Değersizlik duygusu mu? Değersizlik inancı mı?

aysil

Yeni Üye
Üye
Değersizlik duygusu mu? Değersizlik inancı mı?
Değersizlik duygusu mu?
Değersizlik inancı mı?

Değersizlik bir duygu değil bir inançtır.
bilinçaltına en derinlere yerleşmiş köklü bir inançtır.

"Bu ayrıntının ne önemi var" diyebilirsiniz. Ha duygu ha inanç.

Çok önemi var.

Duygular geçicidir. Üretilirler ve kullanılırlar. Ancak kullanılmayan
ve ifade edilmeyen duygular birikir ve zamanla soruna yol açarlar. Ama
birikmiş duyguları bile boşaltma ve bedenden akıtma olanağı vardır.

Duygular bedende bir eylem karşılığı olarak üretilirler. Genellikle de
riskli olarak algılanan olaylar karşısında üretilirler.

bilinçaltının bir olayı riskli kabul edebilmesi için bu olayın
bilinçaltında yerleşmiş bir inancı tehdit etmesi gerekir. Yani
değersizlik bir duygu olsa bu duygunun üretilmesi için bir inancı
tehdit edecek bir durumla karşılaşılmış olması gerekir.

Halbuki esas olan tehdit altında olan durumun değersizlik inancı
olması ve bu tehditin farklı duygular üretmesidir.

İnanç bilinçaltına artık kesin doğru olarak kabul edilen bir
düşüncenin yerleşmesidir. bilinçaltı yerleşmiş inancı sorgulamaz
sorgulayamaz. Peşinen doğru kabul eder ve bu inancı koruyacak şekilde
program işletir.

Mevcut bir inancı zorlayan her türlü durumda duygu üretir.

Çocuk doğduğu andan itibaren karşılaştığı değişik deneyimlerin toplamı
bilinçaltında değersizlik inancının yerleşmesine neden olur. Bu inanç
yeni bir inanç üretir. Bu ikincil inanç "değersiz olduğumun
anlaşılmaması gerekir" inancıdır. Çünkü anlaşılırsa risk vardır. Daha
güçlü olanlar tarafından yok edilme riski vardır.

bilinçaltı bu nedenle savunma mekanizmaları üretir. İnancın
sınırlarının zorlandığı her durumda da duygu üretir.

Değersiz olduğunun fark edildiği şeklindeki her algı korku ve öfke
üretir. Örneğin en sık karşılaşılan durum eleştirilmek ya da
eleştirildiğini zannetmektir. bilinçaltı için eleştiri değersizliğin
fark edilmesi ile eşdeğerdir. Bu nedenle eleştiriden kaçar ya da tepki
gösterir.

O halde değersizlik bir inançtır ve bununla mücadele edilmezse kolay
kolay yerinden söküp atılamaz.

Çoğu insan ( ve de meslekten kişiler) yanlış olarak değersizliği bir
duygu olarak nitelemektedir. Bu nedenle de halkın dilinde yanlış
olarak "değersiz hissediyorum" gibi bir söz yerleşmiştir.

Bu büyük bir yanılsamadır. Eğer değersiz hissedersen karşılığı değerli
hissetmektir. O zamanda birileri sana değer verirse değersiziliğin
değerliliğe döner gibi bir hipnotik durum oluşur. Kişi buna inanır. Ve
insanlardan değer verici davranışlar talep etmeye ve bunu alacağına
inandığı davranışlar içine girmeye başlar.

Bazı insanlardan takdir alınca kendini "değerli hisseder". Bu bir
hipnozdur. Aslında içerdeki değersizlik inancında değişen bir şey
yoktur. Öyle olsa bunun bir doyumu olması gerekir. Yani belli bir
miktar "değer" satın alındığında artık kişi sürekli değerli hissetmesi
gerekir. Halbuki ne kadar çok "değer" satın alınsa da yine de değer
verilme arayışında değişen bir şey olmaz. Çünkü içerdeki inanç
değişmez.

Peki neden "değer verildiği" hipnozuna kapıldığında kişi kendini iyi
hisseder? Bir savunma mekanizması işe yaramıştır da ondan. Zaten
bilinçaltının derdi de budur. Takdir aramak bir savunma
mekanizmasıdır. Sizi takdir eden insandan zarar gelmez. Sizi takdir
ettiğine göre "değersiz olduğunuzu" fark etmemiş demektir. Yani onu
"kandırmış" olursunuz sadece. Ama kendinizi kandırmazsınız. Oradaki
inanç sapasağlam yerinde durmaktadır.

Değersizlik inancını yerinden sökmek için "değer satın almak"tan çok
daha farklı mücadele yöntemlerine gerek vardır.



bilinçaltı değersiz olduğuna yani güçsüz ve yetersiz olduğuna
inandıkça bu bilgiyi diğerlerinden gizleme çabası içine girer.

Nasıl gizleyecektir? Gizlemek için hangi araçları nasıl
kullanacaktır?

Yine çevreden öğrendikleriyle yaşadıklarıyla ve gözlemledikleriyle.

Hangi davranış bir zayıflık bir güçsüzlük bir yetersizlik belirtisi
olarak niteleniyorsa o davranışlardan uzak duracaktır. Aksine hangi
davranış ya da durum güçlülük belirtisi olarak niteleniyorsa o
davranışları benimsemeye başlayacaktır.

Örneğin duygularını göstermek zayıflık olarak nitelendirilise
duygularını gizlemeye başlayacaktır. Başkalarını eleştirmeyi bir
güçlülük özelliği olarak nitelerse kendisi de aynı davranışı
benimseyecektir.

Güçlü olması gerektiğine güçlü görünmesi gerektiğine inanacaktır.
Güçlü görünmek için toplum tarafından hangi kriterler benimseniyorsa o

da o kriterlerin peşinden koşacaktır.

Hatasız olmaya çalışacaktır.
Saygın bir yer elde etmeye çalışacaktır.
Fiziksel olarak kabul edilebilir olmaya çalışacaktır.
Maddi olarak zengin olmaya çalışacaktır.
Toplumun benimsediği rolleri oynamaya başlayacaktır.
Kibar ve nazik görünmeye çalışacaktır.
İyi bilinmeye çalışacaktır.
Başkalarına yüksekten bakmaya başlayacaktır.


Çevrenize bakın. Bir kişi ne kadar eleştirelse ne kadar kibirliyse
ne kadar gururluysa ne kadar başkalarını aşağılamaya çalışıyorsa ne
kadar benim bildiğim en doğrudur havasındaysa o kadar güçlü bir
şekilde içindeki değersizlik inancını gizlemeye çalışıyordur.

Ne kadar mükemmeliyetçiyse ne kadar yaptıklarını savunup hatasız
olduğuna sizi ikna etmeye çalışıyorsa o kadar içindeki değersizlik
inancını gizlemeye çalışıyordur.

Ne kadar başkalarından takdir almaya çalışıyorsa o kadar içinde
değersizlik inancı olmadığına sizi ikna etmeye çalışıyordur.

Değersizlik inancından kurtulmanın ilk adımı savunma mekanizmaları mızı
fark etmektir.

İlk adım farkında olmaktır. Farkında olmayı istemektir. Kendimizden
utanmadan kendi bilinçaltımızın ürettiği savunma mekanizmaları nı fark
etmek ve kendi bilinçaltımızın hangi mekanizmalarla bizi korumaya
çalıştığını anlamaktır.

Dr. Bülent Uran ın kaleminden..


sevgiler..​
 
Geri
Üst