Eğitim Sistemi Neden Başarısız?
Son ÖSS sınavı sonuçlarından sonra yine eğitimde SOS alarmları çalarken "bu eğitim sisteminde sorun var", "ne olacak bu hal" gibi çeşitli tonlarda ve şekillerde tartışmalar yaşandı. Hemen hemen her sene yaşadığımız artık klasikleşmiş bu sahnelerden sonra artık önümüzdeki yıllarda da bu utanç tablolarının yaşanmaması için yapılması gerekenler ciddi bir şekilde masaya yatırılmalıdır.
Eğitimin gittiği boyut son derece sıkıntılı bir hal almakta. Dersanecilik ve dersaneye gitme akımlarının artık tavan yaptığı, özel ders furyasının hızını iyice artırdığı, sistemde paranın iyice konuşmaya başladığı bu zamanlarda "kaç bin kişi sıfır çeker acaba bu sene" diyebilen ağızların da net bir şekilde arttığını görüyoruz. Gerçekten insanın canını acıtan bir olay...
Türkiye'de 2009 ÖSS sınav sonuçlarının açıklandığı gün Milliyet'in haberi:
Ve 15 yıl önceki ÖSS sınav sonucuyla ilgili haber:
Ne fark görüyorsunuz?
İşte bu vahim durumla ilgili güzel bir açıklama Taha Akyol'dan:
"Zihniyet sorunu
Ben burada sadece iki konuya dikkat çekeceğim: Zihniyet ve sistem sorunları...
Dünkü Milliyet‘te, eğitim uzmanı Turgay Polat öğrencilerin sorulardaki “soyut ifadeleri” algılamada zorlandığını söylüyor. On beş yıl önce de ÖSYM Başkanı Prof. Atilla Özmen benzer açıklamalar yapmıştı.
Ne demek bu? Parmak hesabı ile zihinden hesaplama arasındaki fark demektir!
Trafikte döneceğin tarafa kol sallamak ile sinyal vermek arasındaki farktır! Nakit para ile ‘menkul değer’ arasındaki farktır! Bu örnekleri rahmetli Prof. Sabri Ülgener Hocamız’dan aktarıyorum.
Laboratuvardaki bir fizik deneyini ilginç bir oyun gibi pürdikkat izleyip anlamakla, ardındaki soyut tabiat kanunu fikrine ulaşmadaki zorluktur.
Daha sıkıntılısı, sosyal ve siyasi hayatımızda soyut ‘simgeler’in ardındaki sosyolojik faktörleri anlamayıp komplo teorileri kurmak gibi bir şeydir.
Halbuki bilim bir yönüyle zihinsel soyutlama işlemidir!
‘Zihniyet reformu’ konusunda Prof. Ziya Selçuk’un, artık eğitim sistemimizde “belirsizlik mantığı”nı esas almamız gerektiği yönündeki tezi fevkalade önemlidir. Ezbercilikten kurtulmanın da, ‘soyut’u kavramanın da yolu bu...
Sistem sorunu
Gazi Üniversitesi’nden Prof. Vedat Bilgin’in “Türkiye’de Üniversite Sorunu ve Üniversite Çalışanları” adlı araştırmasına göre, liselerden gelen öğrencileri üniversite eğitimi alacak kadar “donanımlı” bulan hocaların oranı yüzde 17’den ibarettir!
İşte ortaöğretimin kalitesi!
Ve hocaların yüzde 50’sine göre, öğrenciler istemedikleri bir dala girdikleri için derslere yeterli ilgiyi duymuyor!
Bu da ÖSS sisteminin çarpıklığının bir göstergesi.
‘Sistem’ reformu için ilk adımda, ‘eğitim fakülteleri’ çağın gerektirdiği donanıma sahip öğretmenler yetiştirecek şekilde elden geçirilmeli, hatta lisans üstü kademeler getirilmelidir.
ÖSS’de ise ‘tercih’ faktörü olabildiğince güçlendirilmelidir.
Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun eğitim reformu için gereken vizyon ve enerjiye sahip olduğuna inanıyorum. Disiplinlerarası uzmanların tartışmalarla hazırlayacağı bir “reform strateji”sine ekmek, su gibi ihtiyacımız var.
Eğitimde Güney Kore’nin başardığını başaramamış olmak bizim için hem ayıptır hem de niye ekonomide onların gerisinde kaldığımızın resmidir!"
