Kadınlar, Kızlar, Ebevenyn, Evlenme, Boşanma(ma), Ev-Bark Edinme, hk. Yorumlarım

  • Konbuyu başlatan Cemil Celepci
  • Başlangıç tarihi
C

Cemil Celepci

Forum Okuru
Kadınlar, Kızlar, Ebevenyn, Evlenme, Boşanma(ma), Ev-Bark Edinme, hk. Yorumlarım
Kadınlar, Kızlar, Erkekler, Kız ve Erkek Çocukları, Anneler, Babalar, Evlenme, Boşanma(ma), Ev-Bark Edinme, Evler hk. Ayet, Hadis ve ve ilgili Yorumlarım


İstanbul, 18.05.2012


Bismillahirrahmanirrahim


“49-Göklerin ve yerin mülkü Allah'ındır. Dilediğini yaratır, dilediği kimseye dişiler, dilediği kimseye de erkekler bahşeder. 50-Yahut da erkekli dişili ikizler verir, dilediğini de kısır yapar. Gerçekten O'nun ilmi çok, kudretine nihayet yoktur.” – (42/. Şura Suresi).


“58-Oysa onlardan birine kız müjdesi verildiğinde öfkesinden yüzü simsiyah kesiliyor.

59-Verilen müjdenin kötü etkisiyle kavminden gizleniyor. Onu, hakarete katlanıp sağ mı bırakacak, yoksa toprağa mı gömecek? Bak, ne fena hükümler veriyorlar!” - 16/Nahl Suresi, 58 ve 59. ayet-i kerimelerin meal-i alisi.


“8 -Diri diri gömülen kıza sorulduğunda; 9-Hangi suçtan öldürüldü diye, 10-Defterler açıldığında, 11-Gök yüzü sıyrılıp açıldığında, 12-Cehennem kızıştırıldığında, 13-Cennet yaklaştırıldığında, 14-Bir nefis (herkes) ne hazırladığını anlar.” - 81/Tekvir Suresi – 8-14 arası ayet-i kerimelerin meal-i alisi.


“64-Biz, sana bu Kitabı (Kur’an-ı Kerim’i), yalnızca onlara ihtilaf ettikleri şeyi açıklayasın ve iman edeceklere bir hidayet ve rahmet olsun diye indirdik.” - 16/Nahl Suresi, 64. ayet-i kerimenin meal-i alisi.


İstanbul, 2010-03-10, 2010-04-20, 2010-04-22, 2010-04-23, 2010-04-30, 2010-05-09.


Konu:


Kadınlar, Kızlar, Erkekler, Kız ve Erkek Çocukları, Anneler, Babalar, Evlenme, Boşanma(ma), Ev-Bark Edinme, Evler ve Evlerin Mahremiyeti v.s konuları ile ilgili Kur'an-ı Kerim'deki Ayet-i Kerimelerin Hemen Tamamı ve Makalem Aşağıdadır…


Kıymetli Arkadaşlar,


Esselamu Aleyküm


Aşağıdaki makaleme;

http://groups.google.com/group/islamicdialogue

veya,

http://groups.yahoo.com/group/islamicdialogue

veya,

http://www.network54.com/Forum/417329

linklerinden de ulaşılabilir.


