Hipnoz Ortamında Yaşamak

*MeleK*

♥Ben Aşık Olduğum Adamın Aşık Olduğu Kadınım♥
Hipnoz Ortamında Yaşamak
Hipnoz bilinçli yaşamanın tersidir
Şimdi bana soruyorlar. " Hipnoz nedir?
Hipnoz nasıl bir şey?
Aslında hepimizin bildiği ama bildiğinin farkında olmadığı bir durum. Hepimizin sürekli içinde olduğu ama içinde olduğunu fark etmediği bir durum.
Hipnozda yaşamanın nasıl bir şey olduğunu anlatmam için tam tersi bir durum olan bilinçli yaşamayı anlamanızı sağlamak istiyorum. Evet, bilinçli yaşamak hipnozda yaşamanın tersidir. Günlük yaşamımızda ne kadar az bilinçli yaşarsak o kadar hipnozda yaşıyoruz demektir.
O halde nedir bilinçli yaşamak?

Uyurgezer gibi yaşamanın tersidir. Farkında olmadan yaşamanın tersidir. Hipnoz uyurgezer bir yaşamdır. Sadece inançlarına ve toplumun koyduğu kurallara körü körüne bağlı olarak yaşamanın tersidir. Körükörüne inanç hipnoz telkinidir. Zihnimizi, aklımızı otomatiğe bağlayarak yaşamanın tersidir.

Hipnoz ilkelliğe dönüştür
Bilinç, evrensel evrimin en üst basamağıdır. En azından şu anda. Hipnoz ise bilinçaltının gücü elinde tutmasıdır. Olasılıkla evrim süreci içinde bilinç daha üst kavrama düzeylerine doğru evrimleşecektir. Bilinç hem canlı türlerinin üst basamağa geçmesiyle evrimleşmekte, ya da bilinç geliştikçe o canlı daha üst evrim basmağına geçmektedir. İnsan ırkının evriminde de bilincin evrimini görürüz. Bilincin evrimi hipnozdan yani ilkellikten kaçıştır. Hipnoz ilkelliğe dönüştür.

Bilinç yaşamı sürdürmenin en önemli aracıdır. Çevremizin farkında oldukça, eylemlerimizi bu farkında olduğumuz olaylara göre biçimleriz, hipnozdan uzaklaşırız. Yani bilinç çevremizdeki gerçekliğin farkında olma durumudur. Hipnoz ise gerçeklikten kaçıştır. Bu aynı zamanda bir güçtür. Çevremizin farkında olabilme gücü. Eskilerin deyimiyle bir melekedir. Bilincin insanda evrimleşmiş ve olgunlaşmış şekli akıldır. Akıl kavram ve düşünme gücü kazanmış bir bilinç şeklidir. Bilincini ve gerçekliğini kaybetmiş herkes hipnozda yaşar.

Bu nedenle insanda bilinç isteme bağlıdır. Yani etrafımızın farkında olmayı istemli olarak arttırabiliriz ya da umursamayız. O halde etrafını umursaman yaşamak bir çeşit hipnozda yaşamaktır. Hipnozdaki kişi çevresini umursamaz, kendi içine dönmüştür. Olaylara daha fazla odaklanmayı seçebiliriz. Ya da boş vererek ilgilenmeden yaşarız. Hipnozda yaşama şansımızı otomatiğe bağlarız. Yaşamımızı içimizdeki otomatik pilota devrettiğimiz oranda hipnoz altında yaşama süremiz artar.

Hipnozun dili hayallerdir.
Hipnozda yaşamak sanki iyi ve tercih edilen bir durummuş gibi görünebilir. Günlük yaşantımızda zihnimizi ne kadar az enerji harcatarak sürdürürsek, sanki o kadar "huzurlu ve etkilenmeden" yaşayacağımızı ileri sürenler olabilir. "Otomatik yaşamanın nesi kötü" diyenler olabilir. "Otomobil sürerken bir taraftan aracımı sürerim bir taraftan radyodaki haberleri dinleyebilirim" diyenler olabilir. Ama hangi eylem olursa olsun otomatiğe bağlandıkça riskimiz artar. Zihin içinde bulunduğu durumu arttırma eğilimi taşır. Yani zihnimimzi otomatiğe aldıkça hipnoz ortamına kaymaya başlarız. Hipnoz ortamına kaydıkça gevşer ve rahatlarız, gevşedikçe bu durumdan daha çok hoşlanır, daha çok gevşeriz. Reflekslerimiz zayıflar, etraftan gelen uyarılara tepkimiz azalır. Yavaş yavaş hayal ve rüya dünyasına kaymaya başlarız. Hipnozun dili hayallerdir. Orada gerçek ve hayal birbirine karışmıştır. Bilinçaltında gerçekle hayal aynı şekilde kodlanır.

