Dadaizm Nedir? Tanımı ve Tarihçesi
dadaist nedir dadaizm nedir dadaizm örnekleri ressamları
Kurucusu Tristan Tzara olan dadaizm, her türlü dil ve estetik kuralını yıkmayı amaçlayan bir sanat akımıdır. 20. yüzyıl başlarında Zürich, New York, Berlin, Köln, Paris ve Hannover kentlerinde ortaya çıkmıştır.
İsmi(“dada”), Fransızca’da tahta at anlamına gelen bu akım, dünyanın, insanların yıkılışından umutsuzluğa düşmüş, hiçbir şeyin sağlam ve sürekli olduğuna inanmayan bir felsefi yapıdan etkilenir. 1. Dünya Savaşı'nın ardından gelen boğuntu ve dengesizliğin akımıdır. Fransız edebiyatında 20. yüzyılın başlarında gelişen bu akım, savaşın hemen sonrasında geliştiği için güvensizlik ve umutsuzluk ortamının ürünüdür.
Dadaizmle beraber pek çok yeni şey gelişmiştir: yeni düşünceler, yeni hedefler ve yeni insanlar gibi. Diğer sanat akımlarının aksine, dadaizm belli karakteristiklere bağlı değildi. Dadaist sanat, onu okuyan ya da gören kişinin yorumuna veya algılamasına göre değişiklik gösterebilirdi. Dadaizm sayesinde, insanların duyguları o anda nasıl hissettiklerine bağlı olarak gelişirdi.
"İnsanın anlamsızlık üzerine kurduğu mantıksal zincir yerine, mantıksal bağı bulunmayan anlamdışılık konmalıdır." Dadaizm, sanata karşı doğanın yanındadır. Dadaizm’e göre doğada anlam yoktur, buna göre de sanatta da anlam olmamalıdır.
Dadaizmin öncülerinden biri olan Hans Arp "Sosyal Estetik'ten zamanla daha fazla uzaklaştım" isimli yazısında Dada hareketini çok iyi bir şekilde özetliyor: "Dada insanın akla uygun aldanışlarını ortadan kaldırmayı ve de doğal ve mantıksız düzene yeniden kavuşmayı amaçlamıştır. Dada insanın mantıklı anlamsızlıklarını, mantıksız saçmalıklarla değiştirmeyi istemektedir. İşte bu yüzden biz Dada'nın büyük davulunu bütün gücümüzle çalıyoruz ve mantıksızlığın övgülerini tüm nefesimizle üflüyoruz. ...Dada için felsefeler bırakılmış eski bir diş fırçasından daha az değerlidir, Dada onları büyük dünya liderlerine bırakır. Dada erdemin resmi sözlüğünün iğrenç entrikalarını kınamaktadır. Dada saçma olan için vardır, ki bu saçmalık anlamsızlık anlamına gelmez. Dada doğa gibi saçma ve akla aykırıdır. Dada doğadan yana ve Sanat'ın karşısındadır..."
Dada ismi, Jean Arp, Richard Hülsenbeck, Tristan Tzara, Marcel Janco ve Emmy Hennings'in aralarında bulunduğu bir grup genç sanatçı ve savaş karşıtı 1916 yılında Zürih'te Hugo Ball'in açtığı cafe'de toplanmasıyla benimsenmiştir.
I. Dünya Savaşı'nın katliamlarına ve budalalığına duyulan nefret ve tiksintiden doğan bu hareket, şok etkisi yaratan taktiklerle ve alay ederek, teknolojik ilerlemeye körü körüne bağlanmanın yüzeyselliğini, Avrupa toplumunun yozlaşmasını, savaş, toplum, gelenek, din ve sanat gibi tüm yerleşik değerleri protesto etmekte ve alışılmış estetiğe karşı çıkan yapıtlarını anlatmaktaydı. Kamuoyunu şaşkınlığa düşürmek ve sarsmak istiyorlardı. Yapıtlarında alışılmış estetikçiliğe karşı çıkıyor, burjuva değerlerinin tiksinçliğini vurguluyorlardı. Dada hareketi yaratıcı sanatı canlandırma amacıyla yeni deneysel ifade formları bulmak için çaba göstermiştir.
Savaşın bitmesinden sonra 1918'de Dada hareketi Almanya'ya sıçradı ve burada aşırı sağın yükselen militer ve milliyetçi politikalarına bir çeşit karşı duruş halini aldı. Tutumlarıyla kamuoyunu sarsmak, şaşırtmak ve onu uyuşukluğundan çekip çıkarmak isteyen dadaistler, bunun için yerleşik dil ve estetik kurallarına başkaldırdılar. Sözcüklerin sözlük anlamını bile yadsıdılar.
