Bartın'da Kültür ve Turizm

*MeleK*

♥Ben Aşık Olduğum Adamın Aşık Olduğu Kadınım♥
Bartın'da Kültür ve Turizm
KÜLTÜR VE TURİZM

Antik çağda, Parthenios adı verilen Bartın Irmağının kenarında kurulan Bartın Kentinin PARTHENİA adıyla anıldığı ve Bartın’a dönüştüğü yazılı kaynaklardan anlaşılmaktadır. Tarihi "Paphlagonia" bölgesindeki antik kentlerden; Sesamos (Amasra), Kromna (Kurucaşile) ve Erythinoi (Çakraz) Bartın sınırları içindedir.

Bartın İli Kentsel Sit Alanı olup, sit sınırları içinde 219 adet tescilli sivil mimarlık örneği bulunmaktadır. Bartın İli sınırları içerisinde 2 adet arkeolojik sit alanı bulunmaktadır. Bunlardan biri Amasra İlçesi diğeri de Güzelcehisar Köyü’ dür.

Bartın, 700 yıllık Kilise binası, 100-300 yıllık camiler, köprüler, hanlar, hamamlar, ve yakın tarihi özetleyen birer tabloyu andıran ahşap Bartın evleri, geleneksel Garıla Pazarı ve düğünleri, yüzyılların desenlerini gümüş pırıltılı ışıklarla yansıtan el sanatlarından telkırma, seçkin yöre mutfağı ve çilek festivali gibi tarihi, kültürel ve folklorik değerleri, deniz, ırmak, mağara, yayla ve av turizmine olanak sağlayan ilginç doğal değerleriyle beğenilir.

Bartın, halk kültürünün vazgeçilmez öğeleri açısından seçkin bir yere sahiptir. Yöre insanı, toplumsal değişimden etkilenmekle birlikte gelenek ve göreneklerini, halk oyunları ve müziğini, giyimini, el sanatlarını, mutfak kültürünü ve yöresel şiveyi günümüze taşımasını bilmiştir.

Amasra Bedesteni, Antik Tiyatro, Akropol, Necropol, Yeraltı Çarşısı, İlkçağ Opus Revincium Rıhtımlar ve Dalgakıranlar, Bizans Dönemine ait Yıkık Kilise, Amasra Kalesi, Güzelcehisar, Şarköy, Fırınlı ve Tekkeönü Kaleleri,Halilbey Camisi (Yukarı Cami), İbrahimpaşa Camisi (Orta Cami), Şadırvan Camisi (Aşağı Cami), Fatih Camisi (Eski Kilise), Kültür Evi-(Eski Chapel), Aya Nikolas Kilisesi, Ebu Derda Türbesi, Şimşirli Baba Camii, Küçüktepe Martyrium’u,1832-1835 yıllarında Hacı Ali Ağa’nın yaptırdığı Taşhan, 1747’de Bartın Voyvodası Çalıkoğlu tarafından yaptırılmış Şehir Hamamı, Amasra’da Osmanlı hamamı kalıntıları, Amasra’da Bizans dönemine ait Kemere Köprü , Kemerdere Köprüsü, İl merkezinde Orduyeri (Kışla) Köprüsü, Kemerköprü, Amasra’da Roma Dön. ait Kuşkayası Anıtı, Yeraltı Galerileri, Amasra Büyüktepe (İnziva) Mağarası, Bartın Çeştepe Höyüğü, Karasu Höyüğü, Ulus Höyüğü, Ulus Abdipaşa Höyüğü, M.S.13. Yy. Başlarında Bölgeye hakim olan Cenevizlilerden kalan Su Sarnıcı, İl merkezindeki Şadırvan, Yerel Sivil Mimari Örneklerinden Bartın Evleri İlin kültürel değerleri arasında bulunmaktadır.

Bartın, 3000 yıllık geçmişinden günümüze taşıdığı seçkin tarihi, kültürel ve folklorik değerleri ile olağanüstü güzellikler sergileyen doğal turizm kaynaklarıyla önemli bir cazibeye sahiptir. Turizmden söz edildiğinde ilk akla gelen; Amasra ve Kültür turizmidir.

TURİZM OLANAKLARI


KÜLTÜR TURİZMİ: Tarihi Paphlagonia bölgesinde en eski yerleşim merkezlerinden olan ve ülke ölçeğinde köklü bir turizm geleneği bulunan Amasra‘da, henüz açığa çıkarılamayan zengin antik değerler ile Osmanlı Evleri, el sanatları ve diğer folklorik özellikler kültür turizminde değerlendirilebilecek kaynaklardır. El sanatlarından 400 yıllık bir geleneği yansıtan ahşap yat ve tekne yapımcılığı, Amasra’da ağaç işleri (oymacılık- süsleme) ve Merkezde tel kırma ile yöre mutfağı…. Amasra, Tekkeönü ve Güzelcehisar Kaleleri, Halitbey, İbrahimpaşa, Şadırvan, Hacımehmet, Yahyaağa, Orduyeri, Kemerköprü, Fatih Camileri ile İçkale Mescidi, Kemer, Orduyeri, Kemerdere Köprüleri, Kuşkayası Yol Anıtı, Aya Nikolas Kilisesi, Kiliseler ile Roma Meclis Sarayı kalıntıları, Kromna kenti kalıntıları olan Mahzen ve Galeri ile Yedikuyular, Ebu Derda Türbesi, Amasra Çekiciler Sokağı ve Yerel Sivil Mimarinin örnekleriden de Bartın Evleri gibi tarihi yapılar kültür turizmine kaynak teşkil etmektedir.

DENİZ TURİZMİ: İnkumu, Amasra, Güzelcehisar, Mugada, Kızılkum, Çakraz, Akkonak, Göçkün, Kurucaşile Tekkeönü, Hatipler, Çambu, Karaman,Kapısuyu pilajlarında yüzme olanaklarınının yanı sıra deniz turları ile kıyı peyzajının seyri olanakları bulunmaktadır.

IRMAK TURİZMİ: İlimizde Bartın ırmağı; gerek debisi ve akış hızı ve gerekse çevresindeki doğal peyzaj ile önemli bir kaynaktır. Altın Irmak-Gümüş Deniz Turları’nın başlangıç noktası olup, kano, su bi***leti ve sandal gezileri ile kürek yarışları gibi aktivitelere olanak sağlamaktadır.

YAYLA TURİZMİ: Bartın‘da; Uluyayla, Ardıç ve Gezen yaylaları olağanüstü güzellikler sergilemektedir

DAĞ VE DOĞA TURİZMİ: İl sınırları içerisinde Kastamonu-Bartın Küre Dağları Milli Parkının % 40’lık kısmı Bartın sınırları içinde bulunmaktadır. Uluslararası öneme sahip kanyonlar, boğazlar, mağaralar, şelaleler, düdenler gibi ilginç karstik oluşumları; 1200 yıllık doğal flora ve endemik bitki varlığı; 129 kuş ve 40 memeli türünün yaşadığı fauna zenginliği, bilimsel araştırma ve çevresel izleme olanakları ile doğa, mağara, botanik, fotosafari, ornitoloji ve kültür turizmi açısından oldukça cazip zengin çeşitlilik sunmaktadır

MAĞARA TURİZMİ: Gürcüoluk, Sipahiler ve Uluyayla Mağaraları

AV VE YABAN HAYATI TURİZMİ: Bartın İli’nde gerek karasal alanlar gerekse su yüzeyli alanlar üzerinde, yaban hayatı bakımından zenginlik mevcuttur.

