Atatürk Devrimleri / Siyasal Devrimler - Halifeliğin Kaldırılması

*MeleK*

♥Ben Aşık Olduğum Adamın Aşık Olduğu Kadınım♥
Atatürk Devrimleri / Siyasal Devrimler - Halifeliğin Kaldırılması
saltanat kaldırılmadan önce saltanatın kaldırılmasından önce
Halifeliğin kaldırılması (3 Mart 1924), son olarak Osmanlı Hanedanı elinde bulunan halifelik sıfatının, Türkiye Cumhuriyeti tarafından kaldırılması olayıdır. Devletin laikleştirilmesi yolunda yapılmış siyasi bir devrimdir.

Sebepleri
Halifeliğin birleştirici bir fonksiyonu olması gerekirken bu durum tarihte pratik olarak başarılamamıştır. Çoğu zaman birkaç yerde birden hilafet görülmüştü. Örneğin, Osmanlı'nın hilafetini bazı devletler tanımamış kendi halifeliklerini ilan etmişlerdir.
Osmanlı Devletinde Halifenin padişah olması teokratik bir yapıya yol açmıştır. Bu teokratik yapı 1 Kasım 1922'de Saltanatın kaldırılması ve cumhuriyetin ilanı ile kısmen son bulmuştu ama Yavuz Sultan Selim zamanından beri Osmanlı Devleti'ni bir din devleti haline getiren halifelik devam etmekteydi. Halife de bu durumdan istifade ederek cumhuriyet rejiminin karşısında ayrı bir kuvvetmiş görüntüsü verip, İstanbul'da devletten izinsiz resmi törenler düzenliyor, devlet bütçesinden kendisine ayrılan parayı az görüyordu. Halife "Halife-i Müslimin" ünvanından başka sıfat ve ünvanlar da taşıyor, sık sık Cumhuriyet hükümetinin talimatı dışına çıkıyordu.
Halifenin bu tutumu ve varlığı, devrime karşı olan eski düzen yanlılarını cesaretlendirdiği gibi, devrimler için de büyük bir engel teşkil etmekteydi. Bazı basın kuruluşları da halife yanlısı bir tutum sergilemeleri halifeliği rejim karşısında giderek tehlikeli bir güç haline getirmeye başlamıştı.
Tüm bu sebeplere ilave olarak halifeliğin sembolik bir makam ya da bir dini liderlik makamı olması gerekirken devlet karşısında siyasi bir güç olmaya başlaması, Türkiye Cumhuriyeti açısından ileride doğabilecek büyük sorunların habercisi niteliğindeydi.
En önemli sebep ise halife mevcut oldukça Türkiye Cumhuriyeti'nde yapılması zorunlu olan sosyal ve laik karakterdeki devrimlerin yapılamayacağı idi.

Tarihçesi
Halife sözcüğü Arapça kökenli olup Peygamberin dünya işlerine vekaletini anlatır. Hilafet (veya Halifelik), İslami siyasi ve hukuki yönetim makamına ve yönetime verilen isimdir.
16. yüzyılın başında Yavuz Sultan Selim'in Memluklar'a son vermesiyle birlikte halifelik Osmanlı Devleti'ne taşınmıştı. Bu tarihten sonra Osmanlı Devleti dini esaslarla yani şeriatla idare edilmeye başladı.
Saltanatın kaldırılmasından ve VI. Mehmet'in (Padişah Vahdettin) İstanbul'dan ayrılmasından sonra, TBMM'nin 18 Kasım 1922'de halife seçmiş olduğu Abdülmecit Efendi, eski rejim yanlılarının tek umudu haline gelmiş, bundan güç alan Abdülmecit Efendi de, yeniden törenler düzenlemeye, demeçler vermeye, bazı İslam ülkelerinin kendisine bağlılık bildirmeleri üstüne, İslam dünyası'nın siyasi bir önderi gibi davranmaya başlamıştı.
Bu durumun yeni kurulmuş cumhuriyet yönetimi için tehlikeli olabileceğini kavrayan Atatürk, İzmir'deki ordu tatbikatları sırasında ordu komutanlarına hilafetin kaldırılması konusunda düşüncesini açıklayıp, yasanın meclis gündemine getirilmesini kararlaştırdı. 1 Mart 1924'teki bütçe görüşmelerinde halifeye ve Osmanlı Hanedanına verilecek ödenek konusunun gündeme getirilmesinden sonra, 3 Mart 1924'te kabul edilen yasayla, halifelik kaldırılıp, ileride saltanat ve halifelik iddiasında bulunmamaları için hanedan üyelerinin de yurt dışına çıkarılmaları kabul edildi. 5 Mart 1924 sabahı Abdülmecit Efendi ailesiyle birlikte Türk topraklarından ayrıldı.
Hilafet yürürlükte kalsın saltanat kaldırılsın iddasını savunanlara karşı Mustafa Kemal, hilafet kalırsa bir gün saltanatın dirilme ihtimalinin olduğunu söyleyecekti.

