzifonlu Kara Mustafa Paşa C. (1666)

- Darphane Camii (18. Yy.) Gümüş

- Maden Camii (1800) Gümüş

- Azeriler Camii (1876- 1895)

Ahşap Camiler

- Abide Hatun Camii (1680)

- Eyüp Çelebi Camii (1725) Merzifon

- Hacı Hasan Camii (1714) Merzifon

- Çay Camii(1774)

- Eski Kışlacık Köyü Camii (1865)

- Aşağı Baraklı Camii (1870)

- Kaleköy Camii (1870)

- Yukarı Baraklı Camii (1875)

- Ziyaret Camii (19. Yy.)

- Şıhlar Köyü Camii (1924)

- Eliktekke Köyü Camii (1928)

- Müftü Camii (20. Yy.) Gümüşhacıköy

- Kızılca İstasyon Camii (1956)



Han, Hamam ve Çarşılar



Ezine Han : Amasya - Tokat Karayolunun 35. km.sinde bulunan Ezinepazar beldesi içerisinde yolun sol yanındadır. Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubad'ın hanımı Mahperi Hatun tarafından yaptırılmıştır.



Taşhan: Merzifon ilçesinde, 17. yüzyıl mimarı üslubunda dikdörtgen planla yapılmıştır.



Bedesten : Merzifon ilçesinde, dikdörtgen planlı, kubbeli dış cephelerde dükkanlarla çevrilidir.



Eski Hamam: Merzifon ilçesindedir. Kitabesine göre 1678 yılında yaptırılmıştır.



Diğer Hamamlar;



- Karsavul Hamamı (Roma)

- Yıldız Hamamı (13. Yy.)

- Arkut Bey Hamamı (13. Yy.)

- Çifte Hamam- Merzifon (1388)

- Hızırpaşa Hamamı (15. Yy.)

- Mustafa Bey Hamamı (1436)

- Kumacık Hamamı (15. Yy.)

- Çukur Hamamı (15. Yy.)

- Sinan Paşa Hamamı- Uluköy (15. Yy.)

- Kızlar Sarayı Hamamı (15. Yy.)

- Gediksaray Hamamı (15. Yy.)

- Ziyaret Hamamı (15. Yy.)

- Çayüstü Köyü Hamamı- Suluova (15. Yy.)

- Maarif Hamamı- Merzifon (16. Yy.)

- Maarif Hamamı- G. Hacıköy (16. Yy.)

- Paşa Hamamı- Merzifon (1677)

- Tuz Pazarı Hamamı- Merzifon (1677)

- Ekin Pazarı Hamamı- G. Hacıköy (1658)

- Eski Hamam- Gümüş (19. Yy.)



Kaplıcalar



Terziköy Kaplıcası ilin önemli kaplıcasıdır. Gözlek Kaplıcası, Hamamözü (Arkut Bey) Kaplıcası ve Ilısu Kaplıcası diğer kaplıcalarıdır.



Terziköy Kaplıcası



Yeri : Amasya'nın güneyinde belediye ve mücavir saha dışındadır.

Ulaşım : Amasya il merkezine 30 km. uzaklıktadır

Suyun Isısı : 37oC

PH Değeri : 6,6

Özellikleri : Bikarbonatlı, Kalsiyumlu, kısmen Karbondioksitli bir bileşime sahiptir.

Yararlanma Şekilleri : İçme ve banyo kürleri

Tedavi Ettiği Hastalıklar : Romatizma, mide ve bağırsak, böbrek ve idrar yolları, beslenme bozukluğu gibi hastalıklarda olumlu etki yapar.

Konaklama :90 yataklı bir motel tesisi mevcuttur.



Mesire Yerleri



Yedi Kuğular Kuş Cenneti (Yedikır Barajı) Amasya -Suluova karayoluna 7 km. uzaklıkta bulunur. Baraj gölü çevresinde yer alan doğal güzelliği, yürüyüş parkuru, DSİ sosyal tesisleri ve balık üretim tesisleri ile amatör balık avcılığı nedeniyle bölgenin çekici piknik alanı durumundadır. Göl; kuğu, yabankazı, yaban ördeği, angut, karabatak ve balıkçıl vb. 34'den fazla kuş türünün barındığı bir kuş cenneti haline gelmiştir.



