Hayattaki en gerçek sevgiyle tutundu hayata

zuzu65

Yeni Üye
Üye
Hayattaki en gerçek sevgiyle tutundu hayata
.


Hayat insanın beklediği süprizlerle dolu değildi.Bunu anlaması için büyümesi gerekmemişti aslında.Düşünüyordu da yaş kriter değildi büyümek için.Olgunluk ve büyümek yaşa ait bir olgu değildi aslında.Yaşananlardı insanı büyüten,olgunlaştıran.

Daha 7 yaşındayken, bir büyük gibi,babasıyla konuşmaya başlamıştı halbuki.Bir olgun gibi konuşması gereken,kendinden 35 yaş büyük babasına ihtiyaç duydugu zamanlardı henüz.Dogruyu yanlışı ögrenmeden,büyük bir olgunlukla ailesini toplama,babasını ailesine katma çabasına girmişti.İlk olgunlugu belki daha küçük yaşlarında başlamıştı..Geç saatlere kadar oyuncak bebeğini besleme bahanesiyle babasının yolunu gözlerdi.Annesi üzülmesin diye nazlanmamayı ögrenmişti kendince.Ve sevgiyle karşılardı ,günler sonra eve gelen babasını..Belki fark ederse onu," bir evinin, bir ailesinin oldugunu "da fark eder düşüncesiyle ,kendini fark ettirme çabasına girerdi.Ama her seferinde başarısızlıgın malumiyetine ugrardı ;boynu bükük, annesinden gizlediği gözyaşlarıyla.Ne oldugunun farkında değildi henüz.Farkettiği tek şey; bir ailesi vardı ve yanında olmasına şefkatine ihtiyaç duydugu bir babası.

Bebek oldu..Çocuk oldu..Ama ne kucakta hoplatılan ,babasının gözüne içine baktıgı bir bebek oldu..Ne de bayramlarda elini öptüğü babasıyla ,tatil günlerinde parka gidebilen bir çocuk oldu..Ve genç kız oldu.Yıllar geçmişti belki ama aile kavramını benimsetmeye çalıştıgı, sevgisini almak için, belki kendini kızı olarak kabul ettirebilmek için ugraştıgı, belki de içinde biriktirdiği baba hasretiyle geçen yıllar olmuştu bunlar.Kimse bilmemişti içinde ne yaşadı ,ne hissetti..Ama kendinin bildiği bişiy vardı;içinde hep eksik bir parça vardı..

Belki de bu eksik parçanın varlıgıydı o erkege onu baglayan.Babasının eksik yanını bulmuştu onda.Ya da bir baba modeli oluşturmuştu gelecegine dair.Hayatta en önemli şey ne diye sorsalar "huzur "derdi.Huzur olursa maddiyatın gelecegini bilirdi çünkü.

İlk gençlik yıllarıydı henüz.Yaşı çok gençti ama olgundu.Hayat olgunlaştırmıştı ,herkes öyle derdi.Olgun konuşur, olgun düşünürdü.Ama çogunun bilmediği ,fark etmediği bişey vardı ;içinde yaşanmamış ,yaşanmayı bekleyen saf masum bir çocukluk.Sevdiği erkek tutmuştu çocuklugunun ellerinden.Ne mantıgı kalmıştı, ne olgunlugu.Sadece çocuklugu vardı ,yaşanmayı bekleyen.Sevgi özlemi duyan çocuklugunu yaşıyordu sevdiği erkekle.Kimseye güvenmemeyi ögrenmişti halbuki, ama ilk defa güvenle birinin ellerini tutmayı ,güvenle yüreğini açmayı yaşıyordu.Evlilik gözünde korkudan ibaretken ilk kez evliliği düşlüyordu.Hayatın insanın yüzüne güldüğü bir an olmalıydı mutlaka.Ve işte o an şimdiydi.Şimdi mutluluk kapısına gelmişti .Güvenebilecegi, hayatının geri kalanını emanet edebilecegi insan yanındaydı.Aslında yoktu ama o ,var olmasına o kadar inanmıştı ki, hayallerini o kadar yoluna sermişti ki ;olmayan birşeyi varetmişti.İçinde sevgi olmayan birinden büyük bir sevgi masalı yaratmıştı.Masalın tek kahramanı kendiydi oysa.Kendi yazmış ,kendi oynuyordu.Yönetmen kendi ,oyuncu kendiydi.Gözleri kapalı yazdı tüm satırlarını masalın ve gözleri kapalı oynadı iki yıl boyunca.Hayatına dair değerli ,gizli ne varsa onunla paylaştı.Masalda adı geçen ama gerçekte varolmayan bir hayalle paylaşır gibi.