Sonuçları
Abdülmecid Efendi ve saltanat ailesi mensupları, toplam 155 kişi yurtdışına çıkarıldı.
Halifeliğin kaldırılışından hemen sonra Şerif Hüseyin kendisini Halife ilan etti ve ardından 9 ülkenin yöneticisi daha kendilerini halife ilan ettiler.
Halifeliğin kaldırılmasıyla laik düzene geçiş kolaylaştı. Devrimlere karşı dinin istismar edilmesi engellendi. Daha bağımsız bir dış politika izleme imkanı doğdu.
Halifeliğin kaldırılması, eski rejim taraftarlarını etkisizleştirmiş, iç ve dış politikada bağımsızlığın sağlanmasına, Avrupa ile aynı prensiplerde buluşulmasına yardımcı olmuştur.

Bağlantılı Diğer Reformlar
Halifeliğin kaldırılmasıyla bağlantılı olarak Şeriye ve Evkaf Vekaleti (Diyanet İşleri ve Vakıflar Bakanlığı) kaldırılarak yerine Diyanet İşleri Başkanlığı ve Vakıflar Genel Müdürlüğü kuruldu. Şeriye ve Evkaf Vekaleti'nin kaldırılması sonucu, bu vekalet tarafından yönetilen okullar ve medreseler de kaldırılmıştır.
Ayrıca aynı gün, Erkan-ı Harbiye-i Umumiye vekaleti de kaldırıldı. Böylece ordu siyaset çatışmasının da önüne geçilmiş oldu. Tevhid-i Tedrisat kanunu da o gün kabul edilmişti.
1928'de yapılan bir değişiklikle " Türkiye Devleti'nin dini İslamdır" ibaresi kaldırılmış; cumhurbaşkanı ve milletvekillerinin yemin şekli yeniden düzenlenmişti.
Devletin tüm inançlara saygılı ve eşit mesafede olması, tüm vatandaşlarının vicdan ve inanç özgürlüğünü tarafsızca koruması, vatandaşlarını dini baskılardan uzak tutması anlamına gelen laiklik, 5 Şubat 1937'de Türkiye Cumhuriyeti'nin temel ilkelerinden biri olarak Anayasa'da yer aldı ve devlet politikası haline geldi.
 
Cevap: Atatürk Devrimleri / Siyasal Devrimler - Halifeliğin Kaldırılması


İslâm'da din ve devlet işleri birbirinden ayrılmaz parçalardır. İslâm Devleti'nin başı hem ülkesinde dini koruyan bir "imam" hem de sınırların güvenliğini sağlayan bir "Devlet başkanı" dır. Cismanî ve ruhanî olmak üzere her iki otoriteyi (iktidarı) uhdesinde toplamıştır. Hristiyanlık'ta olduğu gibi "kilise-devlet" ayırımı yoktur. İşte İslâm tarihinde "dinî" ve "dünyevî" görevleri bünyesine toplayan devlet başkanlarına "halife" denmektedir.

