Gidiyorum senden uğurlanmadan...

magical

Yeni Üye
Üye
Gidiyorum senden uğurlanmadan...
Uzun süren bir kavrayışın doğum sancıları, tırnaklarımın ucundan taşıyor. Kendimi kıskanıyorum bu şehirden.
Gereğinden uzun süreceğini belli etmek istercesine büyük bir uğultuyla başlarken gece, yara kabuklarım doluyor tırnaklarımın arasına. Tenimin neresine değsem buram buram yara! Ke(n)dimi sakınıyorum bu şehirden!

Başkasının bir anısı kadar yabancıyım. Gidiyorum senden, uğurlanmadan...

Yaşanamamış bir düş kadar yabancıyım bu kente! Gidiyorum senden, gidiyorum içimde bir yerlerde başını avuçlarının arasına alarak ağlamaya devam eden kendime! Gidiyorum, her zaman ki gibi, uğurlanmayı beklemeden! Beklentilerdir insana acı çektiren! Bak ben sıyrıldım sırıl sıklam düşlerimden!
Temizle kazağını küllerimden. Sakın, karın kalbine saplanmış ayak izlerimden. Kışlar zaten hep böyle geçer.

Soyundum elbiselerimden, kokundan temizlemek için kendimi, soyundum etimden! El pençe divan durdum bembeyaz bir gelinlik gibi İstanbul’un üstüne örtülen karın asaleti önünde! Hiç bir ayakizi değmemeli İstanbul’un gelinliğine! Var olanları da ben avuçlarımla üzerine kar atarak doldurum. Beni merak etme, ellerim donmaz, ruhum üşür! Kışlar İstanbul’da hep transit geçer…

Minyatür kardelenler ülkesi burası. Ateşli aşıkların ölüm nedeni gecenin yarısı soğuk duşlardı.. Sırf diğer yarısını paylaşamadıkları için.

Zehirli lapatyalar şehri burası! Ne lale ne de papatya! Yepyeni isimler vermek lazım hayattaki her ayrıntıya! Haftalara, çöp kutularına ve elbette martılara! Aşk ne garip şey; kendini yakmak yine de ısınamamak! Aşk artık ne bir kıyamet ne de bir tufan; yalnızca soğuk duş altında bile söndürülebileceğine inanılan bir eski yangın!

Biten şarapların ardından kadehlerini çiğneyenlerdenim. Bütün sebeplerimde saklı'sın. kaybetttim seni. kaderim söndürdü yıldızları, sana güneş kadar yalnız görünüşüm bu yüzden. her yalın ağacın gövdesine karalanmışım ben, geçip giden yapraklarında ise sen.. rüzgarları düşman edinişim bu yüzden. bizim buralarda dilsizdir dilenciler, yoldan geçenlere içimizden dua ederiz.

Bitmiş şarap şişeleri ile molotof kokteyli yapan hırslı militanlardan olamadım ben hiç; olsa olsa kırıp şişeleri kendi incecik bileklerimi kestim!

Ve gittim. Peşimden gelmen umudunu ardıma ekledim. bir gölge gibi takip etti sanrılarım. uzun soluksuz rüyalarımda ölü kahramanımdın. üzerime taşan dalgalardan geriye tuzlu saçlarım kaldı şimdi. sattım ben bu defteri. karasal bir aşkın kucağındayım artık. gecelerimde donan yalnızlığımı gün acımasızca yakıyor. korkuluklarımdan aşıp arkanıza düşüyorum. görünmez çekimlerin sahte rollerindeyim. itirafımdır bu, istemiştim kalbini çalmayı. Ama şimdi yakalanan zavallı bir hırsız gibiyim. kamaşmış gözlerimle 'zaten çalamamıştım' diye haykırıyorum. sonra fısıldıyorum kulağına, zaten yoktu....


Herkesi birer birer terkediyorum peri masallarımdan. küçük bir kız çocuğunun uykusuna dalıyorum. yastığımda düşlüyorum masalın sonunu. büyüyorum karar veremeden kaderimize. kanıt arıyorum sevdiğine dair, maktul kalbimin üzerinde. içimden ayrılıp ayrılıp barışıyorum seninle. aldığım hiçbir nefes, tutmuyor yerini. Şimdi tükürdüğüm sularda yüzüyorum. söndürdüm yeminlerimin ateşini. hayalet kamçılar dolanmış boğazıma. konuşamıyorum zalimlerle. kıyısından tutundum denizin. boğulamıyorum bile.

bu mucizeden taşınıyorum. dipsiz notaları çağırıyorum. dudaklarımın arasına sıkışan ıslığı geri yutkunuyorum.

Yazar: Rahmi VİDİNLİOĞLU, 02.04.2009
 
Geri
Üst