Bebeyımızın anne karnındayken pıskolojısı

unıca

Daimi Üye
Üye
Bebeyımızın anne karnındayken pıskolojısı
Yeryüzünde her bir saniyede binlerce bebek dünyaya gelir. Hayat ile bu kadar iç içe olan bu mucizevî hadise, insanoğlu için sıradışı hisler uyandırır. Hiçbirimizin hatırlamadığı ama hipnoz altında belli bir aya kadar hatırlanan doğum öncesi dönem, sırlarla doludur. Anne karnında 40 hafta bekleyen insan-oğlu, nispeten dar ve sınırlı bir ortamdan bu dünyaya adım atar. Dünya hayatını bitirenler, aynen ana rahminde doğum için bekledikleri gibi, yeniden yaratılmak için kabirde beklerler. Ana rahmi ile kabrin bu açıdan benzerliği vardır. İnsanoğlu ana rahmindeki gelişmesini tamamlayıp doğum ile birlikte hayata ilk adımlarını attığında, onun için ölüme kadar geçecek yeni bir hayat başlar. Doğum ile birlikte bebek ilk defa nefes alır, ilk defa bir ışık görür ve ilk önce onu dünyaya getiren annesi ile kucaklaşır. Hesap için haşredilen insanoğlu dünyadaki durumuna göre ilk defa cenneti veya cehennemi, ebedî hayatı ve Yüce Yaratıcı'nın cemâlini görür. Anne karnında çocuğun mâruz kaldığı biyolojik ve psikolojik hadiselerin, onun bütün hayatına tesir ettiğini iddia eden bilim adamları vardır. Ana rahminde şahsın beden yapısı, doğuştan bir hastalığı olup olmayacağı, mizaç özellikleri ve zekâ kapasitesi gibi onun için hayatî öneme sahip birçok özellik şekillenir. Doğumla birlikte gelişme süreci başlıyor gibi düşünülse de, insanın büyün hayatı anne karnındaki gelişmesi temel olmak üzere, doğumdan sonraki ilk beş yılda büyük ölçüde şekillenir. Bir başka deyişle doğumdan sonraki ilk beş yıldaki gelişmelerin (dolayısıyla hayatın) menfi veya müspet seyri de bir yönden anne karnındaki biyolojik ve psikolojik gelişmeye bağlıdır. Belli bir dönemden sonra ceninin dıştaki hâdiselerden etkilendiği ve anne karnındaki canlının da psikolojik bir yapısı olduğu tespit edilmiştir. Cansız bir et parçasından çıkıp canlı bir hâle gelmesi, ona ruhun üflenmesi ile olur. Bu safhadan sonra artık duygular, düşünceler ve davranışlar gelişmeye başlar. 5. haftadan itibaren şekillendirilmeye başlanan beyin korteksi, insan olma yolunda hareket, düşünme, konuşma, plân yapma kabiliyetlerinin yavaş yavaş gelişmesi için sebep olarak görülür. 9. haftadan itibaren cenin hıçkırabilir ve gürültüye tepki verebilir. 12. haftadan itibaren ağrıya duyarlı, yeri geldiğinde ağlayan bir cenin haline gelir. 5-6. aylarda işitmeyle annesinin sesini tanımaya başlar ve anne sesi ile sakinleşir. Kapı sesi veya araba kornası gibi seslerde ana rahmindeki bebeklerde irkilme olur. Günün yaklaşık % 90'ını uyuyarak geçiren cenin, 32. haftadan itibaren REM uykusu (hızlı göz hareketleri) ile birlikte rüya görmeye ve bu esnada hızlı göz hareketlerini yapmaya başlar. Anne karnındaki bebeğin gülümsemesi ve bazı davranış şekilleri modern görüntüleme âletleri sayesinde daha iyi anlaşılmıştır. Görme, bebekte en son gelişen duyudur. Anne karnı tamamen karanlık değildir. Annenin organları ışığı çok az geçirebilir. Flaş veya parlak ışık altındaki annelerin bebeklerinde ışık uyarısına cevap oluşabilmektedir. Ancak doğuma kadar tam olarak hazır olmayan görme duyusuna fazla uyaran yapılmasının retinaya hasar verebileceği bilinmektedir. Bu yüzden hâmilelerin çok güçlü ışıklara mâruz kalmaması, bebeklerinin göz sağlığı açısından çok önemlidir. Eğer bebek anne karnında iken görmeye de başlasaydı çoğu zaman bir karanlık görecekti. Anne karnında bebeğin