Dadacılık, ABD’de Alfred Stieglitz ve Walter Arensbergs gibi iki zengin sanatseverin çabalarıyla gelişmiştir. Stieglitz’in New York kentindeki “291” adlı sanat galerisi ve Arensbergs’in stüdyosu hareketin merkezi haline geldi. ABD’de Zürich’teki hareketten bağımsız olarak çıkan etkinliklere Man Ray, Morton Schamberg ve Francis Picabia gibi sanatçılar da katıldı. The Blind Man, Rongwrong ve New York Dada gibi yayınları ve yapıtları aracılığıyla dönemin geçerli olan estetik kurallarını yıkmaya çalıştılar. New York, Zürich ve Paris kentlerindeki dadaist grupların arasındaki bağlantıyı ABD ve Avrupa arasında gidip gelen Picabia sağlamıştı. Picabia’nın çıkardığı 291 adlı dadacı dergi, 1917-1924 arasında Barselona, New York, Zürich ve Paris’te yayımlandı.
Zürich grubunu kurucularından olan Hülsenbeck’in 1917’de Berlin’e taşıdığı dadacılık, orada daha siyasal bir kişilik kazandı. Hülsenbeck’in yanı sıra Raoul Housmann, hannach Höch, george Grosz, Johannes Baader, Otto Schmalhausen, Wieland Herzfelde ve kardeşi Helmut Herzfelde gibi Alman sanatçılar da harekete katıldılar.
Bu sanatçıların kullandığı başlıca anlatım yöntemlerinden biri, yapıştırılmış fotoğraf parçaları ile basılmış mesajlardan oluşturulan fotomontajdı.
Berlin’de yayımlanan Club Dada’nın kapağı, 1918
Bu tekniğin en etkili örneklerini, “Kaiser Adolph” gibi Nazi karşıtı son dönem çalışmalarıyla John Heartfield(gerşek adıyla Helmut Herzfelde) verdi. New York ve Zürich’teki gruplar gibi, Berlin’deki sanatçılar da halka açık toplantılar düzenlediler ve yaptıkları tuhaflıklarla izleyicileri şaşkına çevirip sinirlendirdiler. Bunların yanı sıra, Club Dada, Der Dada, Dada-Almanach ve Jedermann sein eigner Fussball gibi yayınlar hazırladılar. İlk Uluslarası Dada Fuarı, Haziran 1920’de Berlin’de açıldı.
Dadaist etkinlikler, Almanya’nın diğer kentlerine de kısa zamanda yayıldı. 1919 ve 1920’de Köln’deki hareketin önde gelen temsilcileri Marx Ernst ve Johannes Baargeld’di. Hannover’daysa Kurt Schwitters dadacılığı yürütüyordu. Kendi kolajlarında, diğer dadacıların aksine ve dadacıların karşı-sanat anlayışında görülmeyen incelikli ve estetik bir etki elde etti.
Dadaizm, Paris’te Tristan Tzara’nın önderliğinde ağırlıklı olarak edebiyat alanında gelişti. Çıkardıkları çok sayıda broşür ve dergi içinde en önemlisi Litterature’dü.
Dadaizm, 20. yüzyıl sanatında önemli etkiler yarattı. Nihilist yaklaşımları, topluma getirdikleri eleştiriler ve alışılagelmiş sanat geleneklerine karşı geliştirdikleri saldırgan tavır doğrudan hiçbir akımı etkilememiş olsa da, garip, usdışı ve hayali nesnelere olan ilgileri gerçeküstçülük(sürrealizm) akımında kendine yer buldu.
Dadaistler her ne kadar sanata karşı olduklarını, geleneği reddettiklerini ve sadece yozlaşmış bir toplumla alay edip aşağıladıklarını ifade etmiş olsalar da ortaya koydukları çalışmalarla fütürizmin görsel alfabesini zenginleştirmişlerdir. Kural ve kalıplardan kurtulmak sanatçıyı kendi gerçeğine daha çok yaklaştırmıştır. Şans eseri olarak bilinçsizce yapılanın etkinliği anlaşılınca, Dadaistler kendiliğinden olanı planlı davranışlarla birleştirmenin yollarını aramışlar; bu sentez sayesinde tipografi geleneksel kısıtlamalardan kurtulmuştur. Dada aynı zamanda, harf biçimlerini Kübizm kavramına uyan-fonetik semboller olarak değil-görsel biçimler olarak kullanmıştır.