Borabay Gölü Amasya- Taşova karayolunun 44. km.sinden sola ayrıldıktan sonra Taşova-Samsun karayolunu 14. km.den tekrar sola ayrılarak ulaşılan, doğa harikası Borabay Gölü ve çevresi turizm merkezi ilan edilmiştir.

Ormanlık alan içerisinde her biri 3 yataklı 9 adet bungalov tipi evler, gazinosu kamp imkanı, piknik alanları, doğa yürüyüşü ve dinlenme imkanları nedeniyle yerli ve yabancı ziyaretçilerin uğrak merkezi durumundadır.



Baraklı Şelalesi Taşova ilçesinde,Taşova İlçesine 30 km. uzaklıkta olan Özbaraklı beldesi sınırları içerisindedir.



Kuş Gözlem Alanı

Yedikır Barajı




Müzeler ve Örenleri



Müzeler


Amasya Müzesi

Adres: Atatürk Cad. Amasya
Tel: (358) 218 69 57

Hazeranlar Konağı Etnografya Müzesi

Alpaslan Müzesi



Örenyerleri

Kral Kaya Mezarları





COĞRAFYA

Amasya, doğuda Tokat, güneyde Yozgat, batıda Çorum, kuzeyde Samsun İlleri ile çevrilidir. Yeşilırmağın Orta Karadeniz Dağları (Canik) arasında oluşturduğu vadi üzerinde kurulmuştur.

Akdağ, Tavşan Dağı, İnegöl Dağı, Kocacık Tepesi, Kırklar Dağı, Ferhat Dağı önemli dağlarıdır. Sulama amaçlı gölet ve barajlar ile sulanan verimli ovalara sahiptir. Borabay Gölü en önemli gölüdür. Yeşilırmak ve göletlerde yayın, sazan, turna, levrek, pullu gibi balık türleri bulunmaktadır.

İlde Karadeniz iklimi - kara iklimi arasında bir geçiş iklimi hüküm sürer. Yazları kara iklimi kadar kurak, Karadeniz iklimi kadar yağışlı değildir. Kışları ise Karadeniz iklimi kadar ılıman, kara iklimi kadar sert değildir.

 
Moderatör tarafında düzenlendi:
Ne Yenir ve Ne Alınır?

NE YENİR?



Amasya tarihi, köklü bir kültür düzeyi yanında ekolojik yapısı itibariyle zengin bir bitki örtüsüne, dolayısıyla da zengin mutfak kültürüne sahiptir. Yöreye özgün yemekler arasında, çatal çorba, cırıkda-cızlak (akıtma), helle çorbası, ekmekaşı (papara), kesme ibik çorbası, toyga çorbası, cilbir, bakla dolması, hengel (kıymasız mantı), pancar (pastırmalı), kabak kabuklu pilav, sirkeli ciğer, yuka tatlısı (yufka patlıcanlı pilav tatlısı), gömlek kadayıfı, halbur tatlısı, zerdali gallesi, vişneli ekmek (Amasya çöreği), sini su böreği (Amasya usulü) ve Yakasal böreği sayılabilir.



Amasya'dan yemek tarifleri:



Mumbar - İşkembe



Malzemeler:



2 su bardağı bulgur

1 demet maydanoz

1 yemek kaşığı salça

1 tatlı kaşığı karabiber

1 takım koyun işkembesi (mumbarı ile birlikte)

1 tatlı kaşığı tuz



Hazırlanışı: İşkembe kazınır, mumbarın içi temizlenir. İç kısmı dışa çevrilerek bulgurla birlikte hazırlanan harç mumbarın içine doldurulur, bakır kazanda işkembe ile birlikte 2 saat kadar pişirilir.



Hasuda (tatlı)



Malzemeler :



1 Bardak nişasta

5 Bardak su

1 Bardak toz şeker

3 Kaşık tereyağı

1/2 Bardak ceviz içi



Hazırlanışı: 4 bardak su kaynatılır, 1 bardak su ile nişasta karıştırılır, kaynar suya ilave edilir karıştırılarak pişirilir. Piştikten sonra bir tepsiye dökülerek üzerine kızdırılmış tereyağı gezdirilir. Ceviz serpilerek servise sunulur. Sıcak olarak yenir.



