jujunun köşesi burasıda buyrun melekler

Dibi yosun tutan denizlerle ilgilenme. Sen dağları seyret !.. Yenik düşüyorsan özlemlerine aldırma, kalbindeki o uçsuz bucaksız sevgiyi hisset !.. Işıklar sönmüşse ve karanlıksa onada aldırma, ay ışığını seyret !.. SABRET !.. Sabretki herşey hissettiğin kadar derin ve sonsuz olsun!.. Sabretki herşey gönlünce olsun...!


 
Benim Hayatımı Yargılamadan önce ..
Benim ayakkabılarımı giy ve benim geçtiğim yo...llardan,
Sokaklardan,
dağ ve ovalardan geç .
Hüznü,
acıyı ve neşeyi tad...
Benim geçtiğim senelerden geç,
Benim takıldığım taşlara takıl,
yeniden ayağa kalk ve aynı yolu tekrar git,
Benim gittiğim gibi !!

Ancak ondan sonra,

Beni yargılayabilirsin !!
 
hayalkirikliklariyla.png




ßeyaz ßir gecede hayal kırıklıklarıyla eteğini toplamış;
çıplak ayak dans eden ßir kadına dönüşüyor aşk..
Ve kaç yaşına gelirse gelsin kimin ßedenine uğradıysa;
derin kesikler ßırakıp arka kapıdan sessizce çıkıp gidiyor..
 
Ten Rengi Gecede Islak Huzunler. .

İnce bir hüzün giymişti üzerine, saçlarını gelişi güzel rüzgara bıraktı. İliklerine kadar an’ı soluyan bir zamandı. Pencereye iyice yaklaştı kadın, telli duvaklı bir papatya gibi rengarenk gülümsüyordu. Bir düş sokuldu usulca, ince beline sarıldı.

Gerçek miydi yoksa… Serseri bir koku yüreğinin atışlarını hızlandırıyordu. Haince ilerliyordu zaman… Bir süre durakaldılar öylece. Dalgaların sesi çağlıyordu kulaklarında. Gecenin çarşafları seriliyordu gökyüzüne, eteğini bıraktı kadın yıldızlar döküldü. Sırtını dayadığı en gerçek düş, beline daha sıkı sarıldı o an. Saçları değiyordu gelinsi yüzüne.

Bir düşün elleri tarıyordu kadının saçlarını, yarım bir gülümseme tamamlanıyordu aynada. Gerçek denilen masal sona ermişti o an ve gölgelerin dansı başlamıştı. Karanlıkla aydınlık arası garip bir zamanda rüyaların tam ortasında giysilerinden kurtuluyordu gölgeler. Her türlü kaygıdan ve yargıdan soyunuyorlardı. Vurgun yemiş yarım şarkıların her notasında dermansızca tamamlanarak kaybediyorlardı kendilerini. Küçük adımlarla yavaş yavaş dans ediyordu gölgeler, sevdanın acımsı lezzetini duyarak, yanıp tutuşarak gül teninde… İçi dışı cesur, özü sözü sabır olan iki aşk bir oldu yüreklerini ateşe vererek.

Dalgalarla kabarıp duran deniz ve ıslak rıhtım karşıdaydı. Yapayalnız bir kumsal, yakamozu bekliyordu. İki hüzün yeli demirlemişti güneşe küskün bu koy’a. Terkedilmiş bir mehtapta, hırçın yalnızlıklar karıştı ten rengi geceye kanatlarını çırparak. Ay ışığına batmış her dokunuş alev oldu dumansız. Istırabı emen dudaklarda başladı bu sancılı gönül macerası… Dağılıp parçalanırken anılar, anlamını yitiriyordu sevgiye dair tüm kelimeler. Çılgınlığa varıyordu duygular, kan ter içinde damla damla gül.

Soğuk bir güz gününde yüzüne çarpan hüzünlerin ayazında sevdalı bir roman düşüyordu gecenin ipek çarşaflarına. Dudaklarındaki ıslak gülümseyişle özlemlerini itiraf ediyordu kadın. Kabarıp duran mavi bir çöl kumu gibi akıp gidiyordu zaman. Karşıdaki yüksek tepeler günün ateşiyle kavrulmuş bir duman alacasıyla bazen denize yaklaşıyor, bazen ise duruklaşıyordu. Deniz dalgalanışlarla rıhtıma çarpıyor, bu çarpıntıyla sahildeki oyuklara suların dolup boşaldığı bir ezgi ile yırtılıyordu sukut-u mutluluk. Doyumsuz bir tat yudumlandı dudağın kadehinden. Gecenin tülleri aralandıkça konfetiler dökülüyordu. Yeşermeyen umutlara, ekilmeyen tohumlara ve karanlığa inat her şey renk içindeydi.