Dada'nın hemen hemen herşeyi hiçe sayması ve inkar etmesi, yeni ve güçlü iletişim yöntemleri yaratmış; bunlar şiirde yeni biçimlerin kullanılması, görsel iletişimde ise kolaj ve fotomontaj gibi teknikler olmuştur. Bu tekniklerde, resimli dergilerden, eski mektuplardan, basın ilanı ve etiketlerden kesilen fotoğraflar yeni bir düzenlemeyle yapıştırılmış ve birbiriyle ilgisi olmayan bu resim ve işaret parçalarından, yeni anlamlar yaratan bağlantıların kurulduğu, genellikle kışkırtıcı nitelikte düzenlemeler oluşturulmuştur.
Alaycı ve aşağılayıcı tavrıyla toplumsal değerleri derinden sarsan Dadaizm, 1912-1922 yılları arasında resim, edebiyat, tiyatro ve müziği içine alan sanat dallarına olduğu kadar grafik tasarımın da görsel diline devrimci nitelikler getirmiştir.
Dadacılık 1922 sonrasında etkinliğini yitirmeye başladı ve dadacılar gerçeküstçülüğe yöneldi.
2. Dünya Savaşı sırasında toplumsal belirsizlik icinde kok salan Dadaizm, en sonunda sanatı da reddederek yok olmuş ve içinden sürrealizm doğmuştur. Dadaizm, her ne kadar gerçek bir temele dayanan bir sanat ve edebiyat akımı olmuş olsa da, bıraktığı etkiler, peşinden SÜREEALİZMin, yani GERÇEKÜSTÇÜLÜĞün doğmasına ortam hazırlamıştır.
Dadaizmin garip, sıradışı ve hayali nesnelere olan ilgisi, sürrealizmin oluşmasında büyük bir role sahiptir. Dadaistlerin rastlantısallığa yer veren teknikleri, ileride sürrealizmde kendine yer edinmiştir.
Sanatsal yaratıcılığın bilinç altı süreçlerden kaynaklandığını savunan sürrealistler, kendiliğinden yaratma eylemi biçiminde bilinç altının dışa aktarım aracı olarak ortaya koyduğu otomatik yaratım eylemiyle birleştirerek sürrealizmin temelini atmıştır. Freud tarafindan gelistirilen psikanaliz yönteminin etkisinde kalmışlardır.
resimkalemi.com
DADAİZM
Kurucusu Tristan Tzara olan dadaizm, her türlü dil ve estetik kuralını yıkmayı amaçlayan bir sanat akımıdır. 20. yüzyıl başlarında Zürich, New York, Berlin, Köln, Paris ve Hannover kentlerinde ortaya çıkmıştır.
İsmi(“dada”), Fransızca’da tahta at anlamına gelen bu akım, dünyanın, insanların yıkılışından umutsuzluğa düşmüş, hiçbir şeyin sağlam ve sürekli olduğuna inanmayan bir felsefi yapıdan etkilenir. 1. Dünya Savaşı'nın ardından gelen boğuntu ve dengesizliğin akımıdır. Fransız edebiyatında 20. yüzyılın başlarında gelişen bu akım, savaşın hemen sonrasında geliştiği için güvensizlik ve umutsuzluk ortamının ürünüdür.
Dadaizmle beraber pek çok yeni şey gelişmiştir: yeni düşünceler, yeni hedefler ve yeni insanlar gibi. Diğer sanat akımlarının aksine, dadaizm belli karakteristiklere bağlı değildi. Dadaist sanat, onu okuyan ya da gören kişinin yorumuna veya algılamasına göre değişiklik gösterebilirdi. Dadaizm sayesinde, insanların duyguları o anda nasıl hissettiklerine bağlı olarak gelişirdi.
"İnsanın anlamsızlık üzerine kurduğu mantıksal zincir yerine, mantıksal bağı bulunmayan anlamdışılık konmalıdır." Dadaizm, sanata karşı doğanın yanındadır. Dadaizm’e göre doğada anlam yoktur, buna göre de sanatta da anlam olmamalıdır.
Dadaizmin öncülerinden biri olan Hans Arp "Sosyal Estetik'ten zamanla daha fazla uzaklaştım" isimli yazısında Dada hareketini çok iyi bir şekilde özetliyor: "Dada insanın akla uygun aldanışlarını ortadan kaldırmayı ve de doğal ve mantıksız düzene yeniden kavuşmayı amaçlamıştır. Dada insanın mantıklı anlamsızlıklarını, mantıksız saçmalıklarla değiştirmeyi istemektedir. İşte bu yüzden biz Dada'nın büyük davulunu bütün gücümüzle çalıyoruz ve mantıksızlığın övgülerini tüm nefesimizle üflüyoruz. ...Dada için felsefeler bırakılmış eski bir diş fırçasından daha az değerlidir, Dada onları büyük dünya liderlerine bırakır. Dada erdemin resmi sözlüğünün iğrenç entrikalarını kınamaktadır. Dada saçma olan için vardır, ki bu saçmalık anlamsızlık anlamına gelmez. Dada doğa gibi saçma ve akla aykırıdır. Dada doğadan yana ve Sanat'ın karşısındadır..."
