Hayvanların ruhu ve aklı var mıdır?

Uzman SühaN

Administrator
Hayvanların ruhu ve aklı var mıdır?
İnsanlarda olan ruhtan hayvanda yoktur. Hayvandaki ruh, ona hayatiyet yani canlılık kazandıran bir ruhtur. Ruhun Farsça’sı can’dır. Yani hayvan da canlıdır. Ama bizdeki ruhtan onda yoktur. Hayvanda akıl da yoktur. Şehvetlerine uymaları suç olmaz. Aklı olana suç olur.

İnsan ile hayvanlar arasındaki en büyük fark insanın ruhudur. İnsanlık şerefi bu ruhtan gelmektedir. Bu ruh, ilk olarak Âdem Aleyhisselama verildi. İnsanlara mahsus olan bu ruh hayvanlarda yoktur. Maddecilerin, felsefecilerin bu ruhtan haberleri olmadığı için, insanı maymuna yakın sanabilirler. İlk insanların şekli, yapısı, asla maymuna benzemez, fakat benzese bile insan insandır. Çünkü ruhu vardır. Maymun ise hayvandır. Çünkü bu ruhtan ve ruhun hasıl ettiği üstünlüklerden mahrumdur.

Sual: Hayvanların ruhunu kim alır?
CEVAP
Hayvanların insanlarınki gibi ruhları yoktur. Kendilerine canlılık veren, yani organlarının işlemesini sağlayan sinir sistemlerinde bir kuvvet vardır. Buna hayvani ruh veya can demişlerdir. İnsanlarda da bu hayvani ruh olmakla beraber, ayrıca âlemi emirden gelen ruhları da vardır. Azrail aleyhisselam, insanlara mahsus olan ruhu alır. Bunlardan fâsık ve kâfir olanların ruhunu ise, diğer meleklere emrederek aldırır.


2.jpg







Ruh cisim değildir
Sual: Ruh cisim midir, bedene nasıl etki eder?
CEVAP
Eni, boyu ve yüksekliği olan şekil almış maddeye, cisim denir. Ruh, cisim değildir. (İslam Ahlakı)

İnsan, ruh demektir. İşiten, tasarruf ve kuvvet sahibi olan, ruhtur. Beden, çalışmakla yorulsa da, ruh yorulmaz. Bedende ruhun bulunması, sütte yağın bulunması gibi değildir. Mesela, kolu kesilen kimsenin ruhundan eksilme olmaz. Başkasının yüreğiyle yaşayan bir insanın ruhunda değişiklik olmadığı için, ahlakı bozuk olan kimsenin yüreğinin, bu adama hiç tesiri olmaz. Kalble yürek aynı şey değildir. Yürek denilen et parçası, hayvanda da bulunur. İnsana mahsus olan kalbe, gönül denir. Gönül görünmez, fakat tesirleriyle anlaşılır. Kalb, elektrik cereyanı, yürek de ampul gibidir. Ampuldeki elektriği, ampul ışık verdiği zaman anlıyoruz. Elektrik gibi, kalb de madde değildir, bir yer kaplamaz. Yürekte eserleri görüldüğü için, kalbin yeri yürektir denir. Yürek değiştirmek, sanki ampul değiştirmeye benzer. Yani takılan yürek nasıl olursa olsun, takılan kimsenin kalb kuvvetinin tesiri görülür. Ampulün değişmesiyle şehir cereyanında azalıp çoğalma olmadığı gibi, yüreğin değişmesiyle, kalb kuvvetinin tesiri değişmez.

Yanmakta olan bir ampul sökülünce, yani cereyanla olan irtibatı kesilince, cereyanın bir miktarı kesilmiş olmaz. Başka bir ampul takılırsa onun da rezistans telini ısıtıp ışık saçmasına sebep olur. Salih bir kimsenin yüreği, fâsık kimseye veya kâfire takılınca, o kimsenin kalbi yine hep günah işlemek ister, kötü düşünür. Tersine, fâsık insanın yüreği, salih bir kimseye takılırsa, o kimsenin kalbi yine günah işlemek istemez, hep iyi düşünür. Yüreğin manevi bir fonksiyonu yoktur. Öldükten sonra çürüyüp gidecektir. Yahut hayvan yese veya yansa fark etmez; çünkü insan ruh demektir. Beden değişse de ruh değişmez.

