Aşk Kapıyı Çaldığında
aşk hikayeleri, duygusal aşk hikayeleri, aşk, aşkın insanlar üzerindeki etkisi, aradığınız herşey burda melekler...
aşk söyletir dert dinletir diye boşuna dememişler öyle değilmi.
Aşkla ilgili herşey anlamını senle yitirdi
Çünkü sen gittin.
.....dün
Dün başka bir şehrin kokusunda denizi soludum özlemle. Ay denizin
tepesindeydi. Bıraksalardı, kalsaydım kayalıkların başında.
Dalgaların karşısında, bütün dünya sırtımın arkasında.
Dün, bugün, yarın. Aslında ne zaman? Zaman ne? Zamanımız ömrümüz
kadar ancak. Yaşımızsa yaşamışlığımızdan daha az.
Yoktun! Hüzün şarkıları vardı dilimde, düşlerimde. Gül bahçelerinin
kokusu sinmişti uykularıma bilmezsin. Bir cümle değil ki aşklar, bir
satır değil ki duygular. Düşlerim kadar uzun olamaz ki bütün
yazdıklarım, yazılanlar. Umutlarım kadar büyük olmalı sevgilerim.
Yazık şeyler, boş inançlar, duyarsızlık. Hiç kimse değil herkes. Ama
birşey, tek bir şey için; Yaşamak mümkünken yaşamak için.
Düzgün alıntıları var kararsız yaratmaların hayatımızda. Eğri birşey
var aralarında, isteksizlik gibi, yılmışlık gibi. Bezgin bir görüntü
var yüzümde savaşıyor da yeniliyor gibi.
O, benim! Yüzüm aydınlatıyor gerçekleri. Bir denemeydi yalnızca. Bir
yaz sıcağı denemesi. Olası bütün özgürlüklerle sarılmak güneşe.
Sahip olduğum bütün yalnızlıklarla, yalnız kalmak o uzak deniz
şehrinde. Bir uzaklaşmak çabası kendimce. Bir boşluğu dolu dolu
yaşamak .
Sözcükler maviye boyandı uzaklarda, özlemler martılara yüklendi.
Orası denizdi. Bir satır öncesiydi. Hiçbirşey eskisi olamazdı!..
Olmamalıydı. Varlığını hissettiğin ama yaşayamadığın duyumsamalar
vardır. Aslında gerçektir, aslında yaşanasıdır, aslında senindir.
Ama buna hazır değilsindir bütünüyle. "Bu bir başlangıç olmalı"
diye düşündüğün şey ne kadar somutsa, sen de o kadar soyutsundur.
Seni gerçekten rahatsız edense; bir sebep bulamayışındır
davranışlarına.
Belki sebep oradaydı, yalnızca sen göremiyordun. Bir isimdi belki,
bir geçmişti, geçmişindi, öncendi; düşünmekten korktuğun. Tekrar
yaşamaya cesaret edemediğin bir süreçti.
Bekledin öylece ve beklemeye aldığın diğer herşey vardı bir yanda,
ben gibi. Ve aslında nedir olması gereken, yapman gereken bilmeden.
Dünyanın en tepesinde ve yalnız olmayı düşleyerek bakıyorum güneşe.
Yalnızca bir bakış uzaklığında mavi. Suda mavi, havada mavi.
Gördüğüm ve düşündüğüm herşey biraz mavi.
Sessizliği çözen dalga sesinde uyanıyor gerçekler uykusundan. Bu
umutsuzluk: Gerekçesiz geç kalması yaşamın anlamının...
Kapalı kapıların ardında kaldı yürekler
Yazamadı şiirini, söyleyemedi şarkısını sözcükler.
Siz, geniş zamanlar umuyordunuz,
çirkindi dar vakitte bir sevgiyi söylemek.
Ama hep dardı vakitleriniz
çünkü yüreğiniz dardı sizin.
Bana hiç sevmediğinizi söyleyin...
Ve sen, çocuk düşleriyle yarattığım sevgili, yalnızlığı seçiyorsun
belki zorlayarak kendini. Gidip de bir daha dönmediğindir, ardında
kalan. Sırasız yaşadığın bütün o sevgiler boşluklarını tamamlayacak
hayatının. Oysa koparıp almalıydın kendini bütün o yanılgılardan.
Hiç konuşamadıklarımızı yazıyorum şimdi. Gidiyordun. Gidiyordun
zaten. Gidiyordun sen. Hiç yaşamadıklarımızla gidiyordun. Hep
yapmayı isteyip de yapamadıklarımızla. Daima ertelediğin herşeyle
birlikte gidiyordun.