Ama bu hayal oyuncu onu sürekli sevdiğini söyler ve sonsuzumsun derdi.Bir gün sonsuzun sonunun geldiğini söyledi sevdiği erkek.Gözleri kapalı "bu bir kabus" diye haykırdı ,kendine.Kabustu tabiî ki ;yarattıgı sevgi gerçekti ve yaşadıgına inandıgı sevgi de öyle olmalıydı ,sonsuzunsa sonu hiç gelmezdi.İnanmamak için sımsıkı yumdu gözlerini ve gözleri kapalıyken aslında hayal sevdiği çekip gitmişti.Oysa hala gözleri kapalı ,onun sevgi sözcüklerini bulmayı bekliyordu.

Gözlerini açtıgında o gideli 6 ay olmuştu.Gerçeklerle yüzleşiyordu şimdi.Yalnızlık hiç bu kadar agır gelmemişti.Kanayan bir kalbi vardı zaten, böyle bir acıyı nasıl kaldırabilirdi?Hayalleri vardı içinde büyütmediği çocugun ,oysa şimdi o çocugu kendi elleriyle öldürmüş gibi suçlu ,hatta bir katil gibi hissediyordu kendini.Günlerce agladı.Aglaması sevdiği insanın gitmesine değildi belki de.Güvenme hissini gömmüştü gecenin karanlıgında,içindeki çocugu gömdüğü mezarın yanıbaşına.

8.aydı artık aglayamaz olmuştu.En zor olanıydı belki de aglayamamak.Gözyaşı nehirlerinin kuruması gibi bir şeydi.Evlilik hayali de yıkılıvermişti, tüm erkeklere duydugu kin ve yalanlara duydugu nefretle birlikte.Bir gün vazgeçti ruhu her şeyden, sonsuz bir uykuya dalmak istedi.İçinde hissettiği acı dayanılmaz olmuştu.Annesinden gizlice, hapları döktü avucuna.Sadece ağzına almasına ve yutup uykuya dalmasına bakıyordu ,tüm düşüncelerinden ve kalbine saplanan acıdan kurtuluş.Dakikalarca öyle kaldı.Kararlıydı, her şeyi hazırlamıştı. En temiz giysilerini girmiş, yatagına oturmuştu.Şimdi avucundaki mavi haplar ve yanında duran su bardagıyla helalleşme vaktiydi.

Son anda durdu.Yan odada hiçbir şeyden habersiz ,onun için canını vermeye hazır annesi, odasında hayatın vurdugu son darbeyle ,sonsuz uykuyu seçen kendi vardı.O henüz 22 yaşında ,annesi 52 yaşındaydı.Yaşadıkları geldi gözünün önüne ve hayatında en çok sevdiği belki de kendisini en çok seven annesinin yaşadıklarını düşündü.Sırf kızı için vazgeçmemiş bırakmamış ve katlanmıştı, hayat ne getirdiyse.

Elinden düşürdü hapları.Gözyaşları içinde annesinin yanına koştu.Ona sarıldı ve kendisine anlam veremeyen bakışlarla bakıp, sevgiyle sarılan annesine "seni seviyorum" sözcükleri döküldü dilinden.

Ve vazgeçmekten vazgeçti.Hayattaki en gerçek sevgiyle tutundu hayata ,bir daha kopmamacasına.



.
 
Geri
Üst