Uzman SühaN
Administrator
Büyü yapıldığını nasıl anlarım?
İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Büyü yapmak, küfre en yakın olan, en kötü haramdır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Müslüman büyü yapmaz. Allah saklasın, imanı gittikten sonra büyü tesir eder.) [c.3, m.41]
İmam-ı Nevevi hazretleri buyuruyor ki:
(Büyü yaparken, küfre sebep olan kelime ve iş olursa, küfürdür. Böyle bir kelime ve iş olmazsa, büyük günahtır.)
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Helake sürükleyen yedi şeyden biri büyüdür.) [Buhari]
Bugünkü adıyla büyü, geçmişteki adıyla sihir, tarihin derinliklerinden gelen söylentileriyle bazı kesimlerde halen baskısını sürdürmektedir. Kur'an-ı Kerim'de geçmişte sihir yapanlardan söz edilir. Hadislerde de sihir, büyük günahlardan sayılır.
"Allah'a şirk koşmak, adam öldürmek, zina etmek, ana babaya saygısızlıkta bulunmak, sihir yapmak.. büyük günahlardandır." denir.
Hatta İslam hukukunda, büyü ve sihir yaptığını iddia ederek insanları aldatmaya kalkışanlar, yakalanıp hapse atılması gerekir ki, sıkıntısı olan insanlar büyücü ve sihircilerin aldatmasına maruz kalmasınlar...
Bu sebeple bizler büyücü ve sihircilerin iddialarına itibar etmiyoruz.
Çünkü büyü ve sihir ilmi günümüze kadar gelmemiş, tarihin derinliklerinde o güne mahsus ilim olarak kaybolup gitmiştir. Böyle bir bilginin yokluğu sebebiyledir ki, bugün hiçbir büyücü çıkıp da:
"Elimdeki bilgi ve bulgular kesindir, dilediğim kimseyi büyü ile perişan ederim, dilediğimi de kurtarır, iyi ederim!?" diyemez. Allah hiçbir kuluna böyle kesin bir salahiyet vermemiştir.
Daha açık ifadesiyle büyücüler ne bir karı kocanın arasını açabilirler ne de birini ötekine vazgeçilmez halde âşık yapabilirler. Yani ne sevdirebilir ne de nefret ettirebilirler. Bu gibi duygusal durumlar, tarafların kendi istek ve iradeleriyle sağlayacakları kazanımlarıdır. Birileri büyüyle sevdirip, büyüyle nefret ettiremez...
Şayet böyle kesin bir büyü bilgisi mevcut olsaydı, sıhhatli kitaplarda yazılı olacak, yazılı olan bilgiyi de okuma yazması olan herkes okuyup bilecek, kıyıda köşede kırsal bölgelerde geçim vasıtası yapanların şahıslarına mahsus özel bir bilgi haline gelmeyecekti...
Buna rağmen bazı semtlerde büyü yaptığı, yahut da bozduğu iddia edilen kimseler görülmektedir. Akla, mantığa ters düşen büyü yapma, bozma çareleri de ileri sürmekteler.
"Şu kadar domuz yağı; şu kadar keçiboynuzu, falan mezardan şu kadar toprak..." gibi gizemli isteklerle çaresizleri etkilemeye çalışmaktalar.
Kesin olan odur ki, para ortadan kalksın ne büyü yapan kalır meydanda ne de büyü çözen...
İnsanlar neden yine de büyücünün peşine düşerler? Söylentilere, bir çözüm olabilir ümidiyle bakarlar da ondan...
Halbuki, bu gibi konularda esas olan, en önce büyücüye gitmeye sebep olan rahatsızlığa doğru teşhis koymak!..
Olabilir ki, büyü sanılan sıkıntının mahiyetinde ne büyü ne de sihir vardır. Olay ya bir sinirsel rahatsızlıktır. Yani doktor işidir. Yahut da tarafların kendi anlayışsız tutumlarıyla meydana getirdikleri sinir zayıflatıcı gerginlikleri, kırıcı, incitici davranışlarıdır!..
Büyü sandıkları rahatsızlıklarını kendi davranışları meydana getirmiştir. Öyle ise bunu çözecek olan da yine kendi davranışlarıdır... Tutumlarını düzeltmeleri, rahatsızlık sebebi anlayışsızlıklarından vazgeçmeleri... Yani önce saygı, hemen arkasından da sevgi ihtiyacının karşılanması...
