Bilgi Edinme Hakkı Kanunu Üzerine İncelemeler

M

Misafir

Forum Okuru
Bilgi Edinme Hakkı Kanunu Üzerine İncelemeler
I. GENEL OLARAK

II. DÜNYADAKİ YASAL DÜZENLEMELER

III. TÜRKİYE'DE BİLGİ EDİNME HAKKI'NA İLİŞKİN DÜZENLEMELER

A- Genel Olarak

B- Bilgi Edinme Hakkına İlişkin Yasal Düzenlemeler

C- Bilgi Edinme Hakkı Kanunu'ndaki Düzenlemeler

D- Anayasamız Ve Bilgi Edinme Hakkı

E- Bilgi Edinme Hakkı Kanunu'ndaki Yargısal Korunmaya İlişkin Düzenlemeler

a) Bilgi Edinme Hakkının Kullanım Usulü Ve İdari Başvuru

b) Bilgi Edinme Başvurularına İlişkin İdarece Verilen Red Kararı Türleri

ba)Bireylerin talebinin konusu "bilgi ve belge"ye ilişkin değilse idarece reddedilir.
bb) Talep edilen bilgi ve belge, idarenin elinde halihazırda mevcut değilse, talep reddedilir.
bc) Talep edilen bilgi ve belge, başvurunun yapıldığı idarenin elinde mevcut değilse, başvuru reddedilir.
bd) Talep edilen bilgi ve belgeler, yayımlanmış veya kamuya açıklanmış ise, bilgi edinme talepleri reddedilir.
be) Bilgi ve belgeye "belli bir erişim biçimi" de idarece reddedilebilir.
bf) Talep edilen bilgi veya belgenin idarece çeşitli sebeplerle gizli tutulması gerekiyorsa başvuru reddedilir.

F- Bilgi Edinme Başvurularının Reddine İlişkin Kararlara Karşı Açılacak Davalarda Uygulanacak Esaslar

G- Bilgi Edinme Hakkının Yargısal Korunmasındaki Sorunlar

H- Sonuç

IV.ÖRNEK BİLGİ EDİNME DEĞERLENDİRME KURULU KARARI

V.KAYNAKÇA











BİLGİ EDİNME HAKKI KANUNU


I- GENEL OLARAK

Demokratik yönetimin olmazsa olmaz unsuru seçimdir. Bir diğer deyişle idarenin genel karar organları ve giderek yürütme ile görevli yetkililerin seçimle işbaşına gelmesi demokratik yönetimin vazgeçilmez koşulu olarak düşünülmektedir. Ancak bu yeterli değildir. Çünkü seçim demokratik yönetimi sağlasa bile, oluşumdan sonraki işleyiş yani yönetimde demokrasiyi tam anlamıyla gerçekleştirme konusunda yetersiz kalmaktadır.1 Öte yandan Tanzimat'tan başlayarak yönetim biçimi olarak esinlendiğimiz Fransa ve diğer Kıta Avrupası ülkeleri gibi ülkemizde de sadece mahalli idareler ile kamu kurumu niteliğindeki meslek teşekküllerinin karar organları ve bazı yöneticileri seçimle işbaşına gelmekte, devlet idaresi yani merkezden yönetim ile hizmet yerinden yönetim kuruluşları ya da kamu kurumlarında ise, 1982 sonrası, üniversiteler dahil "seçim" hemen hemen hiç sözkonusu olmamaktadır. İşte bu nedenledir ki "demokratik yönetim" ile birlikte yönetimde demokrasiyi gerçekleştirmek isteyen birçok ülke "şeffaflık arayışları" içine girmiştir.2
Yönetimde demokrasinin başlıca 3 unsuru vardır. Bunlardan birincisi idarenin karar alma mekanizmasının önceden belli bir usule bağlanmasıdır. Bu usulün sadece belli işlem türleri için değil tüm yönetsel muameleler için geçerli bir "genel idari usul" olması da yönetimde demokrasi için zorunludur. O halde idarenin bütün işlemlerini yaparken uyması gereken usul kuralları tek ve genel bir yasada belirlenmeli ve herkes tarafından bilinmelidir.
Yönetimde demokrasinin ikinci unsuru bilgi edinme özgürlüğüdür.3 Gerçekten de genel idari usul yasaları kamu yönetimi elindeki bilgilere ulaşabilmek olanağının bulunmadığı yerlerde bir anlam taşımayabilir.

II- DÜNYADAKİ YASAL DÜZENLEMELER
Bu alandaki düzenlemelerin ilki olmasına karşılık yine de en iyilerinden biri sayılan ve I.Dünya Savaşı sonunda yürürlükten kaldırıldığı halde 23 Mayıs 1950'de yeniden yürürlüğe sokulan Avusturya İdari Usul Kanunu'nda resmi belgelerin suretleri ya da bunların bir kısmının incelenmesi imkanı tüm ilgililere eşit bir biçimde tanınacak bir hak olarak öngörülmüştür.
___________________________
1- ÖZAY İl Han, Günışığında Yönetim İstanbul 1996 S. 72

2- ÖZAY İl Han – İzmir D.E.Ü. İ.İ.B.F. Maliye Bölümü tarafından 14-15 Nisan 1994 tarihlerinde düzenlenen “Politik Yozlaşma ve Şeffaf Yönetim” konulu sempozyuma sunulmuştur.

3- ÖZAY İl Han, Türkiye’nin Anayasal Düzen Arayışına Katkı, in ONAR ARMAĞANI, İstanbul 1977, s. 677

Amerikan kanun koyucusu da, hala bütün yasal düzenlemeler içinde en mükemmeli olarak nitelenen 1946 tarihi "Yönetsel Yöntem Yasası" ile yetinmemiş, bunu 1996 yılında çıkardığı Freedom of Information Act / Bilgi Edinme Özgürlüğü Yasası ile tamamlamıştır.4 Federal Almanya Cumhuriyeti İdari Usul Yasası'nın "Dosyaların katılanlar tarafından incelenmesi" kenar başlıklı 29. maddesi de bilgi edinme gereksiniminin sistemin işleyişi bakımından ve denli önemli olduğunu kanıtlamaktadır.5 Fransa'da ise tek ve genel bir usul yasası bulunmamaktadır. Buna karşılık 28 Kasım 1983 tarihli kararname bir idari usul yasasına başlangıcı sayılabilir. Ancak, daha önce, 1978-79 yılları arasında gerçekleştirilen Özgürlükler ve Bilgi Edinme / Informatique et Libertes, İdari Belgelere Ulaşma / Access aux Documents Administratifs ve İdari işlemlerin Gerekçelendirilmesi / Motivations des Actes Administrations yasaları bu alandaki düzenlemelere örnek gösterilebilir. İtalya'ya gelince, bu konu öğretide uzun süre tartışılmış ve her seferinde de erdemleri vurgulamışsa da, idarenin büyük direnci ile karşılaşmıştır. Sonunda her ikisi de 1990 yılında çıkarılan, önce yerel yönetim özerkliği reformu konulu 142 sayılı ve daha sonra da 7 Ağustos tarihli "Nuove norma in materia di procedimento amninistrativo e di diritto di accesso ai documenti amministrativi / İdari usul ve belgelere ulaşma hakkı" konusunda yeni hükümler konulu ve 241 Sayılı yasalar çıkarıldı. Bu yasanın ayrıntıların düzenlemek ve sistemin tamamlanmasını sağlamak üzere de gerek Bakanlar Kurulu tarafından çıkarılan 27 Haziran 1997 tarih ve 352 sayılı "Accessio ai documenti amministrativi / İdari belgelere ulaşma" yönetmeliğidir. Ülkemizde ise ne genel bir idari usul yasası ne de belgelere ulaşabilme olanağı vardır. Tam tersi İYUK m.20/3'te devletin güvenliği ve yüksek menfaatlerine ilişkin bilgi ve belgelerin gizliliğinden söz etmektedir.
  • Yönetimde demokrasinin ilk koşulu, karar alma sürecine bireylerin aktif biçimde katılabilmeleri olanağının sağlanmasıdır. Buna bağlı olarak yönetimden her türlü bilgi ve belgenin elde edilebilmesi olanağını sağlayan "Bilgi Edinme Özgürlüğü Yasası" ile güvence altına alınan haktır. Yönetimin karar alma sürecine bireylerin katılamamaları ya da onları bu olanaktan yoksun kılma durumunda yargısal denetim çoğu kez gerçeğe ulaşmakta aşılmaz engellerle karşılaşır.
  • Ülkemizde sadece mahalli idareler ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının organları seçimle oluşmakta, buna karşılık merkezden yönetimin hükümet dışındaki tüm görevlileri atama ile işbaşına gelmektedir.