Seni değil kendimi son kez uğurluyordum. Giden bendim aslında. Sen
kaldın. Sen hep o sende kaldın çünkü. Bütün çelişkilerinde, bütün
korkularında kaldın.
Çok zaman geçmedi. Yalnız kaldı, konuşamadı, içine döndü bir çiçek.
"Boşuna bir bekleyiş." dedi bütün dünya, inanmadı. "Anlayacak"
dedi. "Anlamalı sevginin gücünü."
İzleri bile kalmadı seninleliğin. Hevesleri yok ettin ya, umutsuz
kaldı gözler, ağlayamadı bile.. Yokluğunla bitti sözcükler. Sen
gittin.
Aynı sonların devamında aynı başlangıçları yaşamamak için
öğrenmeliydin bazı şeyleri.
Birgün kendi gökyüzüne bakarken, hatırlayacak mısın söylediklerimi?
"Sevmek yürek ister. Sevgi yüreğini ister, vermelisin. Sevgiye
yüreğini vermelisin!"
Yarın uyanacağın yeni gün, yeni biri olmayacaksın. Ne yazık, dünya
da aynı dünya olacak. Değişebilecek tek şey yaşama bakışın olabilir.
İyimserliğin ve kötümserliğin çok ince bir çizgide ayrılıyor
birbirinden. Bu içindeki sevgi çokluğuna bağlı. Mutlu yada mutsuz
olabilirsin. Yaşamının anlamı kendi içinde saklı, aramaya hazır
mısın? Aramayı ister misin? Sen ne kadar sensin, bu ne kadar senin
yaşamın? Gördüğüm sensin. Ya göremediğim sen? Bulmaya çabaladığım
fakat bulamadığım sen... Ulaşamadığım sen...
Çok şeyi göze almıştım oysa. Yıkıntıların ardından yine yeni bir
savaşı bile. Sen de savaşlardan geliyordun çünkü. Yaraların vardı,
anlıyordum. Olabilirdi, yapabilirdik. Korkmasaydın, vazgeçmeseydin.
Bugün sana bunları yazarken düşündüklerim, düşlediklerimin yarısı
bile değil. İzin verseydin.. Paylaşabilseydim. Anlatabilseydin.
Dinleseydim. Söyleseydin!.. Söyleyebilseydin..
"Umut ettiğim kadar olabilir miydi" diye düşündüğümde, bir neden
bulamıyorum. Ve sen ayrıntıları nasıl gözardı edebildin vazgeçerken?
Yaşadıklarımı, düşündüklerimi, ben kadar yakın hissederek paylaştım
seninle. Belki alışık olmadığın kadar güvenerek. İçimden geldiği
gibi, öylece. Ne yapayım ben böyleyim. Bu hataysa eğer, daha önce de
aynı hatayı yapmıştım. Keşke anlasaydın... Sevgiyi bu kadar kolay
harcayamam ki.
Bir uzun yolun ortasında, kendi doğrularımdan yada yanlışlarımdan
vazgeçmeyi düşünerek gitmiştim sana. Ya sen bana gelmeyi
başarabildin mi? Kendinle hesaplaşmaların vardı: Kabullenemeyişler,
zorlamalar, geriye dönüşler, dönemeyişler... Bir gelecek endişesi
taşıyordu korkuların pişmanlık duymamak için. Peki ya kaybetmek
korkusu yok muydu içinde? Kendi kendinden kaçıyordun. Kendi
sevgilerinden. Sevgi sadakat ister, ona sadık kalmalıydın.
Yarın bunları hiç düşünmeden yaşıyorken, bütün gerçekliğin yığılacak
üstüne, belki hiç anlamayacaksın neden bittiğini. Buna izin
vermeyecek etrafına ördüğün duvar. Dün de o duvar vardı, yarın da
olacak. Sen onu yıkmadığın sürece, o seni gizleyecek ardında.
Dün ardarda yaşadığımız yanlışlar için geçmişi yargıladıysak eğer,
bugün de aynısını dün için yapacaktık. Bu yüzdendi, bugünü doğru
yaşamak çabası. Bu yüzdendi, seslenişim. Bu yüzdendi, sessizce
gitmeyişim...
Yıldızları gördüm denizin hemen üzerinde. Yanyanayken, binlerce
kilometre uzaklardı birbirlerine. Gözlerimde aç bir tebessüm, bir
kez daha yanıldığımı gördüm yalnızlığımda. Boşuna bir çaba gördüm
umutsuzluğunda. Sende ben, geçmişimi gördüm, dünü gördüm.. Dün sen o
geçmişe gömüldün
aşk söyletir dert dinletir diye boşuna dememişler öyle değilmi.