Ne var ki, kimse kendi kusuruna, hatasına bakmamakta, ille de yakınlarından birinin büyü yaptığını düşünüp suçu onların üzerine yıkmayı kolay bir çıkış yolu olarak görmekteler.
İnceleseniz ya beyin hanıma karşı ya da hanımın beye karşı rahatsızlık meydana getirecek ihmal ve tepkisellikleri... gibi davranışları söz konusudur olayın kökünde.
Ama kimse böyle bir davranış düzeltmesine taraftar değil, suçu büyücülere yükleme kolaylığı varken...
Bununla beraber, böyle ihtimallerde manevi çare büsbütün de yok sayılmaz. Kur'an-ı Kerim'in son iki "Felak ve Nas" sûreleri ile birlikte bilinen tüm duaları rahatsızlığı duyan da, yakınları da okuyabilirler. Bunları ille de başkaları değil, kendileri okurlarsa daha gönülden dua etmiş, şifa dilemiş olurlar. Çünkü üzüntüyü kendileri yaşıyorlar, duayı da kendileri yapmalılar.
Bu konuda sözün özü olarak denilebilir ki: Önce büyücüye değil ilgili psikolog ve sinir doktoruna durumu anlatıp gerekli ilaçları alarak sinirler kuvvetlendirilmelidir.
Ayrıca sıkıntı sebebi olan kendi tepkili tutumlarını da gözden geçirmeli, gerginlik meydana getiren davranışlarını "Felak ve Nas" sûrelerini de okuyarak terk etmeli, geçmişi unutup geleceğe yeniden bir beyaz sayfa açmalılar...
Göreceklerdir ki, büyüyü de kendileri yapmakta, büyüyü bozan ilaç da kendilerinde bulunmaktadır.Sual: Ruhi sıkıntılardan, korkulardan ve çeşitli sıkıntılardan kurtulmak ve büyü çözmek için ne yapmak gerekir? Cinden korunmak için hangi duaları okumalı?
CEVAP
Allahü teâlâ, her şeyi sebeple yaratır. Bir şeye kavuşmak için, bu şeyin yaratılmasına sebep olan şeyi yapmak gerekir. Her şeyin yaratılmasında ortak olan manevi sebep, sadaka vermek, 70 kere (Estagfirullah min külli mâ kerihallah) duasını okumaktır. Bu iki manevi sebep, maddi sebepleri bulmaya da yardım eder. Ruhi sıkıntıların çoğu, cinden ve büyüden meydana gelir. Ruhi hastalıklar, sara ve cinden korunmak için, kıymetli kitaplarda bildirilen dualardan bazıları şunlardır:
1- Euzü Besmele ile Fatiha suresini okumalı.
2- Euzü Besmele ile iki Kul-euzü okumalı.
3- Bir miktar suya Âyet-el kürsi, İhlas ve Muavvizeteyn [Nas ve Felak] surelerini okumalı. Büyü yapılan kimse bundan üç yudum içmeli, kalan su ile gusletmeli.
4- Sedir ağacının 7 tane yeşil yaprağı ezilip su ile karıştırılır. Üzerine Âyet-el kürsi, İhlas ve Kul-euzüler okunur. 3 yudum içip geri kalanla gusledilir.
5- Üç kere Salevat ve Fatiha, Âyet-el kürsi, Kâfirun, İhlas, Felak ve Nas sureleri yedişer defa okunup hastaya üflenir. Bunlar tekrar okunup hastanın yatağına, evin her yerine, bahçeye üflenir.
6- Fatiha, Âyet-el-kürsi ve 4 Kul [Kâfirun, İhlas, Felak ve Nas sureleri] yedişer kere okunup hastaya üflenirse, büyü, nazar, hayvan sokması ve bütün dertler için iyi gelir. Tuza okunup, suda eritip içirmek ve ısırılan yere sürmek de olur.
7- Sabah akşam, Bekara suresinin başından 4 âyet ve Âyet-el kürsi ile, Âyet-el kürsiden sonraki iki âyeti ve Bekara suresinin sonundaki 3 âyet, delinin üzerine okunursa, iyi olur.
