aşkına üşüyorum
Sıradışı bir yaşamdı seni sevmekle başlayan
Gözleri acıyandık bakarken uzaklara
Bir varmış bir yokmuşla başlayan bir masalın
kahramanlarıydık
Belki asırlar sonra Leyla ile Mecnun’un
yitik ruhlarıydı vücutlarımızda can bulan
Duymadığımda seslenmediğinde kulaklarımdaki
çığlıktı ölüm
Ve biz sonunda sobeledik ölümü en tatlı haliyle
Çengelli iğnenin ucuna asanlardık yüreklerimizi
Ve kan damlarken sevdayı yudum yudum içenlerdik
Boşverenlerdik herşeye, sevdanın yeni şekline
bürünenlerdik
Yasaktın bana, yasaktım sana
Sona ermiş görünen ama asla son olduğu bilinemeyen
bir olguydu yaşayamadıklarımız
Sen vardın ben ise yokluktum
Adımız aşktı bizim, adımız hüzündü
Kimsenin anlayamayacağı, bir paranteze sıkışmış
kalan
noktalama işaretlerinin artık hükümsüz olduğu bir
sevdaydı adımız
Şizofrenliğimin aykırılığı kadar aykırıydı sevdamız
Oynadığımız körebe oyununda ebe olanlardık,
bir türlü sobeleyemediğimiz geleceğimizle
Bakışlarla konuşanlardık, ukala ses dalgalarının
inadına
Yüreklerimizle görenlerdik, gören gözlerin aksine
Ve biz kelimelerle sevişenlerdik tensel yakınlığı göz
ardı ederek
Ne çok sevdin beni
ne çok sevdim seni
ne olduğunu anlamadan açılan sevda parantezimiz,
yine ne olduğunu anlamadan kapandı
Üç noktalarla devam etmek istedikçe,
inadına tek nokta oluyor artık cümlelerimizin sonları
Devrik hayatlarımız gibiydi cümlelerimiz de
düz bir hayattı oysa istediğimiz
Belki de devrikliğiydi cümlelerimizin, hayatımızı
anlamsızlaştıran
Gittiğinde, kal diyemeyendim, iki damla gözyaşını
saklayandım senin için gecelere
Gittiğimde kal diyemeyendin yaptığın en zor seçimle
Aşkına üşüyorum sessizce şizofrence
'Seni sevmek sevgili, seni özgür bırakmaya razı
olmaktı'
Gözleri acıyandık bakarken uzaklara
Bir varmış bir yokmuşla başlayan bir masalın
kahramanlarıydık
Belki asırlar sonra Leyla ile Mecnun’un
yitik ruhlarıydı vücutlarımızda can bulan
Duymadığımda seslenmediğinde kulaklarımdaki
çığlıktı ölüm
Ve biz sonunda sobeledik ölümü en tatlı haliyle
Çengelli iğnenin ucuna asanlardık yüreklerimizi
Ve kan damlarken sevdayı yudum yudum içenlerdik
Boşverenlerdik herşeye, sevdanın yeni şekline
bürünenlerdik
Yasaktın bana, yasaktım sana
Sona ermiş görünen ama asla son olduğu bilinemeyen
bir olguydu yaşayamadıklarımız
Sen vardın ben ise yokluktum
Adımız aşktı bizim, adımız hüzündü
Kimsenin anlayamayacağı, bir paranteze sıkışmış
kalan
noktalama işaretlerinin artık hükümsüz olduğu bir
sevdaydı adımız
Şizofrenliğimin aykırılığı kadar aykırıydı sevdamız
Oynadığımız körebe oyununda ebe olanlardık,
bir türlü sobeleyemediğimiz geleceğimizle
Bakışlarla konuşanlardık, ukala ses dalgalarının
inadına
Yüreklerimizle görenlerdik, gören gözlerin aksine
Ve biz kelimelerle sevişenlerdik tensel yakınlığı göz
ardı ederek
Ne çok sevdin beni
ne çok sevdim seni
ne olduğunu anlamadan açılan sevda parantezimiz,
yine ne olduğunu anlamadan kapandı
Üç noktalarla devam etmek istedikçe,
inadına tek nokta oluyor artık cümlelerimizin sonları
Devrik hayatlarımız gibiydi cümlelerimiz de
düz bir hayattı oysa istediğimiz
Belki de devrikliğiydi cümlelerimizin, hayatımızı
anlamsızlaştıran
Gittiğinde, kal diyemeyendim, iki damla gözyaşını
saklayandım senin için gecelere
Gittiğimde kal diyemeyendin yaptığın en zor seçimle
Aşkına üşüyorum sessizce şizofrence
'Seni sevmek sevgili, seni özgür bırakmaya razı
olmaktı'