Aşkla ilgili herşey anlamını senle yitirdi
Çünkü sen gittin.
.....dün
Dün başka bir şehrin kokusunda denizi soludum özlemle. Ay denizin
tepesindeydi. Bıraksalardı, kalsaydım kayalıkların başında.
Dalgaların karşısında, bütün dünya sırtımın arkasında.
Dün, bugün, yarın. Aslında ne zaman? Zaman ne? Zamanımız ömrümüz
kadar ancak. Yaşımızsa yaşamışlığımızdan daha az.
Yoktun! Hüzün şarkıları vardı dilimde, düşlerimde. Gül bahçelerinin
kokusu sinmişti uykularıma bilmezsin. Bir cümle değil ki aşklar, bir
satır değil ki duygular. Düşlerim kadar uzun olamaz ki bütün
yazdıklarım, yazılanlar. Umutlarım kadar büyük olmalı sevgilerim.
Yazık şeyler, boş inançlar, duyarsızlık. Hiç kimse değil herkes. Ama
birşey, tek bir şey için; Yaşamak mümkünken yaşamak için.
Düzgün alıntıları var kararsız yaratmaların hayatımızda. Eğri birşey
var aralarında, isteksizlik gibi, yılmışlık gibi. Bezgin bir görüntü
var yüzümde savaşıyor da yeniliyor gibi.
O, benim! Yüzüm aydınlatıyor gerçekleri. Bir denemeydi yalnızca. Bir
yaz sıcağı denemesi. Olası bütün özgürlüklerle sarılmak güneşe.
Sahip olduğum bütün yalnızlıklarla, yalnız kalmak o uzak deniz
şehrinde. Bir uzaklaşmak çabası kendimce. Bir boşluğu dolu dolu
yaşamak .
Sözcükler maviye boyandı uzaklarda, özlemler martılara yüklendi.
Orası denizdi. Bir satır öncesiydi. Hiçbirşey eskisi olamazdı!..
Olmamalıydı. Varlığını hissettiğin ama yaşayamadığın duyumsamalar
vardır. Aslında gerçektir, aslında yaşanasıdır, aslında senindir.
Ama buna hazır değilsindir bütünüyle. "Bu bir başlangıç olmalı"
diye düşündüğün şey ne kadar somutsa, sen de o kadar soyutsundur.
Seni gerçekten rahatsız edense; bir sebep bulamayışındır
davranışlarına.
Belki sebep oradaydı, yalnızca sen göremiyordun. Bir isimdi belki,
bir geçmişti, geçmişindi, öncendi; düşünmekten korktuğun. Tekrar
yaşamaya cesaret edemediğin bir süreçti.
Bekledin öylece ve beklemeye aldığın diğer herşey vardı bir yanda,
ben gibi. Ve aslında nedir olması gereken, yapman gereken bilmeden.
Dünyanın en tepesinde ve yalnız olmayı düşleyerek bakıyorum güneşe.
Yalnızca bir bakış uzaklığında mavi. Suda mavi, havada mavi.
Gördüğüm ve düşündüğüm herşey biraz mavi.
Sessizliği çözen dalga sesinde uyanıyor gerçekler uykusundan. Bu
umutsuzluk: Gerekçesiz geç kalması yaşamın anlamının...
Kapalı kapıların ardında kaldı yürekler
Yazamadı şiirini, söyleyemedi şarkısını sözcükler.
Siz, geniş zamanlar umuyordunuz,
çirkindi dar vakitte bir sevgiyi söylemek.
Ama hep dardı vakitleriniz
çünkü yüreğiniz dardı sizin.
Bana hiç sevmediğinizi söyleyin...
Ve sen, çocuk düşleriyle yarattığım sevgili, yalnızlığı seçiyorsun
belki zorlayarak kendini. Gidip de bir daha dönmediğindir, ardında
kalan. Sırasız yaşadığın bütün o sevgiler boşluklarını tamamlayacak
hayatının. Oysa koparıp almalıydın kendini bütün o yanılgılardan.
Hiç konuşamadıklarımızı yazıyorum şimdi. Gidiyordun. Gidiyordun
zaten. Gidiyordun sen. Hiç yaşamadıklarımızla gidiyordun. Hep
yapmayı isteyip de yapamadıklarımızla. Daima ertelediğin herşeyle
birlikte gidiyordun.
