Gaflete dalan belaya düşer

PeLiNiM

Yeni Üye
Üye
Gaflete dalan belaya düşer
Gaflet; nefsin arzularına uyarak, ALLAHü teâlânın emir ve yasaklarını kısacası ALLAHü teâlâyı unutmak demektir. Peygamber efendimiz; (Ey insanlar! Ölmeden önce gafleti bırakın, ALLAHü teâlâya dönün. Tevbe istiğfar ederek ALLAH'a kulluk edin. Sizi oyalayıcı işleriniz çoğalmadan yararlı işler yapmaya gayret edin. ALLAHü teâlâyı çok çok anın. Rabbinizin rızasını kazanmaya çalışın. Böyle yaparsanız, rızkınız bol olur. Kazancınız çoğalır. Yardım görürsünüz ve eksikleriniz tamamlanır) buyurmuşlardır.

Bütün din büyükleri, İslam âlimleri, gaflete dalmaktan yani ALLAHü teâlâyı, Onun emir ve yasaklarını unutmaktan daha büyük bir bela, dert, sıkıntı yoktur buyurmuşlar ve her asırda gelen insanlara bunları dilleri ile anlatmışlar ve kitaplar yazarak onları, sonsuz felakete sürükleyene gaflet zehirinden kurtarmaya, uyandırmaya çalışmışlardır. Bunun için Bayezid-i Bistami hazretleri; "İnsana zararı en şiddetli olan şeyin ne olduğunu bilmek istedim. Anladım ki, bu gaflettir. Gafletin insana yaptığı zararı Cehennem ateşi yapmaz. Ya Rabbi! Bizleri gaflet uykusundan uyandır. Lütuf ve keremin ile bu duamı kabul eyle" buyurmuştur.

Hazret-i Ali de; "Gaflet, insana gurur getirir, helake yaklaştırır" buyurmaktadır.

Muhammed Ma'sum Faruki hazretleri ise, bir talebesine yazdığı mektupta şöyle buyurmaktadır:
"Yazıklar olsun, ömür geçti. Bir hayırlı iş yapmadım. Dünyanın vefasız, yalancı olduğu, şimdi anlaşıldı. Hayatı, hayal oldu. Fitneleri, dertleri bitmedi. Ahbap, arkadaşlar, öldüler, gittiler. Bu halleri görüp de, gafletten uyanmıyor, ibret almıyoruz. Pişman olmuyoruz. Tevbe etmiyoruz. Gaflet devam ediyor, günahlarımız artıyor. ALLAHü teâlâ, Tevbe suresinin yüz yirmi yedinci âyetinde mealen; (Görmüyorlar mı ki, her sene, bir iki kere, dertlere, belalara yakalanıyorlar. Yine tevbe etmiyor, pişman olmuyorlar) buyurdu. Bu nasıl imandır? Nasıl Müslümanlıktır? Ne kitaptan, ne sünnetten nasihat alınıyor. Ne de, başa gelen dertlerden, hadiselerden ibret alınıyor. Uzun seneler, beraber yaşadıkları, birlikte gezip dolaştıkları, yiyip içtikleri, yatıp kalktıkları ahbaplarını, arkadaşlarını düşünsünler. Sevdiklerinin, birlikte eğlendiklerinin, yardımcılarının ne olduklarını görmüyorlar mı? Hiçbirinden bir şey kaldı mı? Onlardan haber verenler var mı? Ömürlerinin harmanını rüzgar götürdü.

Biz garipler, birkaç günlük ömrümüzü gaflet ile geçirmemeye gayret edelim. Tavşan uykusu ile yaşamayalım! Kalblerimizi geçici, yaldızlı, sahte lezzetlere kaptırmayalım! Bu zehirli tatlılıklara aldanmayalım! ALLAHü teâlânın emrettiği ibadetleri, razı olduğu iyi işleri yapalım! Nefs ve şeytanın ve kötü kimselerin yalanlarına, fitnelerine inanmayalım! Kabir ve kıyamet azaplarını düşünerek, kendimizi şimdiden koruyalım! Bu kısa hayat ve aslı olmayan görünüşü bırakıp, ölmeden ölmekle şereflenelim!"

Şems-i Tebrizi hazretleri, sevenlerine hitaben buyurdu ki:
"Ahireti terk edip, dünyaya talip olup muhabbet edenlere, mal kazanıp zengin olmaktan başka çare yoktur. Ahirete talip olan kimselere de, ölmeden önce ibadet yaparak, din-i İslama hizmet ederek gayretle çalışmaktan başka çare yoktur. ALLAHü teâlânın talibi olan kimselere, Ona kavuşmak arzusu içinde olanlara, mihnet, meşakkat, dert ve belalara katlanmaktan başka çare yoktur. İlmi talep edenlere, yani âlim olmak isteyenlere, herkesin gözünde hakir olmak ve yalnız, kimsesiz, garip kalmaktan başka çare yoktur. Çünkü, kim ilim öğrenmek arzusunda olursa, onun üzüntüsü çok olur. Onu rencide ederler. Huzura kavuşması için her türlü derde, belaya sabretmesi lazımdır. Her kim kendini üstün görürse, onun sonu zillete düşmektir. Hesapsız, sonunu düşünmeden malını sarfedenler, fakir olurlar. Her kim fakirliğe sabreder, kanaatkâr olursa, sonunda zenginliğe ulaşır. Herkesin, kendisinde bulunan iki şeyin birisini öldürüp, diğerini diri tutmaya çalışması lazımdır. Öldürmesi icap eden şey nefsidir. Çünkü nefs iman etmedikçe, rahata ermek düşünülemez. Diri tutması lazım gelen şey ise, gönüldür. Çünkü gönlü ölü olanların mesut ve bahtiyar olması düşünülemez."

Cehennemden kurtulmak isteyen, helal ve haramları iyi öğrenmeli, haramdan, ALLAHü teâlânın yasak ettiği şeylerden sakınmalıdır. İslamiyet'in hududunu aşmamalıdır. Gaflete düşmemeli, ölümü unutmamalıdır. İnsan öldüğü zaman, kıyameti kopmuş demektir. Ölüm, uyandırmadan ve iş işten geçmeden önce uyanmalıdır. Zira Haris el-Muhasibi hazretleri; "Günahlar gaflete, ALLAHü teâlâyı unutmaya, gaflet ise, kalbin katılaşmasına sebep olur. Kalbin katılaşması, insanı ALLAHü teâlâdan uzaklaştırır. ALLAHü teâlâdan uzaklaşmak ise, Cehenneme götürür" buyurmuştur.
 
Geri
Üst