jujunun köşesi burasıda buyrun melekler

[lıst]
[*]her gece yatağımda uykusuz
[*]bir o yana bir bu yana dönüp durdum
[*]görmek için düşümde hayalimde
[*]duymak için sesini
[*]kaç kere uzandı ellerim telefona
[*]aşkı, oyun bilişin aklıma geldi
[*]vazgeçtim...
[*]gezip durdum perişanlar gibi
[*]kâh sahillerde kâh tenha sokaklarda
[*]hayal kurup sen diye
[*]ağaçlara, dağlara, taşlara sarıldım
[*]elleri güldürecektim halime
[*]ihanetin aklıma geldi
[*]vazgeçtim...
[*]açıp ellerimi yalvardım tanrıya
[*]bir defacık tutmak için ellerini
[*]koklamak için saçlarını
[*]adaklar adayacaktım evliyalara
[*]umursuzluğun aklıma geldi
[*]vazgeçtim...
[*]kahırdan başka ne vardı sanki verdiğin
[*]acılardan zevk alır hale getirmiştin
[*]yine de
[*]görmek için seni, şeytana uyup
[*]bir daha bozacaktım yeminimi
[*]vedalaşmadan gidişin aklıma geldi
[*]vazgeçtim...
[*]paylaştığımızı sandığım
[*]güzel günler hatırına
[*]suçlu benmişim gibi
[*]af dileyecektim, gözlerine bakıp,
[*]her türlü cezana razı olacaktım
[*]boynumu büküp,
[*]bir daha gelecektim kapına
[*]başkasını sevdiğin aklıma geldi
[*]vazgeçtim...
[/lıst]
[ımg]http://sphotos.ak.fbcdn.net/hphotos-ak-snc4/hs364.snc4/44729_131282476917571_127201903992295_172999_1549183_n.jpg[/ımg]
juju canımm köşen çok güzel çok beğendimm ayrıca şu şiirinede bayıldım eline sağlık bende vazgeçtim :(
 
Ömür boyunca aramak..
Yalnız seni aramak.
Paslı teneke kutularda, küf kokan dolaplarda,
Çerçevelerde, tenhalarda, sonra vapurlarda, trenlerde hep seni aramak.
Belki bu şehirde değilsin.
...Ne çıkar? Seni arıyorum ya.
Belki de aynı sokakta evlerimiz, sabahları beni görüyorsun işime giderken.
Sonra akşamı bekliyorsun, alacakaranlığı…
Beni bekliyorsun ya da bir başkasını, bir başkasını.
Hiç gel demeyeceğim sana.
Aramak neredeyse ben oradayım.
Ayaklarım ne güne duruyor?
Yok yok birden karşıma çıkma.
Kaç, saklan. Seni aramak istiyorum.
Git bu şehirden haydi git.
Dağlara çık, o uzak dağlara.
Rüzgârların krallığında hüküm sür.
Baktın ki oraya da geldim yine kaç.
Başını al, açıl denizlere.
Gemilerin en güzeli, en büyüğü dilediğin limana götürmeli seni,
Dilediğin yerde demir atmalı.
Ben küçük bir balıkçı kayığı ile peşinden gelsem yeter.
Seni arıyorum ya!
Bir yıl, beş yıl, on yıl değil;
beşikten mezara kadar aramalı insan, ama ne aradığını bilmeli.
Yaklaşıp uzaklaşmalı aradığından.
Okyanus dalgaları üstünden bir küçük tekne gibi alçalıp yükselmeli.
Yalınayak koşmalı yollarda, ayaklarını sivri taşlar kesip kanatmalı.
Çöllerden geçmeli yolu, yanmalı, kavrulmalı.
Sonra gözün alabildiğine ak, soğuk ülkelere düşmeli.
Buzlar kırılmalı ayaklarının altında, üstüne kar yağmalı.
Bir gün bulacaksam bile parça parça bulmalıyım seni.
Ayaklarını Afrika’dan getirip bir kâğıt üzerine yapıştırmalıyım,
Saçların Sibirya’da olmalı, dudakların Çin’de.
Gözlerin Hindistan’da bir mabudun gözleri olmalı,
Ellerin İtalya’da bir heykelin elleri.
Bulsam da seni parça parça bulmalıyım.
Yine de bir yerin eksik kalmalı.
Yeniden yollara düşmeliyim, onu aramalıyım.
Ve tam seni tamamladığım anda ölmeliyim

Ümit Yaşar OĞUZCAN
 
Mutluluğu uzaktan seyrederken cebimde küçük umutlar biriktirir,
gözlerimi kapının eşiğine dikerim. İşte o zaman hayat acı kahve tadı
verir, hep içime atarım ama,... kendimi içine atacak bir yer bulamam.
Anlamayana az gelirim, anlayana çok... Ne yarınlar birşey bekler benden,
ne de ben yarınlardan....
...
 