8- Sabah akşam 24 kere Estagfirullah denir, sonra (Estagfirullah elazim ellezi la ilahe illa hüvel hayyel kayyume ve etubü ileyh) denir. Sonra 11 İhlas ve 7 kere Fatiha ve 33 kere, Allahümme salli ve sellim ala seyyidina Muhammedin ve alâ âli seyyidina Muhammed okuyup, sevabı Peygamber efendimizin ve Eshab-ı kiramın ve Evliyanın ve sonra isimleri okunarak Silsile-i aliyye büyüklerinin ruhlarına hediye edilir. Bunların hürmetine şifa vermesi için dua edilir. Her gün sabah-akşam böyle dua edilir.
9- Günde 500 kere (La havle vela kuvvete illa billah) okumalı! Başlarken ve bitirince yüz kere salevat getirmeli. [Bunu her gün muhakkak okumalı, ihmal etmemeli.]
10- Ha-Mim Mümin suresinin başından masir’e kadar ve Âyet-el kürsi okumalı.
11- La ilahe illallahü vahdehü la şerike leh lehülmülkü velehülhamdü vehüve alâ külli şeyin kadir okumalı.
12- Cuma günü seher vakti, sağ elinin içine Nisa suresi 100. Âyeti, vemen yahruc’dan rahimâ’ya kadar yazılır, sonra dili ile yalanıp yutulur. 40 yıllık büyü de olsa çözülür.
13- Sar’adan kurtulmak ve cinden korunmak için Âyât-i hırz okunmalıdır! Âyât-i hırz, şu sure ve âyetlerdir:
Fatiha,
Bekara 1, 2, 3, 4, 5 ve 163, 164 ve 255, 256, 257 ve 285, 286,
Âl-i İmran 18,19. âyetten sadece: “İnneddine indellâh-il-islam” kısmı,
Âl-i İmran 26, 27 ve 154,
En’âm 17,
A’râf 54, 55, 56,
Tevbe 51 ve 128, 129,
Yunüs 107,
Hud 56,
İbrâhim 12,
İsrâ 43 ve 110, 111,
Mü’minun 116, 117, 118,
Ankebut 60,
Rum 17, 18,
Fatır 2,
Yasin 83,
Saffat 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11 ve 180, 181, 182,
Feth 27, 28, 29,
Rahmân 33, 34, 35, 36,
Hadid 1, 2, 3, 4, 5,
Haşr 21, 22, 23, 24,
Cin 1, 2, 3, 4, 5, 6,
Buruc 20, 21, 22,
İhlâs, Felâk ve Nâs sureleri.
Âyât-i hırz nasıl okunur?
Abdest alınıp, 7 istigfar ve 11 salevat okunup, hastanın sıhhatine niyet ederek, güneş doğduktan ve ikindi namazından sonra, günde iki defa hasta üzerine okunmalı, işaretli yerlerde, hasta üzerine üfürülmeli, şifa buluncaya kadar [kırk gün kadar] devam etmeli. Her defası sonunda, bir Fatiha okuyarak sevabı, Peygamber efendimizin ve Behaeddin Buhari, Ahmed Rıfai ve imam-ı Rabbani hazretlerinin ruhuna hediye edilmeli. Bir nüsha da yazıp, yanında taşırsa, sihirden, büyüden, nazar değmesinden korur. Muradı hasıl olur.
Peygamber efendimizin üç türlü ilaç kullandığı bildirilmiştir. Kur’an-ı kerim veya dua okurdu. Fen ile bulunan ilaçları kullanırdı. Her ikisini karışık da kullanırdı. (Mevahib)
Kur’an-ı kerimin ve duanın etki etmesi için bazı şartların gözetilmesi lazımdır. Okuyanın veya yazanın ve hastanın buna inanması, hastanın zararlı olan gıdalardan, şüpheli ilaçlardan perhiz etmesi, sıcaktan ve soğuktan sakınması lazımdır. Okuyan kimsenin, itikadının bozuk olmaması, haram işlemekten, kul hakkından sakınması, haram ve habis şey yiyip içmemesi ve karşılık olarak ücret almaması şarttır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Allahü teâlâyı unutarak, gafletle edilen dua kabul olmaz.) [Tirmizi]
İmam-ı Şarani hazretleri, (Kuşluk namazına devam edene, cin musallat olmaz) buyurdu. Cin mektubunu, yanında veya evinde bulundurana, cin gelmez ve dadanmış olan cin de gider.