YAT TURİZMİ: Amasra limanı ve Bartın ırmağı; yat turizmine uygundur.

BARTIN ADININ KAYNAĞI VE ESKİ ÇAĞLARDA BARTIN

BARTIN ADININ KAYNAĞI:

"PARTHENİA"dan Bartın'a dönüşen adın kaynağı "PARTHENİOS" dur. Bartın Irmağının antik çağdaki adı olan Parthenios; Yunan mitolojisinde, Tanrıların Babası OKENAUS'un çocukları olan yüzlerce tanrıdan birisi ve "Sular Tanrısı"dır. "Sular ilahı veya Muhteşem akan su" anlamlarına gelir. Bir başka anlamı da "Genç bakire veya Genç Kızlar için koro türküleri"... "Genç Bakire" ise, tanrıça Athena'nın bir sıfatı...

Antik çağda, Parthenios adı verilen Bartın Irmağının kenarında kurulan Bartın Kentinin PARTHENİA adıyla anıldığı ve zamanla Bartın'a dönüştüğü yazılı kaynaklardan anlaşılmaktadır.

Ünlü ozan HOMEROS, İLYADA destanında; Truva kentini korumak için Anadolu'dan gelen cengaverlere Parthenios Irmağı'nın suladığı ülkeden de yiğitlerin katıldığını anlatır. Amasyalı Strabon da bir eserinde yine Parthenios'tan sözeder.


ESKİ ÇAĞLARDA BARTIN:

M.Ö. 3000-2400 yılları arasında Akaların Ege'de Miken Medeniyeti'ni kurmadan önce uzun Süre Batı Anadolu (Samsun, Sinop ve Amasra ) kıyılarında dolaştıkları, buraları işgalle Bakır Devri Medeniyetini yerli halka öğrettikleri, iç kesimlerde de Kaskalar'ın ve Hititler'in bölgenin hakimi olduğu ve yine Bakır Medeniyeti'ni yaşadıkları savunulmaktadır.


İlk sahiplerinin, M.Ö. 14. Yy.da Gaskalar ve 13. Yy'da Hititler olduğu kabul edilen Bartın ve çevresi; 13. Yy. sonlarında Bitinyalılar ve Paflagonyalıların, 12. Yy'da Friglerin, 7.Yy. sonlarında Kimmerlerin, 6.Yy'da Lidyalıların, 547 yılında Perslerin, 334 yılında Makedonya Krallığının, 279 yılında da Pontus Krallığının egemenliğinde kalmıştır.


BİZANS DÖNEMİNDE BARTIN:

M.Ö. 70 yılında Anadolu'ya giren Romalılar, Pontus Krallığının egemenliğine son vererek yöreye sahip oldular. Bitinya ile Pontus'un Paflagonya'daki bölümü Bitinya-Pontus Eyaleti olarak Satraplıkla yönetilmeye başladı. Amasra da bu Eyaletin Pontus bölümü Başkenti oldu.


M.S. 395 yılına kadar Roma İmparatorluğu'nun, Roma-Bizans bölünmesi üzerine de Bizans İmparatorluğunun sınırları içinde yer aldı.


Bartın ve çevresi; M.Ö. 390 yıllarında Hazar, Peçenek ve Kumanların, M.S. 798 yıllarında Müslüman Arapların, 800 yıllarında Selçukluların ve 865 yıllarında da Rusların yoğun akınlarına hedef oldu.


1084 yılında, Kutalmışoğlu Süleyman Beyin Komutanlarından Emir Karatigin Sinop, Çankırı, Kastamonu ve Zonguldak'ı alarak yörede Bartın, Ulus, Eflani, Safranbolu ve Devrek'i de kapsayan bir Türk Emirliği kurdu. 200 yıllık Selçuklu Döneminden sonra 1326'da Kastamonu yöresine hakim olan Candaroğulları Beyliği ve 1392'den itibaren de Osmanlı İmparatorluğunun egemenliğine girdi.

Kastamonu, Sinop ve Bolu tarihleri ile birlikte incelenen Bartın tarihinin IV. Haçlı Seferleri ile 1460 yılları arasındaki dönemine bakıldığında, Bartın ve Ulus'un ; Anadolu'da yoğunlaşan nüfuz kavgaları nedeniyle sık sık el ve sınır değiştiren İmparatorluklar ve Beylikler dönemini yaşadıkları, Amasra'nın ise; M.Ö.70- M.S.1261 yılları arasında Roma ve Bizans'ın, daha sonra Bizans hakimiyetinde Ceneviz Kolonisi olarak kaldığı görülür.

1460 yılına gelindiğinde, Bartın ve çevresi; Osmanlı İmparatorluğu sınırları içinde, Amasra ise; Ceneviz Kolonisi idi. Fatih Sultan Mehmet Han, Anadolu'da Türk birliğini sağlamak, Cenevizlilerin elinde bulunan Karadeniz ticaretini ve denizyolunu ülkesine kazandırmak amacıyla Kuzey Anadolu Seferine hazırlanırken ilk hedef olarak Amasra, Kastamonu ve Sinop'u seçti. 1460 yılı Ekim ayında Bartın'a gelip ordugahını bugünkü Orduyeri'ne kurdu. Donanmanın göründüğünü haber alınca Amasra üzerine yürüyen Fatih, Ceneviz Senyoru'ndan kan dökülmeden Amasra'yı teslim aldı.
Bartın, Osmanlı Döneminin 1460-1692 yılları arasında Anadolu Beylerbeyliği'ne bağlı Bolu Sancağı sınırları içinde yer aldı. Bolu Sancağı'nın kaldırılmasıyla 1692-1811 yılları arasında Voyvodalıkla yönetildi. 1811 yılında Kastamonu Vilayetine bağlı olarak yeniden kurulan Bolu Sancağı'na bağlandı.

Bu dönemde ticari potansiyeliyle bölgenin pazar yeri olan ve Oniki Divan adını alan Bartın, 1867 yılında ilçe oldu. 1876 yılında da Belediye Teşkilatı kuruldu.

CUMHURİYET DÖNEMİNDE BARTIN:

Bartın; Zonguldak ilinin (1924) ilçesi iken, 07 Eylül 1991 tarihinde 28.08.1991 tarih ve 3760 sayılı yasayla İL statüsüne kavuşmuştur.
Bartın'ın ilçelerinden Ulus; 1944 yılında ilçe ve aynı yıl Belediye, Kurucaşile; 1957 yılında ilçe ve 1958 yılında da Belediye teşkilatlarına kavuşmuştur. Amasra ise; Osmanlı Döneminde ilçe iken, Cumhuriyetle birlikte bucak statüsüne düşürülmüş, 1987 yılında yeniden İlçe olmuştur. Belediye teşkilatının kuruluşu ise 1956 yılına rastlar.
Beldelerden; Kozcağız'da 1967, Kumluca'da 1988, Arıt ve Abdipaşa'da 1994, Hasankadı'da 1999 yıllarında Belediye teşkilatları kuruldu.
Bartın İlinin Merkez, Amasra, Ulus ve Kurucaşile olmak üzere 4 ilçesi; Kozcağız, Arıt, Hasankadı, Kumluca ve Abdipaşa beldeleriyle birlikte 270 köyü vardır.