DADAİZM NASIL ORTAYA ÇIKMIŞTIR?
Dada ismi, Jean Arp, Richard Hülsenbeck, Tristan Tzara, Marcel Janco ve Emmy Hennings'in aralarında bulunduğu bir grup genç sanatçı ve savaş karşıtı 1916 yılında Zürih'te Hugo Ball'in açtığı cafe'de toplanmasıyla benimsenmiştir.
DADAİZMİN ÇIKIŞ NEDENİ
I. Dünya Savaşı'nın katliamlarına ve budalalığına duyulan nefret ve tiksintiden doğan bu hareket, şok etkisi yaratan taktiklerle ve alay ederek, teknolojik ilerlemeye körü körüne bağlanmanın yüzeyselliğini, Avrupa toplumunun yozlaşmasını, savaş, toplum, gelenek, din ve sanat gibi tüm yerleşik değerleri protesto etmekte ve alışılmış estetiğe karşı çıkan yapıtlarını anlatmaktaydı. Kamuoyunu şaşkınlığa düşürmek ve sarsmak istiyorlardı. Yapıtlarında alışılmış estetikçiliğe karşı çıkıyor, burjuva değerlerinin tiksinçliğini vurguluyorlardı. Dada hareketi yaratıcı sanatı canlandırma amacıyla yeni deneysel ifade formları bulmak için çaba göstermiştir.
DADAİZMİN GELİŞMESİ
Savaşın bitmesinden sonra 1918'de Dada hareketi Almanya'ya sıçradı ve burada aşırı sağın yükselen militer ve milliyetçi politikalarına bir çeşit karşı duruş halini aldı. Tutumlarıyla kamuoyunu sarsmak, şaşırtmak ve onu uyuşukluğundan çekip çıkarmak isteyen dadaistler, bunun için yerleşik dil ve estetik kurallarına başkaldırdılar. Sözcüklerin sözlük anlamını bile yadsıdılar.
Dadacılık, ABD’de Alfred Stieglitz ve Walter Arensbergs gibi iki zengin sanatseverin çabalarıyla gelişmiştir. Stieglitz’in New York kentindeki “291” adlı sanat galerisi ve Arensbergs’in stüdyosu hareketin merkezi haline geldi. ABD’de Zürich’teki hareketten bağımsız olarak çıkan etkinliklere Man Ray, Morton Schamberg ve Francis Picabia gibi sanatçılar da katıldı. The Blind Man, Rongwrong ve New York Dada gibi yayınları ve yapıtları aracılığıyla dönemin geçerli olan estetik kurallarını yıkmaya çalıştılar. New York, Zürich ve Paris kentlerindeki dadaist grupların arasındaki bağlantıyı ABD ve Avrupa arasında gidip gelen Picabia sağlamıştı. Picabia’nın çıkardığı 291 adlı dadacı dergi, 1917-1924 arasında Barselona, New York, Zürich ve Paris’te yayımlandı.
Zürich grubunu kurucularından olan Hülsenbeck’in 1917’de Berlin’e taşıdığı dadacılık, orada daha siyasal bir kişilik kazandı. Hülsenbeck’in yanı sıra Raoul Housmann, hannach Höch, george Grosz, Johannes Baader, Otto Schmalhausen, Wieland Herzfelde ve kardeşi Helmut Herzfelde gibi Alman sanatçılar da harekete katıldılar.
Bu sanatçıların kullandığı başlıca anlatım yöntemlerinden biri, yapıştırılmış fotoğraf parçaları ile basılmış mesajlardan oluşturulan fotomontajdı.
Berlin’de yayımlanan Club Dada’nın kapağı, 1918
Bu tekniğin en etkili örneklerini, “Kaiser Adolph” gibi Nazi karşıtı son dönem çalışmalarıyla John Heartfield(gerşek adıyla Helmut Herzfelde) verdi. New York ve Zürich’teki gruplar gibi, Berlin’deki sanatçılar da halka açık toplantılar düzenlediler ve yaptıkları tuhaflıklarla izleyicileri şaşkına çevirip sinirlendirdiler. Bunların yanı sıra, Club Dada, Der Dada, Dada-Almanach ve Jedermann sein eigner Fussball gibi yayınlar hazırladılar. İlk Uluslarası Dada Fuarı, Haziran 1920’de Berlin’de açıldı.
