Ankara keçisi

Angel_tears

Yeni Üye
Üye
Ankara keçisi
zelanda keçisi zellanda keçisi ankara video kıl videoları
angoragoat-b.jpg



Ankara keçisi bazı araştırıcılara göre Capra prisca isimli vahşi keçiden kök almıştır [Antoniusi1922, Adametz, 1926a ve 1928]. Ancak Schreiner [1898], Ankara keçisinin atasının İran vahşi keçisi Capra aegagrus olduğunu kabul etmektedir.


Ankara keçisi veya bu keçinin yakın bir varyetesi, Orta Asya orjinli bir kavim olan Sümerler tarafından büyük bir olasılıkla milattan 4000 yıl kadar önce biliniyordu. Sümerler tarafından Mezopotamya bölgesine yakın yaylara ve daha sonra XIII. yüzyılda Oğuz Türkleri tarafından Ankara yöresine getirildiği sanılan Ankara keçisi tipindeki keçilerin, kuvvetli bir olasılıkla Hazar Denizi ile Aral Gölü arasındaki bölgeden kaynaklanmış olabileceği sonucuna varılmıştır.Ancak bu konuyu inceleyen bilim adamlarının çoğu Ankara keçisinin orjininin Orta Anadolu´nun Ankara yöresi olduğunu bildirmişlerdir. Akıncı [1924] da bu keçinin 2400 yıldan beri Ankara civarında yetiştirildiğini kaydetmektedir. Kaynak ne olursa olsun genel kanı,Ankara keçisinin bilinen özelliklerini Orta Anadolu Yaylası´nda ve özellikle o zamanlar Angora olarak anılan yörede kazandığıdır.

Uzun yıllar sadece Anadolu´da yetiştirilen Ankara keçisinin XVII.yüzyılın ortalarından itibaren küçük partiler halinde Hollanda, İngiltere, İtalya ve Fransa´ya götürüldüğü, fakat adaptasyon güçlükleri nedeniyle bu girişimlerin başarısız kaldığı görülmektedir. Buna karşılık, bugün Türkiye dışında Amerika Birleşik Devletleri ve Güney Afrika Cumhuriyeti´nde Ankara keçisi yerleşmiş durumdadır. Bu iki ülkeden başka Lesotho, Arjantin, Sovyetler Birliği, Avustralya ve Yeni Zelanda´da da sınırlı ölçüde yetiştirilmektedir. Son yıllarda Hindistan, Pakistan, Fransa ve Kenya gibi ülkelerde de Ankara keçisi yetiştiriciliğine bir yönelme görülmektedir.

Tiftiğin Türkiye´den ihraç edilmesine ilk kez 1820 yılında başlanmıştır. İngiltere´de 1835 yılından itibaren tiftik büküm tekniğinin geliştirilmesi, Türk tiftiği için büyük bir istek doğmasına yol açmıştır.

Ankara keçilerinden elde edilen tiftik, gümüş beyazı rengi, parlaklığı, uzunluğu, elastik olması, dayanıklılığı, iyi boya alması ve diğer tekstil elyafı ile karışabilmesi gibi özelliklerinden dolayı en çok aranan tekstil hammaddeleri arasında yer almaktadır. Tiftik döşemelik ve perdelik kumaş yapımının yanında yün, pamuk ve sentetik elyaf gibi daha düiük değerli elyafla karıştırılarak, elbiselik kumaşların ve örgü materyalinin imalinde de kullanılmaktadır.

Türkiye´de Ankara keçileri,başlıca, deniz seviyesinden 800 metre yükseklikteki Orta Anadolu Yaylası´nda yetiştirilmektedir. Bu bölge denizden Karadeniz ve Akdeniz boyunca uzanan sıradağlarla ayrılmıştır. Bölgenin büyük bir bölümünü fakir otlaklar ve step karakterindeki alanlar oluşturmaktadır. İklim yarı-kurak ve yıllık yağış miktarı ortalama 400 mm,daha iç kesimlerde 200 mm kadardır.Bu bölgelerde yağlı kuyruklu koyun ırkları ile keçilerin yetiştirilmesi halka daha ekonomik koşullar sağlamaktadır. Ayrıca Ankara keçileri rutubetten oldukça çabuk etkilenerek ırk özelliklerini kaybetmekte, özellikle tırnak hastalıklarına daha kolay yakalanmaktadırlar. Kireçli ve alkali topraklı merálarda ise tiftiğin yağıltısı ve dayanıklılığı azalmaktadır. Bu nedenlerle, step bölgelerinde kendisine uygun ortam bulabilen Ankara keçisi, Türkiye´nin sahil kesimlerinde yerini kıl keçisini terk etmektedir. Orta Anadolu´dan başka, Güney-Doğu Anadolu´nun Siirt ve Mardin illeri civarında da sınırlı sayıda siyah, kahverengi, bej ve gri renkli Ankara keçileri yetiştirilmektedir.