___________________________
4- Yasaların metni Türkçe’ye çevrilerek açıklayıcı notla yayınlanmıştır. TARHANLI İştar, Amerikan İdari Usul Kanunu, in İdare Hukuku Ve İdare İlimleri Dergisi (İHİD) VERSAN’A ARMAĞAN, 1985, sayı 1-3, s. 225-264

5- Almanya İdari Usul Yasası – Bu yasanın Osman Doğru, Mehmet Semih Gemalmaz tarafından yapılan çevirisi İHİD’in 1988 1-3 sayısının 127-146. sayfalarında yayınlanmıştır.

Karar alma süreci ise, yasama dışında, açık ve aleni değil kapalı kapalı ardındadır. Üstelik idare, aldığı tek yanlı kararlarla yükümlülükler yaratabilmekte hem de yaptırımlar uygulayabilmektedir. Bu durumda bireyler, kamu görevli ve yetkililerini etkileyebilmek için gizli bir çaba içine girmeye mecbur kalmakta ve tek yanlı bir bilgi alışverişi ile kişisine göre farklı, adeta ısmarlama bir uygulama doğal sayılmaktadır. ABD'de önce Roosevelt zamanında hazırlıklarına girişilen ve 1946 yılında Truman zamanında çıkarılan "Administrative Precedure Act / Yönetsel Yöntem Yasası6 karar alma sürecinde izlenmesi gereken yolu ayrıntılı biçimde düzenlediği için güvenliği ve isabeti sağlamaktadır. 1966 yılında çıkarılan "Freedom of Information Act / Bilgi Edinme Özgürlüğü Yasası" gizli etkileme ve bilgi ticaretini önlemekte, 1974-76 tarihli "Government in the Sunshine / Günışığında Yönetim Yasası" da karar alma süreci yapılan toplantıların konuyla ilgilenen herkese açık olmasını öngördüğü için de tam bir aleniyet ve katılım, hem de "meşru biçimde" gerçekleşebilmektedir. Dolayısıyla sistemin gerçek bir güvence oluşturacak niteliğe konuşturulması ve sadece "demokratik yönetim" değil, aynı zamanda "yönetimde demokratiklik" aşama ve düzeyine ulaşılabilmesi için yapılacakların başında, idarenin karar alma sürecine ilgilenen herkesin katılabilmesini sağlayan yasal bir düzenleme zorunludur. Bu yasal düzenlemelere "Saydam Yönetim" de denilmiştir.


III- TÜRKİYE'DE BİLGİ EDİNME HAKKI'NA İLİŞKİN DÜZENLEMELER



A- Genel Olarak

4982 sayılı ve 09.10.2003 tarihli "Bilgi Edinme Hakkı Kanunu" ile kamu hizmetlerinin yürütücüsü idare ile kamu hizmetlerinin muhatabı ve yararlanıcısı bireyler arasında kamu hizmeti temelinde var olan hukuki ilişkiye, bilgi edinme hakkı ile yeni bir boyut eklenmiştir. Esasında, 4982 sayılı Kanun öncesi dönem bakımından idare ile bireyler arasında bilgi edinme hakkı temelinde hiçbir şekilde bir ilişki olmadığı, olamayacağı ileri sürülemese de, kapsamı ve sınırları belirgin olmayan, dolayısıyla uygulamada idarelerin oldukça çekingen ve isteksiz oldukları bu konuda, duraksamaları gidermek ve bu hakkın yasal çerçevesini çizmek amacıyla 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu çıkarılmıştır. Bunun sonucu olarak bireylere karşı kamu hizmetlerini yürütmekle görevli olan idarenin üzerine bir de bilgi verme yükümlülüğü yüklenmiştir.

___________________________
6- Amerikan Yönetsel Yöntem Yasası – Çevirisi İştar Tahranlı tarafından yapılmış ve İHİD Aralık 1985, 1-3 sayısının 225-264. sayfalarında “ Amerikan İdari Yöntem Yasası” başlığı altında yayımlanmıştır.
İdare ile bireyler arasındaki ilişkilerin hukuki boyutu yanında sosyolojik boyutu da vardır. Sosyolojik bakımdan idare ile birey ilişkilerinin iyileştirilmesi bağlamında, bireylere bilgi edinme hakkı tanınması ve idareye de bilgi verme yükümlülüğünün yüklenmesiyle idarede açıklık geleneğinin temelleri de atılmış olacaktır. Açıklık, idare ile toplum arasındaki mesafeyi azaltarak ilişkileri yumuşatarak idareyi sosyal çevresine daha duyarlı hale getirecektir.
4982 Sayılı Kanun, anayasal konumu belirgin ve açık olmayan, dolayısıyla bireyler için usuli güvenceleri bulunmayan bilgi edinme hakkını yasal bir çerçeveye kavuşturması sebebiyle özünde iyiniyetli bir düşüncenin ürünüdür. Bununla birlikte, bu kanunu iyiniyetin her zaman tek başına yeterli olmayacağının örneklerinden birisi arasında saymak yanlış olmayacaktır.
"Bilgi Edinme"nin bir özgürlük olmaktan ziyade bir hak olması ve muhatabının da idare olması sebebiyle, bilgi edinme hakkının kullanımında asıl görev idarenin üzerinde bulunmaktadır. İdarenin bu görevini hareketsiz ve pasif kalarak değil, aktif bir davranışla gerçekleştirmesi gerekmektedir. Asıl olarak idareye yöneltilmek suretiyle kullanılacak bir hak olması dolayısıyla bilgi edinme hakkı yine asıl olarak idare tarafından ihlal edilebilir niteliktedir. Bilgi edinme hakkının ihlalinden doğacak uyuşmazlıkların yargıya taşınması durumunda, bu hakkın etkin kullanımının önemli bir unsuru bireylere sağlanan yargısal korunma olanaklarıdır. 4982 Sayılı Kanun'un uygulanması çerçevesinde bilgi edinme hakkının yargısal korunması ile önemli usuli sorunlar çıkma olasılığı mevcuttur.
Yasa tasarısı TBMM Başkanlığı'na sunulurken genel gerekçede şu hususlara yer verilmiştir: " Demokrasinin ve hukukun üstünlüğünün gereklerinden biri olan bilgi edinme hakkı, bireylere daha yakın bir yönetimi, halkın denetimine açıklığı, şeffaflığı sağlama ilkelerinin yanısıra halkın devlete karşı duyduğu kamu güvenini daha yüksek düzeylere çıkarmada önemli bir rol oynamaktadır. Kullanılan bu hak sayesinde hem halkın devlet denetimi kolaylaşmakta hem de devletin demokratik karakteri güçlenmektedir." Bilindiği üzere kamu kurum ve kuruluşlarında açıklık ve şeffaflık kavramı, olumsuz olarak görülen gizlilik kavramının giderilmesi ile yönetilenlerin yönetenlerin işlem ve faaliyetlerini denetlemesinin sağlanması düşünceleri üzerine ortaya çıkmıştır. Demokratik ülkelerde, bilgi edinme özgürlüğü, temel hak ve özgürlüklerin kullanılması bağlamında vazgeçilmez temel haklardan biri olarak kabul edilmektedir.
Şeffaflık ve açıklığın iki yönü bulunmaktadır. Bunlardan birincisi, kurum ve kuruluşların "bilgi verme ödevi" ikincisi ise vatandaşların "bilgi edinme hakkı"dır. Kurum ve kuruluşlar; bilgi edinme hakkının kullanılması hususunda yapılan başvuruları cevaplandırmak, bilgi veya belgeye erişimde gereken kolaylıkları sağlamak yoluyla şeffaf yönetimin gerçekleşmesine katkıda bulunabilirler. Kamu kaynaklarıyla üretilen ve hiçbir gizliliği olmayan bilgilerin gereksiz yere kısıtlanmaması, vatandaşların kendileriyle ilgili bilgilere kolayca erişiminin sağlanması ve kamusal hizmetle yükümlü kurum ve kuruluşların çalışmalarını görmesini, izlemesini, bilgilenmesini sağlamak amacıyla bilgi edinme hakkının kullanılmasının sınırlarının da belirlenmesi gerekmektedir. Bilgi edinme hakkını belirlerken gözardı edilmemesi gereken iki husus, kamusal gizlilik ve kişisel gizliliktir. Sözkonusu kavramlar bilgi edinme hakkının tanıdığı serbestinin sınırlarını belirlemektedir.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 8. maddesinin ilk fıkrasında: kişinin özel ve aile hayatı, konut dokunulmazlığı ve muhaberatın gizliliği bir insan hak ve hürriyeti olarak kabul edilmiştir. İkinci fıkrada, bu hak ve hürriyetlere getirilebilecek sınırlamalar " Bu hakların kullanılmasına resmi bir makamın müdahalesi demokratik bir toplumda ancak milli güvenlik, kamu huzuru, ülkenin iktisadi refahı, düzenin korunması için zorunlu ölçüde, kanunun izin vermesi şartıyla gerçekleşebilir" şeklinde genel bir ifade ile açıklanmıştır.
Kanun ile:

· Herkesin bilgi edinme hakkını kullanabileceği kuralının yanında yabancı gerçek ve tüzel kişilere de belirli şartlar çerçevesinde bu hak tanınmıştır.
·Bilgi edinme hakkının kullanılmasında kurum ve kuruluşların ne şekilde hareket etmeleri gerektiği belirli usul ve sürelere bağlı tutulmuştur.
·Bilgi edinme hakkının kullanılmasına yönelik başvuruların Devlet sırrı veya devletin ekonomik menfaatlerine ilişkin bilgi veya belgelerden olması nedeniyle reddedilmesi halinde ilgililerin Bilgi Edinme değerlendirme Kuruluna itiraz etmesine ilişkin düzenleme getirilmiştir. Ayrıca bilgi edinme başvurusu reddedilen başvuru sahibi, genel hükümler uyarınca idari yargıda dava açabilecektir.
·Bilgi edinme hakkının sınırları belirlenmiş ve açıklanması halinde kamunun zarar görebileceği bilgi veya belgeler ilekişilerin zarar görebileceği bilgi ve belgeler, kanun kapsamı dışında tutulmuştur.

Tasarı, Avrupa Birliği'nin konuyla ilgili mevzuatı da dikkate alınmak suretiyle demokratik ve şeffaf yönetimin gereği olan eşitlik, tarafsızlık ve açıklık ilkelerine uygun olarak, kişilerin bilgi edinme hakkını kullanmasına ilişkin esas ve usullerin belirlenmesi amacıyla hazırlanmıştır.


B- Bilgi Edinme Hakkına İlişkin Yasal Düzenlemeler

Demokratik ve şeffaf yönetimin gereği olan eşitlik, tarafsızlık ve açıklık ilkelerine uygun olarak kişilerin bilgi edinme hakkına il-işkin esas ve usulleri düzenlemek amacıyla çıkarılan 4982 sayılı "Bilgi Edinme Hakkı Kanunu" 09.10.2003 tarihinde kabul edilmiş ve Resmi Gazete'nin 24.10.2003 tarihli ve 25269 sayılı nüshasında yayınlanmış bulunmaktadır. Bu kanun ile kamu hizmetlerinin yürütücüsü idare ile kamu hizmeti temelinde var olan hukuki ilişkiye yeni bir hukuki boyut eklenmiştir. 4982 sayılı Kanun öncesi dönem bakımından, idare ile bireyler arasında bilgi edinme hakkı temelinde hiçbir şekilde bir ilişki olmadığı, olamayacağı ileri sürülemese de, kapsamı ve sınırları belli olmayan, dolayısıyla uygulamada idarelerin oldukça çekingen ve isteksiz oldukları bu konuda, duraksamaları gidermek ve bu hakkın yasal çerçevesini çizmek amacıyla 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu çıkarılmıştır. Bunun sonucu olarak bireylere karşı kamu hizmetlerini yürütmekle görevli olan idarenin üzerine bir de bilgi verme yükümlülüğü yüklenmiştir.
Yasa, Meclis gerekçesi ve raporlarda vurgulandığı üzere demokratikleşme yönünde çıkarılan önemli bir yasadır. Özellikle AB müktesebatı dikkate alınarak çıkarılan yasada buna yönelik düzenlemeler yapılmıştır. Yasa, hükümet tarafından hazırlanmış ve 32 maddeden ibaret bir yasa tasarısı olarak TBMM'ne sunulmuş, Meclis Adalet Komisyonu ile yine Meclis Avrupa Birliği Uyum Komisyonu raporları düzenlenmiş ve bu raporlar doğrultusunda yapılan değişiklikler kısmen kabul edilerek ve kısmen de tasarı aynen benimsenerek, 33 maddeden ibaret olarak yasalaşmıştır.

C- Bilgi Edinme Hakkı Kanunu'ndaki Düzenlemeler

4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu m.1'de ifade edildiği üzere "demokratik ve şeffaf yönetimin gereği olan eşitlik, tarafsızlık ve açılık ilkelerine uygun olarak kişilerin bilgi edinme hakkını kullanmalarına ilişkin esas ve usulleri düzenlemek" amacıyla çıkarılmıştır. Kanunun lafzı ve ruhuna göre öncelikli olan kişilerin bilgi edinmesi hakkı olup, idarenin bilgi verme yükümlülüğü, bu hakkın bir sonucudur. Asli işi belli kamu hizmetlerini yürütmek olan idarelere 4982 sayılı kanun ile aynı zamanda bilgi edinme taleplerini karşılama görevi de verilmiştir.

Yasanın Bilgi Edinme Hakkı başlıklı 4.maddesi şu şekildedir:

Madde 4: Herkes bilgi edinme hakkına sahiptir.
Türkiye'de ikamet eden yabancılar ile Türkiye'de faaliyette bulunan yabancı tüzel kişiler isteyecekleri bilgi kendi faaliyet alanlarıyla ilgili olmak kaydıyla ve karşılıklılık ilkesi çerçevesinde, bu Kanun hükümlerinden yararlanırlar. Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerden doğan hak ve yükümlülükler saklıdır.

Madde, I.fıkrasında bilgi edinme hakkına herkesin sahip olduğunu hiçbir duraksamaya yer vermeyecek biçimde ortaya koymuştur. Ancak bu maddenin II. fıkrasında yabancılar yönünden yapılan düzenleme, I.fıkradaki "herkes" kavramının sadece Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını kapsadığını göstermektedir. Maddenin II.fıkrası yabancıların bilgi edinme haklarına ilişkin bazı koşullar getirmektedir. Bunlar;

a) Türkiye'de ikamet etmek (yabancı gerçek kişiler için) ve Türkiye'de faaliyette bulunmak (yabancı tüzel kişiler için),
b) İsteyecekleri bilgi ve belgelerin kendileriyle ve faaliyet alanlarıyla ilgili olmak,
c) Karşılıklılık ilkesine uymak. Bu ilke bilindiği gibi Uluslararası Hukukla ilgili bir kavram olup, bir yabancıya (gerçek veya tüzel kişi) verilen hakkın, bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşına o yabancının ülkesinde aynı hakların verilmiş olması koşuluna bağlanması anlamına gelir. Bu da ikili anlaşmalar veya konuyla ilgili uluslararası sözleşmelerin ülkelerce benimsenmesi ve kabulü yoluyla sağlanır.
Maddenin birinci fıkrasını bu açıklamalar doğrultusunda anlamaya çalışmak gerekir ve bundan da şu sonuca varılır. I. fıkradaki herkes kavramı her Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak anlaşılmalıdır. Ayrıca Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına, bilgi edinme usulü ile ilgili hiçbir kısıtlama getirilmemiş sadece "Adli soruşturma ve kovuşturmaya ilişkin bilgi ve belgeler, Özel Hayatın Gizliliği, Haberleşmenin gizliliği, Ticari sır ve fikir ve sanat eserleri" konularında istisnalar konmuştur. Maddenin lafzi yorumu bu şekildedir.
Kanunun "Bilgi Verme Yükümlülüğü" kenar başlığını taşıyan 5. maddesine göre;"Kurum ve kuruluşlar, bu kanunda yer alan istisnalar dışındaki her türlü bilgi veya belgeyi başvuranların yararlanmasına sunmak ve bilgi edinme başvurularını etkin, süratli ve doğru sonuçlandırmak üzere, gerekli idari ve teknik tedbirler almakla yükümlüdürler."
İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 20. maddesi çerçevesinde bireylerin muhatabı oldukları idari işlemlerin sebebini bu işleme karşı açacakları bir idari davada mahkemenin işlem dosyasını incelemek suretiyle öğrenme hakları bulunmakla birlikte; 4982 sayılı Kanun'un kabulünden sonra, İdarenin ilgililere tebliğ ettiği işlemlerinde sebep gösterme yükümlülüğünün yüklendiği de ileri sürülebilir.7

___________________________
7- İdari Yargılama Usulü Kanununun 20. maddesi çerçevesinde idarenin elinde bulunan belgeleri verme yükümlülüğün ancak dava konusu olmuş bir işlem bakımdan yargısal süreç içinde mümkün olduğu, oysa bilgi edinme hakkının yargısal uyuşmazlıklardan tamamen ayrı, hatta yargısal uyuşmazlığı önleyici bir mekanizma olduğu belirtilmektedir. Bkz. Murat SEZGİNER , “İdari Belgelere Ulaşma Hakkı-Fransa örneği-” Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt 6, Sayı 1-2, 1999 s.319.