Bazı insanlar hep rüya görerek yaşarlar. Gündüzleri hayal ve rüya görerek yaşarlar. Hipnozda yaşarlar ama bunun farkında değillerdir. Düşünme çabası olmadan otomatik yaşantıya kendilerini bağlamışlardır. Düşünmezler ama düşündüklerini sanırlar. Gizli hipnoz telkinleriyle doldurulmuş beyinlerindeki bu düşünceleri kendi düşünceleri zannederler. Sabah kalktıkları andan akşam yatana kadar tüm yaşamları otomatikleşmiştir. Akıl körelmiştir. Akıl köreldikçe öz saygı ve öz etkinlikte körelir.

Ne alakası var demeyin. Zihin ne kadar az çalışırsa kişinin kendi yaşamında değişiklik yapma arzusu da o ölçüde azalır. Bir süre sonra böyle bir gücünün olduğunu düşünemez hale gelir. Zihin bir sis perdesi arkasında kalmıştır. Gerçeklerden kaçarak yaşam otomatik bir yaşamdır. Sorumluluk hissetmeden olan yaşam hipnoz ortamında süren bir yaşamdır.

Bilinçli yaşamaya çalışmak, her şeyin farkında olarak yaşamaya çalışmaktır. Eylemlerimizin, davranışlarımızın, yaşamdaki amacımızın, değerlerimizin, inançlarımızın farkında olarak yaşamaktır. Yeteneklerimizin en iyisi neyse onu ortaya koymaya çalışarak yaşamaktır. Bildiğimizle, gördüğümüzle uyumlu davranmaya çalışarak yaşamaktır. Bilinçli yaşam hipnozdan kaçıştır. Bilinç güçlendikçe geçmişin hipnozu bozulur. Hipnoz tedavilerinin amacı geçmişin hipnozunu bozmaktır.

Hipnozda yaşamak bilinçli yaşamaya ihanet etmektir.
Farkında olupta bunu eyleme dökmemek ikinci bir ihanettir. Kendini yok sayan, geçersiz sayan bir zihin yapısına dönüşmektir. Yani bilinçli yaşamak sadece görmek, anlamak ve bilmek değildir. Bu algılarımız eyleme çevirmeye çalışmak, eyleme geçmek demektir. Yanlış bir şey yaptığımın farkında olmama rağmen bu yanlışımı telafi edecek hiç bir girişimde bulunmamak eylemli bir yaşam değildir. Bu bilinçli yaşamdan kaçıştır. Hipnoz ortamına kaçıştır. Bilinçli yaşamak her an farkında olmaya, tetikte olmaya çalışmak değildir. O an içinde bulunduğumuz durum hangi zihinsel durumda olmamızı gerektiriyorsa o zihinsel durumu seçerek yaşamaktır. Bazı durumlarda zihnimizi dinlendirmek ve boşaltmak gereği duyarız. O zaman uyumak, meditasyon yapmak ya da kendine hipnoz yapmayı seçmek bilinçli bir karardır ve bilinçli yaşamın bir parçasıdır.

Hipnoz ortamında yaşayan gerçeklere saygı duymaz. Gerçeklere saygı duymayan kendi gerçeklerine de saygı duymaz. Kendi ihtiyaç, arzu ve duygularını görmezden gelir. Gördüğümüz gerçeği sevmeyebiliriz. Ama gerçek o gerçektir. Biz sevsek de sevmesek de o odur. Görmezden gelmeye çalışmak negatif hallüsinasyondur ve hipnoz ortamının en önemli belirtilerinden biridir. Bir kişi derin hipnoz halindeyken bir telkin vererek gözlerinin önünde hiç bir şey olmadığı telkinini vererek koca masayı görmemesini sağlayabiliriz. İşte buna negatif hallüsinasyon deriz. Yani olan bir şeyi görememek. Günlük yaşamda da gerçekleri görmezden gelmek, görememek en belirgin hipnozda yaşama şeklidir. Bir şey doğru ve gerçekse benim onu görmemem onu yok etmez
Sadece benim aklımın çalışma gücünü yok eder.
Hipnozda yaşayan bir kişinin aklı iyice pasifleşmiştir. Zekasını kullanmaktan korkar. Sürekli rüyada yaşar. Şimdiyi değil ya geçmişi, ya geleceği hayalleyerek yaşar. Gerçeklerden kaçarak, kendi içine kaçarak, hipnoza kaçarak yaşamaya çalışır. Korkutan ve acıtan gerçeklerden kaçarak yaşar. Yaşam çizgisinde nerede olduğunun farkında olmadan yaşar. Eylemlerin yaşam amacıyla uyumlu olup olmadığını düşünmeden yaşar. Çevreden gelen uyarıları takmadan yaşar. Zorluklar karşısında hemen pes ederek yaşar. Yeni bilgilere tüm kanallarını kapatarak yaşar. Hatalarını kabul etmeden ve yok sayarak yaşar. Dünyayı tanımadan ve anlamadan yaşar. Evet işte hipnozdan korkmaya hiç ihtiyacınız yok. Çünkü çoğumuz zaten o tanıdık hipnoz ortamının içinde yaşıyoruz.