Türkiye´de Ankara keçilerinin en yoğun olarak bulundukları il Ankara´dır. Ankara´yı Konya, Eskişehir, Afyon, Çankırı, Kastamonu, Yozgat, Çorum, Niğde, Kırşehir ve Bolu illeri izlemektedir.


Ankara keçisi et ve süt hayvanı değildir. Buna karşılık kırsal kesimlerde etinden ve sütünden yararlanılmaktadır. Ankara keçisinden yararlanma konusunda, tiftik, et ve süt arasında sırasıyla yaklaşık olarak %60, %30 ve %10 gibi bir dağılım olduğu görülmektedir.

Türkiye, dünya tiftik üretiminde başta gelen ülkelerden biri olmasına rağmen, elinde bulundurduğu Ankara keçisi sayısına göre üretim miktarı oldukça düşüktür. Bunun nedeni, keçi başına tiftik verim düzeyinin düşük olmasıdır.

Ankara keçilerinin başta tiftik verimi olmak üzere önemli verim özelliklerinin arttırılması için, genetik yapılarını geliştirecek ıslah programlarını sistemli bir şekilde uygulamak ve bunu bakım-besleme koşullarını düzelterek desteklemek gerekmektedir. Genetik yapının iyileştirilmesi, damızlık olarak kullanılacak hayvanların seçimi, yani seleksiyon ve bunlara uygulanacak birleştirme metodlarının belirlenmesinden sonra gerçekleştirilebilir. Ancak Ankara keçileri saf olarak yetiştirilmesi gereken bir ırktır. Diğer tür hayvanlarda ve diğer keçi ırklarında, düşük verimli bir ırkla yüksek verimli bir ırkın birleştirilerek, düşük verimli ırkın genetik yapısının iyileştirildiği gibi, Ankara keçilerinin başka bir ırkla birleştirilmesi düşünülemez. Bu yüzden, bu keçilerin genetik potansiyellerinin arttırılması için, öncelikle etkin bir seleksiyon ve diğer ülkelerden yüksek verimli damızlıkların getirilerek kan katma yönteminin uygulanması gerekmektedir.

Çiftlik hayvanlarının verim özellikleri genotip ve çevrenin ortak etkileri altında oluşmaktadır. Verim özellikleri üzerindeki çevre etkileri, üstün genetik değerli bireylerin tanınmasını güçleştirerek seleksiyonda, damızlığa ayrılacak bireylerin iyi belirlenmesindeki isabet şansını, dolayısıyla genetik ilerlemeyi azaltmaktadır. Zira, seleksiyonda başarının en önemli koşulu, genetik kapasitesi yüksek bireylerin isabetli bir şekilde tanınabilmesidir. Bu tanımadaki isabetin ölçüsü, kısaca, genotipin fenotipe regresyonu olarak tanımlanan kalıtım derecesidir. Kalıtım derecesi yüksek olan özellikler için, fenotipik değerlere göre yapılacak seleksiyon başarılı olacaktır. Fakat kalıtım derecesi düşük olan karakterlerde, fenotipin genotipi karşılama şansı daha az olduğundan seleksiyondaki isabet derecesi de az olacaktır. Bu gibi karakterlerde, kalıtım derecesinin düzeyini, dolayısyla seleksiyonun isabet derecesini arttırmak için, fenotipik değerler üzerindeki, etkileri kantitatif olarak belirlenebilen çevre etkilerinin eleminasyonu, yani standartlaştırılması gerekmektedir.
 
Geri
Üst