Kadınlar, kızlar, erkekler, kız ve erkek çocukları, anneler, babalar, evlenme, boşanma(ma), ev-bark edinme, evler ve evlerin mahremiyeti v.s konuları ile ilgili Kur'an-ı Kerim'de geçen bir çok ayet-i kerimenin nerdeyse tamamının mealini aşağıya kaydettim. Bu ayet-i kerimeleri bilgisayarımda tek bir word dosyasında (yaklaşık 500 sayfa) kayıtlı Kur’an mealinden Ctrl + F yardımı ile tesbit ettiğimden dolayı, konu ile ilgili bazı ayetler doğal olarak aşağıda yer almayabilir. Dileyen kardeşlerimize tek bir word dosyasında kayıtlı Kur'an-ı Kerim'in mealini e-maille gönderebilirim. Bu konudaki talebinizi bana e-mail yolu ile cemilcelepci@yahoo.com ‘a bildirmeniz yeterlidir. Hatta dileyen kardeşlerimiz Kur’an mealini, kurucusu olduğum islamicdialogue@yahoogrops.com grubundaki “files” linkinden de indirebilir. Linkin tam uzantısı: http://groups.yahoo.com/group/islamicdialogue/files . Bu grubun “join” linkine tıklanarak gruba üye olunabilinir. Üye olmak isteyen kardeşlerimiz islamicdialogue-subscribe@yahoogrops.com e-mail adresine boş bir e-mail mesajı attıktan sonra, kendilerine Yahoogroups’tan otomatik olarak gelecek İngilizce mesajı açıp onaylamaları da yeterlidir. Üye yapılacak e-mail adreslerini bana cemilcelepci@yahoo.com ‘a bildirmeniz durumunda ben de üye kaydedebilirim. Grubumuzda Türkçe ve İngilizce mesajlar beraberce ve ayrı ayrı yayınlanmaktadır. Üyelerimiz tarafından gruba Hakk’tan ve haktan yana, şeytana ve şerre düşman içerikli her konuda mesaj gönderilebilmektedir.


Ayet-i kerime demetlerine bir mukaddime olması mahiyetinde, öncelikle bazı önemli açıklamalarda bulunayım. Ayrıca, İslam’ın kadına ve kız çocuklarına verdiği değer ve önem konusuna da ayet-i kerime ve hadis-i şerifler muvacehesinde aşağıda kısaca değindim. Konu eksenli her birimizin çevresindeki bir çok yanlış anlama, algılama ve uygulamaların ve asırlardır bir türlü Kur’an ve Sünnet’e göre uyarlanamayan bir çok gelenek, görenek ve törelerin, inşallah, bi-iznillah ve bi-avnillah bir son bulmasına bu vesileyle sebep olabilirsek ne mutlu bize!...


Ctrl + F tuşları yardımı ile (bu tuşlara beraberce bastıktan sonra) ilk çıkan kutucuğa mesela “kadın” kelimesini yazıp, sürekli “enter” tuşuna basarak sadece “kadın” kelimelerinin geçtiği ayet-i kerimeleri bularak okuyabilirsiniz. Esasen, son derece çarpıcı mesajlar içermesi hasebiyle, sadece “kadın”, “kız çocuğu”, “erkek” v.s. kelimelerinin geçtiği ayet-i kerimeleri kaydetmekten ziyade, bu ayetlerin siyak ve sibakını / öncesi ve sonrasını da kaydetmenin daha faydalı olacağı düşüncesiyle, gördüğünüz gibi yaklaşık 200 sayfadan oluşan bir ayet demeti sunmuş bulunmaktayım.


Kur’an-ı Azimü’ş-Şan, en başta gelen mühim bir sebep olarak, yerlerin ve göklerin neredeyse çatlayacak duruma geldiği haşa “Allah üçün üçüncüsüdür” batıl inancıyla son halini alan “insanların Allah’a şirk koşması”na mani olmak ve ikinci önemli neden olarak, kız çocuklarının diri diri toprağa gömülmesine engel olmak için Peygamber Efendimiz Hazret-i Muhammed Mustafa Sallallahu Aleyhi Vesellem’e indirilmiştir, şeklinde son derece özet mahiyetinde bir genelleme yapacak olursam, Allah daha iyi bilir, isabet etmiş olabileceğimi iddia edebilirim.


Esasen, detayı aşağıdaki ayet demetleri içinde de görüleceği üzere,

16/Nahl Suresi’nin,

“64-Biz, sana bu Kitabı (Kur’an-ı Kerim’i), yalnızca onlara ihtilaf ettikleri şeyi açıklayasın ve iman edeceklere bir hidayet ve rahmet olsun diye indirdik.”

mealindeki ayet-i kerimesinin siyak ve sibakı incelendiğinde; özellikle bu ayetin, adı geçen surenin,

“58-Oysa onlardan birine kız müjdesi verildiğinde öfkesinden yüzü simsiyah kesiliyor.