Adını, Kraliçe Amastris'den alır. Bartın'ın kuzeyinde dik yamaçları Karadeniz'le buluşturan bir yarımada ve iki ada üzerine kurulmuştur. Yüzölçümü 120 km2 .'dir.

M.Ö. 14.Yy.da Gaskalar ve 13.Yy.da Hititlerden sora 12. Yy. sonlarında Bithynie Bölgesindeki Bartın'a Frigler, Paphlagonie Bölgesindeki Amasra'ya Fenikeliler yerleşti. Fenikeliler; Amasra (Sesemos), Ereğli (Heraklia), Sinop (Sinope) ve Tekkeönü'nde (Kromna) ilk Sayda Kolonilerini oluşturdular.
9. yy.da Akdeniz'deki güç dengelerinin bozulmasıyla Fenikeliler ve ortakları Karyalılar Amasra ve Kromna'yı terk etti. Karanlık geçen yüzyıllık bir dönemden sonra, 7.yy. başlarında bölgeye bu kez İonların soyundan gelme Megaralı göçmenler yerleşti. Amasra ve Kromna da diğer Karadeniz siteleri ile birlikte İon (Millet) Kolonisine katıldılar. Bölge, 7.yy. sonlarında Kimmerlerin, 6.yy'da Lidyalıların, 547 yılında da Perslerin hakimiyetine girmesine karşın; Karadeniz kolonileri uzun süre bu statülerini korudular.
334 yılında Perslerin hakimiyetine son veren Makedonya Kralı İskender, Bartın ve Ulus'un yönetimini General Eumenes'e, Amasra ve Tekkeönü'nün yönetimini de Frigya Satrabına bıraktı.

M.Ö. 12. Yy.'dan beri Sesamos adıyla anılan kent, 302-286 yılları arasında Kraliçe Amastris tarafından yönetildi ve kraliçenin adını aldı.
Pers Kralı 3.Dareios'un yeğeni ve Makedonya kralı İskender'in baldızı olan Kraliçe Amastris, İskender'in komutanlarından General Krateros'la evlenerek Makedonya'ya gelin gelmişti. M.Ö.322 yılında Ereğli Tiran'ı Dionysios'la, 302 yılında da Trakya kralı Lysimachos'la evlenmiş; evlilikleri uzun sürmeyince de Amasra'ya yerleşerek oğulları adına Amasra'nın yönetimini üstlenmiş, 286 yılında oğulları tarafından bindiği gemi batırılmak suretiyle öldürülünceye kadar burada yaşamıştı.

Kraliçe Amastris; 16 yıllık iktidarında (302-286), Amasra'da Tium (Filyos-Hisarönü), Kromna (Tekkeönü-Hisar) ve Kytoros (Gideros) sitelerinden oluşan bir şehir devleti (Symoikismos Siteler Birliği) kurmuş, 295 yılında bağımsızlığını duyurarak adına paralar bastırmış, kenti sanatsal ağırlıklı yapılarla donatmıştı.

Amasra ve Bartın çevresi; yöredeki savaşlar sonrasında 279 yılında Pontus krallığının, M.Ö. 70- M.S. 395 yılları arasında Roma, Roma-Bizans bölünmesi üzerine de Bizans İmparatorluğunun egemenliğine girdi ve uzun yıllar Bizans'ın hakimiyetinde kaldı. Roma Döneminde, Bitinya ile Pontus'un Paflagonya'daki bölümü Bitinya-Pontus Eyaleti olarak Satraplıkla yönetilmeye başladı. Amasra da bu Eyaletin Pontus bölümü Başkenti oldu.
1084 yılında, Selçuklu himayesinde yörede kurulan Türk Emirliği; 1086 yılında Süleyman Beyin ölümü ve 1096 yılında başlayan 1. Haçlı Seferleri sonrasında ciddi sıkıntılar yaşadı. Haçlı müttefiklerle Bizans arasında yapılan anlaşma ile başta Amasra, Sinop ve Ereğli olmak üzere İstanbul'dan Samsun'a kadar tüm Karadeniz sahili yeniden Bizans'ın hakimiyetine girdi.

Bizans İmparatoru M. Paleologos, 1261 yılında, karşılaştığı güçlükleri göğüslemek için Cenovalılardan yardım istedi. Buna karşılık, Galata'da bir ticaret üssü kurmalarına izin verilmesi ve 1261 yılında yapılan Nymphaion Anlaşması'yla da Karadeniz'deki birkaç limanla birlikte Amasra'nın da kullanımını da Cenovalılara bırakması Amasra'nın kaderini değiştirdi. Amasra, gittikçe gelişen bir Ceneviz Kolonisi oldu. Cenovalılar, çevre yönetimlerle kurdukları dostluklar sayesinde uzun süre bu statülerini koruyup 1460 yılına kadar 200 yıl Amasra'ya hakim oldular.
Amasra; M.Ö. 12.yy'da Fenike ve 7.yy'da Miletos (İon) kolonisi, Amastris döneminde Symoikismos Siteler Birliğinin, Roma döneminde (M.S.70-395) Paflagonya Eyaletinin, sonraları bu eyaletin Bitinya-Pontus bölümünün merkezi, Bizans döneminde (M.S.1261-1460) Ceneviz kolonisi, tarih boyunca hem askeri bakımdan önemli bir üs hem de esir ticareti yapılan, kereste, şimşir, ton balığı ve kürk ihraç eden ticari bir liman kentidir.
Fatih Sultan Mehmed'in, "Lala, lala Çeşm-i Cihan bu m'ola" dediği Amasra, keşfedilmeyi bekleyen tarihi ve doğal sırlarıyla "Uyuyan Prenses"e benzetilir.

Amasra, 1940'lı yıllarda Ev pansiyonculuğu ve çadır kampçılığına öncülük eden ve " Ülkemizde Turizmin başladığı yer" olarak bilinir.

TARİHİ MEKANLAR

CAMİLER VE KİLİSLER:

Halilbey Camii (Yukarı Cami): Bartın şehir merkezindedir. 1872 yılında Halil Bey tarafından yaptırılmıştır. Kubbesiz, dikdörtgen planlı, iki pencere ile aydınlanan kagir bir yapıdır.