Kalbura Bastı



Malzemeler :



1 Paket margarin



Şerbet için:

1 paket vanilya

2 adet yumurta

1.5 kg. toz şeker

1 tutam tuz

1 litre su

2 kaşık yoğurt

1/2 limon suyu

1 su bardağı ceviz

1 paket kabartma tozu

Malzemelere yetecek kadar un



Hazırlanışı: Unun ortası havuz yapılır. Margarin, yumurta, tuz, yoğurt, vanilya ilave edilerek yoğrulur. Hamur kulak memesi yumuşaklığına getirilir, hamur yumurta büyüklüğünde parçalara ayrılır, her parçanın içerisine ceviz konularak kalbur üzerinde şekli verilir. Bir tepsiye dizilerek orta ısıda fırında 30-35 dakika pişirilir. Piştikten sonra üzerine soğuk şerbet dökülür. Servis yapılır.



NE ALINIR?



Amasya'dan El askısı yazma, yemeni, ev yapımı kuşburnu ezmesi, pirinç ve elma alınması önerilir.
 
Amasya'dan BunLarı Yapmadan Dönmeyin

YAPMADAN DÖNME



Amasya Müzesinin Mumyalar bölümünü ve Hitit Tanrı Heykelini (Teşup) görmeden,

Yeşilırmak Yalıboyu'nda Amasya Evlerini gezmeden,

Kral Kaya Mezarlarını ziyaret etmeden,

II. Bayezid Külliyesi, Bimarhaneyi gezmeden,

Borabay gölünü görmeden,

Amasya Misket elması yemeden,

...Dönmeyin
 
Amasya hanLarı

Taş Han (Merkez)


Dere Mahallesi’nde bulunan Taş Hanı, Amasya Mutasarrıfı Ruhtavan Hacı Mehmet Paşa tarafından Mimar Mehmet Kalfa’ya 1758 yılında yaptırılmıştır.

İki katlı olan Taş han’ın beden duvarları kesme taş ve tuğladan yapılmıştır. Dikdörtgen planlı hanın iç avlusu duvarlarla çevrilmiştir. Batı cephesindeki giriş kapısı hanın duvarlarından ileriye doğru çıkıntı oluşturmaktadır. Hanın kapısı üzerinde ince uzun bir dikdörtgen içerisinde 2 satırlık yapım kitabesi yer almaktadır. Kemerin kilit taşı ile kitabenin orta kısmında da bir rozet yerleştirilmiştir. Portalin her iki tarafında da tonozlu dükkanlar sıralanmıştır.

Hanın iç avlusu hafif sivri kemerlerle çevrilmiş, bunların üzerine de ikinci kat yerleştirilmiştir. Günümüzde bu han oldukça harap durumdadır.


Taş Han (Merzifon)


Merzifon Gazi Mahbup Mahallesi’nde Kara Mustafa Paşa Camisi’nin yanında bulunan bedestenin karşısındaki Taş Han’ın kitabesi günümüze gelemediğinden yapım tarihi ile ilgili kesin bir bilgi yoktur. Ancak yapı üslubundan tipik bir Osmanlı şehir hanı görünümünde olup XVII.yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır.

Taş Han dikdörtgen planlı olup, güney cephesinde yuvarlak kemerli büyük bir kapısı bulunmaktadır. İki katlı olan hanın alt katında sivri kemerli dükkanlar sıralanmıştır. Hanın alt ve üst katları bütün cepheyi boydan boya kat eden silmeli bir friz ile ayrılmıştır. Birinci katı oluşturan dükkanların üzerindeki duvarlar üç sıra tuğla ve bir sıra kesme taş kullanılarak yapılmıştır. Pencerelerin üzerlerinde de sivri kemerli alınlıklar yer almıştır.

Hanın iç kısmı tamamen kesme taştan olup, revaklıdır. Orta kısımda yer alan avlunun kuzey cephesinde sivri kemerli, kesme taş payeli revaklar ve bunların arkasında da taş konsollar üzerinde dışa doğru çıkıntı yapan odalar bulunmaktadır. Bu odaların altında ise ahırlar vardır. Hanın doğu ve batı yönlerinde, zemindeki beşer oda avluya açılmaktadır. Hanın ikinci katı doğu ve batı cephelerindeki kesme taş payelerin taşıdığı tuğla kemerli revaklar yapılmış olup, bunların da üzeri çapraz tonozlarla örtülmüştür. Boydan boya avluya bakan bu revakların arkasında da pencereli kubbeli odalar sıralanmıştır. Hanın kuzey ve güney kenarlarındaki revakların avluya bakan yüzlerinde de kemerlerin içleri taş duvarlarla örülmüştür. Buraya dışa doğru çıkıntı yapan kuş köşkleri yerleştirilmiştir.