D- Anayasamız Ve Bilgi Edinme Hakkı

Bilgi edinme hakkı, Anayasa'da tanınan ve güvence altına alınan temel hak ve özgürlüklerden değildir. Buna karşılık 4982 sayılı Kanun'un dördüncü bölümünde düzenlenen "Bilgi Edinme Hakkının Sınırları"ndan bir çoğunu Anayasada bir temel hak ve hürriyet olarak veya bir temel hak ve hürriyetini sınırlama sebebi olarak yer verilmiştir. Örneğin Anayasada "kişinin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkı" (md.17/1), "özel hayatın gizliliği" (md.20) "haberleşmenin gizliliği" (md.22) temel hak ve hürriyet olarak düzenlenmişken; "Devlet sırrı", "Adli soruşturma ve kovuşturmanın gizliliği", "özel hayatın gizliliği" ve "ticari sır (meslek sırrı)" kavramlarına düşünceyi yayma ve açıklama hürriyetinin (md.26/2) sınırlanma sebepleri olarak gösterilmiştir. Genel olarak Anayasa ile değil de kanun koyucunun takdirine bağlı olarak kanunla tanınan bir temel hak ve özgürlük olan bilgi edinme hakkı, bu sebeple Anayasal değil kanuni güvencelere sahiptir.8 Bununla birlikte bu demek değildir ki, bilgi edinme hakkının hiçbir Anayasal pozitif dayanağı yoktur. Şöyle ki, Anayasada "kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlama", "kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırma", "insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlama" şeklinde ifade edilen Devletin temel amaç ve görevleri (md.5) ile kişilerin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkı (md.17), düşünce ve kanaat hürriyeti (md.25), düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti (md.26), 9bilim ve sanat hürriyeti (md.27), hak arama hürriyeti (md.36)10 ve özellikle de dilekçe hakkı11 (md.74) gibi hak ve özgürlükler içinde bilgi edinme hakkı mündemiçtir.




___________________________
8- Pertev BİLGEN, İdare Hukuku Dersleri, Filiz Kitabevi, İstanbul 1999, s. 41

9- GÜRAN’a göre “ 1982 Anayasası’nın düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetini düzenleyen 26. maddesinde , bu hürriyet haber ve fikir alma serbestliğini de kapsamaktadır. Bu maddeye göre, alma ve açıklama hürriyetinin kapsamında, resmi makamların müdahalesi kural olarak bulunmayacak, sınırlama ancak maddenin öteki cümlelerinde öngörülen esaslar dairesinde ve istisna olarak yapılabilecektir. Sait GÜRAN, “Yönetimde Açıklık” , İHİD, Y.3 S.1-3, 1982, s.109-110

10- Bilgi edinme hakkını, idareye nüfuz edilmesi, etkilenmesi, denetlenmesi suretiyle hak arama hürriyetini kullanma ve hukuk devleti çizgisini korumayı sağlayan mekanizmalardan biri olarak takdim eden GÜRAN’a göre “hak arama hürriyeti ancak kişilerin “bilerek” hareket edebildiği, bilgi niteliğindeki verilere ve donanıma sahip olabildiği koşullarda bir anlam ve hüküm ifade edebilir. Bilgiye ulaşma hakkı, hak arama hürriyetinin başlangıç noktasını, temelini hatta olmazsa olmaz koşulunu oluşturur. İki hak arasındaki bu doğal ve koparılmaz bağ hiçbir zaman hatırdan çıkarılmamalıdır.” “Hak Arama Özgürlüğünün İki Boyutu”, Anayasa Yargısı, sayı 1-3Ankara1992 s.23, 29

11- Her ne kadar 4982 sayılı kanun, 01.11.1984 tarihli ve 3071 sayılı Dilekçe Hakkının Kullanılmasına İlişkin Kanun hükümlerini saklı tutsa da, dilekçe hakkı bilgi edinme hakkının doğum noktasıdır.
Ayrıca, Devletin işlemlerinde ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorunluluğu (md.40/2), yakalanan veya tutuklanan kişilere, yakalama veya tutuklama sebepleri ve haklarındaki iddiaların herhalde yazılı veya sözlü olarak bildirilmesi zorunluluğu (md.19/7), kanunların (md.89) kanun hükmünde kararnamelerin (md.91), tüzüklerin (md.115), yönetmeliklerin (md.124) Resmi Gazete'de yayımı ve idari işlemlerin yazılı bildirimi (md.125/3) somut bilgi edinme hakkının anayasada düzenlenmiş somut biçimleridir. Bütün bu hükümler karşısında, bilgi edinme hakkının sınırlarının anayasada yer aldığını ancak bu hakkın anayasal düzeyde korumaya sahip olmadığını söylemek yerine12, belki bu hakkın unsurları, usulleri konusunda Anayasa'da düzenleme bulunmasa da Anayasa'nın felsefesinde ve ruhunda bu hakkın bulunduğunu kabul etmek gerekir. Çünkü yukarıda belirtilen Anayasa hükümleri karşı bilgi edinme hakkını yasaklayan bir kanunun, 2. maddesinde demokratik hukuk devleti olduğunu söyleyen Anayasa'ya uygun olduğunu ileri sürmek kolay gözükmemektedir.


E- Bilgi Edinme Hakkı Kanunu'ndaki Yargısal Korunmaya İlişkin Düzenlemeler


4982 sayılı Kanun, yalnızca bireylerin bilgi edinme hakkı, idarenin bilgi verme yükümlülüğü ve bunlara ilişkin sınırlamaları düzenlenmiş; buna karşılık bilgi edinme hakkının karşı tarafında bu hakkın yöneltildiği idarece, buna ilişkin talebinin karşılanmamasından doğacak uyuşmazlığın yargısal denetimine ilişkin esas ve usullere yer verilmemiştir. Dolayısıyla 4982 sayılı Kanunda bilgi edinme hakkın kullanımı için idareye başvuru, hakkın engellenmesi karşısında idareye başvuru ve yargısal başvuru arasında entegre bir süreç de oluşturulmamıştır. Diğer taraftan 4982 sayılı kanuna göre bilgi edinme hakkı bu kanunda öngörülen usule uyulmak suretiyle kullanılacak bir haktır. Bu kanunda yargısal korunmaya ilişkin düzenlemeler yer almasa da, yargısal denetime konu olacak uyuşmazlığın doğabileceği hakkın kullanımına ilişkin usule ilişkin hükümlere yer verilmiştir.




___________________________
12- 4982 Sayılı Kanunun genel gerekçesine göre, “ Anayasada vatandaşınbilgi edinmesi ve bilgi edinme hakkının sınırlanmasına ilişkin açık bir hüküm bulunmamaktadır. Ancak Anayasanın 26. maddesinin ikinci fıkrasında düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin hangi ölçülere göre sınırlandırılabileceği gösterilirken, “ Bu hürriyetlerin kullanılması …. Devlet sırrı olarak usulünce belirtilmiş bilgilerin açıklanması …. Amaçlarıyla sınırlanabilir.” denilmiş 28. maddesinin dördüncü fıkrasında, devlete ait gizli bilgilere ilişkin bulunan her türlü haber veya yazıyı yazanların veya bastıranların veya aynı amaçla, basanların, başkasına verenlerin buna ait kanun hükümleri uyarınca sorumlu olacakları açıklanmıştır.( http:// www. tbmm.gov.tr/sirasayi/donem22/yil01/ss248m.htm)

a) Bilgi Edinme Hakkının Kullanım Usulü Ve İdari Başvuru

4982 sayılı kanunda bilgi edinme hakkının kullanımı belli bir usule bağlanmıştır. Bilgi edinme hakkı, kanunun 5. maddesine göre, istenen bilgi veya belgenin bulunduğu kurum veya kuruluşa verilen ve belli unsurları ihtiva eden bir dilekçe ile kullanılmaktadır. Ancak başvurunun, elektronik ortamda veya diğer iletişim araçlarıyla da yapılabilmesi kabul edilmiştir. 4982 sayılı kanunda 1.11.1984 tarihli ve 3071 sayılı Dilekçe Hakkının Kullanılmasına Dair kanun hükümleri saklı tutulduğundan (md.2/2), 4982 sayılı kanun uyarınca yapılan bilgi edinme başvurusu ile 3071 sayılı kanun uyarınca yapılan başvurunun etki ve sonuçları arasında fark yaratılmak istendiği görülmektedir.
Diğer taraftan 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 10/1 maddesi uyarınca, İlgililerin, haklarında idari davaya konu olabilecek bir işlem veya eylemin yapılması için idari makamlara başvurabilmeleri de mümkün olduğuna göre, acaba bilgi edinme başvurusu, bu madde kapsamında bir başvuru sayılmalı ve bu usule bağlanan hukuki sonuç ve etkilerinin olduğu kabul edilmeli midir? Teknik anlamda "idari başvuru" olmasa da idareyi bir işlem yapmak ya da eylemde bulunmak konusunda harekete geçirmek amacıyla gerçekleştirilen İYUK'un 10. maddesindeki başvuru, herkesin her konuda idareyi işlem yapma yönünde tahrik edici ya da zorlayıcı biçimde talepte bulunma hakkını içermediği gibi, Anayasa'da öngörülen ve her türlü dilek, istek, temenni ve şikayetin dile getirilebildiği "dilekçe hakkı"ndan farklıdır.13 İdareye bilgi edinme hakkı kapsamında yöneltilen başvuru da, teknik olarak dilekçe hakkından farklıdır. Bilgi edinme başvurusu, idari davaya konu olacak işlem talebi niteliğinde de değildir. Bununla birlikte, bilgi edinme başvurusuyla, idareden istenen bilgi ve belgeyi başvuranın yararlanmasına sunması talep edildiğinden, bu başvuru idari eylem başvurusu niteliğindedir. Bilgi edinme başvurusunun idarece çeşitli gerekçelerle reddedilmesi ise İYUK'un 10. maddesi anlamında "idari eylem başvurusunun reddi" biçimindedir ve bu konudaki açık ya da zımni red iradesinin, teknik anlamda idari işlem sayılmayacak olsa da, bir "idari davaya" konu yapılması mümkündür.

