Ders Çalışma Metodları Üzerine Münzevice...

Münzevi

Aktif Üye
Üye
Ders Çalışma Metodları Üzerine Münzevice...
ders calisma duasi ders çalışmaya başlamadan önce okunacak dua çalışırken okunacak dua
Ders çalışmak bir çoğumuz için ( ben de dahil) zaman zaman sorun haline gelmektedir sanırım. Buraya yazacaklarım belki hepimizin bildiği şeyler ancak hatırlatılmasının psikolojik olarak etkili olacağını düşünüyorum.

Öncelikle, ders çalışmaya psikolojimizi hazırlamamız gerekiyor. Karamsarlığa düşerek başarılı olamayacağımızı, ya da daha önce başarısız olduysak bunu o dersin her sınavına mal etmemiz ( öğrenilmiş çaresizlik) oldukça hatalı olacaktır yani baştan kaybetmiş olacağız.

Aşırı stres, her konuda olduğu gibi derse motivasyonu da olumsuz yönde etkileyen en büyük düşman. Çünkü konsantrasyonu büyük ölçüde dağıtır. Titreme kasılma ve zihinsel karışıklığa sebep olur. Özellikle çalışmalarımızı son günlere bırakmışsak... Bu yüzden planlı çalışmaya gayret etmeliyiz.

Vekil kefil Allah'tır deyip tevekkül olarak, besmeleyle başlamalıyız çalışmalarımıza. Derse başlamadan önce okuyacağımız dualar varsa okuyalım. Ama bunları okumayı
alışkanlık haline getirelim.


Çalışma ortamı, kişiye göre değişen bir durumdur. Bazıları not tutarak, bazıları yazıların altlarını çizerek, bazıları oturarak bazıları ayakta dolanarak, bazıları sesli okuyarak bazıları sessiz okuyarak çalışır. Kendimize en uygun ortamı ayarlamaya çalışalım ama yatarak çalışmamayı tercih edelim. Masa başında dik bir şekilde oturarak bedenimizi uyanık tutalım. Abartmamak şartıyla, kahve ve çay tüketimi derse hazırlık için koşullayıcı bir davranış olabilir. Zira beni koşullar. :) Gürültülü ve düzensiz bir ortam da bizi olumsuz etkileyecektir. Çünkü zihnimizin dış etkenlere kaymasını kolaylaştıracaklardır.

Öğrenmenin gerçekleşebilmesi için bilgilerimizi uzun süreliği belleğe almamız gerekiyor. Bunu da ezberleyerek değil, konu tekrarı yaparak başarabiliriz. Öğrenmenin aslında bir çok boyutu vardır ama teknik konulara girmeyeceğim.

Allah, hepimize zihin açıklığı versin, bizleri hayırlara ulaştırsın...


112691.jpg
 
Son düzenleme:
Öğrenilmiş Çaresizlik

Öğrenilmiş çaresizlik ( başarılı olamayacağına inanarak başarılı olamama) üzerine bir kaç şey söylemek istiyorum. Zira bu psikoloijk mesele sadece öğrencilerde değil bütün insanları etkileyen olumsuz bir düşünce, olumsuz bir koşullanmadır.

Örneğin, bir öğrenci matematik öğretmenini sevmediğinde, o şahsın dersini de sevmeme eğilimindedir. Sevgisizlik, ilgisizliğe, ilgisizlik sonucu gelen kötü notlar da nefret hissine sebep olabilir. Daha sonra bu durum öğrenciyi koşullandırarak matematik dersine ön yargılı olma eğilimini arttırabilir.
"Çare yok, ben bu dersi yapamıyorum, anlamıyorum."
"Bu sınavdan yine geçemeyeceğim."
Bu düşünce ve duyguların kaynağı, öğrenilen başarısızlıktır ve kişinin böyle düşünmeye devam etmesi, sağlıklı bir şekilde ders çalışmasına engel olacaktır.Hatta, bu psikolojideki bir öğrenci ders çalışmak dahi istemeyebilir.