İbrahimpaşa Camii (Orta Cami): Bartın çarşısındadır. Bosna Valisi İbrahim Paşa tarafından yaptırılmıştır. Yapım yılı bilinmemekle birlikte 150 yıllık bir geçmişe sahip olduğu tahmin edilmektedir, 1864 ve 1897 yıllarında iki yangın geçirdiği, 1898 yılında yeniden yaptırılarak 1901 yılında ibadete açıldığı bilinmektedir. 1968 yılında deprem sonrası tamir görmüştür. 12'si büyük kubbenin etrafında olmak üzere 32 pencerelidir.Kare planlı, tek kubbeli ve tek minarelidir. Ana malzeme; köşelerde blok kesme taş, diğer kısımları moloz taştır. Altında 11 adet dükkân bulunmaktadır.

Fatih Camii: 9. yüzyılda Amasra Kalesi içinde yapılmış eski bir Bizans kilisesidir. Amasra'nın fethi sırasında 1460 yılında Fatih Sultan Mehmet tarafından camiye çevrilmiştir.

İçkale Mescidi: Amasra Kalesi içinde, eski bir şapeldir. 15. yüzyılda mescide dönüştürülmüş, 1930 yılında ibadete kapatılmıştır.
9. yüzyılda çok itinalı bir tuğla-taş örgü sistemi ile yapılan şapel, 11x7 m. boyutlarındadır. Ambon tonozunda "İsa Peygamber’in Göğe Yükselişi" (Ascension) sahnesini hatırlatan izler; ambon, narteks ve duvarlarının ise, renkli ve dinsel konulu duvar resimleri (fresk) ile süslü olduğu görülmektedir. Ancak duvarlar ince bir sıva ile kapatıldığından, bu freskolar zamanla düşen sıva tabakaları altından yer yer ortaya çıkmakta ve tahribata uğradığı anlaşılmaktadır.


TARİHİ VE ARKEOLOJİK DEĞERLER:

Tarihi "Paphlagonia" bölgesindeki antik kentlerden; Sesamos (Amasra), Kromna (Kurucaşile) ve Erythinoi (Çakraz) Bartın sınırları içindedir.

Antik değerlerin en fazla görüldüğü antik kent Amasra'dır. Kromna kentinin merkezi Tekkeönü (Hisar) köyünde de antik kalıntılar bulunmaktadır. Eritnoi kentinin merkezinin ise Çakraz olduğu bilinmesine karşın antik kalıntılara rastlanmamaktadır.

Amasra: Dünyada tek olan Kuşkayası Anıtı, Kale ve üzerindeki armalar, Kilise (Fatih Camii), Chapel (Kültür Evi), Yeraltı Galerileri, Oyma Mağaralar ve Bedesten kalıntıları antik kentin görünen yüzleridir.
5000 kişilik Tiyatro, Forum, Şeref yolu, Yeraltı Çarşısı, akropol ve nekropol gibi bölümler toprak altındadır.

ANTİK TİYATRO: Roma Dönemine ait olup, Aya Yorgi Tepesi'nin güney yamacındadır. Tiyatro boşluğu (Cavea) ve Sahne (Skone) bölümleri yıkılmıştır. Yeri mezarlık olarak kullanılan tiyatronun sadece bir giriş kapısına ait kalıntılar görülebilmektedir.



AKROPOL: Bedesten'in güneybatısındadır. Surlarından çok az bir kısmı ayaktadır. Burada bulunan bazı sütunlar Amasra Müzesi'nde sergilenmektedir.



NECROPOL: Aya Yorgi Tepesi eteklerindeki bu antik mezarlık önemli ölçüde tahrip olmuş, Anıt mezarlar ve Lahit taşları inşaatlarda kullanılmıştır. Günümüzde sadece yeri bilinmektedir.



YERALTI ÇARŞISI: Roma Dönemine ait olduğu sanılan Çarşının, en önemli bölümü Tomaşkuyusu mevkisindedir. Bedesten'deki yapı tekniklerinin aynen uygulandığı 17 m.lik bir ana galeri ile buraya açılan yaklaşık 50 odadan oluşmaktadır. Güneye ve batıya doğru antik şehir alanlarında yer yer geniş kanalizasyonlara ve rogarlara rastlanır.



RIHTIMLAR VE DALGAKIRANLAR: İlkçağda yapılan ve sonraki dönemlerde de onarılan harçsız-kenetli örgü (Opus Revincium) tarzındaki muntazam dock sistemlerinin 1-2 ton ağırlığında blok kesme taşlarla yapıldığı görülmektedir. Tarihi izlerin çoğu günümüze ulaşamamış, ancak 1803 yılında Jouannin ve 1886 yılında da Von Diest'in çizdikleri Amasra krokilerinde limanın ve dalgakıranların konumu ayrıntılarıyla gösterilmektedir.



YIKIK KİLİSE: Tavşan Adası'nda da Bizans Dönemine ait kilise kalıntılarına rastlanmaktadır




Kurucaşile:

HİSAR KALESİ VE MAHZENİ: Tarihi Kromna Kenti'nin merkezi olan Tekkeönü (Hisar) Köyündedir. Tekkeönü Kalesine ait kalıntılarla bütünleşen ve kale içinden denize kadar uzanan bir dehliz ile 7 adet Kayakuyusundan oluşmaktadır. Dönemi bilinmemekle birlikte, kuyuların, Kromna halkınca savaşta erzaklarını saklamak için kullanıldığı, dehlizin gerektiğinde kaleden denize kaçış dehlizi olduğu ve denize açılan kapısının liman yapımı sırasında doldurulduğu söylenmektedir.


MÜZELER:

Amasra Müzesi: Amasra Müzesi; Antik bir yerleşim merkezi olan Amasra ve çevresinde sık sık taşınabilir eski eserlerin ortaya çıkması, burada müze kurulması fikrini oluşturmuş, 1955 yılından itibaren derlenen arkeolojik ve etnografik eserler 1982 yılında müze olarak hizmete açılan bu günkü tarihi binasında sergilenmeye başlamıştır.
Amasra Müzesi hizmet binası da Osmanlı dönemi eserlerindendir. 1884 yılında Denizcilik Okulu olarak yapımına başlanan ancak bitirilemeyen bugünkü bina Kültür Bakanlığı'nca 1976 yılında satın alınarak restore edilmiş ve 1982 yılında hizmete açılmıştır.

Dört teşhir salonundan oluşan Amasra Müzesi'nde;

1. Nolu Arkeolojik Eserler Salonunda; Helenistik, Roma ve Bizans Dönemlerine ait pişmiş toprak ve cam koku şişeleri, altın ve bronz süs eşyaları, Amphorolar ve testiler, bronz heykelcikler, bilezikler, haçlar, silahlar, kandiller ve kaplar ile Helenistik, Roma, Bizans ve Osmanlı Dönemlerine ait altın, ve bronz ***keler,

2. Nolu Arkeolojik Eserler Salonunda; Burada tamamen Hellenistik, Roma, Bizans ve Ceneviz Dönemlerine ait mermer eserler, heykeller, heykel başları, mezar stelleri, kabartmalı çeşitli parçalar sergilenmektedir.