b) Bilgi Edinme Başvurularına İlişkin İdarece Verilen Red Kararı Türleri
Bilgi Edinme Hakkı Kanunu'nun uygulanmasından doğabilecek yargısal uyuşmazlıkların konusu idarelerce bilgi edinme başvurularının reddine ilişkin kararlardır. Bireylerin bilgi edinme başvuruların idarelerce, çeşitli gerekçelerle reddedilebilme olasılığı mevcuttur.

___________________________
13- Celal ERKUT / Selçuk SOYBAY, Anayasa ve İdari Yargılama Hukukuna İlişkin Kanunlar, Beta Yayını, İstanbul, 2001,s.279
b) Bilgi Edinme Başvurularına İlişkin İdarece Verilen Red Kararı Türleri

Bilgi Edinme Hakkı Kanunu'nun uygulanmasından doğabilecek yargısal uyuşmazlıkların konusu idarelerce bilgi edinme başvurularının reddine ilişkin kararlardır. Bireylerin bilgi edinme başvuruların idarelerce, çeşitli gerekçelerle reddedilebilme olasılığı mevcuttur. 4982 sayılı kanun çerçevesinde idarece bireylerin bilgi edinme taleplerine verilen "red cevapları", sebepleri ve konuları dikkate alınarak aşağıdaki şekilde sınıflandırılmalıdır:

ba) Bireylerin talebinin konusu "bilgi ve belge"ye ilişkin değilse idarece reddedilir.

4982 sayılı kanun, "bilgi"yi, "kurum ve kuruluşların sahip oldukları kayıtlarda yer alan bu kanun kapsamındaki her türlü veri" olarak (md.3/c); "belge"yi, "kurum ve kuruluşların sahip oldukları bu kanun kapsamındaki yazılı, basılı veya çoğaltılmış dosya, evrak, kitap, dergi, broşür, etüt, mektup, program, talimat, kroki, plan, film, fotoğraf, teyp ve video kaseti, harita, elektronik ortamda kaydedilen her türlü bilgi, haber ve veri yaşıyıcıları" olarak tanımlamıştır. Dolayısıyla 4982 sayılı kanun, bilgi ve belge kavramını tanımlamak suretiyle bilgi edinme hakkına da içerik bakımından bir sınır getirmiştir. Nitekim 4982 sayılı kanun 27. maddesi "tavsiye ve mütalaa taleplerinin bu kanun kapsamı dışında olduğu" düzenlemesini içermektedir. Bu nedenle idare, tavsiye ve mütalaa taleplerine olumsuz cevap verecektir. Böyle bir olumsuz cevaba karşı açılacak davada, ilgilinin talebinin bilgi ve belge kapsamında mı olduğu yoksa tavsiye ve mütalaa isteği mi olduğu yargılamanın esasını oluşturacaktır. Diğer taraftan, 4982 sayılı kanunun 25. maddesine göre, kurum ve kuruluşların, kamuoyunu ilgilendirmeyen ve sadece kendi personeli ile kurum içi uygulamalarına ilişkin düzenlemeler hakkındaki bilgi veya belgeler, bilgi edinme hakkının kapsamı dışındadır. Bu nitelikteki bilgi ve belgelerin bilgi edinme hakkı kapsamı dışında tutulmasının nedeni, bunların açıklanmasındaki sakıncalar dolayısıyla gizli tutulması gereği değil, bireyleri ilgilendirmediği yolundaki düşüncedir.

bb) Talep edilen bilgi ve belge, idarenin elinde halihazırda mevcut değilse, talep reddedilir.

4982 sayılı kanunun 7/2. maddesine göre, "Kurum ve kuruluşlar, ayrı veya özel bir çalışma, araştırma, inceleme ya da analiz neticesinde oluşturulabilecek türden bir bilgi veya belge için yapılacak başvurulara olumsuz cevap verebilirler."

bc) Talep edilen bilgi ve belge, başvurunun yapıldığı idarenin elinde mevcut değilse, başvuru reddedilir.

4982 sayılı kanunda, bu red biçimi açık biçimde düzenlenmemiş olmakla birlikte, işin doğası gereği bu başvurunun reddi gerekmektedir. Bu sonuç, 4982 sayılı kanunun 7/1. maddesindeki "Bilgi edinme başvurusu, başvurulan kurum ve kuruluşların ellerinde bulunan veya görevleri gereği bulunması gereken bilgi veya belgelere ilişkin olmalıdır." yönündeki düzenlemeden çıkmaktadır. Ancak, bu durumda idarece verilen red cevabı, elinde bulunan bir belgenin bilgi edinme hakkının sınırlarını oluşturan yasak ve gizlilik kurallarına değil, belgenin idarenin elinde bulunmaması olgusuna dayanmaktadır. Bu sebeple verilen bir red kararının dava konusu yapılması halinde, o belgenin gerçekten idarenin elinde olup olmadığı yargılamanın esasını oluşturacaktır.
Diğer taraftan kanunun 7/3. maddesiyle, istenen bilgi veya belge, başvurulan kurum ve kuruluştan başka bir yerde bulunuyorsa, başvuru dilekçesinin bu kurum ve kuruluşa göndeileceği ve durumun ilgiliye yazılı olarak bildirileceği hükme bağlanmıştır.

bd) Talep edilen bilgi ve belgeler, yayımlanmış veya kamuya açıklanmış ise, bilgi edinme talepleri reddedilir.

4982 sayılı kanunun 8. maddesine göre, kamu kurum ve kuruluşlarınca yayımlanmış veya yayın, broşür, ilan ve benzeri yollarla kamuya açıklanmış bilgi ve belgeler, bilgi edinme başvurularına konu olamaz; ancak, yayımlanmış veya kamuya açıklanmış bilgi veya belgelerin ne şekilde, ne zaman ve nerede yayımlandığı veya açıklandığı başvurana bildirilir.

be) Bilgi ve belgeye "belli bir erişim biçimi" de idarece reddedilebilir.

4982 sayılı kanunun 10. maddesine göre, idarece başvuru sahibine istenen belgenin onaylı bir kopyası verilecek olmasına rağmen, bilgi veya belgenin niteliği gereği kopyasının verilmesinin mümkün olmaması veya kopya çıkarılmasının aslına zarar vereceği hallerde, kurum ve kuruluşlar ilgilinin belli bir erişim biçimini sınırlayabilir. Erişimin belli bir biçiminin sınırlanması halinde açılacak davanın esasını, o erişim biçiminin mümkün olup olmadığı veya aslında zarar verip vermeyeceği oluşturacaktır.


bf) Talep edilen bilgi veya belgenin idarece çeşitli sebeplerle gizli tutulması gerekiyorsa başvuru reddedilir.

