Davet...!!!
Yuvam ol istemiştim. Evim, ocağım
Memleketim
Gurbette dağılan parçalarımı sende tamam etmeye niyetlenmiştim. İçimdeki o boşluk hissini silersin, beni bir edersin diye düşlemiştim. Gözlerinden gayrısı değmesin istemiştim bende mahrem ne varsa. Ellerini tutup bir yola çıkmaya kararlı, beklemeye sabırlı ve sana inançlıydım.
Aşıktım!
Gel demek istiyordum sana. O tenha ve serin kapı eşiğinde, her çağrının muhatabı sen ol istiyordum. Cam kenarına oturup gelişini seyredeyim istiyordum. Ellerinin dokunduğu herşeyi, kokunu, dağınıklığını, bütün kırgınlıklarını toplayıp bana gelmeni bekliyordum.
Uzun susuşlarımdan bir yol yapmıştım aramızda; sağlam, kırılmaz ve hiç yok olmaz sanıyordum. Hep açık bir kapıydı sanki kalbim. Sessizliğim sana bir davet Bak burdayımı susuyordum ben uzun uzun Yıllarca, hep aynı yatakta, sensizliği uyuyordum.
Sen vardın!
Ben geldim diyeceğin güne kadar kimseye bakmayacaktı gözlerim, sana saklıydım. Nasiptin. Hayatta boğazıma takılan tek lokmaydın. Alnıma yazılan, içimde ezelden var olandın. Hiç vazgeçmem, gayrısını sevemem sandığımdın.
Ben vardım!
İnanan, güvenen. Sabırlı. Sahici bir sevdadan öte birşeyi olmayan. Hep o yamalı duyguya tutunan Yorgun ve kederli Kırıklarını alıp saklayan Elinde avcunda ne varsa özenli cümlelere sarıp sarmalayan Hep aynı yerde durduğunu sanan Bir gün, olur da gelirsen diye, hiç bir yana gidemeyen! Gördüğü her yeni surette seni arayan
Ne saftı
Biz vardık!
Zamanın bir yerine sıkıştırılmış tedirgin gülümseyişlerde Mutlu sona eremeyen bütün hikâyelerde Bazı şarkılarda; kimi hüzzam kimi hicaz Boğaz rüzgarında, iki yaka arasında O telaşlı günlerde Huzurlu bir an gibi, sığınılacak tek yer gibi; hep var gibi; daimi gibi Kader gibi
Dağılan, kırılan birşeyler varmış oysa daima. Kaderimizde de.
Biz vardık; düşlerimde.
Şimdi ben düş kuran o yeniyetme kızı özlüyorum.
Sana gel diyebilen o kızı Cesur hallerimi Seni seven, seni sevmekten vazgeçmeyeye yeminli suskunluğumu
Nasıl özlüyorum bir bilsen!
Bir yanım, bak diyor, o kız tam da şuranda. Hadi bırak da anlatsın derdini. Konuşsun, ortaya çıksın. Sana açık o yolda, elinden tutup dilediğince gitsin
Bir yanım, o kızı çoktan unutmuş. Yepyeni hallerde. Senli cümleler eskimiş bir hikayesi gibi, emanet duruyor üzerinde. Aklı başka yollarda, kalbi hafif karışık. Artık sevmiyorum ki diye bakıyor gözlerine.
Ben, tüm o karmaşanın içinde, aklımla kalbim iki farklı yöne çekiştirirken kollarımdan yine suskunluğuma sığınıyorum. Nerde olduğumu anlamaya çalışıyorum.
Düşünüyorum nicedir
Gel desem şimdi sana; yuvam ol. Evim, ocağım Memleketim
Gözlerine sığınacağım bir tek; senden başkasını bilmeyecek tenim desem
Senden hiç vazgeçmeyeceğim ki; bak burdayım, desem
O sessizlikle örülü yolu geç de bana var desem
Ben varım desem
Şimdi bu kapı eşiğinde, benim bir evim yokmuş, anladım. Gel demeyişim ondan. O yuva, o gözler ve bütün o suskunluklar hep bir olmaza çıkarmış. Ondan o gitmeyi bilemeyişim. Sonuna geldiğim sokağın başını unutuşum, yolları karıştırışım, kayboluşum Evsiz barksız kalışım!