1. Nolu Etnografik Eserler Salonunda; Osmanlı Dönemine ait bakır mutfak kapları, yazım takımları, silahlar, şamdanlar, mühürler, kantarlar, seramikler ve yüzükler ile Amasra yöresine özgü ağaç çekicilik sanatını yansıtan kaplar,

2.Nolu Etnografik Esreler Salonunda; Osmanlı Dönemine ait, yörenin giyim-kuşam zevkini yansıtan giysiler, gümüş süs eşyaları, yatak ve yastık örtüleri, halılar, keseler, eski duvar saatleri ile Kur'an'ı Kerim'ler sergilenmektedir.

Ayrıca; Müzenin koridorunda 1852 tarihli, Saray Matbaasında basılmış bir Akdeniz haritası, Müzenin bahçesinde de Hellenistik, Roma, Bizans, Ceneviz ve Osmanlı Dönemine ait taş eserler bulunmaktadır.


KALELER:

Amasra Kalesi: Bizans Dönemine ait olan Amasra Kalesi, özelikle Ceneviz Dönemlerinde değişikliklere uğramış ve 14-15 yy.larda Ceneviz ve Osmanlı Dönemlerinde de ciddi onarımlar görmüştür.

Kale; iki ana kütleden oluşmaktadır. Birisi, o zaman ada olan ve "Kemere" denilen bir köprüyle Amasra'ya bağlanan Boztepe'deki Sormagir Kalesi, diğeri Amasra'daki Zindan Kalesi'dir. Kuzeydoğu ucunda Büyükliman Kapısı, batısında Küçükliman (Antik) Kapısı ve güneyinde Zindan Kapısı bulunmaktadır. Sormagir Kalesine, Kemere Köprü'ye bitişik "Karanlık yer" denilen tonozlu ana kapıdan girildikten sonra Antikliman ve Hacıdenizi yönlerinde iki tali kapıdan çıkılır.

Amasra Kalesi'nin kuzeydoğu-güneydoğu arasındaki doğu surlarının uzunluğu 65 m, üzerinde 8 adet burç bulunan güney surlarının uzunluğu 300 m ve Kemere Köprü'den itibaren de büyük bölümü yıkılan kuzey surlarının uzunluğu 200 m kadardır.

Sormagir Kalesi'nin kapıdan batıya doğru uzanan surları ile doğu ve kuzeydoğusunu çevreleyen surların çoğu yıkılmış, kapıya bitişik batı surlarının 50 m'lik bir kısmı ayaktadır. Kuzey ve kuzeybatı tarafı denize çok dik bir yar halinde indiğinden buraya sur yapılmadığı görülmektedir.
Adanın en yüksek yerinde denizciler için yapılmış bir fener bulunmaktadır.

Güzelcehisar, Şarköy, Fırınlı ve Tekkeönü Kaleleri: Merkez ilçe sınırları içindeki Güzelcehisar Şarköy ve Fırınlı Köyleri ile Kurucaşile ilçesinin tarihi Kromna kentinin merkezi olan Tekkeönü Köyü'nde, Cenevizlilerden kalma kale kalıntılarına rastlanmaktadır.


DİNİ YAPILAR VE İNANÇ TURİZMİ:

Halilbey Camisi (Yukarı Cami) - BARTIN: 1872 yılında Halilbey tarafından yaptırılmıştır. Kubbesiz, dikdörtgen planlı, iki sıralı 45 pencere ile aydınlanan kargir yapıdır. Salon boyutları 12x13 m'dir.

İbrahim Paşa Camisi (Orta Cami) - BARTIN : Bosna Valisi İbrahim Paşa tarafından yaptırılmıştır. Yapım yılı bilinmemekle birlikte 150 yıllık bir geçmişe sahip olduğu tahmin edilmektedir. 1864 ve 1897 yıllarında iki yangın geçirdiği, 1898 yılında yeniden yaptırılarak 1901 yılında ibadete açıldığı bilinmektedir. 1968 yılında deprem sonrası tamir görmüştür. 12'si büyük kubbenin etrafında olmak üzere 32 pencerelidir.

Kare planlı, tek kubbeli ve tek minarelidir. Ana malzeme; köşelerde blok kesme taş, diğer kısımları moloz taştır. Altında 11 adet dükkan bulunmaktadır.

Şadırvan Camisi (Aşağı Cami) - BARTIN: 1903-1905 yıllarında halktan toplanan paralarla yaptırıldığı söylenmektedir. Minaresinin ise 1913 yılında yapıldığı şerefedeki kitabeden anlaşılmaktadır.

Dikdörtgen planlı olup, duvarları köşelerde kesme taş, diğer kısımları tuğla ve moloz taştan harçla yapılmıştır. Kırk pencere ile aydınlanan ferah iç mekanlara sahiptir. Altında dükkanlar bulunmaktadır. Minaresi, kuzeybatı köşesinde kesme taştan çok köşeli olarak yapılmıştır.

Fatih Camisi (ESKİ KİLİSE)- AMASRA: 9. yy.da Amasra Kalesi içinde yapılmış eski bir Bizans Kilisesidir. Amasra'nın fethi sırasında 1460 yılında Fatih Sultan Mehmet tarafından camiye çevrilmiştir.

Dönemin tüm yapı özelliklerini taşıyan yapının Narthex (İlk Cemaat) bölümü ve Ambon (Lapsis) çıkıntısı sonradan mekana katılmıştır. 19x11 m boyutlarındaki cami, 1887 yılında dört duvarı dışında mekanı örten ve yer yer yıkılma tehlikesi gösteren beşik tonoz örtüsü kaldırılmış, ahşap tavan ve çatı yapılarak büyük bir onarımdan geçirilmiştir.

Kültür Evi (ESKİ CHAPEL) - AMASRA: Amasra kalesi içinde, eski bir (küçük kilise) Chapel iken 15. Yy. da Mescide dönüştürülmüş, 1930 yılında ibadete kapatılmıştır. 2002 yılında restore edilerek Kültür Evi olarak hizmete açılmıştır.
9. Yy. da çok itinalı bir tuğla-taş örgü sistemi ile yapılan Chapel, 11 X 7 m. boyutlarındadır. Ambon Tonozu'nda "İsa Peygamber'in Göğe Yükselişi" (Ascension) sahnesini hatırlatan izler; Ambon, Narthex ve duvarlarının ise, renkli ve dinsel konulu duvar resimleri (Fresko) ile süslüdür. Ancak, Freskolar zamanla tahribata uğramıştır.

Aya Nikolas (BODOSAKİ) KİLİSESİ - BARTIN: 1319 yılında Bartın'daki Rum Cemaati tarafından yaptırılmıştır. 1936 yılından itibaren bir süre Elektrik Santralı olarak kullanılan bu tarihi yapı, 1995 yılında restore edilerek Kültür Evi olarak hizmete açılmıştır.

Ebu Derda Türbesi - BARTIN: Hz. Peygamberimizin Sancaktarı Ebu Derda Hazretlerine ait olduğu söylenir. Ancak; tarihi kaynaklara göre, Hicretin 50. yılında İstanbul'un kuşatılması sırasında bu bölgeden geçerken buralarda bir süre kaldığı tahmin edilen Ebu Derda Hazretleri hatırasına sonradan bir türbe yapıldığı ve burasının manevi bir makam olarak kabul edildiği olasıdır.