İdarenin elinde mevcut olmasına rağmen gizlilik kapsamında olması ve bilgi edinme hakkının kapsamı dışında bulunması sebebiyle bilgi edinme başvurusunun reddi hali, diğer gerekçelerle gerçekleştirilen "başvuru reddi" örneklerinden ayrı tutulmalıdır. 4982 sayılı kanunun "Bilgi Edinme Hakkının Sınırları" başlıklı dördüncü bölümü, idarece gizli tutulması ve bilgi edinme hakkı taleplerine konu yapılmaması gereken bilgi ve belgelere ayrılmıştır. 4982 sayılı kanun, özünde bilgi edinme hakkını düzenlemekte ve bu sebeple idareye bilgi ve belge verme yükümlülüğü getirmekle beraber; aynı zamanda "bilgi edinme hakkının sınırları" dolayısıyla idareye "bilgi ve belge vermeme" yükümlülüğü de yüklemektedir. 4982 sayılı kanunda, "devlet sırrına", "ülkenin ekonomik çıkarlarına", "istihbarata", "idari soruşturmaya" "adli soruşturma ve kovuşturmaya" ilişkin bilgi veya belgeler ile özel hayatın gizliliğini, haberleşmenin gizliliğini ve ticari sırları ihlal edecek bilgi ve belgeler, idarece açıklanmaması gereken bilgi ve belgeler olarak düzenlenerek bilgi edinme hakkı kapsamı dışında tutulmuşlardır. Gizlilik alanlarında kalan belge ve bilgilere ilişkin talepler idarece bu gerekçeyle reddedilecektir. Bu şekildeki bir başvurunun reddi kararı üzerine açılacak idari davada, idarece verilmeyen bilgi ve belgenin kanunun öngördüğü kriterlere göre "gizlilik ve verme yasaği" kapsamına girip girmediği yargılanacaktır.

F- Bilgi Edinme Başvurularının Reddine İlişkin Kararlara Karşı Açılacak Davalarda Uygulanacak Esaslar

Bilgi edinme hakkının yargısal yolla korunması, bilgi edinme taleplerinin idarece çeşitli sebeplerle reddi halinde sözkonusu olacaktır. Yargısal korunma ve denetim olanağı sağlamadan bilgi edinme hakkı tanımak, bu hakkı sadece eksik ve etkisiz kılmaz aynı zamanda önemli ölçüde içini boşaltır. Bilgi edinme başvurularının reddi karşısında bireylere yargı yoluna başvurma hakkı 4982 sayılı kanunda açıkça tanınmamıştır. Ancak yargı yolunu kapatan ve yasaklayan bir düzenlemeye de yer verilmemiştir. Kanunda, bilgi edinme başvurularının talep edilen bilgi ve belgenin devlet sırrına ve ülkenin ekonomik çıkarlarına ilişkin olması sebebiyle reddi haline özgü olarak bir idari itiraz usulü öngörülmüştür. Kanunda bu istisnai durum dışında yargısal denetimi kurallarının yer almamasının sonucu olarak bu konudaki uyuşmazlıklar idari yargılama hukukunun genel ilke ve esaslarına tabi olacaktır.
Bireylerin bilgi edinme başvuruları, idarece hangi sebeple red edilirse edilsin tamamı yargı denetimine açıktır. İdare bilgi edinme başvurularının reddine dair tesis edilen her türlü işlem idari davaya konu edilebilecektir. 4982 sayılı kanunda bu konuya ilişkin bir hüküm bulunmaması eksiklik olarak nitelendirilmemelidir. Çünkü Anayasa'nın 125. maddesinin "İdarenin tüm işlem ve eylemlerine karşı yargı yolu açıktır" hükmü karşısında, kanun koyucunun dahi yargı yolunu kapatması mümkün değildir ve 4982 sayılı kanun ile yargı yolunun açık olduğunu öngörmenin gereği bulunmamaktadır. Dolayısıyla bilgi edinme başvurularının reddinden doğacak uyuşmazlıklarda ancak görev, yetki, süre gibi yargılama usulü konularında 2575, 2576 ve 2577 sayılı kanunlardaki yargılama usulü kurallarından ayrı kuralların uygulanması sözkonusu olabilir. Bununla birlikte, 4982 sayılı kanunda özel görev ve yetki kuralları öngörülmemiştir. Yukarıda açıklandığı üzere bilgi edinme başvurularının reddi kararları, idari eylem tesisini reddeden kararlar olduğundan, açılacak davanın ilk bakışta bilgi edinme başvurusunu red işlemine karşı açılan iptal davası olduğu düşünülebilirse de, esasında eylem tesisine yönelik bir tam yargı davası olması gerekmektedir. Ancak dava formu ne olursa olsun, davacının talebi doğrultusunda karar verilen her durumda, İYUK'un 28. maddesi uyarınca, idarece bireylerin bilgi edinme başvurusunun karşılanması yönünde işlem ve eylem tesisi gerekmektedir.
4982 sayılı kanunun 11. maddesinde, bireylerin bilgi edinme başvurularını idarenin 15 gün ve bazı durumlarda 30 gün içinde cevaplandırılacağı öngörülmüştür.14 Bu süreler içinde bilgi edinme başvuruları konusunda idarenin suskun kalması İYUK'un 10. maddesi anlamında zımni red sonucu doğuracaktır. Keza, 4982 sayılı kanunda, devlet sırrına ve ülkenin ekonomik çıkarlarına ilişkin bilgi ve belgeler istisnası hariç, bilgi talebi başvurularının reddi işlemlerine karşı idari başvuru mekanizmaları öngörülmediğinden, İYUK'un 11. maddesi uyarınca, dava açma süresi içinde üst makama veya üst makam yoksa işlemi yapan makama ihtiyari başvuru imkanı da bulunmaktadır. 4982 sayılı kanunun 13. maddesinde ise, bilgi ve belge taleplerinin idarece, devlet sırrına ve ülkenin ekonomik çıkarlarına ilişkinlik sebebiyle reddedilmesi halinde, özel bir idari başvuru prosedürü öngörülmüştür. Bu maddeye göre, başvuru sahibi, yargı yoluna başvurmadan önce kararın tebliğinden itibaren onbeş gün içinde Bilgi Edinme Değerlendirme Kurulu'na itiraz edebilir; Kurula itiraz, başvuru sahibinin idari yargıya başvurma süresini durdurur; Kurul, bu konudaki kararını otuz iş günü içinde verir; Kurum ve kuruluşlar, Kurulun istediği her türlü bilgi veya belgeyi onbeş iş günü içinde vermekle yükümlüdürler.


___________________________
14- Bununla birlikte, 27.04.2004 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan Bilgi Edinme Hakkı Kanunu’nun Uygulanmasına İlişkin Esas ve Usuller Hakkında Yönetmelik’in 2. maddesinde, 15 gün içinde veya bazı hallerde 30 gün içinde kamu kurum ve kuruluşları tarafından başvuru sahibine olumlu veya olumsuz herhangi bir cevap verilmemesi halinde başvurunun, 2577 sayılı İYUK 10. maddesi uyarınca 60 günün geçmesi ile reddedilmiş sayılacağı hükme bağlanmıştır. Bu hüküm, bir yandan 4982 sayılı kanun hükmünü sınırlaması, diğer yandan da hak arama hürriyetini sınırlaması dolayısıyla kanunla düzenlenmesi gereken dava açma süresi yönetmelikle düzenlenmesi sebebiyle hukuka aykırıdır.
Görülüyor ki, 4982 sayılı kanunun 13. maddesindeki itiraz, idari yargıya başvurusu için zorunlu bir unsur olarak tanımlanmış olmadığından, bireyler bilgi ve belge taleplerinin reddi üzerine doğrudan dava açma olanağına da sahiptirler. Kurulun tüzel kişiliğinin olup olmadığı veya merkezi idare içinde konumlandırılıp konumlandırılmadığı konuları 4982 sayılı kanunda açık değildir. Ancak, Kanunun 14. maddesindeki "Kurulun görev ve çalışmalarına ilişkin esas ve usuller Başbakanlıkça hazırlanarak yürürlüğe konulacak bir yönetmelikle düzenlenir" hükmünden kurulun, Başbakanlık bünyesinde tüzel kişilikten yoksun olarak kurulmasının düşünüldüğü anlaşılmaktadır. Kurula itiraz prosedürünün zorunlu bir idari veya yargısal mekanizma olmaması, ayrıca kurula itiraz edildiğinde dahi davanın tarafının kurul dediği bilgi ve belge başvurusunu reddeden idari makam olması ve davanın konusunu kurulun kararının değil davalı idarenin işleminin oluşturması gibi olgular karşısında, itiraz usulünün ne gibi pratik ve hukuki yararlarının olacağı belirsizdir. Kaldı ki, idarelerin bilgi ve belge taleplerini reddine ilişkin tüm kararları için değil de, devlet sırrına ve ülkenin ekonomik çıkarlarına ilişkinlik sebebiyle verilenler için kurula başvuru mekanizması öngörülmesi de, bu mekanizmanın faydası konusundaki şüpheleri artırmaktadır.