59-Verilen müjdenin kötü etkisiyle kavminden gizleniyor. Onu, hakarete katlanıp sağ mı bırakacak, yoksa toprağa mı gömecek? Bak, ne fena hükümler veriyorlar!”

mealindeki ayet-i kerimelerinden sonra gelmiş olması da açıkça göstermektedir ki,

Kur’an-ı Kerim;

Rasulüllah Aleyhisselam’ın kendi devrinde, günümüzde ve ta kıyamete kadar gelecekte cahili düşünceye sahip insanların, en başta Allah’a şirk koşmaksızın Allah’a iman etmeleri hususunda en doğru yolun ve inanç şeklinin kendilerine gösterilmesi için; sonra “kız çocuklarını diri diri toprağa gömmelerinin insani değerler açısından doğru olup olmadığı” gibi cahiliye devri insanlarının ihtilaf ettikleri konuların ya da doğru zannettikleri yanlış algılama ve uygulamaların onlara açıklanması ve doğru yolun gösterilmesi için ve nihayet iman edeceklere bir hidayet ve rahmet olsun diye indirilmiştir.


Aslında Rasulüllah Aleyhisselam devrindeki cahili düşünceye sahip insanlar kendi öz kız evlatlarının bedenlerini toprağa gömerken, günümüzdeki cahili düşünceye sahip insanlar, kendi öz kız evlatlarının Kur’an ve Sünnet’e göre yaşama, gezme, eğlenme, evlenme ve örtünmesine, hatta en tabii ve birincil insan hakkı olan inançları muvacehesinde tesettürleriyle okumalarına mani olarak onların beyinlerini toprağa gömmeye çalışmaları nedeniyle; günümüzdeki cahili düşünceye sahip insanların çok daha vahim bir suça ve zulme imza atmakta olduklarının, özellikle son 20-30 senedir uygulana gelen başörtüsü zulmünün örneklerini ve bu konudaki ikna odaları ve peruk takmaya zorlama tipi modern psikolojik işkence şekil ve numunelerini göz önüne getirdiğimizde, gün gibi açık olduğunu söylemeye gerek bile kalmamaktadır.


İslam’ın kadına verdiği değeri anlamak için sadece aşağıdaki ayet-i kerime demetlerinin pür dikkat okunması yeterlidir. Kadınlarla ilgili aşağıdaki ayet-i kerimelerin İslam tarihi boyunca gereğince ve de yeterince tatbik edildiğini maalesef iddia edememekteyiz. İslam tarihindeki bu gibi yanlış uygulama ve algılamaların İslam’a mal edilmeye çalışıldığını da üzülerek müşahede etmekteyiz. Bununla beraber, aşağıdaki ayetlerde açıkça beyan edildiği üzere, İslam’ın kadına verdiği değeri ve önemi göz göre göre inkar eden İslam düşmanlarının bu tavrını, kalp gözlerinin kapalı ve beyinlerinin prangalı olmasına ve hepsinden daha önce ve öncelikli olarak bu konuda ön yargılı ve peşin fikirli olmalarına bağlamaktayız.


“ Cennet anaların ayakları altındadır” (Hadis-i Şerif) gibi kadını, bir erkeğin (Allah’ın o erkeğe Peygamberlik nasip etmesinin dışında) velev ki Allah Teala’nın veli bir kulu da olsa, ulaşmasının neredeyse imkansız olduğu bir seviyeye çıkartan bu aziz din-i mübin-i İslam’ın aziz Peygamberinin bu gibi mübarek sözlerini; özellikle kadın hakları konusunda cahilliklerinden dolayı İslam’ı mahkum etmeye kalkışan günümüz İslam düşmanlarına hatırlatır, bu aziz hadis-i şerifin ifade ettiği mananın derinliklerinde şöyle birkaç saniye de olsa yüzmelerini ve hatta mümkünse bu hadis-i şerif üzerinde bir-kaç saat tefekkür etmelerini tavsiye ederim.