Dadaist etkinlikler, Almanya’nın diğer kentlerine de kısa zamanda yayıldı. 1919 ve 1920’de Köln’deki hareketin önde gelen temsilcileri Marx Ernst ve Johannes Baargeld’di. Hannover’daysa Kurt Schwitters dadacılığı yürütüyordu. Kendi kolajlarında, diğer dadacıların aksine ve dadacıların karşı-sanat anlayışında görülmeyen incelikli ve estetik bir etki elde etti.
Dadaizm, Paris’te Tristan Tzara’nın önderliğinde ağırlıklı olarak edebiyat alanında gelişti. Çıkardıkları çok sayıda broşür ve dergi içinde en önemlisi Litterature’dü.
DADAİZMİN ETKİLERİ
Dadaizm, 20. yüzyıl sanatında önemli etkiler yarattı. Nihilist yaklaşımları, topluma getirdikleri eleştiriler ve alışılagelmiş sanat geleneklerine karşı geliştirdikleri saldırgan tavır doğrudan hiçbir akımı etkilememiş olsa da, garip, usdışı ve hayali nesnelere olan ilgileri gerçeküstçülük(sürrealizm) akımında kendine yer buldu.
Dadaistler her ne kadar sanata karşı olduklarını, geleneği reddettiklerini ve sadece yozlaşmış bir toplumla alay edip aşağıladıklarını ifade etmiş olsalar da ortaya koydukları çalışmalarla fütürizmin görsel alfabesini zenginleştirmişlerdir. Kural ve kalıplardan kurtulmak sanatçıyı kendi gerçeğine daha çok yaklaştırmıştır. Şans eseri olarak bilinçsizce yapılanın etkinliği anlaşılınca, Dadaistler kendiliğinden olanı planlı davranışlarla birleştirmenin yollarını aramışlar; bu sentez sayesinde tipografi geleneksel kısıtlamalardan kurtulmuştur. Dada aynı zamanda, harf biçimlerini Kübizm kavramına uyan-fonetik semboller olarak değil-görsel biçimler olarak kullanmıştır.
Dada'nın hemen hemen herşeyi hiçe sayması ve inkar etmesi, yeni ve güçlü iletişim yöntemleri yaratmış; bunlar şiirde yeni biçimlerin kullanılması, görsel iletişimde ise kolaj ve fotomontaj gibi teknikler olmuştur. Bu tekniklerde, resimli dergilerden, eski mektuplardan, basın ilanı ve etiketlerden kesilen fotoğraflar yeni bir düzenlemeyle yapıştırılmış ve birbiriyle ilgisi olmayan bu resim ve işaret parçalarından, yeni anlamlar yaratan bağlantıların kurulduğu, genellikle kışkırtıcı nitelikte düzenlemeler oluşturulmuştur.
Alaycı ve aşağılayıcı tavrıyla toplumsal değerleri derinden sarsan Dadaizm, 1912-1922 yılları arasında resim, edebiyat, tiyatro ve müziği içine alan sanat dallarına olduğu kadar grafik tasarımın da görsel diline devrimci nitelikler getirmiştir.
DADAİZM VE SÜRREALİZM
Dadacılık 1922 sonrasında etkinliğini yitirmeye başladı ve dadacılar gerçeküstçülüğe yöneldi.
2. Dünya Savaşı sırasında toplumsal belirsizlik icinde kok salan Dadaizm, en sonunda sanatı da reddederek yok olmuş ve içinden sürrealizm doğmuştur. Dadaizm, her ne kadar gerçek bir temele dayanan bir sanat ve edebiyat akımı olmuş olsa da, bıraktığı etkiler, peşinden SÜREEALİZMin, yani GERÇEKÜSTÇÜLÜĞün doğmasına ortam hazırlamıştır.
Dadaizmin garip, sıradışı ve hayali nesnelere olan ilgisi, sürrealizmin oluşmasında büyük bir role sahiptir. Dadaistlerin rastlantısallığa yer veren teknikleri, ileride sürrealizmde kendine yer edinmiştir.
Sanatsal yaratıcılığın bilinç altı süreçlerden kaynaklandığını savunan sürrealistler, kendiliğinden yaratma eylemi biçiminde bilinç altının dışa aktarım aracı olarak ortaya koyduğu otomatik yaratım eylemiyle birleştirerek sürrealizmin temelini atmıştır. Freud tarafindan gelistirilen psikanaliz yönteminin etkisinde kalmışlardır.
resimkalemi.com