Büyü yapmak, küfre en yakın olan, en kötü haramdır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Müslüman büyü yapmaz. Allah saklasın, imanı gittikten sonra büyü tesir eder.) [c.3, m.41]
İmam-ı Nevevi hazretleri buyuruyor ki:
(Büyü yaparken, küfre sebep olan kelime ve iş olursa, küfürdür. Böyle bir kelime ve iş olmazsa, büyük günahtır.)
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Helake sürükleyen yedi şeyden biri büyüdür.) [Buhari]
Bugünkü adıyla büyü, geçmişteki adıyla sihir, tarihin derinliklerinden gelen söylentileriyle bazı kesimlerde halen baskısını sürdürmektedir. Kur'an-ı Kerim'de geçmişte sihir yapanlardan söz edilir. Hadislerde de sihir, büyük günahlardan sayılır.
"Allah'a şirk koşmak, adam öldürmek, zina etmek, ana babaya saygısızlıkta bulunmak, sihir yapmak.. büyük günahlardandır." denir.
Hatta İslam hukukunda, büyü ve sihir yaptığını iddia ederek insanları aldatmaya kalkışanlar, yakalanıp hapse atılması gerekir ki, sıkıntısı olan insanlar büyücü ve sihircilerin aldatmasına maruz kalmasınlar...
Bu sebeple bizler büyücü ve sihircilerin iddialarına itibar etmiyoruz.
Çünkü büyü ve sihir ilmi günümüze kadar gelmemiş, tarihin derinliklerinde o güne mahsus ilim olarak kaybolup gitmiştir. Böyle bir bilginin yokluğu sebebiyledir ki, bugün hiçbir büyücü çıkıp da:
"Elimdeki bilgi ve bulgular kesindir, dilediğim kimseyi büyü ile perişan ederim, dilediğimi de kurtarır, iyi ederim!?" diyemez. Allah hiçbir kuluna böyle kesin bir salahiyet vermemiştir.
Daha açık ifadesiyle büyücüler ne bir karı kocanın arasını açabilirler ne de birini ötekine vazgeçilmez halde âşık yapabilirler. Yani ne sevdirebilir ne de nefret ettirebilirler. Bu gibi duygusal durumlar, tarafların kendi istek ve iradeleriyle sağlayacakları kazanımlarıdır. Birileri büyüyle sevdirip, büyüyle nefret ettiremez...
Şayet böyle kesin bir büyü bilgisi mevcut olsaydı, sıhhatli kitaplarda yazılı olacak, yazılı olan bilgiyi de okuma yazması olan herkes okuyup bilecek, kıyıda köşede kırsal bölgelerde geçim vasıtası yapanların şahıslarına mahsus özel bir bilgi haline gelmeyecekti...
Buna rağmen bazı semtlerde büyü yaptığı, yahut da bozduğu iddia edilen kimseler görülmektedir. Akla, mantığa ters düşen büyü yapma, bozma çareleri de ileri sürmekteler.
"Şu kadar domuz yağı; şu kadar keçiboynuzu, falan mezardan şu kadar toprak..." gibi gizemli isteklerle çaresizleri etkilemeye çalışmaktalar.
Kesin olan odur ki, para ortadan kalksın ne büyü yapan kalır meydanda ne de büyü çözen...
İnsanlar neden yine de büyücünün peşine düşerler? Söylentilere, bir çözüm olabilir ümidiyle bakarlar da ondan...
Halbuki, bu gibi konularda esas olan, en önce büyücüye gitmeye sebep olan rahatsızlığa doğru teşhis koymak!..
Olabilir ki, büyü sanılan sıkıntının mahiyetinde ne büyü ne de sihir vardır. Olay ya bir sinirsel rahatsızlıktır. Yani doktor işidir. Yahut da tarafların kendi anlayışsız tutumlarıyla meydana getirdikleri sinir zayıflatıcı gerginlikleri, kırıcı, incitici davranışlarıdır!..
Büyü sandıkları rahatsızlıklarını kendi davranışları meydana getirmiştir. Öyle ise bunu çözecek olan da yine kendi davranışlarıdır... Tutumlarını düzeltmeleri, rahatsızlık sebebi anlayışsızlıklarından vazgeçmeleri... Yani önce saygı, hemen arkasından da sevgi ihtiyacının karşılanması...
