Buyrun buyrun bakın utanmayın =)

Ey sevgili!
Aramızdaki mesafeyi
Hasret, kaç kilometre yazar
Sana duyduğum özlemi
Hangi şehrin girişinde
Hangi tabela yazar
Yalnız ve kimsesizlerin
Sürgün olduğu bu şehirde
Hangi sevinç avutabilir
Sensizliği.


Demem "O" ki.. Sevgili..
Çok Özledim Seni..
 
&Farklısın &

Yüreğine hiç yıldız kaydı mı senin?
Tarif edemediğin,adını koyamadığın duygular işgal etti mi seni,
Sevgilerine sınırsız,yasaksız asıldın mı yürekten,
Sonunu düşünmek istemeden,sadece sevdaların her türlüsüne diz çöküp kendini emanet ettin mi özgürce!
Sevildiğini iliklerine kadar hissettin mi,
Ben sevdim,yüreğimi ömrümü kattım,aldandım belkide ama hiç pişman olmadım.
Kaybetmedim kazandım aslında,
Sen de kaybetmedin, kaybedilendin oysa!
Hiç ateş böceği aldın mı avucuna?
O yanan renkli ışığa şaşırıp anlam vermeye çalıştın mı?
O küçücük böcek gibi ışık saçmak istedin mi,
Sıradışı görünmek istedin mi hiç?
İsteme sakın!
Çünkü zaten öylesin!
Benim gözümde eşi bulunmayan dünya tatlısı bir sevgisin.


 
G%C3%BCller-i%C3%A7inde-Bebek.jpg
 


Bir kırık hayal deryasında,
adın bir koca yalnızlık kaldı
buruk bahar sabahlarına.
Söyle sevdiğim,
hangi yağmurun düştüğü
kirli sokaklarda unuttun kan topağı kalbini,
hangi ateş yaktı gamzende unuttuğum
iki damla gözyaşını,
hangi rüzgar savurdu bensizliğe
yalım alaz gül kokulu
saç larını
söyle sevdiğim…
Hüzün işgalinde yaralıyım şimdi,
kilitli kapılar ardında bir mahkum.
Ellerimde yıllanmış mektupların
sitemli bakışları,
nihayetsiz acılara terk edilmiş soluk bir resim.
Söyle sevdiğim
dökülen yapraklarımı
hangi hazan sabahına emanet bıraktın,
hangi uğursuz tenhaların ücra köşelerinde
yıktın masum rüyamızı.
Sahte yüzlerimi yıkadık her sabah
çilekeş aynaların şahitliğinde.
Söyle sevdiğim,
hangi değirmende öğüttün
yarım kalmış şarkımızı,
hangi vefasızlara kaptırdın
göz nuru sevdamızı söyle,
söyle sevdiğim…
Bir volkan alevi kıvamında
kanıyor kalbim,
avuçlarımda menekşeler küskün.
Bir acıki sorma kursağımda yalınayak dolaşıyor
yalnızlığım.
Bir suskun kalpki
içerim pare pare bölünmüş kahırlara,
böğrümdeki ateş yanıyor ruhumun
kenar köşelerinde.
Sevdalar karalanmış ihanet mektuplara,
söyle sevdiğim,
hangi dilde
hangi kırılmış kalemin
mürekkebine buladın
al yazmalı sevdamızı,
hangi yalan sözler savurdu
yüreğimizin rüzgarını söyle,
söyle sevdiğim…
Unutmak kolay deme,
bir acım varki;
kırık hayaller sokağında
can çekiştiğim.
Bir sensizliğim varki
bahtımın rüzgarında
gençliğimi yitirdiğim.
Çalınan kapılara koşarım her sabah,
açtığımı gören olmaz.
Şarkılar fısıldarım senin için kaldırımlarda
söylediğimi kimseler duymaz,
bir an gelir dökerim
kanlı yaşlarımı içimede
gözyaşlarımı silen olmaz.
Unutmak kolay deme,
unuturum unutmasına ya;
şu koca alemde
yaşadığımı bilen olmaz sevdiğim.
Sevdiğim sen söyle sevdiğim…
 

