Hint Mitolojisinde Epik Dönem

*MeleK*

♥Ben Aşık Olduğum Adamın Aşık Olduğu Kadınım♥
Hint Mitolojisinde Epik Dönem
Eskiyen Vedik dönemin mitolojik malzemesi Epik dönemde yerini yeni tanrısal güçlere, yeni din anlayışına bırakmıştı. Bu sırada vedik tanrılar tamamen ortadan kalkmadılar ama eski önemlerim yitirdiler. Veda dönemini simgeleyen baş tanrı İndra da bir güç karşılaştırması yapılan ve brahmanların ne kadar üstün olduğunu ispatlayan bir ilah olarak kaldı. Epik dönem tanrıları Brahma (karısı Sarasvati), Vishnu (karısı Lakshmi) ve Şiva (karısı Devi, Uma, Parvati veya Kali, Durga) en üst sıraya yerleşti. Vishnu'nun avatara'ları olan, destan kahramanları Rama ve Krishna da bu sıralamada yer aldı.

Hint mitolojisinin ikinci büyük kaynak grubu, destanlar ve Puranalar'dır. En eskisi Ramayana olarak kabul edilen destanların M.Ö. 200 ile M.S. 400 tarihleri arasında yavaş yavaş yazıya geçirildiği tahmin edilmektedir. İlk yazılıp bitirilen Ramayana, sonra Mahabharata'dır. Bir destan mı yoksa Purana mı olduğu tartışılan Harivamşa ise, her ikisinden de sonraki bir döneme aittir. Hindistan'da Maurya Hanedanlığı dönemi, birçok din ve mezhebin kendini ifade etme yarışma girdiği ve taraftar kazanmaya çalıştığı bir dönemdir. Bu dönemde Vishnuitlerin destanlara egemen olduğunu ve destan kahramanları Rama ve Krishna'yı, Vishnu'nun bir bedenlenmesi olarak gösterdiklerini görüyoruz. Oysa Caynist ve Buddhistler de kendi görüşlerini yaymaya çalışmakta ve destanların bağımsız bölümlerinde kendi etkilerini hissettirnekteydi.

trimurti.jpg


Brahma - Vishnu - Şiva

Buddhizmin çok güçlendiğini gören Vishnucular, Buddha' nın da Vishnu'nun bir biçimi olduğunu söylemekten geri kalmadılar.

24.000 beyit ve yedi kitaptan oluşan Ramayana Destanı, mitolojiye yeni isimler katmaktadır. Sita adına, Rigveda'da rastlanıyorsa da, Rama, Hanuman, Ravana gibi karakterler bu güzel eserle efsane dağarcığına katılmaktadır. Toplam 100.000 beyit olan ve on sekiz kitaptan oluşan Mahabharata Destanı da, başta Krishna olmak üzere Pandavaları, Kuruları ve tanrı Dharma'yı mitolojide belirginleştirmektedir. Hari, Vishnu, Krishna, aynı tanrının değişik isimleridir. Harivamşa, Vishnu'nun soyunu (vamşa: soy), yani Krishna'nın yaşamını ve maceralarını anlatan bir eserdir. Vedik tanrıların destan döneminde eski ihtişamlarından yoksun olduklarını görüyoruz. Artık bir Vishnu-Şiva rekabeti başlamıştır. Zaman zaman kapışan bu tanrıları tanrı Brahma yatıştırır. Krishna, İndra'ya üstündür. Harivamşa'da. onunla alay eder. Sık sık kavga ederler. Bunun nedeni şöyle açıklanabilir:



vrtra_indra.jpg


İndra'nın Vritra ile savaşı


Hint mitolojisinin en eski ve en büyük tanrısı İndra'dır. Yağmurlu fırtınalı gökyüzünü simgeleyen bu tanrı, aynı zamanda savaşçı Ari toplumun savaş tanrısı idi. 1028 ilahi bulunan Rigveda'nın yaklaşık 250 ilahisi ona sunulmuştur. O, başta kuraklığı simgeleyen yılan Vritra olmak üzere, birçok kötü ruh ve şeytanla çarpışır. Vritra'yı öldürdüğü zaman, onun saklı tuttuğu suları kurtarmış olur. Bazen de çalınmış olan inekler serbest kalır. Hindistan'a kuzeyden gelen beyaz tenli savaşçı bu insanlar, kendileri gibi içki içip sarhoş olan, bu sarhoşluğun coşkusuyla korkusuzca savaşlara giden bir tanrı yaratmışlardı. Ancak savaşmayı bırakıp yerleşik yaşama geçilmeye başlanmasıyla bu tanrı da önemini yitirmeye başlamıştı. Adına sunulmuş 200 ilahi bulunan Agni ve 100 ilahisi olan Soma da onunla birlikte değer kaybetmiş, tüm müttefikleri ve hemen bütün Vedik tanrılar yerlerini yeni tanrılara bırakmışlardı. Destanlardan ve Puranalar'dan önce, henüz Brahmanalar döneminde, brahmanların övülerek tanrı derecesine yükseltilmesi, bu tanrıların değer yitireceklerinin en önemli göstergesiydi. Nitekim destanlarda brahman ermişler, tanrı İndra'dan bile güçlüdürler. Onu, bir lanet okumayla etkisiz hale getirirler (Mhb. III, 122-125).