Çözüm:
Aslında psikolojik çözümler bizim içimizde mevcuttur ama bunu dışarı çıkarabilmek için zaman zaman yardıma ihtiyac duyarız.
-Allah'a tevekkül etmeyi unutmamalıyız.
-O'na şükretmeyi ihmal etmemeliyiz.
-Sürekli dua etmeliyiz.
-Karamsarlığa düşüp pes etmemeliyiz. Kendimizi telkinlerde bulunmalıyız.
-Başarısızlığın nedenlerini düşünüp üzerine gitmeliyiz, onlardan kaçmamalayız.
-Eksik konulara tekrar bakmalı, anlayamadığımız kısımlar için destek almaktan kaçınmamalıyız. Çünkü konuya hakim olmaya başladığımızda kendimize güvenmeye başlayacağız.
-Yaşanan olumsuzlukları genellemekten vazgeçmeliyiz.
-Sorunlara değil hedefe odaklanmalıyız.
 
Son düzenleme:
DİKKAT BOZUKLUĞU

Ders çalışırken yaşadığımız en büyük problemlerden biri de konsantrasyon, dikkat bozukluğudur. Bunu ilk bölümde dile getirmiş olsam da, önemi bakımından biraz daha ayrıntıya inmek gerektiğini düşünüyorum. Konu biraz daha psikolojiyi ilgilendirdiği için başka kaynaklardan yararlanmayı da gerekli bulmaktayım.

Dikkat bozukluğunun nedenleri neler olabilir?

"Herhangi bir durumda dikkatimiz içe yahut dışa dönüktür. Eğer hayal kuruyorsak karşımızdaki manzarayı göremeyiz. Eğer kafamızın içinde kendi kendimizle konuşuyorsak okuduğumuzu da anlayamayız. Şimdi başınızı kaldırın ve çevredeki bir nesneye bakın. O nesneye bakarken ilkokulunuzu ve yaşadığınız şeyleri canlandırın. Gördüğünüz üzere zihnininiz hayale daldıkça nesne de bulanıklaşmaktadır. Çünkü beyin iç görüntüyü de dış görüntüyü de aynı kanal aracılığıyla algılamaktadır. Ders çalışırken dışa dönük dikkate ihtiyaç olduğundan hayal kurduğunuzu veya farklı şeyler düşündüğünüzü fark ettiğiniz anda hemen hayalinizi kesmeli ve “nerede kalmıştık” demelisiniz. Dikkatin ve dolayısıyla konsantrasyonun üzerinde etkili olan psikolojik ve çevresel faktörler vardır. Mesela moral çöküntüsü yaşanılan bir günde dikkati toplamak güç olacaktır.

Dikkati dağıtabilecek faktörler:

- Fizyolojik yorgunluk
  • Gürültülü ortamlar (TV odası veya başka işlerle uğraşan insanların bulunduğu yerler.)
  • Hayal kurmak
  • İlgi alanınıza girmeyen veya istemeyerek okunan metinler
  • Bir çalışma ortamının dışında yatarak veya uzanarak çalışma
  • Kontrolsüz iç konuşmalar
  • Yoğun duygusal anılar ve etkisinden henüz çıkılmamış günlük olaylar
  • Ana fikri yakalamadan okuma
  • Stres

Ne yapmalı?

Beynimiz aynı anda iki işi birden yapmakta zorlanır. Ders çalışırken yaşadığınız olayları düşünmeyiniz.
- Kendinizi yorgun hissediyorsanız duş alarak veya uyuyarak beden ve zihninizi dinlendirdikten sonra çalışmaya başlamalısınız.
- Uzun süreli bir konsantrasyon zor sağlanır
. Çalışmaya ara vermek, zihnin dinlenmesi için önemlidir. Yorgun zihin dikkatini toparlayamaz. Bu nedenle ara vererek çalışınız.
- Sevmediğiniz dersleri ve konuları okumaya başlamadan önce çevrenizdekilere ve kendinize “bunun ilginç yanı nedir” diye sorunuz.
- Gürültülü ortamlarda ders çalışmayınız. (TV karşısında veya müzik dinleyerek...)
  • Kendinize bir çalışma ortamı hazırlayın ve sadece orada çalışınız
  • Aynı amaç etrafında toplanacağınız “öğrenme grubu” oluşturarak konsantrasyonunuzu artırınız."

 
Sınavlara çeyrek , intihara ramak kala...

