Bir Avuç Kadındılar

fuzuli

Yeni Üye
Üye
Bir Avuç Kadındılar
Bir avuç kadındılar. Muhteşem güneşlerle dolu lacivert bir semada düşük kadirden birkaç yıldızcıktılar. Üstelik saçtıkları ışık da ödünçtü, kendilerinden değildi.

Gerçi en evvel, kullandıkları dil de gevşek ve çözüktü, erkek meslektaşları kadar iyi kullanamadılar dili, vezni ve kafiyeyi. Ama eserlerinde asıl eksik olan her edebi eserde bulunması gereken içtenlikti, kalbin istikameti, kalbin rengi.

Çünkü her biri kendisini kendi diliyle ve kendi kalbiyle değil ödünç bir kalple ifade etti, bir erkek kalbiyle. Ödünç bir kalbin dili de ödünç idi. “Erkek gibi” konuştular ve yazdılar. Kadın gibi yazmak hususunda “erkekçesine yürekli” olamadılar. Ödünç bir yürekti kuşandıkları. Ödünç bir yürekle gördüler. Ödünç bir yürekle sevdiler. Ortaya çıkan şiir de elbet kendilerinin değildi.

Oysa mangal gibiydi yürekleri. Mangal gibiyken yürekleri ödünç bir yürekle yazmaya kalkışmaları garip işti. Ama işte Ahmet Rasim’e bakılırsa “hicrandan, visalden, firaktan” bahsetmelerinin, uykusuzluğu söz konusu etmelerinin, bir âh çekmelerinin bile bir hayli ayıp, bir hayli utanç verici sayıldığı bir sath-ı sabitede başka ne yapılabilirdi?
Bu satıhta bedenin güzelliği kadar kalbin güzelliğinin de setr edilmesiydi aslolan. Bir tür temkin programı geliştirdiler böylece ve bu yüzden, siyah ve ağır bir geceye benzeyen saçlarını örttükleri gibi simsiyah bir leylâ olan kalplerini de örttüler. Örtülü bir kadın kalbi? Kim için yitikti? Kadın için mi, edebiyat için mi?


Nazan Bekiroğlu
 
Ce: Bir Avuç Kadındılar

çok güzel bi paylaşımdı fuzuli eline sağlık
 
Geri
Üst