Seni değil kendimi son kez uğurluyordum. Giden bendim aslında. Sen
kaldın. Sen hep o sende kaldın çünkü. Bütün çelişkilerinde, bütün
korkularında kaldın.
Çok zaman geçmedi. Yalnız kaldı, konuşamadı, içine döndü bir çiçek.
"Boşuna bir bekleyiş." dedi bütün dünya, inanmadı. "Anlayacak"
dedi. "Anlamalı sevginin gücünü."
İzleri bile kalmadı seninleliğin. Hevesleri yok ettin ya, umutsuz
kaldı gözler, ağlayamadı bile.. Yokluğunla bitti sözcükler. Sen
gittin.
Aynı sonların devamında aynı başlangıçları yaşamamak için
öğrenmeliydin bazı şeyleri.
Birgün kendi gökyüzüne bakarken, hatırlayacak mısın söylediklerimi?
"Sevmek yürek ister. Sevgi yüreğini ister, vermelisin. Sevgiye
yüreğini vermelisin!"
Yarın uyanacağın yeni gün, yeni biri olmayacaksın. Ne yazık, dünya
da aynı dünya olacak. Değişebilecek tek şey yaşama bakışın olabilir.
İyimserliğin ve kötümserliğin çok ince bir çizgide ayrılıyor
birbirinden. Bu içindeki sevgi çokluğuna bağlı. Mutlu yada mutsuz
olabilirsin. Yaşamının anlamı kendi içinde saklı, aramaya hazır
mısın? Aramayı ister misin? Sen ne kadar sensin, bu ne kadar senin
yaşamın? Gördüğüm sensin. Ya göremediğim sen? Bulmaya çabaladığım
fakat bulamadığım sen... Ulaşamadığım sen...
Çok şeyi göze almıştım oysa. Yıkıntıların ardından yine yeni bir
savaşı bile. Sen de savaşlardan geliyordun çünkü. Yaraların vardı,
anlıyordum. Olabilirdi, yapabilirdik. Korkmasaydın, vazgeçmeseydin.
Bugün sana bunları yazarken düşündüklerim, düşlediklerimin yarısı
bile değil. İzin verseydin.. Paylaşabilseydim. Anlatabilseydin.
Dinleseydim. Söyleseydin!.. Söyleyebilseydin..
"Umut ettiğim kadar olabilir miydi" diye düşündüğümde, bir neden
bulamıyorum. Ve sen ayrıntıları nasıl gözardı edebildin vazgeçerken?
Yaşadıklarımı, düşündüklerimi, ben kadar yakın hissederek paylaştım
seninle. Belki alışık olmadığın kadar güvenerek. İçimden geldiği
gibi, öylece. Ne yapayım ben böyleyim. Bu hataysa eğer, daha önce de
aynı hatayı yapmıştım. Keşke anlasaydın... Sevgiyi bu kadar kolay
harcayamam ki.
Bir uzun yolun ortasında, kendi doğrularımdan yada yanlışlarımdan
vazgeçmeyi düşünerek gitmiştim sana. Ya sen bana gelmeyi
başarabildin mi? Kendinle hesaplaşmaların vardı: Kabullenemeyişler,
zorlamalar, geriye dönüşler, dönemeyişler... Bir gelecek endişesi
taşıyordu korkuların pişmanlık duymamak için. Peki ya kaybetmek
korkusu yok muydu içinde? Kendi kendinden kaçıyordun. Kendi
sevgilerinden. Sevgi sadakat ister, ona sadık kalmalıydın.
Yarın bunları hiç düşünmeden yaşıyorken, bütün gerçekliğin yığılacak
üstüne, belki hiç anlamayacaksın neden bittiğini. Buna izin
vermeyecek etrafına ördüğün duvar. Dün de o duvar vardı, yarın da
olacak. Sen onu yıkmadığın sürece, o seni gizleyecek ardında.
Dün ardarda yaşadığımız yanlışlar için geçmişi yargıladıysak eğer,
bugün de aynısını dün için yapacaktık. Bu yüzdendi, bugünü doğru
yaşamak çabası. Bu yüzdendi, seslenişim. Bu yüzdendi, sessizce
gitmeyişim...
Yıldızları gördüm denizin hemen üzerinde. Yanyanayken, binlerce
kilometre uzaklardı birbirlerine. Gözlerimde aç bir tebessüm, bir
kez daha yanıldığımı gördüm yalnızlığımda. Boşuna bir çaba gördüm
umutsuzluğunda. Sende ben, geçmişimi gördüm, dünü gördüm.. Dün sen o
geçmişe gömüldün