Dahası, Kur’an- Kerim’in nüzulünden önce cahiliye devrinde yaşanmış ve de bir hadis-i şerif ile tescil edilmiş olan kız çocuklarının diri diri toprağa gömülmesinin ispatı konumundaki acı bir hadiseyi gelin beraberce gözyaşları içinde okuyalım. Diyanet İşleri Başkanlığı’nca Kutlu Doğum Haftası etkinlikleri çevresinde 18.04.2010 tarihinde İstanbul Sultanahmet Camii’nde düzenlenen Kur’an ziyafetine katılarak ülkemizin ünlü kurralarının okuduğu Kur’an-ı Azimüşşan’ı öğle namazından sonra dinledikten sonra, ikindi namazından sonra bu caminin mümtaz imam-hatibi Emrullah Hatipoğlu hocamızın kısa süren vaazını cemaatin bir kısmı dıştan, yüz ifadelerinden anladığım kadarıyla muhtemelen çoğunluğu içten ağlayarak dinledi.


Emrullah Hatipoğlu hocamız va’z-u nasihatinde şu son derece önemli iki hususa dikkat çekti:


Birincisi: Sultanhamet Camii içinde ikindi namazı esnasında dolaşan kız ve erkek çocuklarını azarlamaya çalışan kardeşlerimize cevaben; Rasulüllah Aleyhisselam’ın kız evladından kız torununun, kendisi cemaate imamlık yaparken boynuna oturduğunu ve bu mübarek torunu boynundan ininceye kadar secdede öylece beklediğini, namazdan sonra cemaatin “neden secdede bu kadar uzun bekledin, bunun nedeni yoksa o esnada size vahiy mi inmekte idi?” şeklindeki sorularına “hayır, kız torunum boynumda idi, onun inmesini bekledim.” şeklinde cevap verdiğini, halbuki istese bir silkişle ve silkenişle onu boynundan uzaklaştırabileceği halde öyle yapmayıp, mübarek kız torunu boynundan inene kadar secdede öylece beklediğini hatırlattı.


İkincisi: Emrullah Hatipoğlu hocamız, bu aziz din-i mübin-i İslam’ın Kitab’ı olan Kur’an-ı Kerim’in, insanları onlara hayat veren şeylere davet ettiğini, bunun en çarpıcı örneğinin de kız çocuklarının diri diri toprağa gömülmesine engel olduğunu beyan ederek, Rasulüllah Aleyhisselam dönemindeki şu iki önemli örneği bu hususa delil olarak sundu:


Birinci örnek: Ashabdan bir zat Peygamber Efendimiz Hazret-i Muhammed Mustafa Aleyhissalat-ü Vesselam’a gelerek başından geçen şu acı hadiseyi anlatır: Bu zat Müslüman olmadan önceki cahiliye devrinde sadece erkek çocuklarını gezmeye götürdüğünü, kız çocuklarını ise asla bu gibi güzelliklerden istifade ettirmediğini beyan eder. Hatta bir gün kız evladına onu gezmeye götüreceğini söyleyince kızının çok sevindiğini, fakat asıl maksadının onu gezdirmeye değil daha önce kazdığı kuyuya gömmek için götürdüğünü, kuyunun yanına geldiklerinde bir tekme vurarak onu kuyuya attığını ve kızının kuyuda olduğu halde son kelimesinin, normal hayatında sürekli söylediği gibi yine “babacığım!...” olduğunu göz yaşları içinde anlatır, Peygamber Efendimizi de gözyaşlarına boğar… Orada bulunan diğer Sahabi bu zatı niçin Peygamber Efendimizi ağlatarak üzdüğü gerekçesiyle azarlamak istedilerse de, Peygamber Efendimiz onlara müsaade etmez, hatta bu acı hikayenin bir daha anlatılmasını o zattan talep eder… İşte İslam bu gibi aklın-hayalin alamayacağı derecedeki zulümlere ve katliamlara engel olarak kız çocuklarının, dolayısıyla müstakbel annelerimizin hayat bulmalarına sebep olmuştur.