Ne var ki, kimse kendi kusuruna, hatasına bakmamakta, ille de yakınlarından birinin büyü yaptığını düşünüp suçu onların üzerine yıkmayı kolay bir çıkış yolu olarak görmekteler.
İnceleseniz ya beyin hanıma karşı ya da hanımın beye karşı rahatsızlık meydana getirecek ihmal ve tepkisellikleri... gibi davranışları söz konusudur olayın kökünde.
Ama kimse böyle bir davranış düzeltmesine taraftar değil, suçu büyücülere yükleme kolaylığı varken...
Bununla beraber, böyle ihtimallerde manevi çare büsbütün de yok sayılmaz. Kur'an-ı Kerim'in son iki "Felak ve Nas" sûreleri ile birlikte bilinen tüm duaları rahatsızlığı duyan da, yakınları da okuyabilirler. Bunları ille de başkaları değil, kendileri okurlarsa daha gönülden dua etmiş, şifa dilemiş olurlar. Çünkü üzüntüyü kendileri yaşıyorlar, duayı da kendileri yapmalılar.
Bu konuda sözün özü olarak denilebilir ki: Önce büyücüye değil ilgili psikolog ve sinir doktoruna durumu anlatıp gerekli ilaçları alarak sinirler kuvvetlendirilmelidir.
Ayrıca sıkıntı sebebi olan kendi tepkili tutumlarını da gözden geçirmeli, gerginlik meydana getiren davranışlarını "Felak ve Nas" sûrelerini de okuyarak terk etmeli, geçmişi unutup geleceğe yeniden bir beyaz sayfa açmalılar...
Göreceklerdir ki, büyüyü de kendileri yapmakta, büyüyü bozan ilaç da kendilerinde bulunmaktadır.Sual: Ruhi sıkıntılardan, korkulardan ve çeşitli sıkıntılardan kurtulmak ve büyü çözmek için ne yapmak gerekir? Cinden korunmak için hangi duaları okumalı?
CEVAP
Allahü teâlâ, her şeyi sebeple yaratır. Bir şeye kavuşmak için, bu şeyin yaratılmasına sebep olan şeyi yapmak gerekir. Her şeyin yaratılmasında ortak olan manevi sebep, sadaka vermek, 70 kere (Estagfirullah min külli mâ kerihallah) duasını okumaktır. Bu iki manevi sebep, maddi sebepleri bulmaya da yardım eder. Ruhi sıkıntıların çoğu, cinden ve büyüden meydana gelir. Ruhi hastalıklar, sara ve cinden korunmak için, kıymetli kitaplarda bildirilen dualardan bazıları şunlardır:
1- Euzü Besmele ile Fatiha suresini okumalı.
2- Euzü Besmele ile iki Kul-euzü okumalı.
3- Bir miktar suya Âyet-el kürsi, İhlas ve Muavvizeteyn [Nas ve Felak] surelerini okumalı. Büyü yapılan kimse bundan üç yudum içmeli, kalan su ile gusletmeli.
4- Sedir ağacının 7 tane yeşil yaprağı ezilip su ile karıştırılır. Üzerine Âyet-el kürsi, İhlas ve Kul-euzüler okunur. 3 yudum içip geri kalanla gusledilir.
5- Üç kere Salevat ve Fatiha, Âyet-el kürsi, Kâfirun, İhlas, Felak ve Nas sureleri yedişer defa okunup hastaya üflenir. Bunlar tekrar okunup hastanın yatağına, evin her yerine, bahçeye üflenir.
6- Fatiha, Âyet-el-kürsi ve 4 Kul [Kâfirun, İhlas, Felak ve Nas sureleri] yedişer kere okunup hastaya üflenirse, büyü, nazar, hayvan sokması ve bütün dertler için iyi gelir. Tuza okunup, suda eritip içirmek ve ısırılan yere sürmek de olur.
7- Sabah akşam, Bekara suresinin başından 4 âyet ve Âyet-el kürsi ile, Âyet-el kürsiden sonraki iki âyeti ve Bekara suresinin sonundaki 3 âyet, delinin üzerine okunursa, iyi olur.