Türbenin, belgelenemeyen bir rivayete göre Bartın Müftülerinden Toscuoğlu Hacı Rıfat Efendi tarafından yaptırıldığı söylenmekte, yılı bilinmemektedir. Eldeki kaynaklardan, takriben yüz yıl kadar önce geçirdiği büyük yangın sonrası onarıldığı anlaşılmaktadır.

Günümüze sadece bir taş lahidi ulaşan ve yanında küçük bir cami ile kavşak suyu çeşmesi ve bir kuyu bulunan türbe, manevi makam olarak hayli ziyaretçi çekmektedir.

Şimşirli Baba Camii -ULUS: Ulus ilçesinin Kalecik köyündedir. Tarihi bilinmemekle beraber, Şimşirli Baba tarafından bir gecede yapıldığı rivayet edilen caminin yanında kendi mezarı, Akşemseddin'in babası Hamza Efendi'nin mezarı ve soğuk sularıyla Akşemseddin Çeşmesi bulunmaktadır.

Kalecik yakınlarında uzun yıllar eşiyle birlikte yaşayan Kara Yusuf İzzettin Hazretleri'nin vakit namazlarını uzun süre yörede yoğun olan şimşir ve çınar ağaçlarının gölgesinde, daha sonra da geniş gövdeli çınar ağacını oyarak yaptığı 4m2'lik mekanda kıldığından Şimşirli Baba adıyla anıldığı söylenir.

Günümüzde, 500 kişinin ibadet yapabildiği cami ve imaret; hem ibadet ve hem de genç annelerin doğum sonrası az olan sütlerinin artması amacıyla günü birlik ziyaretçi çektiği gibi, her yıl Recep, Şaban ve Ramazan aylarında onbinlerce kişi tarafından ziyaret edilmektedir. Özellikle, Recep'in 1.haftasında (Regaip Kandili'ni müteakip) ilk Cuma günü akşamı, Cuma namazından sonra kesilen kurbanların yoğurt ve çorbalarla ziyaretçilere ikram edildiği ve ev sahipliğini çevre köylülerin yaptığı büyük kutlamalara da sahne olmaktadır.

Şimşirli Baba'nın oldukça fazla ziyaretçi çekmesine neden olan öykü ise hayli ilginçtir. Yöre halkı "Şimşirli Baba Tayyü Mekan'a vakıftı, bütün namazlarını Beytullah'ta (Kabe) kılardı. Geçimini ise, sahibi olduğu tek inekten elde ettiği süt ürünlerinin takasıyla sağlardı. Ancak, onlarca inekten alınmışçasına bol olan sütün kaynağı aslında yörede yaşayan geyiklerdi. Her sabah toplu halde buraya gelen geyikler, hiçbir zorluk çıkarmadan Şimşirli Baba ve eşi tarafından sağıldıktan sonra ormana dönerlerdi. Ayrıca Şimşirli Baba'nın bir gecede yaptığı bu caminin malzemesini de aynı gece geyikler taşımışlardı." diyorlar

Küçüktepe Martyrıumu- AMASRA: Uzun yıllar Roma ve Bizans yönetiminde kalan Amasra'nın, Ereğli ile birlikte Hıristiyanlığın gizlice örgütlendiği ve M.S. 1.Yy. sonları ile 2.Yy'da bütün İmparatorlukta etkisi hızla yayılan Hıristiyanlığın hayli taraftar bulduğu ilk yerlerden olduğu söylenmekte, 9.yy'da Kırım'la ilişkisi bulunan etkin bir Başpiskoposluk merkezi olduğu bilinmektedir.

Amasra'da yaşayan ve 1.Yy'da Hıristiyanlığı ilk yaymaya çalışan Pontus'lu Rahip Iakintos; 711 yılından sonra Hora ve Ayasofya kiliselerinde dualarla anılan Kyros; 8.yy'da İkonoklast Yorgi Georgios; Hıristiyan inançları bakımından, dönemlerinde ruhani meclis tarafından "Aziz" ilan edilerek öldürüldükleri yerler, sığındıkları mağaralar ve mezarları kutsanan ilk Hıristiyanlardır.

Bugün, Amasra'yı ziyaret edenler; kutsanan yerlerden Iakintos ve Kyros'un mezarının bulunduğu Küçüktepe yamaçlarına, Georgios'un inzivaya çekildiği yer olarak bilinen Büyüktepe mağarasına, Amasra Kilisesine (bugünkü Fatih Camii) yakın ilgi göstermektedirler.


HANLAR:

Taşhan - BARTIN: 1832-1835 yılları arasında Hacı Ali Ağa tarafından yaptırılmıştır. 24,25 x 23,70 m.lik alanı kaplamakta olup, iki katlı, dikdörtgen planlı ve açık avluludur. 18 odası, 16 tonozlu bölmesi vardır. Halen şahıs mülkiyetinde ticari amaçla kullanılmaktadır. Kent merkezinde, Hükümet caddesindedir.

Dervişoğlu Hanı - BARTIN: 1897 yılında Dervişoğlu Ali ve Osman Kardeşler tarafından yaptırılmıştır. Dikdörtgene yakın planlı, iki katlı ve revaklıdır. Birinci katta 7, ikinci katta 9 odası vardır. Yapı malzemeleri taş ve tuğla olup, sonradan restore edilmiştir. Halen ticari depo olarak kullanılmaktadır. Karakaş caddesindedir.


HAMAMLAR:

Şehir Hamamı - BARTIN: 1747 yılında Bartın Voyvodası Çalıkoğlu tarafından yaptırılmıştır. Yapının duvarları harçlı moloz taş, iki katlı soyunma yeri ahşaptır. Bir büyük, üç küçük kubbeli olup, ortasında küçük bir şadırvanı vardır. Ana mekan camekanlı Soymalık, Sıcaklık ve Külhan'dır.

Osmanlı Hamamı Kalıntıları - AMASRA: 17 yy.da yapıldığı sanılmaktadır. Soğukluk, Ilıklık, üç kurnalı yıkanma yeri ve su hazneleri ile külhan bulunmaktadır. Yıkanma yeri bir orta kubbe iki yarım kubbe ile örtülüdür. Soğukluk kısmı yıkılmıştır. Dört köşesinde görülen "Biye"ler Anadolu Beylikleri döneminin tipik mimari özelliklerini taşımaktadır.


KÖPRÜLER:

Kemerköprü - BARTIN: 1872 yılında Çalıkoğlu İbrahim Bey tarafından yaptırılmıştır. Kocanazçayı üzerinde, kesme taştan harçla yapılan çok sağlam üç ayak ve iki sivri kemer üzerine kurulmuştur. Boyu 42 m, genişliği 8.5 m'dir. İnşaat sırasında harcın daha güçlü olmasını sağlamak için içerisine binlerce yumurta akı katıldığı söylenmektedir.