Eğitimin gittiği boyut son derece sıkıntılı bir hal almakta. Dersanecilik ve dersaneye gitme akımlarının artık tavan yaptığı, özel ders furyasının hızını iyice artırdığı, sistemde paranın iyice konuşmaya başladığı bu zamanlarda "kaç bin kişi sıfır çeker acaba bu sene" diyebilen ağızların da net bir şekilde arttığını görüyoruz. Gerçekten insanın canını acıtan bir olay...
Türkiye'de 2009 ÖSS sınav sonuçlarının açıklandığı gün Milliyet'in haberi:
...“Öğrenciler Türkçe, Sosyal Bilimler, Matematik ve Fen testlerinde soruların yarısını bile çözemedi! 30 soruluk Fen Bilimleri-1 testinde ortalama 4 doğru çıktı!..”
Ve 15 yıl önceki ÖSS sınav sonucuyla ilgili haber:
...“Üniversite sınavlarında ancak yüzde 10’a varan bir başarı sağlandı. 100 üzerinden 50 puan alanların başarılı sayılacağı bir sınav yapılsaydı adayların yüzde 95’i üniversiteyi kazanamayacaktı!” (Milliyet, 15 Ağustos 1994)
Ne fark görüyorsunuz?
İşte bu vahim durumla ilgili güzel bir açıklama Taha Akyol'dan:
"Zihniyet sorunu
Ben burada sadece iki konuya dikkat çekeceğim: Zihniyet ve sistem sorunları...
Dünkü Milliyet‘te, eğitim uzmanı Turgay Polat öğrencilerin sorulardaki “soyut ifadeleri” algılamada zorlandığını söylüyor. On beş yıl önce de ÖSYM Başkanı Prof. Atilla Özmen benzer açıklamalar yapmıştı.
Ne demek bu? Parmak hesabı ile zihinden hesaplama arasındaki fark demektir!
Trafikte döneceğin tarafa kol sallamak ile sinyal vermek arasındaki farktır! Nakit para ile ‘menkul değer’ arasındaki farktır! Bu örnekleri rahmetli Prof. Sabri Ülgener Hocamız’dan aktarıyorum.
Laboratuvardaki bir fizik deneyini ilginç bir oyun gibi pürdikkat izleyip anlamakla, ardındaki soyut tabiat kanunu fikrine ulaşmadaki zorluktur.
Daha sıkıntılısı, sosyal ve siyasi hayatımızda soyut ‘simgeler’in ardındaki sosyolojik faktörleri anlamayıp komplo teorileri kurmak gibi bir şeydir.
Halbuki bilim bir yönüyle zihinsel soyutlama işlemidir!
‘Zihniyet reformu’ konusunda Prof. Ziya Selçuk’un, artık eğitim sistemimizde “belirsizlik mantığı”nı esas almamız gerektiği yönündeki tezi fevkalade önemlidir. Ezbercilikten kurtulmanın da, ‘soyut’u kavramanın da yolu bu...
Sistem sorunu
Gazi Üniversitesi’nden Prof. Vedat Bilgin’in “Türkiye’de Üniversite Sorunu ve Üniversite Çalışanları” adlı araştırmasına göre, liselerden gelen öğrencileri üniversite eğitimi alacak kadar “donanımlı” bulan hocaların oranı yüzde 17’den ibarettir!
İşte ortaöğretimin kalitesi!
Ve hocaların yüzde 50’sine göre, öğrenciler istemedikleri bir dala girdikleri için derslere yeterli ilgiyi duymuyor!
Bu da ÖSS sisteminin çarpıklığının bir göstergesi.
‘Sistem’ reformu için ilk adımda, ‘eğitim fakülteleri’ çağın gerektirdiği donanıma sahip öğretmenler yetiştirecek şekilde elden geçirilmeli, hatta lisans üstü kademeler getirilmelidir.
ÖSS’de ise ‘tercih’ faktörü olabildiğince güçlendirilmelidir.
Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun eğitim reformu için gereken vizyon ve enerjiye sahip olduğuna inanıyorum. Disiplinlerarası uzmanların tartışmalarla hazırlayacağı bir “reform strateji”sine ekmek, su gibi ihtiyacımız var.
Eğitimde Güney Kore’nin başardığını başaramamış olmak bizim için hem ayıptır hem de niye ekonomide onların gerisinde kaldığımızın resmidir!"