G- Bilgi Edinme Hakkının Yargısal Korunmasındaki Sorunlar

4982 sayılı kanun, bilgi edinme taleplerinin reddi yolunda tesis edilen işlemler bakımından, kurula istisnai idari itiraz prosedürü dışında, yargısal denetim esas ve usulleri 2575,2576 ve 2577 sayılı kanunlarla şekillenmiş bulunan İdari Yargılama Hukukunun genel esaslarına tabi bulunmaktadır. Bilgi edinme talebinin konusu ve bilgi edinme başvurularının reddine ilişkin gerekçelerin özellikleri dikkate alındığında, bilgi edinme hakkının yargısal korunması için seçilen bu yol pek uygun değildir. İdari Yargılama Usulü Kanunu'na göre açılması ve görülmesi gereken bilgi edinme başvurularının reddinden doğan idari davalarda, İYUK'un 16/5. maddesindeki "davalara ilişkin işlem dosyalarının aslı veya onaylı örneği idarenin savunması ile birlikte, Danıştay veya ilgili mahkeme başkanlığına gönderilir" hükmü uyarınca, verilmeyen bilgi ve belgeleri içeren işlem dosyasının mahkemeye gönderilmesi gerekmektedir. İdari yargı yerince açılan davanın esasının incelenmesi aşamasında, başvuru sahibinin talebinin idarece reddine ilişkin gerekçelerin hukuka uygunluğunun yargılanması kaçınılmaz bir gerekliliktir ve mahkemece bu yargılama ve incelemenin yapılabilmesi için başvuru sahibine verilmeyen bilgi ve belgelerin mahkemeye sunulması gerekmektedir. Bu bilgi ve belgelerin idarece mahkemeye sunulmaması halinde, davaya bakan idari yargı yerleri, İYUK'un 20 maddesindeki "Mahkemeler belirlenen süre içinde lüzum gördükleri evrak gönderilmesini ve her türlü bilgilerin verilmesini taraflardan ve ilgili diğer yerlerden isteyebilirler. Bu husustaki kararların, ilgililerce, süresi içinde yerine getirilmesi mecburidir." hükmü uyarınca ilgili idareden talep edeceklerdir. Bilgi edinme talebinin gizlilik gerekçesiyle reddine ilişkin işlemin yargısal denetime açık olmasının ilk ve en temel anlamı, "gizliliğe" ilişkin son değerlendirme ve karar merciinin idari yargı yerleri olduğudur.
Gizlilik gerekçesiyle bilgi edinme başvurusu reddedilen kişinin açtığı davalarda ilgili idarece bu bilgi ve belgeleri mahkemeye sunulması neticesi olarak, her ne kadar İYUK'ta mahkeme dosyasındaki her türlü bilgi ve belgeyi davacının görme ve inceleme hakkı olduğu yolunda bir hükme yer verilmemişse de, gerek İYUK'un 20/4. maddesindeki "Getirtilen veya idarece gönderilen gizli belge ve dosyalar taraf veya vekillerine incelettirilmez" hükmünün 4001 sayılı kanunla yürürlükten kaldırılması,15 gerek Anayasa'nın 3 maddesindeki "hak arama hürriyeti" ve "adil yargılanma hakkı" karşısında, bilgi ve belgelerin davacı tarafa açılması zorunludur. Nitekim Danıştay kararında belirtildiği üzere,16 "Savunma hakkı 1982 Anayasası'nın 36/1. maddesiyle güvenceye alınmıştır." Görülmeyene, bilinmeyene karşı iddia ve savunmada bulunmanın güçlüğü hatta imkansızlığı açıktır. Mahkemenin, yasaların özel düzenleme hali hariç, ilgili belgeleri davacıya tebliğ edip savunmasını aldıktan sonra hüküm tesis etmesi "adil" ve "hakça" bir yargılamanın temel koşuludur." Ancak yargılama usulündeki bu kuralın işletilmesi sonucunda idarenin gizlilik gerekçesiyle vermediği bilgi ve belgeye ulaşması söz konusu olacaktır ki, bu durumda yargılama yapılmaksızın amacına ulaşan davacının davayı sürdürmesinin de bir anlamı olmayacaktır.
Diğer taraftan idarenin yargılama usulü esasları gizli bilgi ve belgeleri verme yükümlülüğünü ihlal etmesi de olasıdır ve bunun yargılama hukuku bakımından bazı sonuçları olmak zorundadır. Bu durumda, İYUK'un 20/3. maddesindeki "Verilmeyen bilgi ve belgelere dayanılarak ileri sürülen savunmaya göre karar verilemez." yolundaki hükmü kıyasen uygulanmak suretiyle yargı yerinin davayı idare aleyhine sonuçlandırması gerekecektir. Ancak, bilgi ve belgenin mahkemeye sunulmasına yönelik ara kararının icaplarını yerine getirmeyen idarenin, neden mahkemenin nihai kararının gereklerini yerine getireceği sorusu ise boşlukta kalmaktadır. Keza, İYUK'un 28. maddesi uyarınca, idari yargı kararlarının yerine getirilmesi için bunların kesinleşmesi zorunluluğu bulunmadığından, idarece yargı kararının gereği yerine getirilerek bilgi ve belgeleri bireyin erişimine açılacaktır ki, bu durumda usul hukuku bakımından idarenin kanun
___________________________
15- İYUK’un yürürlükten kaldırılan 20/4. maddesi hükmüyle, bir yandan gizliliğin korunmasının istendiğini, öbür yandan yargılamanın yürütülmesine yardımcı olunması istendiğini belirten AKILLIOĞLU, şu değerlendirmeyi yapmaktadır: “Ancak taraf vekillerince incelenmeyen, yargı önünde tartışılmayan bir bilginin kanıt oluşturması mümkün olmayacağına ve hüküm kurulmasında böyle bir bilgiye dayanılamayacağına göre, bu kuralın doğurduğu zararın sağlayacağı yarardan büyük olacağı açıktır. Dolayısıyla yargılama ilkelerine uygun düşmeyen bu kuralın düzeltilmesi gerekir.” Tekin AKILLIOĞLU, “Yönetimde Açıklık – Gizlilik ve Bilgi Alma Hakkı” I. Ulusal İdare Hukuku Kongresi, II. Kitap: Kamu Yönetimi, 1-4 Mayıs 1990 Ankara, s.814

16- D5D., E.1990/4297 - K. 1991/1099 T. 06.06.1991, DD. 84-85, s. 343 – 345

yollarına başvurmasının bir anlamı kalmayacaktır.
Ayrıca belirtmek gerekir ki, İYUK'un 20/3. maddesindeki "istenen bilgi ve belgeler devletin güvenliğine veya yüksek menfaatlerine veya devletin güvenliği ve yüksek menfaatleriyle birlikte yabancı devletlere de ilişkin ise, Başbakan veya ilgili bakan, gerekçesini bildirmek suretiyle, söz konusu bilgi ve belgeleri vermeyebilir. Verilmeyen bilgi ve belgelere dayanılarak ileri sürülen savunmaya göre karar verilemez." hükmü de,17 bilgi edinme taleplerine ilişkin davalar bakımından sorunlu bir alan oluşturmaktadır. Şöyle ki, devlet sırrına ve ülkenin ekonomik çıkarlarına ilişkin ve dolayısıyla da gizli olduğu gerekçesiyle bireylerin bilgi ve belge taleplerinin reddedilmesi üzerine açılan davalarda, İYUK'un 20/3. maddesi uyarınca bu bilgi ve belgelerin verilmemesi olanağının Başbakan ve ilgili bakan tarafından kullanılması halinde, idari yargı yerinin önündeki davayı yürütebilmesi ve sonuçlandırılabilmesi mümkün olmaz.18 İdari yargı yerinin ya Başbakan veya ilgili bakana güvenip davayı reddetmesi, ya da davacıya güvenip davayı kabul etmesi gerekir ki, yargı yerinin konuya ilişkin her iki kanaatinin de bir yargılamanın sonucu olmadığı aşikardır.
4982 sayılı Yasa neredeyse yasanın 1/4 oranında bölümünü kapsayacak biçimde istisnalara geniş bir biçimde yer vermiştir. Bilgi ve belge edinme hakkının kapsamı dışında kalan bu istisnalar Yasanın 16. maddesinden 25. maddesine kadar olan 10 maddesi içinde gösterilmiştir.
Yasa bu kadar çok istisnai hüküm getirmiş olmakla adeta istisnaları yasanın asıl kuralları haline getirmiş gibi bir görünüm arzetmektedir. Kamu kurum ve kuruluşları ile bu nitelikteki mesleki kuruluşlardan talep edilen bilgi ve belgelerin, bir şekilde bu istisnalar kapsamına dahil edilerek reddedilmesi olasılığı oldukça yüksektir. Kaldı ki, bu maddelerden sadece 16. ve 17. maddelerdeki red talepleri için Bilgi Edinme ve Değerlendirme Kurulu'na itiraz edilebilecektir. Oysa istisnalara ilişkin daha esnek bir biçimde genel bir çerçeve madde düzenlenerek, bunun denetiminin ve itirazlarının incelenmesinin kurula bırakılması şeklinde bir sistem kabul edilerek bu mahzur giderilebilirdi. Yasa, bu istisnai hükümleriyle amaç ve kapsamı kendisi oldukça daraltmış, böylece genel gerekçede dile getirilen demokratikleşme ve şeffaflık gibi kavramlarda oldukça uzaklaşmıştır.



