Deli Kızın Türküsü

*MeleK*

♥Ben Aşık Olduğum Adamın Aşık Olduğu Kadınım♥
Deli Kızın Türküsü
Kalk ve sıyrıl karabasan sarhoşu rüyalarından.
Papatyalara su vermeye gidiyoruz…
Mevsime terk eylenememiş zaruri kostümlerimin üzerine, bekleme odası acemiliği sinmiş.
Sarıp sarmalayıp annemin eskileri arasında, eskicilere takasa saydıklarına yetişememiş, modası geçmiş tekrarlanışlarım.
Paha biçilmez benim olmaz olası nöbetleşe vurgunlarıma.
Git desem gitmezler ki bilirim.
Bakamam bu yüzden kırılgan hallerine.
Ama müsadenizle…
Papatyalar beklemez adresime varmayı koynuma dolmayı.
Papatyalara su vermeye gidiyorum…
Pencere önü mırıltılarından başkası gıdıklamaz mı mola verip yeniden başladığım kahır yumaklarını?
Her çile bir acelem, her ilmek bir yoruluşum, her renk seçimi gizli sırlarımı açığa vuruşum.
Deli kız türkü söylüyor…


Notaları karıştırdım yine.
Ezbere kayıtlarım cızırtılardan faka basıyor.
Sobelenen de sen, ebe de sen olunca, saklı bahçelerde çiçekleri ezenlerin ayak izleri tabanımda kalıyor.
Anne…
Bana yenilerini seç mahrumiyetini hediye edeceğin yoka satılanlarımın.
Telaşa ne hacet.
Bir duvar ötenden haykırıyorum bak.
Bilmediğin gece kabuslarımı unutturuyor yanıma yaklaşmaya cesaretsiz varlığın.
Gençliğim senin dünyanda adı konmamış yeni intiharların gölgesinde.
Aynı uykulara yattığımız ama aynı olmayan rüyalara daldığımız geceler, duymaya kör, görmeye sağır, iniltilerime aldanışsız…
Sözün söz büyüyen yarınlarıma.
Annenin kaderi kıza dualarına ekleyeceklerimin ikilemleri, benim kaderim kanayan papatyalarda.
Emdiğim sütün helaldir dualarında bilirim.
Kuşlarımız aynı anda uçar, cennette yeri konulmuş saraylarının terasına.
Sana haber olunanla nasiplenirse korkak yaratılışım, ellerim koynumda geleceğim yanına.
Duyuyorsun değil mi beni?
Türkülerim dua makamında…
Duaya aşikar yaratılmış ellerim, nikotin kokuyor.
İçime çekiyorum en uçtan tutuşan yangınlarımı.
Kim ne derse ona dost olamayan dostluklara kanıyorum.
Doğrularım eziliyor, kurallarım boyun büküyor, köşe başlarında nöbetleşe ağlıyorum.
Yorganımın altında sakladıklarım kilometreler aşıyor, yanlış otobüslere biniyor, ölülerin gözlerinde sönüyor…
Ama çiçeklerim hiç solmuyor…
Harlanmış soba sıcağına sığınmak nedir bilir miyim?
Kederlerle alevlendirirsin, korkularla gelecekte olacakların bilinmezliğine dalarsın.
Böyle miydi süslenen hatıra netlikleri…?
Yaşı başında unutma nöbetlerine tutulmuş, bir ayağı çukurda yaşam çiziklerim.
Aynaları kırdım, sokak çamurlarında aksime bakıyorum pisliğe aldırmadan.
Ama arkamdan papatyalar hücumda.
’renklerimiz bu kadar gerçekken ardını dönme misafirliğimize‘ diyorlar.
Bekliyorum…
Fallar açıyorum kimselere gözükmeden, onları kucağıma dolduracak geciken ellerin beklentisinde.
Sahneye buyurun.
Ben söyleyeyim, siz tamamlayın türkülerimi.
Bir kere olsun tıkamayın kulaklarınızı olur mu…?
 
Geri
Üst