İçimdeki o çağrı tükendi.
Gurbette dağılan parçalarımı sende tamam etmeye niyetlenmiştim. İçimdeki o boşluk hissini silersin, beni bir edersin diye düşlemiştim. Gözlerinden gayrısı değmesin istemiştim bende mahrem ne varsa. Ellerini tutup bir yola çıkmaya kararlı, beklemeye sabırlı ve sana inançlıydım.
Aşıktım!
Gel demek istiyordum sana. O tenha ve serin kapı eşiğinde, her çağrının muhatabı sen ol istiyordum. Cam kenarına oturup gelişini seyredeyim istiyordum. Ellerinin dokunduğu herşeyi, kokunu, dağınıklığını, bütün kırgınlıklarını toplayıp bana gelmeni bekliyordum.
Uzun susuşlarımdan bir yol yapmıştım aramızda; sağlam, kırılmaz ve hiç yok olmaz sanıyordum. Hep açık bir kapıydı sanki kalbim. Sessizliğim sana bir davet Bak burdayımı susuyordum ben uzun uzun Yıllarca, hep aynı yatakta, sensizliği uyuyordum.
Sen vardın!
Ben geldim diyeceğin güne kadar kimseye bakmayacaktı gözlerim, sana saklıydım. Nasiptin. Hayatta boğazıma takılan tek lokmaydın. Alnıma yazılan, içimde ezelden var olandın. Hiç vazgeçmem, gayrısını sevemem sandığımdın.
Ben vardım!
İnanan, güvenen. Sabırlı. Sahici bir sevdadan öte birşeyi olmayan. Hep o yamalı duyguya tutunan Yorgun ve kederli Kırıklarını alıp saklayan Elinde avcunda ne varsa özenli cümlelere sarıp sarmalayan Hep aynı yerde durduğunu sanan Bir gün, olur da gelirsen diye, hiç bir yana gidemeyen! Gördüğü her yeni surette seni arayan
Ne saftı
Biz vardık!
Zamanın bir yerine sıkıştırılmış tedirgin gülümseyişlerde Mutlu sona eremeyen bütün hikâyelerde Bazı şarkılarda; kimi hüzzam kimi hicaz Boğaz rüzgarında, iki yaka arasında O telaşlı günlerde Huzurlu bir an gibi, sığınılacak tek yer gibi; hep var gibi; daimi gibi Kader gibi
Dağılan, kırılan birşeyler varmış oysa daima. Kaderimizde de.
Biz vardık; düşlerimde.
Şimdi ben düş kuran o yeniyetme kızı özlüyorum.
Sana gel diyebilen o kızı Cesur hallerimi Seni seven, seni sevmekten vazgeçmeyeye yeminli suskunluğumu
Nasıl özlüyorum bir bilsen!
Bir yanım, bak diyor, o kız tam da şuranda. Hadi bırak da anlatsın derdini. Konuşsun, ortaya çıksın. Sana açık o yolda, elinden tutup dilediğince gitsin
Bir yanım, o kızı çoktan unutmuş. Yepyeni hallerde. Senli cümleler eskimiş bir hikayesi gibi, emanet duruyor üzerinde. Aklı başka yollarda, kalbi hafif karışık. Artık sevmiyorum ki diye bakıyor gözlerine.
Ben, tüm o karmaşanın içinde, aklımla kalbim iki farklı yöne çekiştirirken kollarımdan yine suskunluğuma sığınıyorum. Nerde olduğumu anlamaya çalışıyorum.
Düşünüyorum nicedir
Gel desem şimdi sana; yuvam ol. Evim, ocağım Memleketim
Gözlerine sığınacağım bir tek; senden başkasını bilmeyecek tenim desem
Senden hiç vazgeçmeyeceğim ki; bak burdayım, desem
O sessizlikle örülü yolu geç de bana var desem
Ben varım desem
Şimdi bu kapı eşiğinde, benim bir evim yokmuş, anladım. Gel demeyişim ondan. O yuva, o gözler ve bütün o suskunluklar hep bir olmaza çıkarmış. Ondan o gitmeyi bilemeyişim. Sonuna geldiğim sokağın başını unutuşum, yolları karıştırışım, kayboluşum Evsiz barksız kalışım!
İçimdeki o çağrı tükendi.