Konu başlığı bizden oldukça uzak olabilir ancak intihar eylemleri, cinnet anlarında, yani aklın baştan gittiği bir durumda da gerçekleşebiliyor. Nitekim mantığın kaybolduğu, boşluğa düşüşün getirisidir bu kısaca ve kabaca...

ÖSS stresi ve zaman zaman artan aile baskıları öğrencileri, ciddi ve büyük tehlikelere sürükleyebilmektedir. Bunların en büyüğü de tabii ki intihar... Stresin ve baskının, öğrencileri böylesine dönülmez bir yola saptırdığını zaman zaman duyuyoruz. Gençlerin ahlaki ve manevi değerlerden uzaklaşması da belki bunlara bir sebeptir. Hep dediğim gibi, hepsi birbirine zincir gibi bağlıdır aslında.

Konumuz, ders çalışma metodları olduğundan, psikoloijk bilgilere iyice dalmak istemiyorum. Ancak stres ve baskının sonucunda gelen başarısızlığın, korkunç sonuçlara sebep olacağını belirtmeliyim.
Aileler çoğunlukla, çocuklarının okumasını ve meslek sahibi olmasını çok isterler. Bunun için de ilgiyi bazen abartırlar ve baskıya dönüştürürler. "Falankesin oğlu kazandı sen hala kazanamadın. Daha çok çalışmalasın". Ya da tehditkar sözler de söyleyebiliyorlar. Bu baskının getirdiği yük ve başarısızlık korkusu bir önceki konuda bahsettiğim konsantrasyon sorununu ortaya çıkarıyor. Konsantrasyonumuz bozulunca okuduğumuzu da anlayamıyor ya da çabuk unutuyoruz. Bunu farkettiğimiz de daha çok strese giriyoruz elbette.

Unutmamamız gereken:
Sınav sağlığımızdan önemli değil.

Ne yapabiliriz?:
Aileyi dikkate alacağız, ancak bunu yüklenmeyeceğiz. Takdir-i İlahi demeyi bileceğiz ancak gayreti bırakmayacağız.

Stresle savaşacağız. Çünkü en büyük düşmanımız... Korkularımızı ele geçirmesine izin vermeyeceğiz.

Amaca kilitleneceğiz, sorunlara değil. Başarısızlığa değil Allah'a teslim olacağız.
 
Son düzenleme:
Roman mı okuyoruz, ders mi çalışıyoruz?

Çevrenizde buna benzer cümleler mutlaka duymuşsunuzdur: "Çok çalıştım, bütün kitabı okudum ama olmadı." Bir kere "çalışmak" ve "okumak" kavramlarını birbirinden ayırmamız lazım.

Bazıları 1 saatte bazıları 5 saatte anlar ya bir konuyu, bu durum sadece zeka ile ilgili değildir. Dikkatimizin ve zihnimizin odaklanmadığı bir okuma kesinlikle verimli olmayacaktır bu gerçek. Az ama anlayarak çalışmak, çok ama anlamadan çalışmaktan daha verimlidir elbette. Yoksa roman okur gibi sayfaları çevirerek sadece kendimizi kandırmış oluruz...

Sorun: Verimsiz okuma.

Genel gerçek: Masa başında kimse saatlerini harcamak istemez.

Çözüm: Azim ve odaklanma. Konuyu anlamaktan korkma.

Kendi kendimize: Madem benim bu konuyu anlamam lazım, o halde saatlerimi bu şekilde harcayacağıma biraz dikkatimi toparlarım ve masadan konuyu anlayıp kalkarım. Hem içim rahat olur hem de zamanı bu şekilde katletmemiş olurum.
 
Not: Sevgili melekler, sıkıntı yaşadığınız konular olursa -sadece içinizi dökmek isterseniz de olur- elimden geldiğince destek olmaya çalışırım... Allah'a emanetsiniz.
 
Sanırım bir çoğumuzun sorunu bu. Kolay kolay kimse ders çalışmak istemez. Ancak kendi kendimize vereceğimiz telkinlerle, öğrenim görmenin öneminin bilincinde olursak ve hedef belirleyerek bu hedef doğrultusunda azim gösterme çabasıyla daha istekli olabileceğimizi düşünüyorum...
 
Geri
Üst