Ateş kırmızı bir tuvalde sustu ten rengi gece…

Dalgaların fısıltısında suskunluğa uzanmış tatlı bir akşama akan sessizliği böldü kadın “Hiç düşündün mü” dedi “kaybedersem seni nasıl dayanırım” Sustu adam. Beyaz güller serpti gecenin kırışık çarşaflarına… “İyi ki varsın” diyemeden bin parça döküldü şiirlerinden… Sustu, hiçbir söz yoktu bu hüznü anlatacak. Nemli gözleriyle tekrar sustu ve gitti... Bitmedi lakin…

Gittikçe dağılıyordu tanyeri ve gözyaşı hiçbir şeyi değiştirmiyordu. Güneşin izini taşımayan bir özlemle aydınlanıyordu uzak bir yaşam. Suskunluğun silahıyla kim bilir kaç kez ateş edilmişti düşlerine. Ölümle sarmaşan istekleri artıyordu kadının. Her gün batımı eriyordu naif gece kelebeği. Yokluğun koynunda uyuduğu her gece sabaha varmasın diye dualar ediyordu. Yanıp tutuşan bir güz vardı yüzünde.

Haykıra haykıra sevdiğini söyleyen bir ses duyuluyordu bitişikteki meyhaneden, hayatın sesi alaturka bir şarkıyla sarıyordu ürkek geceyi. Issız kimsesiz arka sokaklarda bitkin bir evde sevdalı dizeler yazan bir kadın ölüyordu şiirlerde… Ayak uçlarında bir düş attı kendini ateşlere… Özlemli bir keman taksiminde ıslak kirpiklerinde söndü ışıklar.

İyice bastıran bir güz yalnızlığında
Mucizeye ihtiyaç vardı şiddetle
Puslu bir hatıra sonlanıyordu gözlerinde
An öperken dudaklarından “susmak” ölümdü…
Her ölümde sonsuza dek var olmayı öğrendiler.

“Sevda düş/tüğü yeri yakan nemli bir kordu
Ay, yıldızlarca gül goncası sunduğunda geceye
Tebessüm içindeki sevdalarıyla arındılar günahlarından
Kanadı kırık bir zemheri kapının önünde bekliyordu.
Anladılar ki;
Ten rengi her gecede ıslaktı hüzünler,
Ve gül kokulu düşlerden başka gerçek yoktu.”

Haziran 2008

Ayşegül TEZCAN
 
r.jpg


İnsan duvarları olmayan tapınakta
Bir gece uyusa
Sanıyor ki kederi azalacak.
Ama yetmiyor
Bezler bağlıyor
Bulduğu her ağaca.
Hikâyeler anlatıyor
İnanıyor aşkın hep olacağına.
Oysa aşk biter
Dinginliği başlar göllerin.
Bekleyiş,
Sonsuz mavi bir göz olur
Camdan ve gittikçe uzayan.
Acı verir bazan renkler
Beyaz meselâ
Kuş gibidir insan beyaz bir yatakta
Ölümü gibi çocukların
Soluğu kesik
Suda dolaşan.

Bir kaya mezarında ağlayan adam
Ölülerini suya ve göğe gömüp,
Gelir acısıyla avunmaya.
Dua ve kuş gibidir zaman
Bir şey olur bulutlara,
Bir ağırlık
Bir koyuluk taşırlar uzaktan.
Tuhaf yitik hayatların
Seslerini doldururlar kovuklara.
Bir şey olur
Sarnıçtaki sularda
Unutulmuş anahtar parlayınca
Yağmurumuz der biri
Sarnıçlarımızda gizli
Acımız avuçlarımızda.
 
Bu gün en çok seni özledim
Önce rüyamda gördüm seni
Kalktığımda sen vardın aklımda
Yanımdaydın
Sanki seninle geçirecektim tüm günü
Bu sefer mutluluk verdi özlemin bana
Bütün gün sana yoğunlaştım…
Öğleye doğru acıtmaya başladı özlemin
Gülüşün aklıma gelmeye başladı….
Sonra camın önüne gittim bir sigara yaktım…..
Giderek beynimi kemirmeye başladı duygularımın karmaşıklığı ve çaresizliğim midemi bulandırıyordu
Beklemiyordum artık aramanı
Özlüyordum işte…..
Yanımda uyumanı, doya doya gözlerini seyretmeyi istiyordum ama yoktun işte
Bu gün her şeyi seninle yapmak istedim
Bide olacakmış gibi bir sürü hayal kurdum
Onlarda mutlu eder gibi oluyor ama gerçekle yüzleşince geçiyor işte…
Sonrada içimdeki yorgunluk ve küskünlük…
Şımarıklıktan nefret eden ben bu gün seni şımartmak istedim..
Kendim için yaşayan ben bu gün senin için yaşamak istedim
Bu gün en çok seni özledim ben
Bütün alışkanlıklarını,ne bileyim yürüyüşünü falan göresim geldi…
Bir dokunuşunu,bir bakışını,sesini duymayı…
SENİNLE OLMAYI EN ÇOK BU GÜN ÖZLEDİM BEN…
 
Geri
Üst