İnsan, ruhu sayesinde ayakta durur. Aklı, düşüncesi, ruhu sayesinde vardır. İnsanın, vücudu bir marangozun aletleri gibidir. İnsan ölünce, aletleri olmadığından, ruh bu aletlerle bir iş yapamaz. Ancak yine de, ruh ölü olmadığı için gider, gelir, insanları tanır. Hatta vefat etmiş olan evliyanın ruhları insanlara yardım eder. Bu yardım etmesi, dünyadaki bedenindeki aletlerle değildir. Allahü teâlâ ruhlara, aletsiz de iş yapma özelliğini vermiştir. Vefat eden Hızır aleyhisselamın ruhu çok kimseye çeşitli yardımlar yapmaktadır.

Bir kimseye, başkasının bütün organları takılsa, o insanın aklında, düşüncesinde değişiklik olmaz. Marangozun eski aletleri yerine, yeni aletleri gelmiş demektir. Alet değişmekle, marangozdaki bilgi, kabiliyet değişmez. Kesmeyen bir testere yerine, iyi kesen bir testere gelirse, daha kolay iş yapar. Görmeyen gözün yerine sağlam göz takılırsa görür. Kanı, kalbi, beyni de değişse, yine düşünceye tesir etmez. Sağlam organ takılmışsa, daha kolay iş görür; çünkü insan, ruh demektir. Bir insan ölmekle, hatta yanmakla ruh yok olmaz. Sadece aletleri [bedeni] elinden alınmış olur. Ahirette ona yeni aletler verilir, yeni bir beden yaratılır. Ruh, kendisine verilen vücut sayesinde, ya nimete kavuşur veya azaba düçar olur. Yani ya cennete veya cehenneme gider.

Ruhun mahiyetini bilmeyen veya Allah’ın kudretinden şüphe eden kimse, insanın yanınca yok olduğunu, kabir suali ve kabir azabının olmadığını zanneder. Hâlbuki kabir suali ve azabı haktır.

Abdulhak-ı Dehlevi hazretleri buyuruyor ki:
İnsan ölürken ruhunun ölmediğini âyet-i kerime ve hadis-i şerifler açıkça bildiriyor. Ruhun şuur sahibi olduğu, ziyaret edenleri ve onların yaptıklarını anladıkları da bildiriliyor. Velilerin ruhları, diriyken olduğu gibi, öldükten sonra da, yüksek mertebededirler.(Mişkat)

Ruh mahlûktur
Sual: Bazıları, (Kur’an Allah’ın kelamı olup mahlûk olmadığı gibi, insanların ruhu da Allah’ın nefesidir, mahlûk değildir) diyorlar. Ruhlar mahlûk değil mi?
CEVAP
Evet, ruhlar mahlûktur. Bu çok yanlış bir görüştür. İslam âlimleri,(İnsan, ruh demektir) buyuruyor. O zaman insan için mahlûk değil demek ne kadar yanlış, ne kadar tuhaf olur. İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Âlimlerden birkaçı, (Yedi şey, yani Arş, Kürsi, Levh, Kalem, Cennet, Cehennem ve Ruh denilen mahlûklar yok olmayacak, sonsuz var olacaklardır) dediler. Bu sözleri, bu mahlûklar, yok olamaz demek değildir. Allahü teâlâ, var etmiş olduğu şeylerden, dilediklerini tekrar yok edecek, dilediklerini de, yalnız kendi bileceği fayda ve sebeplerden dolayı, hiç yok etmeyecek, bunlar sonsuz var olacaklardır. (Mektubat 3/57)