Saltanatın kaldırılmasından sonra Hilâfet muhafaza edilmiş, Abdülmecit Efendi halife olarak TBMM tarafından seçilmişti. Halife Abdülmecit Efendi seçilirken kendine sadece "dini reis" olarak yetkiler verilmiţti.

Lozan sonrasında halifelik konusunda gerek Meclis'te, gerekse kamuoyunda tartışmalar yoğunlaştı. Basının önemli bir bölümü Hilâfet'in korunmasını savunmuştu. Meclis'te Halk Fırkası mebusları tarafından Halifenin yetkisini aştığı iddialarının ortaya atılmasına karşılık, aynı görüşte olmayan mebuslar da vardı. Ortaya çıkan bu görüşlerden ilki; Mustafa Kemal Paşa'nın savunduğu gibi Hilâfet'in yabancı güçlerce kullanılabileceği endişesinden hareketle artık zararlı bir niteliğe sahip olduğu şeklindedir. İkinci tavır ise asıl halifeliğin kaldırılmasının Türkiye Cumhuriyeti'nin dış politikasında İslâm ülkeleriyle aralarındaki bağları keserek, devletin dış itibarını zedeleyebileceği mahiyetindedir.

Mustafa Kemal Paşa, Şubat 1924'te İzmir'de iken Hilâfet'in kaldırılması kararını almıştır. İsmet Paşa, Kazım Karabekir Paşa ve Fevzi Paşa ile birlikte aldığı Hilâfet'in, Erkan-ı Harbiye-i Umumiye ile Şer'iye ve Evkaf Vekaletlerinin kaldırılma kararını daha sonra 1 Mart 1924'te meclisi açış nutkunda dile getirecektir.

Hilâfet'in kaldırılma meselesi önce 2 Mart 1924'te Halk Fırkasın da görüşülerek kabul edildi. 3 Martta toplanan Meclis Genel kuruluna ise üç ayrı kanun teklifi sunuldu ;

1) Urfa mebusu Şeyh Saffet Efendi'yle 53 arkadaşının Hilâfetin kaldırılması ve Osmanlı hanedanının Türkiye dışına çıkarılmasıyla ilgili kanun teklifi.

2) Siirt Mebusu Halil Hulki Efendi ve 50 arkadaşının Şer'iye ve Evkaf vekaletiyle Erkan-ı Harbiye Vekaleti'nin kaldırılmasıyla ilgili kanun teklifi.

3) Manisa Mebusu Vasıf Bey ve 50 arkadaşının eğitim ve öğretimin birleştirilmesiyle ilgili kanun teklifi.

Bu kanunlarda yapılan görüşme ve tartışmalar beş saat kadar sürdü. Saat 18:45'te TBMM söz konusu tasarıları 429,430 ve 431 sayı ile kanunlaştırdı.

Buna göre "Ţer'iye ve Evkaf Vekâleti ile Erkan-ı Harbiye Vekâleti kaldırılmış, eğitim öğretim Millî Eğitim Bakanlığına bağlanarak birleştirilmiştir.

Hilâfet'in tamamen kaldırılmasıyla ilgili karar kanunlaştıktan sonra İstanbul Valisi tarafından Abdülmecit Efendi'ye tebliğ edilmiş ve yurt dışına çıkması sağlanmıştır.

Aslında halifeliğin kaldırılmasının siyasî gayeden çok daha önemli kültürel ve tarihî manası vardır. On dokuzuncu yüzyılın başlarından beri sürüp gelen yenilikçi-lâik grubun, dinci-muhafazakârlara karşı zaferini ifade etmiştir.

Hilâfetin kaldırılması yurt dışında büyük tepkilere yol açmıştır. Batı dünyası bu olayı şaşkınlıkla karşıla¤¤¤¤¤ hayranlıklarını ifade etmişler, İslâm dünyası ise olumsuz tepkilerini dile getirmiştir.
 
Geri
Üst