Bitiş öyküm

MEÇHUL

Daimi Üye
Üye
Bitiş öyküm
Yürüyorum ama nereye bilmiyorum. Belki az sonra bir uçurum karşılar ayaklarımı ya da çamurlu karanlık sular.. Bilmiyorum... Güneş artık parlak mı, yağmur ıslak mı bilmiyorum. İnsanlar hala aşık oluyorlar mı? Kayıp bir şehirde kaybolan insanların iniltil

Yürüyorum ama nereye bilmiyorum. Belki az sonra bir uçurum karşılar ayaklarımı ya da çamurlu karanlık sular.. Bilmiyorum... Güneş artık parlak mı, yağmur ıslak mı bilmiyorum. İnsanlar hala aşık oluyorlar mı?
Kayıp bir şehirde kaybolan insanların iniltileri, nemli feryatlarının kokusu, üzerimde...

Ta ki kayıp gidcekler birgün o derin, ulu, bilinmez diyarların verimli bilinmezliğine...

Evet, seni özlüyorum... Her biten ilişkinin ardından, bu sözler kulaklarıma yelken açıyor.
Sonra kulaklarımı kanatırcasına sivri uçlu dişleriyle demir atıyor ...

Haykırmak istiyorum dağlara tepelere sonra yankılansın istiyorum diyar diyar, seni özledim. Yüreğim haykırıyor, isyanda susturduğum o çocuk, ağzına bezler pamuklar tıkıyorum olmuyor haykırıyor seni özledim. Sakladığım karanlıklara sığmıyor, onu daha ne kadar dizginleyebileceğim bilmiyorum gücüm tükeniyor, seni özledim. Güneşin doğuşunda, gözlerimi her kırpışımda acı veriyor, saklayamıyorum seni , seni özledim. Yasaklı manastırımda yasaklı sözcükler; kanatları bağlı, çırpındıkça kanayan, sana uçmak istedikçe ağır ağır ölen... Seni özledim...

Kusmak istiyorum, kusmak tüm benliğimi, yüreğimi kusmak istiyorum, seninle dolu yüreğimi. Patikalar yeşil değil sensizken, sensizken içkinin tadı yok sensizken özleminin tadı olmadığı gibi. Kusmak istiyorum kendimi. Artık sen olan beni...

Her çıkmaz sokağımda her labirentimde sen varsın oysa sen düz bir ovada bana koşsaydın desem, bulutları pembeye boyayıp ayaklarımın altına alsam demekle aynı şey olurdu biliyorum. Sen sadece dipsiz kuyularıma hapsoldun ve bende hep seninle oldum... Hep üşüdüm sıcak gözlerinde . Hep bana bensiz baktı efsuni gözlerin.

Terledim bir zamanlar teninde, terin terime karıştı ben sen oldum, seni içtim, içtikçe susadım ve o ter içinde buzların içine ittin beni. Gözlerim seni ağlıyor hala ve hala üşüyorum...

Biliyorum hiç umurunda değil, belki benden de fazla kanadın ve belki sen o denli kanarken kanımın kızıllığının farkına varamadın. Belki sana silik göründüler ve sen daha da fazla kanatmaya çalıştın. Kendi kanının kızıllığını aradın her kurbanının kanında fakat senin kanın hep kızıl, onlarınki ise griydi. Sen onlarınki de kızıla çalsın diye daha çok hançerledin, dermansız kalıp diz çökene dek... O zaman çekip giderdin başka kurbanlar arardın kendine taze kanlar... Dünyadaki tüm aşık kanları bir araya gelse seninkiler kadar kızıl olamazlardı. Sen ne kadar hançerlesen azdı...

Arka sokakların karanlıktı, bir kız çocuğu ağlardı hıçkırıkları azapların en büyüğüydü duyanlara. Fakat duymazlardı ki onlar, geçit vermezdi, kamaştırırdı şuleli gözlerin bakanları. Hani bakmasını da bilmezlerdi derinlere. Onlar kendi sığ sahillerinde kumlarla oynayan çocuklardı. Ben hep ellerinden tutup çıkarmak isterdim seni ve senin ellerinle derinlerine dalmak isterdim. Belki sadece ben duydum sen fısıldamadan bunları bana. Sana o kadar yakın olmaktı şimdiki uzaklığımın acısı. Memleketimi terkedişimdin sen... Seninle nefes almayı öğrenmiştim seninle akıp gitmeyi. Seninle yeşermişti kuru dallarım. Seninle büyümüştüm ben. Güneşimdin yapraklarıma vuran ve toprağımı ıslatan yağmurumdun. Şimdi ne kadar çıplak, ne kadar soluk, zayıf, kırılgan dallarım var.

Yıllar önce parmaklarının ucundan kayıp gidişimde yeniden dudaklarında nefes alacağımı biliyordum.. Ve senin kancık dişiliğine tırnaklarımla tutunacağımı da biliyordum.. Ve bitiş öykümü tasarlıyordum her zaman..
 
Geri
Üst