ikiye üç kala…Satır aralarında sakladığım kenarı kırık seslerimi yerleştirdim boğazıma…Oysa kaç tane perde aralamıştın aklımda…?
Adımların ruhumu sarıp sarmalardı her defasında…Sen geçerken bildiğim tüm şiirlerimden,ayak seslerin ””adıma”” çalardı rengini…Adım ””sen”” oldukça,adını ””ben”” sanardım…
Şarkılar vardı sözlerinde…Yarı uykulu,yarı uyanık melodiler…Ve dilimize pelesenk olmuş düşler…Ne çok yarım kalınmışlık vardı nef(es)lerimizde…Birbirine karışsa tamamlanır(dı)…Karış(tı)…Çoğul nef(es)lerin kokusu sindi tekil yüreğimize…İlahi bir ritm dönüp dolaştı evrenimizde…Mart”a yirmibirinci defa uyanan bir sabahın açık bırakılmış penceresinden firar etti bir buğu…
””Sen”” beni gözlerimden sıkıca tutmuştun…””Ben””se aklım o buğunun peşinde,yollarına gölge olmuştum…
”” Kendimden daha az,senden daha çok seviyorum seni…”” Derdin.
* …Ve eklerdin : … *
Kurşunsuz bir silahın namlusunu beynime sıkıyorum nice hatırlayışımda…Ve aylardan ””Eylül””dü hatırlattığımda…
””Ortaköy””…
Sarı kokuyordu adeta…Kaldırım taşları nihayetlenmiş ömürlerle doluydu…Ayak altlarında teker teker paralanmaya mağlup ölümler…
””Yaprağın kaderi düşmekmiş””…Belki de bu yüzdendi havadaki melodram…
Gözlerim,renginde asılı kalmıştı yine…Gülümsüyordun belli belirsiz…Aniden bir kağıt çıkardın cebinden…Yan masadaki yaşlı teyzeye doğru uzanarak,bir kalem istedin her zamanki sevimliliğinle…””Teşekkürler””ini de ekledin şeytan tüyünün en tepesine…Kalemi ani bir hareketle alıp döndürdün parmaklarının üzerinde…Ve mürekkebin tek bir heceyi boyamıştı beyaz kağıdın suretinde…
””Aşk””…
Yüzüm prangalar giymişti bir kez yüzüne…Gülümseyişim,yüzünde takılıydı hala…Kalemi yavaşça aldın beyaz kağıdın üzerinden ve ellerime tutuşturdun…
””Sıra sende…”” Dedin.
””Aşk””ı kendime doğru çektim,masa örtüsünün pürüzlü teni parmaklarımın ucunda…Kaleme sinmiş ellerinin sıcaklığında usul usul yazdım harflerimi ””O””na boylu boyunca…
””Kendim(den) daha ”az”,sen(den) daha ”çok” sevmeler biriktirir…””
Üç noktayı dualarımla birlikte ekledim harflerinin yamacına…Gözlerin bin asırlık saniyelerde saklı tuttu harflerimi…Ardından bir kaç hece serpildi ortalığıma ağzından…
””Hatırladım…””
…Ve eklerdin : ””Bana sen hatırlattın…””
Unuttuğum çok söz var yaşamda…Yitirdiğim sayısız ecel…İçimde sır edilmiş ve parçalanmış matemler var…Yamacında yaşlandığım boyumdan büyük uçurumlar…
””Sen”” ama bir ””sen”” daha ekleyemiyorum kaybedişlerime…Varlığın öylesine ””ben””ken,ölümü yakıştıramıyorum ucuma bucağıma…
Anlamıyor musun hala…?Sözcükler kadar ””fani”” değil hiçbir ””aşk””…
Üç harfte üç defa daha öldürsem de ””sen”i…
Geriye siyah”ı beden bulmuş yaşamımdan başka ne kalır ki…?
Biliyorum artık küçük adam;
Üç harf bir ””aşk”” etmiyor…Ve onun yokluğundan arta kalmış hiçbir ölüm bu üç harfe sığmıyor…
İkiye üç kala…Penceremin kuytusunda demliyorum geceyi sabaha…Bakışlarım yanıp sönüyor bir sokak lambasında…Apansızca bir nef(es) akıyor genzime doğru…Nedensiz bir iç çekiş yırtılıyor ortasından…Bir gölge düşüyor cama…Ruhunu teslim eden firari bir buğu…Son nefesi kapaklanıyor gözlerimin tenine :
*…Deli kızım uyan,söylenenler yalan…
Deli kızım uyan,bir tek sensin duyan…*