Geçmişim, bu günüm ve bana dair ne varsa bu
hayatta
benim istediğim kadar çoğalır,azalır,bölünür,
yada silinir
Zaman kayıplarım, harcadıklarım, sakladıklarım Her kimse yada her neyse benim hatırladıklarım,
...hatırlanmaya değecek iz bırakıp gidecek
Oyunları bozacak kadar uyumsuzum şimd...
 
Bir gün kapı çalmış. Ama kapıda kimsecikler yokmuş. Kapının önünde yalnızca bir kavanoz. Etrafa bakınmış kimseyi görememiş. Almış içeri kavanozu. Gözleri yaşlı açmış kapağını. İçinde turuncu bir balık görmüş. Tam o sırada gözlerinden bir damla gözyaşı damlamış kavanoza.
Balık birden kıpırdanmaya başlamış. Daracık kav......anozun içinde oradan oraya dönmüş durmuş. Kız anlam vermemiş neler olduğuna. Daha çok ağlamaya başlamış. Üzülmüş balığın haline. Ağladıkça damlalar kavanoza dökülmüş. Balığın rengi morarmaya başlamış. Sonra anlamış gözyaşlarının küçük balığı zehirlediğini.Hemen gidip suyu değiştirmiş. Balık tekrar canlanmış eski haline geri dönmüş.Aradan günler geçmiş. Kız balığına şarkılar söylemiş durmadan.
Dertleşmiş derdini anlatmış. Balık dinlemiş. Ama ağlamamış hiç. Balığım ölmesin diye. İçine akıtmış gözyaşlarını. O kadar çok sevmiş ki küçük balığı hiç ağlayamamış, hiç belli edememiş.Ama günler geçtikçe kız hastalanmaya başlamış. Rengi solmuş. Halsiz kalmış. Kimse ne olduğunu anlayamamış. Ama kimse bilememiş, içine akıttığı gözyaşlarının kendisini zehirlediğini. Asıl ağlarken daha mutlu olduğunu, zehrini böyle dışarı akıttığını kimse öğrenememiş. Ondan geriye yalnızca turuncu bir balık kalmış... Daha mı değerliydi uğruna gözyaşlarımızı sakladığımız.. kendimizi zehirlemek daha mı kolay.. saklanmak.. kaçmak çözüm mü? Daha mı değerli turuncu balıklar? Daha mı değerli kendi hayatımızdan? Durma ağla. Durma akıt gözyaşlarını. Dök içindekileri, bırak gitsin gidenler. Bırak ölsün balıklar, bırak kırılsın kavanoz. Elbet bir balık var gözyaşlarında canlanacak, elbet bir kavanoz var gözyaşlarından kırılmayacak. Elbet bir balık var seni ağlatmayacak, gözyaşlarını dindirecek, senin sesinle konuşacak. Gözyaşlarında bir sorun yok...
Kapında bile olsa, tek mesele yanlış balık, yanlış kavanoz.
Ya da yanlış zaman yanlış insan...
 
Basit biri degilim.. GözLerimi kanatırcasına ağladığım geceLerim de var, kahkahalara sarılmış anıLarım da... Herkes kadar dertli, bazılarından fakir, çoğundan zenginim. Küfemde taşıdığım hayallerim, söylenecek şarkılarım, paylaşılacak dostluklarım var. Bilmeyene sevmeyi öğretecek kadar büyük bir kalbim, gidene beddua e.........demeyen dilim var... Yüreğimi korkak büyütmedim. Kaybettiklerim, dağıttığım servetimdir...
 
“büyümek” denir adına.. benliğini içeri çekersin.. saklarsın yaralı kalbini.. gözyaşını içine akıtırsın.. perdeüstüne perde çekersin kimsesiz odanın penceresine.. perde üstüne perdeçekersin çocuksu düşlerine, aykırılığına, içinden konuşmalarına..büyümek dedikleri aslında, bu korkunç boşlukta hep üşümektir..Büyümek…
 
Geri
Üst