İstiklal Marşı Nasıl Kabul Edildi ?

TİTAN

*Melekler Mekanı*
İstiklal Marşı Nasıl Kabul Edildi ?
Bu konu; istiklal marşının kabulu hakkında bilgiler vermektedir.



Sevgili melekler, Türk ulusunun marşı hepimizin bildiği gibi İstiklal Marşıdır. Bu duygu yüklü dizelerin sahibi ise büyük şair Mehmet Akif Ersoy 'dur. Bu sayfamızda sizlere İstiklal Marşının kabulu ile ilgili olarak kısaca bilgiler vermek istiyoruz...




istiklal_marsi-be.jpg





İstiklal harbinin en zor yılllarında meclis bir milli marşa ihtiyaç duymuştur. Milleti birlik ve beraberlik konusunda biraraya getirecek bu milli marş için bir yarışma düzenlendi. Türk Milleti’nin zaferini, yüceliğini ve bayrağımızın kutsallığını en güzel duygularla anlatan İstiklal Marşı, yarışmaya katılan 724 şiir arasından seçilerek zamanın Milli Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi Tanrıöver tarafından Büyük Millet Meclisi’nde okundu. Bütün milletvekillerince büyük bir coşku ve heyecan içerisinde, iki defa ayakta dinlenen İstiklal Marşı, 21 Mart 1921 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından Milli Marş olarak kabul edildi. Ünlü bestecilerimizden Osman Zeki Üngör tarafından bestelendi
 
Moderatör tarafında düzenlendi:

Merhaba sayın ziyaretçi istiklal marşının kabulu ile ilgili geniş bilgi ;



İstiklâl mücâdelesinin en çetin bir safhasında milletin duygularını belirtecek bir “İstiklâl Marşı”nın yazılması istenmiş ve böylece, Maarif Vekâleti tarafından bir müsabaka açılmış ve yarışmada birinciliği kazanacak kişiye 500 lira nakdî mükâfat verileceği ilân edilmişti. Yurdun her tarafından 500’den fazla şâir müsabakaya girmişti. Fakat yazılan marşlar, milletin hissiyatına tercüman olacak bir durumda değildi. Mehmed Âkif, marşın ödüllü olmasından dolayı yarışmaya katılmamıştı. Zamanın Maarif Vekili Hamdullah Suphi, böyle bir marşın ancak, Mehmed Akif Bey tarafından yazılabileceğine inanmış ve 5 Şubat 1337, Milâdî 1921 tarihinde şu mektubu kendisine yazmıştır:


“Pek aziz ve muhterem efendim, İstiklâl Marşı için açılan müsabakaya iştirak buyurmamaklarındaki sebebin izâlesi için pek çok tedbirler vardır. Zât-i üstadânelerinin matlûb şi’iri vücûda getirmeleri maksadın husûli için son çâre olarak kalmıştır. Asl endîşenizin icâbettiği ne varsa hepsini yaparız…’’



Bu mektubun yazılmasından bir ay bile geçmeden milletin istediği İstiklâl Marşı yazılmış ve kahraman orduya ithaf olunmuştu. Marş, Maarif Vekili Hamdullah Suphi ve arkadaşları tarafından beğenilmişti. Yalnız bu marşın, üstadı rencide etmeden Büyük Millet Meclisi’nden nasıl geçirileceği üzerinde düşünülmüştü. Bu sıralarda Maarif Vekâleti’nce seçilen yedi marş da Büyük Millet Meclisi’ne getirilmişti. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 1 Mart 1337 (1921) tarihindeki toplantısında kararı, Karesi Meb’usu Basri Çantay, Meclis’e gelen marşlardan birinin okunması için bir takrir vermişti. Bu takrir Meclis üyelerinin reyine sunulmuş ve tasvîb olunmuştur. Marşlardan birinin okunması için Meclis Reisi tarafından, Hamdullah Suphi Bey kürsüye davet edilmiş ve ezcümle şöyle konuşmuştur:



-Arkadaşlar, hatırlarsanız, Maarif Vekâleti, son mücâdelemizin ruhunu terennüm edecek bir marş için şâirlerimize müracaat etmiştir. Birçok şiirler geldi, burada yedi tanesi en fazla vasfı hâiz olarak görülmüş ve seçilmiştir.



Hamdullah Suphi, gür sesiyle Meclis’in kürsüsünde İstiklâl Marşı’nı okumuştur. “Hakkıdır, hür yaşamış bayrağımın hürriyet; Hakkıdır, Hakka tapan milletimin İSTİKLÂL” mısraları ile bu marş, Meclis üyelerinin şiddetli ve heyecanlı tezahüratına vesile olmuş, salon alkış sesleriyle dolmuştur. Kastamonu Meb’usu Dr. Suad Bey, 12 Mart 1337 (1921) tarihinde Büyük Millet Meclisi Riyaseti’ne, “Riyâset-i Celîle’ye: Müzâkere kifayetini ve Mehmed Akif Beyin İstiklâl Marşı’nın kabulünü teklif ederim.” şeklinde takrir vermiştir. Takrir Meclis Reisi tarafından oya sunulmuş ve kabul edilmiştir. Böylece Mehmed Âkif tarafından yazılan şiir İstiklâl Marşı olarak ekseriyetle kabul edilmiştir. Kırşehir Meb’usu Müfid Efendi, bu marşın, Hamdullah Suphi Bey tarafından kürsüde tekrar okunmasını, Konya Mebusu Refik Koraltan da milletin ruhuna tercüman olan işbu İstiklâl Marşı’nın ayakta dinlenmesini teklif etmiştir. Bunun üzerine 12 Mart 1337’de (1921) kabul edilen ve kanunlaşan İstiklâl Marşı tekrar Hamdullah Suphi tarafından okunmuş ve marş ayakta dinlenmiştir.



Mehmed Âkif’e niçin istiklâl Marşı’nı Safahât’ına koymadığı sorulduğunda o büyük insan, “O benim değildir. Ancak milletimindir.” diye cevapta bulunmuştu. Akif, 500 lira olan ödülü fakir çocuk ve kadınlara örgü öğretmek, bir geçim sağlamak gayesiyle faaliyette bulunan Darü’l-Nisaiyye’ye bağışlamıştır. Bu büyük insan bu bağışta bulunurken Ankara’nın o yakıcı soğuklarında bir arkadaşının paltosunu dönüşümlü giyerek dışarı çıkabiliyordu.



Âkif denince aklımıza ne geliyor?



İstiklal Marşı’nı pek çoğumuz ezbere biliriz. Ya ötesini… “Çanakkale Destanı’nı, Âkif’in ideal genci Asım’ı, Köse İmam’ı tanıyor muyuz? Hele Kocakarı ile Ömer’in hikâyesini Âkif’in dilinden okuduk mu hiç? Necid çöllerinde Âkif’le birlikte yürüdük mü? Göğsünü kabarta kabarta İstiklal Marşı’nı dinleyen bir nesil, o eşsiz marşı yazan şairi de yakından tanımalıdır. Doğruluğu, edebi, vefası, cömertliği, kerem ve mertliği ile hep sevilip sayılmış olan Âkif’i tanımamak çok büyük bir kayıptır…


M. Enis AYDIN

Kaynak: Ailem Dergisi, Sayı 170
 
Geri
Üst