Hanın kuzey cephesinde revakların önüne yapılmış iki küçük çeşme bulunmaktadır.




Kenthaber Kültür Kurulu

Fotoğraf, amasya.bld.tr ve merzifon.net adreslerinden alınmıştır.
 
Moderatör tarafında düzenlendi:
Amasya Bedestenleri

Amasya Bedesteni (Merkez)

Amasya Ekin Pazarı civarında bulunan bedesteni Sultan II.Beyazıt zamanında Kapı Ağası Hüseyin Ağa 1483 yılında yaptırmıştır. Bedestenin dört ayrı cephesinde, dört ayrı kapısı bulunmaktadır. Bedestenin dikdörtgen planı vardır. Kuzey cephesinde, ileriye doğru çıkıntı oluşturan kapısının iki yanına iki dükkan yerleştirilmiştir. Bedestenin iç mekanında ortaya dört köşe kalın bir paye oturtulmuş ve bu paye ile duvarlar birbirlerine kemerlerle bağlanmıştır. Böylece oluşturulan dört bölümün üzeri dört ayrı kubbe ile örtülmüştür.

Bedestenin 1865 yılında kubbeleri yıkılmış, üzeri çatı ile örtülmüştür. Bu çatının da çökmesi ile bedestenin üzeri uzun süre açık kalmıştır. Bu arada harap olan bedestenin yanlıca beden duvarları kalmıştır. Orijinal bedestenden günümüze ulaşan 1483 tarihli kitabesi bulunmaktadır:

“Kad benâ hâze’l-binâ’sâhibü’l-hayrât. Bâni mebâni’l meberrat Huseyn Ağa ibn
Abdi’l-Mu’in eş-şehir bi Kapu Ağası fi’l-atabeti’l-aliyye li-sultani’l-berreyn ve Hâkâni’l
Bahreyn es-Sultân ibni’s-Sultân es-Sultân Bâyezid bin Muhammed Hân hailed Allâhu
Subhanehu mülkehu ve sultânehu min eyyâmi devletihi min kurâzati cûdihi ve ihsânihi
Tegammedehu’llahu Te’âlâ bi-gufrânihi fi târih sene semânin ve semânine ve semânimie
Sene H.888 (1483)”.

Bedesten Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından 1971’de orijinaline uygun olarak restore edilmiştir.


Köprülü Mehmet Paşa Bedesteni (Gümüşhacıköy)

Gümüşhacıköy’ün merkezinde Köprülü Mehmet paşa’nın 1669 yılında yaptırmış olduğu külliyenin bir bölümünü oluşturmaktadır. Bedestenin giriş kapısı üzerine Ali Rıza Bey 1900 yılında bir saat kulesi ilave etmiştir.

Bedesten dikdörtgen planlı olup, dört kapı ile avlusuna girilmektedir. Bu avlunun iki yanında üzerleri beşik tonozla örtülmüş dükkanlar bulunmaktadır. Bedesten günümüze orijinal hali ile gelememiş, bir çok onarım geçirmiş ve bazı yerleri de genişletilmiştir. Yalnızca kuzey kapısı orijinal durumunu korumuştur. Sivri kemerli olan bu kapı kırmızı-beyaz renkli taşlardan yapılmıştır. Diğer kapıların geç devirde yapıldığı, yapı şekillerinden anlaşılmaktadır.


Kara Mustafa Paşa Bedesteni (Merzifon)


Merzifon’da Gazi Mahbup mahallesi’nde kara Mustafa Paşa Camisi’nin doğu kısmındaki bedesten XVII.yüzyılda yapılmıştır.


Dikdörtgen planlı, iki katlı bedestenin çevresinde dükkanlar sıralanmıştır. Kesme taştan yapılmış olan bedestenin ikinci katında revakların arkasında odalar sıralanmıştır.

Bedestenin üzerini sekizgen kasnaklı dokuz kubbe örtmektedir.