Neden Hipnozda yaşıyoruz?
Bizim kültürümüz, değer yargılarımız, geleneklerimiz, göreneklerimiz, inançlarımız toplumu hipnoz ortamında yaşamaya iten, teşvik eden özellikler taşıyor.
Sorma yap düzeni bu.
Askeri toplum düzeni bu. Sorarsan, araştırırsan, sorgularsan, başına kötü bir şey gelir. O nedenle sorma yap. Çocukken evde annen baban ne derse sorma yap. Nedenini sorma. Öğrenmeye çalışma. Öğrenmeye çalıştığın bir an bir bağırış, bir tepki.. hele biraz daha itiraz edersen terliği yersin. Çocuk kendini korumak zorunda. Anne babaya muhtaç. Sorarsa, aklını çalıştırmaya çalışırsa tehlike var. En güvenli olanı anne babanın istediği gibi, onların dediklerini otomatik olarak yaşamak. Zaten çocukta bilinç gelişmemiştir. Çocuk hipnoz ortamında yaşar. Büyüklerden verilen her telkin hipnoz ortamında verilmiş telkin gücündedir. Kendi istek, duygu ve arzularımızı bilinçaltımızın derinliklerine gömerek, onları yok sayarak yaşamaya çalışmak. Böyle yaşamak zorunda kalmak.

Evde, okulda, askerlikte, evlilikte sormadan kendi istek ve arzularını hissetmeden ya da hissettiklerini söyleyemeden, hipnoz olmuş şekilde yaşamak. Sorma yap dünyası bu.

Sosyal Fobi hipnoz olmuş şekilde yaşamaktır
Bilinçaltı bilgileri değişik kaynaklardan toplar ve hepsini yaşamayı sağlamak üzere işleme koyar. Eğer kendini ifade etmek tehlikeliyse o arzuyu siler yok eder.
Eğer duygularını fark etmek, ifade etmek, boşaltmak tehlikeliyse duygularını gizlemeyi, hissettirmemeyi sağlar. Duyguları uyuşturmak hipnozdur
Eğer düşünmek, fikrini söylemek tehlikeliyse susturacak yönde programları işletir.
Kişi topluluk önünde konuşacağını hissettiği anda içinde bir korku başlar. Elleri titrer. O nedenlede konuşmaktan, topluluk içine çıkmaktan ya da kalabalıklarda fikrini, kendini ifade etmekten kaçmaya başlar. ( Bu duruma sosyal fobi diyorlar!)
Nereye kaçmaya başlar. Kendi hipnotik dünyasına doğru kaçar. Hipnoz ortamında yaşamayı seçer. Bilinçaltının kendine uygun gördüğü yaşamı yaşamayı seçer. Bilinçaltı diye bir varlığın bile farkında olmadan yaşamaya başlar.

Bilinçaltı gözlemleyerek öğrenir. Çok konuşanın, fikrini ifade edenin başına ciddi tehlikeler geldiğini görür duyar ya da öğrenirse bu eylemden kaçmaya, kişiyi hipnoz etmeye, zihnin bilinçli çalışmasını durdurmaya ve tamamen otomatik yaşamı seçici davranışları ön plana çıkarmaya başlar.

Eğer inançları sorgularsa cehennemde yanabilir. Eğer emirlere karşı gelirse askerliği uzayabilir. Eğer öğretmenin söylediklerine itiraz ederse öğretmen ona takabilir. Eğer babasının söylediklerini sorgularsa harçlığı azalabilir. Cinselliği sorgularsan ya soruların yok sayılır ya şiddetli tepki alırsın. Böylece bulaşılmaması gereken alanları öğrenmiş olursun. İçinde isyan eden parçanı susturmanın tek yolu her şeyi uyuşturan o hipnoz ortamında saklanmaktır.

O halde düşünmeden, kendini yok ederek yaşa. Yani hipnozda yaşa. Hipnoz ortamında yaşa hem de kendi kendini değersizleştirerek yaşa ki, başına aklını, bilincini kullanmaya kalkarak tehlikelere sokma.