Orduyeri (Kışla] Köprüsü: 1887 yılında Bolu Mutasarrıfı İsmail Kemal Bey'in önderliğinde, halkın yardımıyla yapılmıştır. Kocaçay üzerinde, kesme taştan beş sağlam ayak üzerine kurulmuştur. Birinci ve ikinci ayaklar Yalı tarafında olup, arasında yol geçmektedir. Üçüncü ve dördüncü ayaklar çay içinde, beşinci ayak ise Orduyeri Mahallesi tarafındadır. Çay içindeki ayakların iki tarafında yarım kubbe şeklindeki çıkıntılar, suları iki tarafa dağıtmakta ve ayakların dibinin aşınmasını önlemektedir. 98 m boyunda ve 7.3 m genişliğindeki köprünün ahşap olan üst kısmı 1957 yılında beton olarak yeniden yapılmıştır.

Köprünün ikinci ayağının güneye bakan kısmında bir kitabe ile dördüncü ayağın kuzeye bakan kısmında bir kurt bulunduğu; başı kuzeye doğru, ön ayakları dik, arka ayakları ve kuyruğu üzerine oturmuş durumdaki kurt heykelinin 1980'li yıllarda çalındığı söylenmektedir.

Kemere Köprü - AMASRA: Boztepe'deki Sormagir Kalesini Amasra'daki Zindan Kalesine bağlayan tek gözlü bir köprüdür. Bizans dönemine aittir.

Kemerdere Köprüsü: Roma İmparatoru Claudius döneminde (M.S. 41-54) yapılan tek gözlü bir Roma Köprüsü olup, Amasra'ya 3 km uzaklıktaki Cevizlik Vadisi'ndedir. Amasra'yı Bartın'a bağlayan ve 4. km'de de Kuşkayası Anıtı'nın önünden geçen Roma yol ağının bir parçasıdır. Köprü Ayağındaki çok silik bir kabartma kompozisyonunda; mızrakla savaşan yedi asker, Roma-Pontus Savaşlarını anlatılır.

SAHİLLER

Bartın'ın, dik ve ormanlık yamaçlarla denize ulaşan 59 Km.lik kıyı kesimi, olağanüstü güzellikteki koyları ve renklerle bütünleşen bitki örtüsüyle ilginçtir. Çoğu bakir olan bu koylar, temiz kumları, az dalgalı suları ve doğayla bütünleşen güzellikleriyle beğenilmektedir.


İNKUMU PLAJI:

Doğal güzelliği ve plajı ile beğenilen İnkumu; turistlerin her türlü gereksinimlerini karşılayabilecek donatılara sahiptir.


GÜZELCEHİRAR, MUGADO, HATIPLER VE KIZILKUM PLAJLARI:

Bartın merkez ilçe sınırları içinde bulunan Güzelcehisar, Mugada ve Kızılkum koyları; ormanla kaplı çevre güzelliği, temiz kumu ve sularıyla günübirlikçilerin beğendiği tatil beldeleridir.


AMASRA PLAJI:

Ülkemizde turizmin başladığı yer olarak bilinen "Çeşm-i Cihan Amasra"; 3000 yıllık tarihsel değerleri yanında eşsiz doğal güzelliğiyle de Bartın'ın en eski turizm beldesidir.


ÇAKRAZ PLAJI:

Amasra - Kurucaşile karayolunun 18. Km'sindeki Çakraz; doğal güzellikleri, temiz kumları ve sakin suları ile beğenilmektedir. Turistlerin her türlü gereksinimlerini karşılayabilecek donatılara sahiptir.


BOZKÖY, AKKONAK, DELİKLİŞİLE VE GÖÇKÜN PLAJLARI:

Amasra ilçesi sınırları içindeki Bozköy, Akkonak, Deliklişile ve Göçkün koyları; günübirlikçiler için, deniz ve doğa ile içiçe tatil yapılabilecek uygun donatılar ve kamp olanakları sunmaktadır.


KURUCAŞİLE, TEKKEÖNÜ, KAPISUYU, KARAMAN VE ÇAMBU PLAJLARI:

Bartın'ın kuzeydoğu ucunda yer alan Kurucaşile, Tekkeönü, Karaman ve Kapısuyu plajları; Karadeniz'in vahşi güzelliğini sergileyen doğası, temiz kumu ve sularıyla beğenilen tatil beldelerimizdir.


Tarihi Kromna kentinin merkezi olan Tekkeönü ile balıkçı köyümüz Kapısuyu; turizme yönelik Ahşap Yat ve Tekne yapımcılığı ile de ilgi çekmektedir.


Bartın’ın dik ve ormanlık yamaçlarını deniz ile buluşturan 59 km’lik sahil şeridi ve plajları yerli ve yabancı turistlerin ilgisini çekmektedir. Özellikle İnkumu Plajı deniz mevsiminin kısa olmasına rağmen (Haziran-Ekim arası) yoğun ilgi görmektedir. Bunun yanında Amasra, Çakraz, Kızılkum, Mogada, Güzelcehisar ve Bozköy bölgenin önemli diğer plajlarıdır.

KÜRE DAĞLARI
Küre Dağları, doğa koruma açısından küresel düzeyde önemli 200 ekolojik bölge arasında bulunan Kafkasya ve Kuzey Anadolu Ilıman Kuşak Ormanları içerisinde yer alır. Küre Dağları'nın özellikle batı kesimi, Batı Karadeniz'in doğal yaşlı ormanlar, kanyon ekosistemi, akarsu ekosistemi ve çayırlıklardan oluşan en geniş, el değmemiş, nemli karstik ormanlarına sahiptir. Jeomorfolojik süreçler içinde gerçekleşen aşınımlar sonucu oluşan dev kanyonlar, mağaralar, dolin ve çukurların gür ormanlarla birleşmesiyle oluşan eşsiz doğal peyzajlar, alanı benzersiz kılmaktadır. Bu bakımdan Toros Dağları ile benzerlik gösteren Küre Dağları'nın ayırt edici yanı, nemli yapraklı ve karışık ormanlarıdır.

Küre Dağları, bitki kuşakları açısından Euro-Siberian floristik bölgenin öksin kesiminde yer almaktadır. Türkiye'nin Önemli Bitki Alanları arasında bulunan Küre Dağları'nda, Türkiye'ye endemik 80 ve tehlike altında 46 takson kayıtlıdır. Küre Dağları'nın bitki örtüsü yapısı dört ana grupta toplanabilir:

1.Batı Karadeniz ılıman kuşak kayın ve göknar ormanları
2.Yalancı maki formasyonu
3.Karstik alandaki biyolojik çeşitlilik açısından önemli karışık orman
4.Endemik bitki türleri

Öksin bölgenin genel karakterine bağlı olarak, karışık yapraklı türlerle iğne yapraklı türler, orman ekosistemi içerisinde genellikle homojen bir karışıma sahiptir. Özellikle batı kesimlerde, her dem yeşil ve yaprağını döken ağaçlarla çalıların baskın olduğu, nemli karaktere sahip bir bitki örtüsü hakimdir.