Mahabharata'da erdem ve adalet tannsı Dharma'nın, İndra'nın önüne çıktığını görüyoruz. Fakat genellikle ölüm tanrısı Varna'nın bir niteliği olarak görülen Dharma, bundan öteye bir yol katedemiyor. Vishnucuların büyük çabaları sonucu, Brahmanalar'da, Manu ve tanrı Brahma ile ilgili olan balık ve kaplumbağa efsaneleri Vishnu'ya mal ediliyor; yeniden doğuş inancından alınan güçle bunlanrı tanrı Vishnu'nun bedenlenmeleri (avatara) olduğu söyleniyordu. Bununla yetinilmemiş, Rigveda'da. üç adım atan cüce kadar küçük Vishnu'nun, ilkellerin kutsal saydığı yaban domuzunun, ormanlarda baltayla gezme alışkanlığında olan köylü tipinin (Baltalı rama) hep birer bedenlenme olduğu topluma empoze edilmişti. Sayıları ona kadar çıkartılan bu avataralar arasına, Ramayana'nın kahramanı olan Rama ile Mahabharata'nın kahramanlarından Krishna da dahil edilmişti. Rama'nın Ari düşünce ve kurumlarını ülkenin güneyine kadar yaymaya çalışan tarihsel bir kişilik olma olasılığı vardır. Öte yandan Krishna "Kara" anlamına gelen bir sözcük olup, Harivamşa'dan da anladığımız üzere, bu kişi Yamuna nehri kenarında yaşayan çoban halkın esmer derili kahramanı idi. Gerek deri rengi, gerekse Hindistan'ın yerlisi olması dolayısıyla Krishna, Ari düşünce tarzına ters geliyordu.

Rigveda'da (V, 52:17) savaşçı İndra'nın, Yamuna nehri kıyısındaki, sütleri ile ünlü ineklerin sahibi olan ve kendisine karşı gelen (VIII, 85: 13-15) tanrısız kabilelerle savaştığı anlatılır. Harivamşa'da Krishna, İndra'ya tapmak isteyen çobanları bu inançtan caydırır ve tanrılarının inekler, dağlar ve ormanlar olduğunu söyler. Buna çok kızan İndra, aşağıya müthiş bir yağmur gönderir ama parmağıyla Govardhana dağını havaya kaldırıp onu çobanların ve sürülerin üzerine bir şemsiye gibi tutan Krishna, halkını bu felaketten kurtarır. Krishna ile İndra'nın başka yerlerde de (Paricataharana Adhy. 124-140) dövüştüklerini görürüz. Bu zıtlaşmalar, "yeniden doğuş" ve "herşey tanrıdır" düşünceleriyle tanışan toplumların gözünde Krishna'yı kendilerine yaklaştırmıştır. Krishna'nın halk tarafından sevildiğini gören Vishnucular da onu, tanrı Vishnu'nun bir tür görünüşü olarak tanıtmanın kendilerine yarar sağlayacağını düşünmüşlerdir. Nitekim Bhagavadgıta'da (II, 42-44) bu yeni düşünce tarzı, eski düşünceyi Krishna'nın ağzından şöyle yermektedir: "Tutkuyla körleşmiş insanlar vardır, bunlar Vedalardaki bilgiyi son gerçek sanırlar ve daha ötesini göremedikleri cennet için konuşur dururlar. Bencil isteklerle doğru yoldan sapmış bu insanlar, zevk duymak, güç kazanmak ve yeniden doğmak için dua ederler. Beyinleri böyle sözlerle yıkanan zevk ve dünya düşkünü kişiler, asla Tek Olan'ı kavrayamazlar".

