Gece gusletmesi gereken kimse ne kadar uyuyabilir?

ahueda

Aktif Üye
Üye
Gece gusletmesi gereken kimse ne kadar uyuyabilir?


Soru: Gece gusletmesi gereken kimse birazcık uyuyup da sonra yıkansa olur mu? Yoksa gusül yapması gereken kimsenin yıkanmadan uyuması günah mı olur? Sorduğum kimseler farklı cevaplar verdiler. Cünüpken hemen yıkanmayıp kirli halde uykuya dalan kimse, şeytan çapmasına uğrar, diyen de oldu? Konuyu aydınlatacak bilgi verirseniz şüpheden kurtulacağız. Yıkanmadan uyunamaz mı?

Cevap: Kendisine gusül farz olan kimse bu haliyle manen kirli sayılır. Her kirli insan da bu halde iken huzursuzluk hisseder, kirlilik halinden bir an önce kurtulmayı ister.

Bu sebeple yıkanması gereken kimse bir an önce guslünü yapıp kirlilik hissinden kurtulmayı tercih etmelidir. Sıyanet (koruma) melekleri de korudukları insanın kirlilik halinin kısa sürmesini ister, bu hassasiyetten memnun olurlar.

Bununla beraber, ihtiyaç duyan kimse bu haliyle de uyuyabilir. Ancak bu uyumanın sınırı, sabah namazını vaktinde kılma ile çizilir. Bu sebeple birazcık uyuduktan sonra hemen kalkıp guslünü yapar, sabah namazını da vaktinde kılarsa bir mahzur söz konusu olmaz. Şeytan çarpmasına filan da maruz kalmaz. Yeter ki uykuyu uzatıp da sabah namazını vaktinde kılma fırsatını kaçırmasın.

Bu sıralarda dikkat edilecek en önemli tehlike, uykuyu uzatıp da namazı kaçırma tehlikesidir. Buna özel bir dikkat göstermek gerekir.

Çünkü sabah namazını kaçırma mahrumiyeti, göze alınacak basit bir mahrumiyet değildir. Nitekim şafakta kılınan iki rekat namazın önemi konusunda Efendimiz (sas) Hazretleri'nin unutulmayacak uyarısı vardır. Buyurur ki:

- Fecir vaktinde kılınan iki rekat namaz, dünyadan da, içindekinden de hayırlıdır!..

Evet, vakitlerin eşrefi olan şafak vaktinde kılınan iki rekat namaz dünyadan da içindekinden de hayırlıdır.

Çünkü dünya ve içindeki mal, mülk ahirette geçer akçe değildir. Ancak iki rekat sabah namazı ahirette geçer akçedir. Malı mülkü, altını gümüşü ile ahirette kendini kurtaramayan adam, şafakta kıldığı iki rekat namazı ile kendini kurtarabilir...

Sonuç böyle olunca, sabah namazını vaktinde kılmanın muhteşem değeri ortaya çıkar..

Bundan dolayı denir ki: Geceleri yatsıdan sonra hemen yatıp sabah erken kalkmaya özel bir dikkat göstermeli, sabah namazını güneş doğmadan önce tam vaktinde kılarak kazaya bırakma mahrumiyetine maruz kalmamalıdır.

Ancak bütün bu hassasiyetlere rağmen insanlık halidir bu, hiç arzu edilmediği halde kalkamaz da, namazı güneşten sonraya kalırsa ne olacak? Artık her şey mahvoldu bitti gibi bir ümitsizliğe kapılmak da doğru olmaz elbette.

Bu durumda yapılacak ilk iş nedir? Güneşin çıkmasıyla başlayan 45 dakikalık kerahet vakti bitince, önce sabahın sünnetini sonra da farzını kaza niyetiyle kılıp namaz borcundan kurtulmaktır. Böylece vaktinde kılma gibi önemli bir görevini yerine getirme fırsatını kaçırmış insan, hiç olmazsa hemen kaza etmekle namaz borcuyla kalmamış olur.

Bu durumda namazını kazaya bırakma günahından dolayı derin üzüntü duymak, tövbe, istiğfar halinde olmak da gerekir.

Gerçekten de sorumluluk duygusu sahibi insan, bu gibi ihmallerinin üzüntüsünü duymalı, vaktinde kılamadığı namazının vebalini sırtında bir dağ ağırlığında hep hissetmelidir.

İhmal ettiği ibadetlerinin ezikliğini duymayıp vicdan azabı çekmemek, aynı hataları küçük görüp tekrar etmeye sebep olur!. Böylesine duyarsız insan, günahını büyük gören mümin hassasiyetini yitirip küçük gören mücrim durumuna düşebilir.

Bu durumu Efendimiz (sas) şöyle ifade buyurmuştur:

- Mümin günahını üzerine yıkılacak dağ gibi büyük görür, üzüntü hisseder. Mücrim ise burnu ucuna konmuş sinek gibi basite alır, önemsemez olur!.

Öyle ise insan, maruz kaldığı günahlarını üzerine yıkılacak dağ gibi büyük gören mümin vasfını korumalı, burnu ucuna konmuş sinek gibi basite alıp da tekrar etme temayülüne giren mücrim duyarsızlığına düşmemeye gayret göstermelidir.

 
Geri
Üst