Âmir Ve Patronların Vazifeleri

nisan

Yeni Üye
Üye
Âmir Ve Patronların Vazifeleri
Âmir Ve Patronların Vazifeleri


Dünya hayatını idame ettirmek için çalışmak, namaz gibi emrolunmuştur. İnsanlar ya işverendir, ya amirdir, ya patrondur, ya iş alan, memur, şakird (ilim öğrenen) veya işçidir. Allah Teâlâ hepsine muayyen vazifeler tayin etmiş ve iki tarafın samîmiyetle çalışmalarını, itikat birliği yapmalarını, ittifak etmelerini, samimi olmalarını, teslimiyet ve muhabbete sarılmalarını emir buyurmuştur. Rızkı da, bu ölçülere uymaları nisbetinde vereceğini de va’d etmiştir.

İnsanlar ister iş veren, iş alan, patron, işçi, amir, memur olsun Allah’a çalıştıklarının ve rızıklarını verenin de Allah Teâlâdan başkası olmadığının şuurunda olmalıdırlar. Ne patron işçisi için, ne de işçi patronu için çalıştığını söyleyemez. Samimi olmalı ve biri diğerini rızkına vesîle olarak kabul etmelidir. Patron: “Allah Teâlâ bu çalışanlarımı rızkıma vesîle kılmıştır. Öyleyse onlara şefkat göstermem ve ücretlerini noksansız olarak vermem farzdır. Bunun dışında onlara ikramiye, hediye vermem de nafile ibadettir.” diye düşünerek bütün şefkatiyle ve öz evladı gibi çalışanını kucaklar. Çalışan da: “İş verenim, benim geçimime, hayatıma ve rızkımı kazanmama vesîledir. Gücümün nisbetinde ve samimi olarak bana emredildiği gibi çalışmam farzdır. İş saatlerimin dışında çalışmam ise, nafile ibadettir. Ona karşı saygılı olmam ise, insanlığın bir gereğidir.” diyerek, iş verenini büyüğü kabul eder ve öz babası gibi düşünür.

Ne yazık ki, bu inanç ve düşünceler yıkılmıştır. Çünkü, islam ölçüleri, islama teslimiyet ve islami samimiyet ve dolayısiyle Allah için sevişmek ortadan kalkmıştır! Kalbi bu inançlarla donanmamış toplumlar ya sosyalizme veya kapitalizme kaymaya kendilerini mahkûm etmiş olacaklardır!

İşverenlerin ve amirlerin temel vazifelerini kısaca özetleyelim:
1. Sıfatlarını nazar-ı itibare almaksızın işçi ve memura çalışmaları nisbetinde ücret vermek.
Bunu yapmak farzdır. Fıtraten insan hayrı sever ve hayırdan hoşlanır. Hayır ise, aklı, ırzı, malı, şerefi korumakla ifade edilir. Bunların birine tecavüz kat’iyyetle yasaktır; fitne ve fesatlıktır!

2. İşçi ve memurun ücretini zamanında vermek.
Yani, hakları ne ise onu eksiksiz ve zamanında vermektir. Bunu yapmayanlar haram işlemiş olur ve Peygamber aleyhisselâm onlar hakkında “Ben onlardan davacıyım!” buyurur.

3. İşçiden gücünün üzerinde çalışmasını istememek ve bunu yapmamak.
Böyle bir teklif caiz değildir; ancak, yapıldığı takdirde, işverenin de işçisine yardımcı olması vaciptir.

4. Patron ve amirin de işçi ve memuru ile birlikte çalışması.
Bunun ayrıca sevabı vardır. Reisler, müslümanların işlerini bizzat görmekle yükümlü değildirler. Buna rağmen böyle yapmaları, en üstün insanlıktır.

5. İşçi ve memurların namaz ve dinlenme haklarına tecavüz etmemeleri; onlara ikramiye, hediye, sadaka vermeleri veya hibe yapmaları.
Bunlar, insanlığın gerektirdiği haklardır. Hatta, ana babası hasta olup, onlara bakmak zorunda olanlara da bu hususta yardımcı olunmalıdır. Fazilet olarak, çalışanın bakmakta olduğu fertlerin sayısını da göz önünde bulundurarak ücret tayin etmek çok güzel ve gerekli bir iştir. Bu da, güzel ahlak sayılır. Hakiki merhamet de budur. Patron bunu yapmazsa, devlet bu konuda maddi destek sağlamakla yükümlü olur. İmam tayin etmenin sebeplerinden biri de budur ve ehl-i sünnet bu konuda müttefiktir.

6. İşçi ve memura hakaret mahiyetinde sözlerle hitap etmemek.
Köle bile olsalar onları hizmetçim, kölem, hey garson.. gibi sözlerle çağırmamalıdır. Bu konuda büsbütün küçülüp, başkasına kul olmak haram olduğu gibi, büyüklük taslamak, rencide etmek de haramdır.

7. Elindeki serveti faiz, ihtikâr, hiyle ve israf gibi haramlardan korumak.
Böylece mal, ırz, can ve namus da korunmuş olur. Ayrıca bunları yapmak, insanı zulme düşmekten de korur. Zulmün olduğu yerde, isyan ve saldırganlık da kaçınılmaz hale gelir. İşçinin, memurun hürriyetini alıp, Cuma cemaatinden geri bırakmak da zulümdür. Memur ve işçinin Cuma bahanesiyle işlerinden geri kalmaları da ayrı bir zulümdür. Unutulmamalıdır ki, çalışmak, iman ve namaz şartıyla ibadettir!

Mü’min yalnız kendi meşrebinde olanlara, partisindekilere, zenginlere.. değil; tüm toplumun hizmetine genel manada istikametle çalışmalıdır. Kalkınmanın ve huzurun anahtarı da budur!

__________________
 
Geri
Üst