gelişiminde destek olacak temel uyaranlar; işitme ve hissetme duyularıdır. Bu durumda annenin psikolojisi ve içinde bulunduğu ortam doğrudan anne karnındaki bebeğe tesir eder. Anne güldüğünde, bebek ana rahminde yukarı doğru yönelir ve aşağı-yukarı bir şekilde hızlı hızlı hareket eder. Cenin uyanık veya uykulu olsa bile saatte yaklaşık 50 kere hareket eder. Annenin stresli olduğu zamanlarda, ceninin kalb atışlarının hızlandığı ve hareketlerinin arttığı bilinir. Annede olabilecek depresyon, endişe ve uyum problemleri, anne karnındaki bebeğin etkilenmesine sebep olur. Bu yüzden, ana rahminde gelişen bebeğin dış dünyadan müteessir olduğu ve anne psikolojisinin bebeğe yansıdığını düşünerek, hamilelik döneminin sağlıklı ve rahat bir psikoloji ile geçirilmesi gerekir. Anne karnındaki bebeğin, annenin huzuru ve rahatlığı ile desteklenmesi gerekir. Hisseden, kısmen gören ve işiten ceninin öğrenme ve hatırlama özellikleri gelişir. Bu öğrenme farkında olmadan, otomatik şekildedir. Dış dünyadaki tesirlere karşı reaksiyonları, tavır ve tutum olarak görülür. Meselâ, tekrarlanan gürültülü sese veya annenin sesine karşı tavrı, en önemli öğrenme şeklidir. Anne karnına karşı verilen farklı seslerde bebeğin parmak emme hızı farklı olmakta, bebek doğduğunda anne sesini yabancılardan ayırt etmektedir. Bu tespit, öğrenme ve hafıza ile ilgili önemli bir bulgudur. Bebeğin kalb atışları tanıdık kişilerin sesi ile yavaşlarken, yabancı kişilerin sesi ile tekrar eski haline dönmektedir. Doğacak bebeğin şahsî özellikleri, anne karnındaki ceninin hareketleri ile kısmen önceden tahmin edilebilmektedir. Anne karnında çok hareketli olanların daha çabuk sinirlenen bebekler olduğu görülmüştür. Aynı zamanda bebeklerin biyolojik ritmi; annenin yemesi, hareketleri ve uyku-uyanıklık hallerinden etkilenmektedir. Aşırı stresli annelerin bebekleri, normalden daha aktif olmaktadır. Başka bir çalışmaya göre ise, iyi beslenen, az stresli ve toksin almayan anneler hamilelik dönemlerinde cenin ile yeterli miktarda konuşurlar, rahatlatıcı sesler oluştururlar ise, çocukları daha zeki, konuşma kabiliyeti daha iyi, hareketleri daha dengeli ve sosyal olarak daha uyumlu olmaktadır.1 Ancak bu görüşler, henüz başka çalışmalar ile desteklenmemiştir. Sağlıklı bir cenin psikoloji için yapılması gerekenleri şöyle sıralayabiliriz: Çocuk sahibi olmak için ebeveynler istekli olmalı, Ebeveynler, düzenli olarak doktor kontrolünden geçmeli, Anne, alkol ve diğer toksinlerden uzak durmalı, Aile olarak ortak zaman geçirmeli, Anne, stres ve sıkıntılı ortamdan mümkün olduğunca uzakta bulunmalı, Anne ve baba, bebeği tam olarak kabullenmeli, Annenin hamilelik dönemi boyunca psikolojisi sağlıklı ve huzurlu olmalı, Anne ve baba, bebek konusunda cinsiyet beklentisine girmemeli, Hamilelik süresince anne mümkün olduğunca sakin bir ortamda bulunmalı, Annenin çevresinde, çocuğun sakinleşebileceği sesler oluşturulmalı, Anne, aşırı fizikî faaliyetlerden kaçınmalı, Anne, aşırı korku ve endişeden uzak durmalı, Bilhassa 5. aydan itibaren anne, karnındaki bebeğe yeri geldiğinde konuşarak, yeri geldiğinde dokunarak alâka ve muhabbet mesajları vermeli, Anne dengeli beslenmeli, Anne, ağır ve stresli işlerde çalış-mamalı. Ceninin psikolojisi ve anne karnındaki gelişme göz önüne alındı-ğında, insanoğlunu sadece arzular ve arzuların doğurduğu davranışlardan ibaret olarak görmenin ne kadar yanlış olduğu anlaşılır. Anne karnındaki bebeğin bile duygularının