Kökü Veda edebiyatına dayanan bir eskiliğe sahip olan Puranalar, Rigveda ve Brahmanalar'da anlatılan bazı efsaneler ve sonradan uydurulmuş yeni öykülerle çok zengin bir mitolojik malzemeye sahiptir. On sekiz Purana'nın hepsini belli bir tarihe mal etmek doğru olmaz, ancak bunların M.S. 9. yüzyıl ile 10. yüzyıl arasında derlenip toparlandıkları düşünülür. Yazılış amaçları, anlaşılması zor dinsel konuları halkın anlayacağı bir dille anlatmak isteğidir. Vedik tanrılar, epik tanrılar, ermişler, kehanetler, cennet, cehennem ve yüzlerce efsane bu kitaplarda yeralır. Yaratılış, tanrı ve ermişlerin soyları, Manu devirleri, Hindistan'ın coğrafyası, komşuları, yeraltı dünyası konuları arasında yer alır. Puranalar Hint mitolojisi için eşsiz bir hazine değerindedir.


Mahabharata Destanı'nın bir bölümü (VI, 25-42) olan Bhagavadgita’nın yazıldığı dönemde artık gerçek tanrı, tanrılar tanrısı Vishnu'dur. Yaratıcı Brahma'yı bile o yaratmıştır. Herşeyi saran, tutan odur. Kurtuluş (nirvana) ona kavuşarak sağlanır. Bhagavadgita'da (X, 20-38) Krishna (Vishnu) kendini geçmiş mitolojik verilere dayanarak anlatma yoluna gider. Bunu, belki de mitolojiye bağlı insanları ikna etmek amacıyla yapmaktadır ama ilginç olan, kendini tanıtırken adeta Hint mitolojisinin bir özetini.yapar gibi ya da, koca mitoloji ormanından bir meşale geçirir gibidir:

"Ben Aditi'nin oğulları arasında Vishnu'yum; ışık veren cisimler arasında Ravi (Güneş)'yim; rüzgarlar içinde Marut'um, yıldızlar içinde Şaşi (Ay)'yim. Vedalardan Samaveda'yım, ben tanrıların başı İndra'yım; duyular içinde akılım; canlıların bilinç ışığıyım. Rudralar arasında Şankara (Şiva)'yım, Yakshalar ve Rakshasalar arasında Kubera'yım (Vitteşa); Vasular arasında ateş tanrısı Pavaka (Agni)'yım, dağlardan Meru'yum. Ermişlerden göksel ermiş Brihaspati'yim; savaşçılar içinde savaş tanrısı Skanda'yım; sulardan Sagara (Okyanus)'yım.
krishna_bhagavadgita.jpg


Krishna'nın Arcuna'ya Hitabı

Kahinlerden Bhrigu'yum; sözlerden OM hecesiyim. Kurbanlardan Capa kurbanıyım; hareketsiz cisimler arasında Himalaya dağıyım. Ağaçlardan Aşvattha (Kutsal incir) ağacıyım; göksel ermişlerden Narada'yım, Gandharvalardan Çitraratha'yım; Siddhalar içinde Kapila'yım. Atlardan İndra'nın atı Uççaihşravas, fillerden İndra'nın fili Airavata'yım; insanlar içinde kralım. Silahlardan Vacra'yım; inekler arasında Kamadhuk'um; isteklendirenlerden aşk tanrısı Kandarpa'yım; yılanlar arasında sonsuzluk yılanı Vasuki'yim. Nagalar arasında Ananta'yım; su canlılarından suların kralı Varuna'yım; Pitriler (Atalar Ruhu) içinde Aryaman, yöneticiler içinde ölüm tannsı Yama'yım. Daityalar arasında Prahlada'yım, ölçülebilir şeyler içinde Kala (Zaman)'yım. Hayvanlar arasında hayvanlar kralıyım; kuşlar içinde Vaitaneya (Garuda)'yım. Temizleyiciler içinde Pavana (rüzgar)'yım, silah taşıyanlar içinde Rama'yım; balıklar içinde Makara'yım, nehirler içinde Cahnavi (Ganj)'yim. Ben herşeyin başı, ortası ve sonuyum... Ben herşeyi alıp götüren Mrityu (ölüm)'yum... Vrishni soyu içinde Vasudeva (Krishna)'yım, Pandu oğulları arasında Arcuna'yım; ermişlerden Vyasa, şairlerden ise Kavi Uşana' yım..."
Alıntı
 
Geri
Üst