Ruhun ağırlığı ölçülebilir mi?
Sual: (Biz, ruhu iyi biliriz. Ruhun ağırlığı vardır. Bir kimseyi ölmeden önce tarttık, ölünce 26 gram eksildi. Tecrübeyle sabittir ki, ruhun ağırlığı 26 gramdır) diyenler var. Ruhun mahiyetini bildiren ilim var mıdır?
CEVAP
Ruhun mahiyetini bilmek imkânsızdır. Bir âyet-i kerime meali:
(Ruh hakkında soranlara de ki: Ruh, Rabbimin işlerindendir, ruh hakkında size az bilgi verildi.) [İsra 85]

Allahü teâlâ, (Size az bilgi verdim) buyururken, ruhçuların, Allah’ı yalanlar gibi, (Biz ruhu iyi biliriz) diyerek, ruh hakkındaki söylediklerine itibar edilmez. Sanki ruh bir maddeymiş gibi,(Ağırlığı 26 gramdır)denmesi çok yanlıştır. Çünkü İmam-ı Rabbânî hazretleri buyuruyor ki:
Ruh, her şeyden daha latif [maddenin en hafifi olan hidrojen gazından, hattâ bir elektrondan da daha hafif] olduğundan, madde bile olmadığından, her ne ile birleşirse onun hâline, şekline ve rengine girer. (1/99)

Ruhların tanışması
Sual: Bazı kimselerle, daha önce tanışmışız gibi, onları seviyor ve rahatça kaynaşabiliyoruz. Bunun sebebi nedir?
CEVAP
Ruhlar yaratıldığı zaman, birbirleriyle tanışanlar, dünyada da birbirlerini severler. İki hadis-i şerif:
(Müminlerin ruhlarından ikisi, aralarında bir günlük mesafe olduğu hâlde birleşirler. Oysa biri diğerini hiç görmüş değildir.) [İ. Ahmed]

(Ruhlar yaratıldığı zaman tanışanlar, birbirlerine yakınlık gösterirler, tanışmayanlar birbirlerinden nefret edip kaçarlar.)[Müslim]

Ruh mekânsızdır, madde değildir
Sual: Bir hikâyede, bir âlim zat, 1915 yılında Mescid-i Nebevî’nin bir köşesinde ağlarken oranın türbedarı ona neden ağladığını sorar. O da, (Resulullah’la her zaman görüşebilirken şimdi görüşemediğim için ağlıyorum) der. Türbedar, gece Resulullah’ı rüyasında görür. Resulullah’ın türbedara, (Şu an Çanakkale’deyim ve Türk askerlerine yardım ediyorum) buyurduğu söyleniyor. Bu hikâye uydurma değil mi?
CEVAP
Evet, tamamen uydurmadır. Çünkü ruh, madde değildir, aynı anda birden fazla yerde bulunabilir. Çanakkale’deki ruhu, türbedar [kabr-i şerifin bekçisi] görüyor da, âlim olan zat niye göremiyor? Bu, Hristiyan hurafecilerin bir uydurmasıdır. Onlar böyle şeyler uydurup, arkasından, Müslümanlarla alay ediyorlar.

Ahmed ibni Hacer-i Heytemî hazretleri buyuruyor ki: Resulullah efendimiz, ölmek üzere olan herkese göründüğü gibi, çeşitli yerlerde, çeşitli şekillerde, bir anda görülebilir. Bu olaylar, Allahü teâlânın kudretinin büyüklüğünü gösterir. Allahü teâlânın kudretiyle evliya zatların, çeşitli şekiller aldığı çok görülmüştür. Hasan Mûsulî’nin ve başkalarının böyle göründükleri meşhurdur. (Fetâvel-kübrâ c.2 s.9)

Allahü teâlâ, Azrail aleyhisselama aynı anda, birden fazla kişinin canını alma kuvvetini vermiştir. Bunun gibi, biri doğuda, biri batıda iki talebesi olsa, ikisinin de aynı anda eceli gelse, mürşid-i kâmil olan bir zata,ikisine de yetişip, imanla ölmelerine yardım etme gücünü ihsan ediyor. Selefîler, Allahü teâlânın böyle bir kudrete sahip olduğunu anlayamıyorlar.