Dona neden olan düşük sıcaklıkların görülmediği, buharlaşmayı artıran yüksek sıcaklık frekanslarıyla pek karşılaşılmayan ve okyanus iklimi koşullarının egemen olduğu kıyısal kesimlerde yeşerim dönemi uzundur. Karadeniz'in doğrudan etkilerine açık ve görece yumuşak bir iklime sahip, kıyıya yakın bu kesimlerdeki korunaklı alanlarda; zeytin (Olea europea), defne (Laurus nobilis), mersin (Myrtus communis), katırtırnağı (Genista tinctoria), akçakesme (Phillyrea latifolia), sandal (Arbutus andrachne) gibi bazı Akdeniz bitkilerine de rastlanır. Kıyısal kesimden, 10-200 m. yüksekliklere kadar dar bir kuşak oluşturan maki, 250-300 m. yüksekliklere kadar Karadeniz'in daha nemcil türlerine eşlik eder. Karadeniz'e özgü bu bitki örtüsü "psödomaki" (yalancı maki) olarak adlandırılır.

Deniz etkisinin yaşandığı bu vadilerde maki bitkilerinin yanı sıra 20-220 m arasında, küçük topluluklar halinde kızılçamlar görülür. Kıyı bölgesinin daha gerisinde geniş yapraklılardan oluşan nemli ormanlar yer alır. Bu karışık ormanların alt kısımlarında (720 m'ye kadar) doğu kayını (Fagus orientalis), kestane (Castanea sativa) ve ıhlamur (Tilia rubra); daha yukarılarda (1300-1700 m) ise Uludağ göknarı (Abies nordmanniana ssp. bornmüelleriana) çok geniş, saf ve karışık meşcereler oluşturur. Alanın en yüksek kesimlerinde yaygın olan bu ormanların, yer yer 300 m'ye kadar indikleri de görülür.

Küre Dağları'nın karstik arazi yapısıyla nemli atmosferik koşulların birleşmesi sonucu ortaya çıkan orman kompozisyonları, yaşlı ağaçlardan oluşan doğal arboretumlar yaratır. Karstik platolarda yer alan kuytu çukurlarda ve vadi içlerinde, nemli ormanlara özgü dev ağaç ve ağaççıklara rastlanır. Yukarıda anılan türlerle birlikte şimşir (Buxus sempervirens), kayacık (Ostrya carpinifolia), üvez (Sorbus aucuparia), fındık (Corylus colurna), gürgen (Carpinus betulus), mürver (Sambucus ebulus), çınar yapraklı akçaağaç (Acer platanoides), çobanpüskülü (Ilex aquifolium), kızılcık (Cornus mas), orman gülü (Rhododendron ponticum) ve karayemiş (Prunus laurocerasus) de bu karışıma katılır; hatta yer yer baskın hale gelir.

Yüksek kesimlerde saf göknar ormanları bulunur, sonra sarıçamlar (Pinus sylvestris) görülür. Ormanlar, iç kesimlere doğru Anadolu karaçamı (Pinus nigra spp. pallasiana), ayrıca karaçam-sapsız meşe (Quercus petraea ssp. iberica) karışımı şeklinde devam eder. Meşeler, bölgenin en önemli yapraklı cinslerinden birini oluşturur. Sahil kuşağında saplı meşe (Quercus robur) ve sapsız meşe; geçiş kuşağı ve yüksek kısımlarda mazı meşesi (Quercus infectoria), Türk meşesi (Quercus cerris); iç kısımlardaysa İspir meşesi (Q. macranthera ssp. syspirensis), Türk meşesi egemendir.

Yüksek kesimlerdeki ormanlık alanlar içinde yer yer rastlanan geniş düzlüklerde, otsu bitki türleri bakımından zengin çayırlıklar bulunur.

Bu ormanlar, Batı Karadeniz'in en korunaklı yerleri olarak, yaban hayatı türlerine ev sahipliği yapar. Yer yer insanın ulaşmasına bile olanak vermeyen bu vahşi coğrafyada bozayı (Ursus arctos), vaşak (Lynx lynx), kurt (Canis lupus), tilki (Vulpes vulpes), karaca (Capreolus capreolus), ulu geyik (Cervus elaphus), yaban domuzu (Sus scrofa), porsuk (Meles meles) ve su samuru (Lutra lutra) gibi birçok canlı türü yaşar. Derinliği yüzlerce metreye ulaşan kanyonların sarp duvarları, endemik bitki türlerine ve yırtıcı kuşlara ev sahipliği yapar. Bölgede görülen 129 kuş türünden 46'sının neslinin tehlike altında olduğu kaydedilmektedir. Bunlardan bazıları; altın kartal (Aquila chrysaetos), küçük akbaba (Neophron percnopterus), atmaca (Accipiter nisus), şahin (Buteo buteo), küçük kartal (Hieraaetus pennatus) ve delice doğandır (Falco subbuteo). Küre Dağları, ılıman kuşak orman biyomu kuş türleri için potansiyel bir ÖKA'dır.

Bugüne kadar odun ürünleri üretimi için yoğun bir şekilde işletilmiş olan bu ormanlardan geriye kalan, insan ulaşımının görece zor olduğu yüksek kokurdan kesimlerdir. Ulaşım ve enerji projeleri, kontrolsüz avcılık, kaçak kesim ve küçük ölçekli madencilik faaliyetleri, Küre Dağları'nı tehdit eden en güncel sorunlardır. Yerel halk, sivil toplum örgütleri, yerel yönetimler gibi çeşitli ilgi gruplarının katılımı sonucu, 2000 yılında Milli Park olarak (37.000 ha) dünyaya armağan edilen Küre Dağları'nda etkin bir korunan alan yönetiminin kurulması, sosyo-ekonomik yaşamı bütünüyle ormancılık faaliyetlerine dayalı olan yöre halkı için alternatif geçim olanaklarının yaratılması ve zarar görmüş alanların yeniden doğaya kazandırılmasıyla ilgili zorluklar, yine ilgili tarafların işbirliğiyle aşılabilir. WWF-Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı), Küre Dağları'nda ülkemiz için örnek bir koruma alanı yönetimi oluşturmak amacıyla bir proje yürütmektedir.

MAĞARALAR

GÜRCÜOLUK MAĞARASI:

Gelişimini tamamlamış, ancak iç şekillenmesi devam eden Gürcüoluk Mağarası; görünümleri son derece güzel ve ilginç sarkıt, dikit, sütun, makarna sarkıtları, duvar ve perde damlataşları ile bezeli rengarenk bir dünyadır.

Gürcüoluk Mağarası, Üçgen biçimli ve 3-4 M genişliğindeki ana girişten sonra yaklaşık 4-5 M yüksekliğinde ve 6x7 m boyutlarındaki ilk oda çevresinde toplanan 15 odadan oluşur. Gerek ulaşım kolaylığı ve doğal çevrenin güzelliği; gerekse renkleri gri, krem ve bej arasında değişen rengarenk damlataşlar ve fiziki özellikler; Mağarayı çekici kılmaktadır.

Bartın'a 32 Km uzaklıkta ve Amasra ilçesi, Makaracı köyündedir. Mağaraya, Amasra-Çakraz karayolu güzergahında bulunan İnpiri veya Karakaçak köyü üzerinden ulaşmak mümkündür.
 
Geri
Üst