8- Sabah akşam 24 kere Estagfirullah denir, sonra (Estagfirullah elazim ellezi la ilahe illa hüvel hayyel kayyume ve etubü ileyh) denir. Sonra 11 İhlas ve 7 kere Fatiha ve 33 kere, Allahümme salli ve sellim ala seyyidina Muhammedin ve alâ âli seyyidina Muhammed okuyup, sevabı Peygamber efendimizin ve Eshab-ı kiramın ve Evliyanın ve sonra isimleri okunarak Silsile-i aliyye büyüklerinin ruhlarına hediye edilir. Bunların hürmetine şifa vermesi için dua edilir. Her gün sabah-akşam böyle dua edilir.
9- Günde 500 kere (La havle vela kuvvete illa billah) okumalı! Başlarken ve bitirince yüz kere salevat getirmeli. [Bunu her gün muhakkak okumalı, ihmal etmemeli.]
10- Ha-Mim Mümin suresinin başından masir’e kadar ve Âyet-el kürsi okumalı.
11- La ilahe illallahü vahdehü la şerike leh lehülmülkü velehülhamdü vehüve alâ külli şeyin kadir okumalı.
12- Cuma günü seher vakti, sağ elinin içine Nisa suresi 100. Âyeti, vemen yahruc’dan rahimâ’ya kadar yazılır, sonra dili ile yalanıp yutulur. 40 yıllık büyü de olsa çözülür.
13- Sar’adan kurtulmak ve cinden korunmak için Âyât-i hırz okunmalıdır! Âyât-i hırz, şu sure ve âyetlerdir:
Fatiha,
Bekara 1, 2, 3, 4, 5 ve 163, 164 ve 255, 256, 257 ve 285, 286,
Âl-i İmran 18,19. âyetten sadece: “İnneddine indellâh-il-islam” kısmı,
Âl-i İmran 26, 27 ve 154,
En’âm 17,
A’râf 54, 55, 56,
Tevbe 51 ve 128, 129,
Yunüs 107,
Hud 56,
İbrâhim 12,
İsrâ 43 ve 110, 111,
Mü’minun 116, 117, 118,
Ankebut 60,
Rum 17, 18,
Fatır 2,
Yasin 83,
Saffat 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11 ve 180, 181, 182,
Feth 27, 28, 29,
Rahmân 33, 34, 35, 36,
Hadid 1, 2, 3, 4, 5,
Haşr 21, 22, 23, 24,
Cin 1, 2, 3, 4, 5, 6,
Buruc 20, 21, 22,
İhlâs, Felâk ve Nâs sureleri.
Âyât-i hırz nasıl okunur?
Abdest alınıp, 7 istigfar ve 11 salevat okunup, hastanın sıhhatine niyet ederek, güneş doğduktan ve ikindi namazından sonra, günde iki defa hasta üzerine okunmalı, işaretli yerlerde, hasta üzerine üfürülmeli, şifa buluncaya kadar [kırk gün kadar] devam etmeli. Her defası sonunda, bir Fatiha okuyarak sevabı, Peygamber efendimizin ve Behaeddin Buhari, Ahmed Rıfai ve imam-ı Rabbani hazretlerinin ruhuna hediye edilmeli. Bir nüsha da yazıp, yanında taşırsa, sihirden, büyüden, nazar değmesinden korur. Muradı hasıl olur.
Peygamber efendimizin üç türlü ilaç kullandığı bildirilmiştir. Kur’an-ı kerim veya dua okurdu. Fen ile bulunan ilaçları kullanırdı. Her ikisini karışık da kullanırdı. (Mevahib)
Kur’an-ı kerimin ve duanın etki etmesi için bazı şartların gözetilmesi lazımdır. Okuyanın veya yazanın ve hastanın buna inanması, hastanın zararlı olan gıdalardan, şüpheli ilaçlardan perhiz etmesi, sıcaktan ve soğuktan sakınması lazımdır. Okuyan kimsenin, itikadının bozuk olmaması, haram işlemekten, kul hakkından sakınması, haram ve habis şey yiyip içmemesi ve karşılık olarak ücret almaması şarttır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Allahü teâlâyı unutarak, gafletle edilen dua kabul olmaz.) [Tirmizi]
İmam-ı Şarani hazretleri, (Kuşluk namazına devam edene, cin musallat olmaz) buyurdu. Cin mektubunu, yanında veya evinde bulundurana, cin gelmez ve dadanmış olan cin de gider.