___________________________
17- İYUK’un 20. maddesinde 4001 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikler ile, idarenin gizli tutma olanağı ile bireylerin yargısal korunma hakkı arasında uygun bir denge kurulmuştur. Bu denge, idarenin işleminin sebep unsurunu davayı kaybetmesi pahasına gizlemesi esasına dayanmakta; birey de idarenin bu gizleme tercihi karşısında, gizli bilgiyi öğrenmeksizin davayı kazanma olanağına erişmektedir. Başka bir deyişle idarenin, gizliliğin getireceği yarar karşısında işlemini savunma hakkından vazgeçmesi olanağı bulunmaktadır. Ancak idari işlemlerin sebep unsurunun gizliliğine ilişkin kurulan bu dengenin, bilgi edinme taleplerinin reddinden doğan uyuşmazlıklar bakımından sürdürülmesi mümkün değildir. Bu tür davalar için ayrı ve özel bir mekanizma gereklidir.

18- Danıştay 5. Dairesi bir kararında, “idarenin savunmasında dava konusu işlemin bazı bilgi ve belgelere dayalı olarak tesis edildiği belirtilmekle birlikte bu bilgi ve belgeleri 2577 sayılı kanunun anılan 20/3. maddesi uyarınca mahkemeye vermemesi durumunda artık mahkemenin verilmeyen bilgi ve belgelere dayalı olarak yapılmış savunma hariç dosyada yer alan diğer bilgi ve belgeleri esas alarak ulaşacağı kanaate göre kara vermesi gerekmektedir...” demektedir. D5D, E. 1996/1345 – K.1996/2819 T. 25.09.1996, DD. 93, s.303

Gerçi bu kararlara karşı Yasa'nın bütünü gözönünde bulundurulduğunda İdari Yargı yolunun açık olduğu anlaşılmaktadır. Ancak bu konuda özel bir kurul oluşturulup bunun görevini sınırlı tutmak çok mantıklı gelmemektedir. İdarenin bu yasanın uygulanmasıyla ilgili her türlü kararına karşı öncelikle Bilgi Edinme ve Değerlendirme Kurulu'na başvurulmasını zorunlu kılan bir sistem getirilmesi daha uygun olurdu. Bilgi Edinme ve Değerlendirme Kurulu özellikle Hukukçu ağırlıklı bir kurul olması ve konusunda uzman kişilerden oluşması nedeniyle, yasanın bir çok uygulamasına kararlarıyla ve yorumlarıyla ışık tutacak ve işlerlik kazandırabilecektir.19

H- Sonuç

4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu demokratikleşme konusunda önemli bir konudur. Hükümet tarafından sunulan tasarının genel gerekçesinde vurgulandığı gibi, demokrasinin ve hukukun üstünlüğünün gereklerinden olan bilgi edinme hakkı, bireylere daha yakın bir yönetimi, halkın denetimine açıklığı, şeffaflığı sağlama işlevlerinin yanı sıra halkın devlete karşı duyduğu kamu güvenini daha yükseklere çıkarmada önemli bir rol oynamaktadır. Kullanılan bu hak sayesinde hem halkın devleti denetimi kolaylaşmakta hem de devleti demokratik karakteri güçlenmektedir. Bilindiği üzere, kamu kurum ve kuruluşlarında açıklık ve şeffaflık kavramı, olumsuz olarak görülen gizlilik kavramının giderilmesi ile yönetilenlerin yönetenlerin işlem ve faaliyetlerini denetlemesinin sağlanması düşünceleri üzerine ortaya çıkmıştır.20 Demokratik ülkelerde, bilgi edinme özgürlüğü temel hak ve özgürlüklerin kullanılması bağlamında vazgeçilmez temel haklardan biridir.









___________________________
19- AKŞENER Haşmet Sırrı- İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi (E.) Başkanı, “ Bilgi Edinme Hakkı Kanunu Üzerine Bir İnceleme”, Legal Hukuk Dergisi, Ocak 2004 s. 28

20- Dr. Taner AYANOĞLU “ Bilgi Edinme Hakkı Ve Yargısal Korunmasına İlişkin Bazı Sorunlar”,Legal Hukuk Dergisi Haziran 2004, S. 1539

T.C.
BİLGİ EDİNME
DEĞERLENDİRME
KURULU

Karar No: 2004/135 İlgili Kanun / Madde
Karar Tarihi: 11.10.2004 4982 s. BEHK/21
Kurula Başvuru Tarihi: 23.09.2004

·ÖZEL HAYATIN GİZLİLİĞİ
·ÖZEL HAYAT VE MESLEKİ DEĞERLERE HAKSIZ MÜDAHALE

ÖZETİ: Kişinin izin verdiği haller saklı kalmak üzere, özel hayatın gizliliği kapsamında, açıklanması halinde kişinin sağlık bilgileri ile özel ve aile hayatına, şeref ve haysiyetine, mesleki ve ekonomik değerlerine haksız müdahale oluşturacak bilgi veya belgeler, bilgi edinme hakkı kapsamı dışındadır.

Başvurunun Yapıldığı Kurum veya Kuruluş: İçişleri Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığı
İtiraz Eden: Y. O.
KARAR:
Y. O.'nun itirazının REDDİ ile,
Talep ettiği soruşturma raporunun adı geçenin kendisi hakkında olmayıp üçüncü kişilere ait olması ve 4982 Sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu'nun 21. maddesinin birinci fıkrasının " Kişinin izin verdiği haller saklı kalmak üzere, özel hayatın gizliliği kapsamında, açıklanması halinde kişinin sağlık bilgileri ile özel ve aile hayatına, şeref ve haysiyetine, mesleki ve ekonomik değerlerine haksız müdahale oluşturacak bilgi veya belgeler, bilgi edinme hakkı kapsamı dışındadır." hükmü gereğince. talebin yerine getirilmesinin hakkında soruşturma yapılan sözkonusu kişilerin özel hayatı ile mesleki değerlerine haksız müdahale oluşturacağından, adı geçenin talebinin yerine getirilmemesine ilişkin itirazının REDDİNE ve keyfiyetin Y. O.'a bildirilmesine,
oybirliği ile karar verilmiştir.





KAYNAKÇA






AKILLIOĞLU Tekin, “ Yönetimde Açıklık-Gizlilik Ve Bilgi Alma Hakkı”, I. Ulusal İdare Hukuku Kongresi, II. Kitap: Kamu Yönetimi, 1-4 Mayıs 1990 Ankara, s. 814

AKŞENER Haşmet Sırrı- İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi (E.) Başkanı, “ Bilgi Edinme Hakkı Kanunu Üzerine Bir İnceleme”, Legal Hukuk Dergisi, Ocak 2004 s. 28

AYANOĞLU Taner, “ Bilgi Edinme Hakkı Ve Yargısal Korunmasına İlişkin Bazı Sorunlar”,Legal Hukuk Dergisi Haziran 2004, S. 1539

BİLGEN Pertev, İdare Hukuku Dersleri, Filiz Kitabevi, İstanbul 1999, s. 41

ERKUT Celal / Selçuk SOYBAY, Anayasa ve İdari Yargılama Hukukuna İlişkin Kanunlar, Beta Yayını, İstanbul, 2001,s.279

GÜRAN Sait , “Hak Arama Özgürlüğünün İki Boyutu”, Anayasa Yargısı, sayı 1-3Ankara1992 s.23, 29

GÜRAN Sait , “Yönetimde Açıklık” , İHİD, Y.3 S.1-3, 1982, s.109-110

ÖZAY İl Han, Günışığında Yönetim İstanbul 1996 S. 72

ÖZAY İl Han – İzmir D.E.Ü. İ.İ.B.F. Maliye Bölümü tarafından 14-15 Nisan 1994 tarihlerinde düzenlenen “Politik Yozlaşma ve Şeffaf Yönetim” konulu sempozyum notları

ÖZAY İl Han, Türkiye’nin Anayasal Düzen Arayışına Katkı, in ONAR ARMAĞANI, İstanbul 1977, s. 677

SEZGİNER Murat , “İdari Belgelere Ulaşma Hakkı-Fransa örneği-” Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt 6, Sayı 1-2, 1999 s.319.


TARHANLI İştar, Amerikan Yönetsel Yöntem Yasası – Çeviri İHİD Aralık 1985, sayı 1-3 s.225-264

TARHANLI İştar, Amerikan İdari Usul Kanunu, in İdare Hukuku Ve İdare İlimleri Dergisi (İHİD) VERSAN’A ARMAĞAN, 1985, sayı 1-3, s. 225-264
 
Geri
Üst