Kenthaber Kültür Kurulu

Fotoğraf, merzifon.net adresinden alınmıştır.​
 
Moderatör tarafında düzenlendi:
Saat Kuleleri


Eski Saat Kulesi (Merkez)


Amasya’nın eski ahşap Nerkis Köprüsü önünde bulunuyordu. Bu kuleyi Amasya Mutasarrıfı Ziya Paşa 1865 yılında yaptırmıştır. Bu kule 75 yıl çalışmış, 1939 Erzincan depreminde Amasya’daki minarelerin yıkılmasına rağmen ayakta kalmıştır. Hükümet Köprüsü’nün yapımını engellediği gerekçesi ile 1940 yılında Nerkis Köprüsü ile birlikte yıktırılmıştır.

Eski Saat Kulesi, yuvarlak minareyi andıran bir biçimde beyaz badanalı idi. Üst kısmına dikdörtgen prizma içerisinde doğu, batı ve güneye bakacak biçimde saatler yerleştirilmişti. Saatlerin bulunduğu yönlere parmaklıklı bir bölüm eklenmiş ve burası da bayrak çekmek için kullanılmıştır.










Yeni Saat Kulesi (Merkez)


AKTAV Vakfı’nın ve Valilik ile Belediyenin ortaklaşa çalışmaları sonucunda, Eski Saat Kulesinin yeniden yapılması için çalışmalara başlanmıştır.

Eski Saat Kulesinin fotoğraflarına dayanılarak Amasya’da bugünkü yeni saat kulesi yapılmış ve 2002’de de kullanıma açılmıştır.
















Merzifon Saat Kulesi (Merzifon)


Merzifon ilçe merkezindeki saat kulesi, Çelebi Sultan Mehmet’in emri ile Mehmet Memişoğlu Ebubekir tarafından yapılmıştır. Bu saat kulesi Amasya Mutasarrıfı Ziya Paşa tarafından yenilenmiştir.

Çelebi Mehmet Medresesinin giriş kapısı üzerinde yer alan saat kulesi tuğladan yapılmış silindirik gövdelidir. Bu gövde üç çember ile daha hareketli bir görünüm kazandırılmıştır. Minareyi andıran kulenin köşeleri prizma şeklinde olup, her yüzüne yuvarlak kadranlı birer saat yerleştirilmiştir. Üzeri kubbe ile örtülü olan saat kulesinin çanının sesinsin iyi duyulabilmesi için her yöne yuvarlak kemerli birer pencere açılmıştır.










Amerikan Koleji Saat Kulesi (Merzifon)



Merzifon Amerikan Koleji’nin çatısı üzerinde 1919 yılında yaptırılmıştır. Kolejin yanındaki üç katlı binanın çatısı üzerinden kare kesitli olarak oturtulmuştur. Bu saat kulesinin üzeri pramidal külahlıdır. Dört cephesine yuvarlak saat kadranları yerleştirilmiştir.
 
Moderatör tarafında düzenlendi:
KöprüLeri

Alçak Köprü (Merkez)


Amasya il merkezinde Roma döneminden günümüze kalan tek köprüdür. Tamamı kesme taştan yapılmıştır.

Zamanla ırmak seviyesinin yükselmesi ve ırmak yatağının dolması nedeniyle yüksekliğini kaybetmiş, bu nedenle halk arasında "Alçak Köprü" olarak anılmaya başlamıştır. 1855 yılına kadar bu köprüden yararlanılmıştır.

Köprünün tehlike oluşturduğunu düşünen Amasya Mutasarrıfı Ziya Paşa, taş köprünün üzerine ahşaptan ve on bir ayaklı bir başka köprü kurdurmuştur. 1881 yılında bu ahşap köprünün sel nedeniyle yıkılmasından sonra, o dönemin Amasya mutasarrıfı (vali) Atıf Bey, kullanılmayan kilise taşlarından yararlanarak üstteki ikinci köprüyü yeniden yaptırmıştır.

Köprü, 1965 yılında beton ve demir bağlantılar ile güçlendirilerek yenilenmiştir.


İltekin (Çağlayan Köprüsü)


Amasya il merkezine 5 km uzakta, Eryatağı sapağında yer alan İltekin Köprüsü, 1076 yılında Danişmend emirlerinden İltekin Gazi tarafından, daha önce orada bulunan bir köprü temel alınarak yaptırılmıştır.

Yapıldığı dönemde, Amasya’nın kuşatılması için gerekli olan askeri gücün ulaşımını kolaylaştırmak amaçlanmıştır. Tamamı kesme taşlardan olan köprü, 6 yuvarlak kemer üzerine oturtulmuştur.

1984 yılında, aslına uygun olarak restore edilmiştir.