ikiye üç kala…Satır aralarında sakladığım kenarı kırık seslerimi yerleştirdim boğazıma…Oysa kaç tane perde aralamıştın aklımda…?
Adımların ruhumu sarıp sarmalardı her defasında…Sen geçerken bildiğim tüm şiirlerimden,ayak seslerin ””adıma”” çalardı rengini…Adım ””sen”” oldukça,adını ””ben”” sanardım…
Şarkılar vardı sözlerinde…Yarı uykulu,yarı uyanık melodiler…Ve dilimize pelesenk olmuş düşler…Ne çok yarım kalınmışlık vardı nef(es)lerimizde…Birbirine karışsa tamamlanır(dı)…Karış(tı)…Çoğul nef(es)lerin kokusu sindi tekil yüreğimize…İlahi bir ritm dönüp dolaştı evrenimizde…Mart”a yirmibirinci defa uyanan bir sabahın açık bırakılmış penceresinden firar etti bir buğu…
””Sen”” beni gözlerimden sıkıca tutmuştun…””Ben””se aklım o buğunun peşinde,yollarına gölge olmuştum…
”” Kendimden daha az,senden daha çok seviyorum seni…”” Derdin.
* …Ve eklerdin : … *
Kurşunsuz bir silahın namlusunu beynime sıkıyorum nice hatırlayışımda…Ve aylardan ””Eylül””dü hatırlattığımda…
””Ortaköy””…
Sarı kokuyordu adeta…Kaldırım taşları nihayetlenmiş ömürlerle doluydu…Ayak altlarında teker teker paralanmaya mağlup ölümler…
””Yaprağın kaderi düşmekmiş””…Belki de bu yüzdendi havadaki melodram…
Gözlerim,renginde asılı kalmıştı yine…Gülümsüyordun belli belirsiz…Aniden bir kağıt çıkardın cebinden…Yan masadaki yaşlı teyzeye doğru uzanarak,bir kalem istedin her zamanki sevimliliğinle…””Teşekkürler””ini de ekledin şeytan tüyünün en tepesine…Kalemi ani bir hareketle alıp döndürdün parmaklarının üzerinde…Ve mürekkebin tek bir heceyi boyamıştı beyaz kağıdın suretinde…
””Aşk””…
Yüzüm prangalar giymişti bir kez yüzüne…Gülümseyişim,yüzünde takılıydı hala…Kalemi yavaşça aldın beyaz kağıdın üzerinden ve ellerime tutuşturdun…
””Sıra sende…”” Dedin.
””Aşk””ı kendime doğru çektim,masa örtüsünün pürüzlü teni parmaklarımın ucunda…Kaleme sinmiş ellerinin sıcaklığında usul usul yazdım harflerimi ””O””na boylu boyunca…
””Kendim(den) daha ”az”,sen(den) daha ”çok” sevmeler biriktirir…””
Üç noktayı dualarımla birlikte ekledim harflerinin yamacına…Gözlerin bin asırlık saniyelerde saklı tuttu harflerimi…Ardından bir kaç hece serpildi ortalığıma ağzından…
””Hatırladım…””
…Ve eklerdin : ””Bana sen hatırlattın…””
Unuttuğum çok söz var yaşamda…Yitirdiğim sayısız ecel…İçimde sır edilmiş ve parçalanmış matemler var…Yamacında yaşlandığım boyumdan büyük uçurumlar…
””Sen”” ama bir ””sen”” daha ekleyemiyorum kaybedişlerime…Varlığın öylesine ””ben””ken,ölümü yakıştıramıyorum ucuma bucağıma…
Anlamıyor musun hala…?Sözcükler kadar ””fani”” değil hiçbir ””aşk””…
Üç harfte üç defa daha öldürsem de ””sen”i…
Geriye siyah”ı beden bulmuş yaşamımdan başka ne kalır ki…?
Biliyorum artık küçük adam;
Üç harf bir ””aşk”” etmiyor…Ve onun yokluğundan arta kalmış hiçbir ölüm bu üç harfe sığmıyor…
İkiye üç kala…Penceremin kuytusunda demliyorum geceyi sabaha…Bakışlarım yanıp sönüyor bir sokak lambasında…Apansızca bir nef(es) akıyor genzime doğru…Nedensiz bir iç çekiş yırtılıyor ortasından…Bir gölge düşüyor cama…Ruhunu teslim eden firari bir buğu…Son nefesi kapaklanıyor gözlerimin tenine :
*…Deli kızım uyan,söylenenler yalan…
Deli kızım uyan,bir tek sensin duyan…*
 
Geri
Üst