olması, hissetmesi ve buna bağlı olarak davranışlarının meydana gelmesi, insanın bedeni ve ruhu ile birlikte hayatın başlangıcında bile, ne kadar mükemmel ve kompleks bir yaratık olduğunu gösterir. İnsanı sadece yeme, içme, yok etme ve üreme fonksiyonları olan bir canlı olarak görmek, kişinin kendine yapabileceği en büyük haksızlıktır. İnsanoğlunun ana rahmindeki serüveni ve ceninin bir psikolojik yapısının olması insanın yaratılışı hakkında önemle düşünülmesi gerektiğini göstermektedir. Ana rahminde gelişen hâdiselerin bu kadar mükemmel ve ibret verici olması ve her şeyin bu kadar kusursuz işlemesi, Yüce Yaratıcı'nın büyüklüğü ile birlikte anneliğin ne kadar mesuliyetli bir iş olduğunu da açıkça gösterir. Bir tek hücreden başlayarak yaratılan trilyonlarca hücreye sahip canlının hayatının sıradan bir hadise olmayıp, hatasız işleyen bir saat gibi, her bir çarkın hikmetli sonuçlara vesile olarak döndüğünü görüyoruz. Bu bilginin şuuruna sahip anne adaylarının dünyaya gelmesi mukadder olan yavrularını hayata hazırlarken içinde yaşadıkları maddî ve mânevî atmosfere daha dikkat etmeleri yanında, baba adaylarının da bu hususta onlara yardımcı olmaları, sağlıklı bir nesil için önemli bir husus olarak görülebilir. Dipnot 1- Janet L Hopson, Fetal Psychology Today, September/October 1998,Volume 31, No.5 Pages 44-48, 78.
 
Anne karnında dokuz ay boyunca bekleyen çocuk, sadece dokuz ay beklemiş olmak için beklemez, aksine annenin yaşadığı her acıyı, her sevinci ve her duygusal değişimi bire bir yaşayarak, bir ömür boyu ana hatları ile kullanacağı karakterin alfabesinin ilk harflerini de dizmeye başlar. Dünyaya gelen çocuğun annesine veya babasına fiziken veya karakter olarak benzemesinin yani genetik karakterin haricinde, bir de çocuğun anne karnına düştüğü ilk andan itibaren şekillenmeye başlayan “psikolojik karakter” vardır. Psikolojik karakter, annenin sevinçleri, öfkesi, üzüntülerine bağlı olarak “genetik karakterin” üzerine inşa edilen ikinci bir karakterdir.Genetik karakterin oluşumunda her ne kadar, anne ve baba söz sahibi olmasa da, psikolojik karakterin oluşumunda -özellikle anne- direk tesir sahibidir. Yani anne, eğer isterse karnındaki çocuğu bir “pısırık, korkak” çocuk, yahut da, “sakin ve huzurlu” çocuk olabilmesi adına ciddi bir rol oynayabilir. Nasıl mı?İsterseniz yazımıza başlamadan önce kısa bir Afrika yolculuğuna çıkalım ve embriyo psikolojisine Afrika’dan bir örnekle daha da belirgin hale getirelim.Kölelik ruhu…Eğer psikolojik karakterinden bahsedeceksek Afrika’dan bahsetmeden geçemeyiz.. Çünkü Afrika, çocuk psikolojisinin bir numaralı laboratuarı ve en acımaz deney tahtasıdır. Bir çocuğun gelişimini takip etmek, bir annenin psikolojisini bozup yeniden yapmak, daha sonra da bunu bilim dünyasına hediye etmek isteyen bilim adamlarının (!) ilk adresidir Afrika… Ve Afrika’nın talihsiz ülkesi Kongo…Beyaz adamın “sadık köle” merakı…Kongo’nun sömürüldüğü yıllarda, beyaz adam, Kongo’da daha rahat hareket etmek için, Kongo’nun yerli insanlarından yardım almak zorundaydı. Ama en büyük sorun, siyah insanın istedikleri ölçüde sadik olmamasıydı ki nihayetin de o köleler de insandı. Beyaz adamın istediği ise ölümüne sadakatti. Yani kölelik genlerine kadar işlemiş olmalıydı…İşte beyaz insanın sıkıntısı buradan kaynaklanıyordu. Para ile satın alınan Kongolu köleler, her şeyi çok iyi yapıyor ama iş kritik bir noktaya geldiğinde, beyaz efendiyi tehlikede bırakabiliyorlardı…Sorun, “Kölelik ruhu genlerine kadar işlemiş köleler nasıl yaratılır(!)