Kunç Köprü (Hundi Köprüsü) (Merkez)


Selçuklu Hükümdarı Sultan Mesud’un kızı Hundi Hatun tarafından yaptırılmıştır.

Beyazıtpaşa ile Şamlar mahallelerini birbirine bağlayan köprü, tamamen kesme taştan oluşur. Tipik bir Selçuklu eseri özelliği taşımaktadır. Üç büyük ayak üzerindeki geniş kemer açıklığı en büyük özelliğidir.

Hundi Köprüsü zamanla halk ağzında "Kundi" son olarak da "Kunç" biçimini almıştır.







İstasyon (Meydan) Köprüsü


Ziya Paşa bulvarının bitiminde yer alan Köprü, ilk olarak Amasya Emiri Şadgeldi Paşa (1360-1382) zamanında yapılmıştır. 1824 yılındaki ırmak taşkınında büyük zarar gören köprü, 1828’de yenilenmiştir. 1940 yılında yeniden büyük bir onarımdan geçmiştir.


Helkıs (Hükümet) Köprüsü (Merzifon)


İlk olarak, iç kalenin Helkis Kapısı civarında yapılmış ahşap bir köprüydü. Yapılış tarihi kesin bilinmemekle birlikte, Roma döneminden itibaren kullanıldığı sanılmaktadır. Osmanlılar tarafından onarılmış ve uzun süre kullanılmıştır. 1938 yılında vali Talat Öncel ahşap köprüyü yıktırıp 1940 yılında beton olarak yeniden yaptırmıştır. Köprü, Halk tarafından "Hükümet Köprüsü" olarak anılmaktadır.


Mağdenüz Köprüsü (Merkez)

Mağdenüs Köprüsü, Sultan Bayezit Camisi önündedir. Mevlevi Tacibeyzade Sadi Çelebi’nin kızı Fatma Hatun tarafından 1485 yılında yaptırıldığı sanılmaktadır. Ancak büyük bir ihtimalle, Roma Dönemi öncesinde yaptırılmış olmalıdır. Çünkü geçmişte iç kaleye açılan kapılardan biri bu köprü ile bağlantılıdır.

Ahşap bir köprü olduğu için bir çok kez sel sularına maruz kalmış ve zarar görmüştür. 1968 yılında meydana gelen ırmak taşkınında sele kapılarak yıkılmış, yerine beton ayaklı ve demir gövdeli yeni bir köprü yapılmıştır. Halk tarafından Maydonoz ve Madenüs Köprüsü olarak anılmaktadır.
 
Moderatör tarafında düzenlendi:
Amasya HamamLarı

Mustafa Bey Hamamı (Merkez)

Amasya Mehmet Paşa Mahallesi’nde, Mehmet Paşa Camisi’nin arkasında bulunan Mustafa bey Hamamı Yörgüç Paşazade Mustafa Bey tarafından 1436 yılında yaptırılmıştır. Kare planlı üzeri kubbeli hamamın soğukluk kısmı duvarlarında nişler bulunmaktadır. Burası da kare planlıdır. Sıcaklık iki bölümden meydana gelmiş olup, birinci bölüm dört kenarında, dört büyük nişi olan merkezi kubbeli ve haçvari eyvanlıdır. Sıcaklığın ikinci bölümü halvet hücrelerinden meydana gelmiştir. Burasının da üzeri dört kollu haçlarla desteklenen merkezi bir kubbe ile örtülüdür.

Hamamın arkasında sarnıç ve külhan yer almaktadır.


Kumacık Hamamı (Merkez)

Amasya Beyazıt Paşa Mahallesi’nde bulunan Kumacık Hamamını Küçük Kapı Ağası Ayazağa 1494 yılında yaptırmıştır. Aynı zamanda bu hamam Küçükağa Cami ve Medresesinin vakfındandır.

Hamamın kuzey yönündeki soyunmalık kısmına basık kemerli bir kapıdan girilmektedir. Bunun önünde küçük bir de sundurmalık bulunmaktadır. Soyunmalık kare planlı olup, üzeri sekizgen yüksek kasnaklı bir kubbe ile örtülmüştür. Kasnağın altında Türk üçgenlerinden oluşan bir friz bulunmaktadır. Soyunmalıktan ılıklığa ve sıcaklığa geçilmektedir. Sıcaklık kare planlı olup, köşelerde halvet hücreleri olup, üzeri dört yarım kubbenin desteklediği bir kubbe ile örtülüdür. Bu bölümün sağında üzeri yıldız tonozlu bir mekan, solunda da yine tonozlu tuvaletler yer almaktadır. Külhan kısmı sıcaklığa bitişiktir. Hamamın bütünü üstten kiremitli bir çatı ile örtülüdür.


