İstiğfar Duası

ahueda

Aktif Üye
Üye
İstiğfar Duası
Günahlarımızı gönlümüze, kalbimize sirâyet etmiş kir kabûl etsek; tevbe, istiğfarı da bu kirleri temizleyen ilâçlar kabûl edebiliriz. Nasıl bir takım maddî kirler ilâçlarla, sabunlarla temizleniyor, beden ve elbise tertemiz hale getiriliyor. Pişmanlık duyarak yapılan tevbe, istiğfarlar da aynen öyledir. Bu duâlarla kalbimiz ve gönlümüzdeki günah kirlerinden yıkanır, tertemiz hâle geliriz. Dinî hayatımıza yepyeni bir ruh ve azimle devam ederiz. Bu yenilik ve temizleniş bize şevk verir, kuvvet kazandırır. Böylece tevbemizin kabûl olduğunu da anlarız.
Bundan dolayıdır ki, Resûl-i Ekrem Efendimiz ashâbına sık sık tevbe, istiğfarla temizlenmeyi tavsiye buyurur, hatta Huzeyfe Radıyallahü anhü’ye:
– Yâ Huzeyfe, hani tevbe, istiğfarın? Baksana ben de günde yüz defa tevbe, istiğfarda bulunuyorum, diyerek ashâbını ikâz etmiş olurdu.
Nitekim Hazret-i Ömer Radıyallahü anhü şöyle demiştir:
– Biz Resûlüllah’ın bir mecliste iken yüz defa tevbe, istiğfarda bulunup şu duâyı okuduğunu saydığımız olurdu:
“Rabbiğfir lî ve tüb aleyye. İnneke ente’t-Tevvâbürrahîm.”
“Ey Rabbim! Beni mağfiret eyle ve benim tevbemi kabûl eyle. Şüphesiz ki sen tevbeleri en çok kabûl eden, en merhametli olansın.”
Peygamberimizin tavsiye buyurduğu istiğfar duâlarından birine Seyyidü’l-istiğfar adı verilmiştir. Yâni istiğfar duâlarının başta geleni demektir. Bu duâ da şöyledir:


“Allahümme ente Rabbî, lâ ilâhe illâ ente halâkteni ve ene abdüke ve ene alâ ahdike ve va’dike mesteta’tü. Eûzü bike min şerri mâ sana’tü, ebû’u leke bi-nimetike aleyye. Ve ebû’u bi-zenbî, fağfir lî, fe-innehû lâ yağfiru’z-zünûbe illâ ente. Birahmetike yâ erhame’r-râhimîn...”
“Allah’ım, sen benim Rabbimsin. Sen varsın, senden başka İlâh yoktur. Beni sen yarattın. Ve ben senin kulunum. Gücüm yettiği kadarıyla ezelde sana verdiğin söz üzerine ve emirlerine uygun bir hayat tarzında sebat edeceğim. İşlediğim günah ve hatalardan dolayı sana sığınıyorum. Bana ikram ettiğin nimetlerini itiraf ve ikrar ediyorum. Günahlarımın da varlığını itiraf ve ikrar ettiğim gibi. Bunca nimetlerine karşı işlediğim bunca günah ve kusurlarımdan dolayı sana iltica ediyorum, beni afvet yâ Rabbî. Hakikat odur ki, günahları başka afveden yoktur, ancak sen varsın. Senin afvın vardır. Senin sonsuz merhamet ve afvına sığınıyorum ey merhametlilerin merhametlisi!”
Beşeriyet icabı, mâruz kaldığı günahın te’sirinden derin sıkıntıya düşen biri Resûlüllah’a geldi:
– Helâk oldum yâ Resûlâllah, helâk oldum! diye feryada başladı.
Ümitsizliğe kapılan adamın günahlarının çokluğu, belki de büyüklüğü böyle bir sıkıntıya düşmesine sebeb olmuştu. Efendimiz ona, “Şu duâyı tekrarla bakayım” buyurdu.
“Allahümme, mağfiretüke evseu min zünûbî ve rahmetüke ercâ indî min amelî!”
Bu duâyla şöyle demiş oluyordu:
“Yâ Rab, senin mağfiretin benim günahımdan büyüktür. O büyük olan rahmetin benim için esastır, kendi kısır amelimden öncedir.”
Anlaşılıyor ki, kul ne kadar günahkâr da olsa Allah’ın rahmetinden ümid kesmemelidir. Zira Allah’ın rahmeti kulun günahından çok ve geniştir.

 
Geri
Üst