Ruh ve sütteki yağ
Sual: Ruhu (Sütteki yağ gibidir) diye tarif etmek doğru olur mu?
CEVAP
Doğru olmaz. Çünkü ruh, madde, cisim değildir. Yağ ise maddedir.

Kur’an-ı kerimde ruhun mahiyetinin bilinemeyeceği bildiriliyor. Ruhun sadece bedeni ayakta tutan, ona canlılık veren bir kuvvet olduğu biliniyor, mahiyeti bilinmiyor. Ruhun ne olduğu değil, daha çok ne olmadığı biliniyor.

İsra sûresinin 85. âyeti, ruhun ne olduğunu anlatmayı men etmektedir.(İslam Ahlakı)

Bedende ruhun bulunması, sütte yağın bulunması gibi değildir. Sütün bir kısmı alınınca yağın da bir kısmı alınmış olur. Ama bir uzvu mesela kolu kesilen kimsenin, ruhunda eksilme olmaz.

Ruh, radyo dalgalarına benzetilebilir. Bu dalgalar madde değildir, yer kaplamazlar, ama (Her yerde vardır) denir. Çünkü her yerde bulunan radyoda ses hâsıl ediyorlar.

Ruh, elektriğe de benzetilebilir. Yanmakta olan bir ampul sökülünce, yani cereyanla olan irtibatı kesilince, cereyanın kuvveti kesilmiş olmaz. Başka bir ampul takılırsa onun da rezistans telini ısıtıp ışık saçmasına sebep olur. Ampul patlayınca cereyan yok olmadığı gibi, insan ölünce ruhu da ölmüş olmaz.

Salih bir kimsenin yüreği, fâsık kimseye veya kâfire takılınca, o kimsenin kalbi yine hep günah işlemek ister, kötü düşünür. Tersine, fâsık insanın yüreği, salih bir kimseye takılırsa, o kimsenin kalbi yine günah işlemek istemez, hep iyi düşünür. Kalb ayrı, yürek ayrıdır. Kalb de ruh gibi madde değildir. Madde ve cisim olan yüreğin manevi bir fonksiyonu yoktur. Öldükten sonra çürüyüp gidecektir. Yahut hayvan yese veya yansa fark etmez. Çünkü insan ruh demektir. Beden değişse de ruh değişmez, azalma çoğalma olmaz. Bunun için, (Ruh sütteki yağ gibidir) demek yanlıştır.

Uydurma hikâye
Sual: Geçen günkü bir yazıda Peygamber efendimizin Çanakkale’de savaşan Müslümanlara yardım ettiği inkâr ediliyor. Mucize nasıl inkâr edilir?
CEVAP
Hâşâ hiçbir Müslüman, mucizeyi inkâr etmez. Peygamber efendimiz de, evliya zatlar da Allah’ın izniyle yardım eder. O yazıda,(Peygamberimiz savaşta yardım etmedi, evliya zatlar yardım edemez)denmiyor. Hikâyedeki çelişki şuradadır:
Resulullah efendimiz “sallallahü aleyhi ve sellem”, Çanakkale’de savaştığı, yani kabri şeriflerinde olmadığı için, âlim bir zat göremiyor, fakat türbe bekçisi görebiliyor. Çanakkale’de savaşınca görülmüyorsa, bekçi nasıl görüyor? (Rüya bu, uzakta da olsa görülebilir) denirse, her gün gören âlim zat niye göremiyor? Hikâyeyi uyduran, bu çelişkiyi hesaba katmamış. (Falanca sâlih kimse, bu hikâyeyi anlattı) deniyor. Dinde herkesin sözü ölçü olmaz. Ruhlar her yere gider. Medine’de olan da görür, Amerika’da olan da görür. Bekçinin gördüğünü âlim zat da görür. Ama âlim bir zatın gördüğünü bekçi göremeyebilir. Çelişkili hikâye uydurup, tasavvuf düşmanlarına tenkit fırsatı vermemelidir.
 
Geri
Üst