Büyük Hamam (Gümüşhacıköy)

Gümüşhacıköy’de Köprülü Mehmet Paşa tarafından, külliye ile birlikte 1658 yılında Büyük Hamam da yaptırılmıştır.

Hamamın kare planlı soyunmalık kısmının üzerini köşe tromplarının yardımı ile büyük bir kubbe örtmektedir. Buradan geçilen soğukluk dikdörtgen planlı olup, üzeri beşik bir tonozla örtülmüştür. Sıcaklık kenarlardaki nişlerle genişletilmiş, kare planlı ve kubbe ile örtülüdür. Bunun bitişiğinde iki halvet hücresi bulunmaktadır.


Kara Mustafa Paşa Hamamı (Merzifon)


Merzifon’un Hacı Bal Mahallesi’nde bulunan Kara Mustafa Paşa Hamamı, kara Mustafa Paşa Külliyesinin bir bölümüdür. Kitabesinden öğrenildiğine göre Kara Mustafa Paşa tarafından 1678 yılında yaptırılmıştır.

Birbiri içerisine geçmiş bölümlerden meydana gelen hamamın düzgün bir planı bulunmamaktadır. Soyunmalık kısmı uzun dikdörtgen bir plan gösterir, soyunmalığın birinci bölümünün üzeri tromplu bir kubbe ile örtülüdür. İkinci ve üçüncü bölümlerin üzeri ayna tonozludur. Bunun arkasında sekizgen planlı sıcaklık bulunmaktadır. Dört kenarında dört eyvanlı nişler ile bu nişlerin köşelerinde halvet hücrelerinin bulunduğu sıcaklığın üzeri de sekizgen planlı merkezi bir kubbe ile örtülüdür.

Soyunmalığa girişin sağında ayrı hücreler halinde helalar bulunmaktadır.


Çifte Hamam (Merzifon)

Merzifon Hacı Süleyman Mahallesi’nde bulunan Çifte Hamamı 1388 yılında Sultan II.Murat yaptırmıştır. Kadınlar ve erkekler bölümü olmak üzere çifte hamam plan düzenindedir. Her iki bölümde de soyunmalık kâgir duvarlı, ahşap tavanlıdır. Batı yönünden dar bir kapı ile geçilen soğukluğun üzeri beşik tonozla örtülmüştür. Kemerlerle üç bölüme ayrılan soğukluğun iki yanındaki büyük kemerlerle dikdörtgen konuma getirilen sıcaklık yer almaktadır. Hamamın iki halvet hücresi ile bir de külhanı bulunmaktadır.


Tuz Pazarı Hamamı (Merzifon)

Merzifon Gazi Muvaffak Mahallesi’nde bulunan Tuz Pazarı Hamamı, Kara Mustafa Paşa tarafından 1677 yılında yaptırılmıştır. Hamamın yanındaki meydanda tuz pazarı bulunduğu ötürü bu isimle tanınmıştır.

Kesme taştan yapılmış olan hamamın duvarları arasında üçer sıra tuğla kullanılmış ve böylece dış mimariye hareketlilik kazandırılmıştır. Hamamın kuzey yönündeki kesme taştan giriş kapısı bulunmaktadır. Dikdörtgen planlı soyunmalık kısmı sekizgen kasnak üzerine oturan bir kubbe ile örtülüdür. Bu kubbe dıştan oluklu kiremitle kaplanmıştır. Kare plandan kubbeye trompların yardımı ile geçilmiştir. Merkezi kubbenin dışında kalan alanlar aynalı tonozlarla örtülüdür. Ayrıca tromplar arasında her duvarda kaş kemerler bulunmaktadır. Böylece soğukluk iki kemerle üç bölüme ayrılmıştır.

Sıcaklık kısmı kare planlı olup, bunun da üzeri merkezi bir kubbe ile örtülüdür. Sıcaklık dört eyvanla genişletilmiş ve dört köşesine de dört halvet hücresi yerleştirilmiştir.
 
Moderatör tarafında düzenlendi:
Geri
Üst