?”da kilitlenip kalıyordu…. Ve sonunda beyaz adam, köleliği, ruhuna kadar sindirmiş köle “yaratma!” fikrini, Kongolu anneler üzerinde denemeye karar verdi…Şizofrenik bir araştırmanın kurbanı anneler…Yapılacak şey başlangıçta her ne kadar üzücü de olsa, sonuç itibari ile, beyaz adama sadık köleler edinme fırsatı vereceği için, vicdanlar bir süre susturuldu…O günlerde Kongo’da didik didik, hamile kadın arandı… Kimisi üç, kimisi beş, kimisi de dokuz aylık bebeklerini karınlarında taşıyan anne adayları, zorla büyük bir meydana getirildi. Bunların arasında dokuz aylık doğumuna bir iki gün kalmış hamile bir anne seçildi, yere doğru gerilerek mancınık haline getirilmiş bir ağaca bağlandı. Etrafta, yüzlerce siyahi hamile annenin korku dolu bakışları arasında bu annenin, bağlı olduğu ağacın ipi kesilerek, yavrusu ile birlikte havaya fırlatıldı. Bir annenin karnındaki çocukla birlikte havada parçalanışına şahit tutulan etraftaki diğer anneler, çığlık çığlığa sağa sola kaçışsalar da, beyaz adamın elinden kurtulmayı başaramadılar…Yaşadıkları bu olayı haftalarca üzerinden atamayan hamile anneler, beyaz adamı nerede görse bela bulaşmamasın diye büyük hürmet göstermeye başladılar… ve anne karnındaki çocukların ruhu bu korku ile karışık hürmet duygusu ile şekillenmeye başladı…Henüz bu olayın travmasını üzerlerinden atamayan anneler bir sonraki ay yine aynı meydanda zorla toparlandı…Ve yine aynı vahşet ... ertesi ay yine aynı vahşet...Hamileliğinin daha ilk aylarından itibaren, anne karnında bu korku nöbetlerini yaşayarak dünyaya gelen çocuklar, tam da tahmin edildiği gibi, “korkuyu ruhuna sindirmiş ve efendisine ölümüne sadık” birer köleler olmaya başlamışlardı bile… beyaz adam için paha biçilmez kıymetteki “sadık köleler”…Daha anne karnındaki ceninin psikolojisini, travmalarla şekillendiren beyaz adam bilim adına da bir çığır açtığını düşünüyordu… Embriyo psikolojisi…Embriyo psikolojisi nedir?Embriyo psikolojisi, anne karnındaki embriyonun anne vasıtası ile yaşadığı psikolojiye verilen addır.Kısaca diyebiliriz ki, hamilelik süresince, bir anne ne ile meşgul ve duygu dünyası ne ile şekilleniyorsa, karnındaki embriyonun da duygu dünyası aynı olaylarla şekillenmektedir.Yukarıdaki örnekte olduğu gibi, eğer anne korku nöbetleri ile hamileliğini geçirmiş ise, muhtemel ki, doğacak çocukta da bu korku nöbetlerinin izleri bir ömür boyu devam edip gidecektir. Veya çok karşılaşılan bir başka örnekten bahsetmek gerekir ise, istenmeyen bir hamileliği mecburi olarak yaşayan bir annenin karnındaki bebek, dokuz ay boyunca kendisini istemeyen bir annenin psikolojik baskısı altında eziklik hissedecektir. Bu ezilmeler, çocuğun bir ömür boyu taşıyacağı “psikolojik karakterin” en belirgin özelliği olarak, bir gölge o çocuğu takip edecektir.O halde çocuk bekleyen bir anne, bir baykuş gibi ciddi ve dikkatli olmalı… karnındaki yavrusuna fizyolojik olarak bağlı olduğu gibi, psikolojik olarak da bağlı bulunduğunu asla hatırdan çıkartmamalıdır.Okuduğu Kur’an’ın sadece kendisine değil, karnında taşıdığı yavrusuna da okuduğunu bilmeli… aldığı abdestin, kıldığı namazın verdiği huzur ve sakinliğin sadece kendisine değil minik yavrusuna da tesir ettiğini asla hatırdan çıkartmamalıdır. Annenin yaşayacağı, korku, öfke, hırs, gıybet, yalan gibi her bir vicdan sızlatan durumun da çocuğa da inceden inceye zehir gibi sızdığı asla hatırdan çıkartılmamalıdır.
 
Geri
Üst