Hipnozdan çıkmadan yaşamak, bilinçaltının daha menfaatinedir.
Bilinçaltı öğrendiği, algıladığı bir bilgiyi yargılamadan eleştirmeden kabul eder. Hele bu bilgi daha önceden bilinmeyen bir bilgiyse zaten sorgulayacak bir durumda yoktur. Soba elini yaktığı zaman en garantili iş bir daha sobaya yaklaşmamaktır. Acaba neden yaktı, her zaman yakar mı, elimi yakan başka bir şey mi, çünkü annemin elini bazan yakmıyor gibi zihni çalıştırıcı eylemleri kullanma melekesi kayboldukça o soba tehlikelidir. 80 yaşına da gelse, sobacı mağazası görünce karşı kaldırıma geçer. Ne de olsa otomatik yaşarak 80 yıldır sobadan başına bir tehlike gelmeden yaşamıştır. O halde bu şekilde yaşamak, hipnozdan çıkmadan yaşamak, onun daha menfaatinedir.

Hele bir de fikirlerini söyledikten sonra alay edildiysen, küçük düşürüldüysen, eleştiri aldıysan, asla bir daha fikirlerini açık etmezsin. Bunu kazara eyleme geçirmemek içinde bilinçaltı ben işe yaramaz, yetersiz, beceriksiz, suçlu bir varlığım duygusunu yerleştirir. Öğrenmek ve sorgulama hakkın yoktur artık. Ve kullanılmayan her organ gibi akılda her geçen gün küçülür, dümura uğrar.

Gerçekleri görmek, gerçeklerin doğruluğunu araştırmak, fikirlerine saygı duymak gibi kavramlar sözlük ve bilinçdışına itilir. Robotlaşmış bir hayat en güvenilir hayat haline gelir. İtaat edersen başına bir şey gelmez. Kendi hakkını ararsan tehlike başlar. Üstelik bencillikle suçlanırsın. Mütevazilik, başını öne eğmek, büyükleri konuşurken susmak, onların sözünü kesmemek, durup dururken keyifli olmak, şarkı söylemek, eğlenmek, ya da duygulu sahnelerde ağlamak hep yasaklanana ayıplanan şeyler olur. Artık büyüdükçe " sen zaten yoksun" duygusu iyice yerleşmeye başlar. Ben yokum dedikçe daha derin daha derin hipnoza girmeye başlarsın.

Analitik hipnoz tedavisi geçmişin hipnozunu bozar
Bir gün gelir " yeter artık" dersin ama ne yaparsan yap eski alışkanlıklar, eski korkular hemen paçandan aşağı seni çeker. "Hooop" derler. Nereye gidiyorsun. Kendini canavarlara yem yapacaksın. Otur oturduğun yerde. Çünkü artık hipnoz çok güçlü hale gelmiştir. Hipnotik yaşama iten kalıplar kırılamaz, yıkılamaz, sökülemez kadar sağlamlaşmıştır.

İşte bu nedenle hipnozu ancak hipnozla bozabiliriz. O hipnoz halindeyken edindiğimiz duvar yazılarımıza, bilinçaltındaki o eski kalıplara, yine hipnoz ortamında daha güçlü inançlarla, kurgularla, gerçeklerle saldırırsak başarı şansımız artar. Savaşmak için sahaya inmemiz, yani hipnoza girmemiz gerekir. Hipnoz tedavisi bilinçaltına "yeter artık" diyen bir isyandır.
Savaşmak için korkusuzca onun sahasına inme durumudur. Zaten o yaşadığımız hipnoz ortamının sınırlarını daraltma mücadelesidir. İçinde bu mücadele arzusunu, bilinçaltında yerleşmiş ama artık kendi yaşantısını, sınırlayan o inançları, kalıpları sorgulama cesaretini bulanlar için analitik hipnoz son derece etkin, inanılmaz diyeceğim ölçüde olumlu sonuçlar veren bir iyileşme yöntemidir. Ama kendinden korkan, kendi içindeki gücü açığa çıkarmaktan korkan, hipnoz ile yaşamayı bir yaşam biçimi haline getirmiş kişiler için analitik hipnoz tedavisiyle iyileşeceğini düşünmek sadece boşa zaman harcamaktır. Bu iyileşme arzu ve gücünü hissetmeyen kişilere bilinçaltı hiç bir şekilde yardımcı olmaz. Bilinçten gelen o olumlu değişme arzularını hissetmedikçe, algılamadıkça kişinin hipnoza girmesine bile izin vermez.kaynak:forumtempo
 
Geri
Üst