Farzederek Yaşayamazsın

magical

Yeni Üye
Üye
Farzederek Yaşayamazsın
Farzederek Yaşayamazsın
Yari uyur yari uyanik geçirdigi gecenin sabahinda, iki kisilik yatakta açti gözlerini yeni güne. Tek basina.......Göz alabildigine uzanan ovada yalniz yasayan bir agaç gibiydi. Büzülmüstü koca karyolanin kenarina. Öyle bir büzülmüstü ki, bombos bir çekmecenin kösesine sikismis ince bir gömlek dügmesine benziyordu.Ya da, içi çoktan bosaltilmis kavanozun dibinde kalmis kirik bir pirinç tanesine... Yattigi pozisyonda kalkmisti, demek ki gece boyunca hiç kipirdamamisti. Sag tarafina yatmisti. Sol yaninin bos oldugunu bildigi için hiç o tarafa bakmiyor, sag tarafindan kalkiyordu yataktan. Yine öyle yapti. Bakmadi ama, aylardir hiç bas konmayan ikinci yastigin öylece duruyor oldugunu bilmek, içini burkmustu.

Salona çikti. Salon çok büyük göründü gözüne. Üzerine bol gelen bir giysi gibiydi, dönüp duruyordu üzerinde.Banyoya gitti, lavaboya yöneldi. Solgun, avurtlari çökmüs bir yüzle gözgöze geldi aynada. Günler önce çikarip lavaboya koydugu sabun hâlâ yari bile olmamisti. ” Hiiiiiim! ” dedi.....” Demek ki küçücük sabun, bir kisiye bir ay dayaniyor.......Hiç birseyi bitiremiyorum tek basima."... Soguk suyu yüzüne çarpip ferahlamak istedi ama nafile!

Muftaga girip buzdolabini açti. Yalniz kaldigindan bu yana, her zaman yiyecekleri sigdiramadigi dolabin yarisi bostu. Yarim kilogramlik sebzeler, küçük bag halindeki yesillikler; dolabin bir kösesine adeta büzülmüslerdi.Yarim kilogram taze fasulye, bir o kadar domates, yine yarim kilo ispanak. “ Benim içim yasam, artik yarim kilogramlik,” diye düsündü.

Düz ve küçük bir tabaga üç zeytin, küçük bir dilim peynir , ince bir dilim ekmek koydu. Portakal suyu hazirlamaliydi kendine. Su çay içmeme aliskanligi, sikinti veriyordu kahvalti saatlerinde. ” Bos ver portakal suyunu,” dedi. Büyükçe bir bardaga su doldurdu. Kahvalti tabagini, bardagi mutfaktaki masaya usulca birakti. Bogazi dügüm dügüm, bir sandalyeyi çekip oturdu. Lokmalari isteksiz isteksiz geveledi. Dili; fazla pismis, hatta kurumus, üzeri yarilmis ve bayatlasmis bir kurabiye gibiydi. Agzinin içinde döndükçe avurtlarina, dudaklarinin iç kismina batiyordu.Tabagi, içindekileri bitiremeden mutfak setinin üzerine birakti.

Salonun bir kenarinda , ütülenecek birkaç parça çamasir duruyordu sepette. Söyle bir bakti, hep kendisine ait çamasirlardi. Bir haftada biriken çamasir, sadece birkaç parçaydi. Bir zamanlar yikamaya, ütülemeye yetisemedigi, ama artik çamasir sepetinde hiç görmedigi çamasirlari ve onlari giyeni düsündü....” Lânet olsun! ” diye söylendi.

Derken, aksam bosaltmayi unuttugu koca poseti gördü. Eline alip, mutfaga yöneldi. Bir gün önce almisti marketten. Posetten; margarin paketinden biraz büyükçe üç tane saklama kabi, iki porsiyonluk yemegin doldurabilecegi büyüklükte iki çelik tencere, bir tane de oyuncak gibi küçük bir tava çikti. ..” Sim’den sonra, böyle küçük kaplar gerekecek bana, “ diye iç geçirdi...” Tek kisilik.”

O gideli beri, bir sessizlik vardi evde. Büyük bir coskuyla çalan davullar , dönen degirmenler susmustu sanki. Iste bu sessizlik ve yalnizlik, tasimakta zorlandigi bir yüktü omuzlarinda. O yükü indirecek bir durak yoktu.Yalnizligi, gidenin yoklugu; gelip yüregine oturdu. Kara bir yilan gibi çöreklendi. Yüreginin, bir degirmen tasinin altinda kalmisçasina ezildigini hissetti.....Içi öyle dardi ki ! Küçülmüs küçülmüs, incir çekirdegi kadar kalmisti.

O’nun yokluguna, yalnizliga alismasi gerekiyordu. Ama nasil? Düsündü düsündü, akli sira bir çözüm buldu. Dudaklarina aci bir gülümseme kondurarak, söyle dedi kendi kendine:

Sabahlari yalniz uyandiginda; O’nun, erkenden kalkip ise gittigini ya da bir is gezisine çiktigini farzedebilirsin.

Tek basina kahvalti ederken, O’nun sabah uykusundan henüz kalkmadigini farzedebilirsin.

Ütülenecek çamasirlarin sadece kendine ait oldugunu gördügünde ise; yine en sona kendi çamasirlarim kalmis ütülenecek, diye farzedebilirsin.

Aksam yemegini yalniz yerken; O, aksam yemegini disarida yiyecek, geç gelecek diye farzedebilirsin.

Buzdolabini neredeyse bos gördügünde ise; yine hafta sonu gelmis diye farzedebilirsin.

Bir yolculuktan veya alisveristen döndügünde ve evde seni bekleyen hiç kimse olmadigini gördügünde; O’nun eve gelmesi için, vaktin henüz çok erken oldugunu farzedebilirsin.

Daha farzedecek seyler bulmaya çalisirken, çalan telefonun sesiyle irkildi.Telefonda, henüz ikibuçuk yasindaki torunu kus gibi sakiyordu:

“ Ananejiim! Efde miçin? Ben gelebiliy miyim?”.........Torununun sesiyle, yüzü aydinlanir gibi oldu. Farzetmek de neydi ! Iste gerçek buydu......Sevimli, dünya tatlisi bir torun......Sirtini dayayacagi bir duvar......Giden gitmisti. Nasilsa bir daha dönmeyecekti.....Olmayan seyleri varmis gibi farzederek yasayamazdi.

Telefonu kapatti. Kendi kendine aci gerçekleri bagira bagira hatirlatti:

Evet, yalnizsin!

Yalniz yasayacaksin!

O’nu; yok ise gitti, yok is gezisine gitti diye farzedemezsin.

O artik yok, bunu kabul et.

Gitti ve hiç gelmeyecek.

Hayat, farzetmek degil; gerçektir gerçek!

Farkinda olmadan O’nun en sevdigi sarkinin sözleri döküldü dudaklarindan:

“ Dönülmez aksamin ufkundayiz, vakit çok geç,

Bu son fasildir ey ömrüm, nasil geçersen geç ! "
 
Cevap: Farzederek Yaşayamazsın

emeğine sağlık soluksuz okudum.. çokebeğendim... sabah sabah efkarlandım....

Hayat, farzetmek degil; gerçektir gerçek!
 
Cevap: Farzederek Yaşayamazsın

Sağol cnm benim...
 
Geri
Üst