İkinci örnek: Peygamber Efendimiz bir Sahabi topluluğu içinde, “üç kız çocuğunu güzelce terbiye ederek yetiştiren, büyüten her bir Müslüman’ın Cennet’e gireceğini” müjdeler. Bu mübarek müjdeyi duyan ancak benim gibi iki kız çocuğu olanların da bu müjdeye müstehak olup olmadıklarını Ashab-ı Kiramdan bazıları Peygamber Efendimize gelerek sorar. Peygamber Efendimiz de bu soruya “Evet iki kız çocuğunu da güzelce terbiye edip yetiştiren, büyüten her bir Müslüman da Cennet’e girer” diye cevap verir. Bunu duyan ancak bir kız çocuğu olanların da bu müjdeye müstahak olup olmadıklarını Ashab-ı Kiramdan bazıları Peygamber Efendimize gelerek sorar. Peygamber Efendimiz de bu soruya “Evet sadece bir kız çocuğu olup, onu da güzelce terbiye edip yetiştiren, büyüten her bir Müslüman da Cennet’e girer” diye cevap verir. Ne mutlu bu mübarek ve mümtaz müjdelere layık olanlara!... Elhamdülillah!...


“Vema erselnake illa rahmeten li’l-alemin” = “Biz seni ancak alemlere rahmet olarak gönderdik” – ayet meali. Sevgili Peygamberimiz hakkında nazil olan şu aziz ayet-i kerime bile, o aziz peygambere şeref olarak yeter de artar bile… Ne mutlu ona!… Allahümme salli ve sellim ala Muhammed!... Ne mutlu bizlere ki ona ümmetiz!… Elhamdülillah!.. Yazıklar olsun o kimselere ki, ırkçı düşüncelerle Araplara olan düşmanlıklarının bir sonucu olarak, bu aziz Peygambere ümmet olmayı gururlarına yedirememektedirler; buna rağmen sorsan, “Müslümanım” derler!… Bu nasıl Müslümanlık?!... Bu soruyu sen de kendi kendine hele bir sor bakalım, ey bu aziz Peygambere düşman kesilen zavallı!...


Cahiliye devri Araplarının bir kısmının kız çocuklarını diri diri toprağa gömme hikayelerine ek olarak, Asr-ı Saadet’te yaşanmış başka bir acı hadiseyi daha buraya kaydedeyim:


Bir zat, Peygamber Efendimiz Hazret-i Muhammed Mustafa Sallallahu Aleyhi Vessellem’i çocukları öperken görür ve hayretle sorar: “Ya Rasulallah!... Siz çocukları öper miydiniz? Vallah benim şu kadar evladım var, daha tek birini bir defa öpmüş bile değilim.” İşte Rasulullah Aleyhisselam’ın bu zata peygamberane cevabı: “Allah senin kalbinden merhameti çekip aldı ise ben ne yapabilirim ki?!... Merhamet etmeyene merhamet olunmaz.” - Hadis-i Şerif.


Evet, mühim bir mesaj:


“Men la yerham, la yürham = Merhamet etmeyene merhamet olunmaz.” - Hadis-i Şerif.


Şimdi bu mümtaz hakikatlere rağmen İslam’ı kadın hakları konusunda mahkum etmeye çalışanların birazcık olsun utanmaları gerekmez mi, ya da utanmalarının yeşermeye yüz tutması veya yüzlerinin kızarması gerekmez mi? Gerçi, batılı bazı insaf sahibi araştırmacılar İslam’ın kadın hakları konusundaki görüşünü ya da hükmünü direkt Kur’an’daki ayet-i kerimeler ve Peygamber Efendimiz’in hadis-i şeriflerinden öğrendiklerinde, aslında İslam’ın bu konuda doğru yolda olduğu sonucuna varmışlar ve batı dünyasının genelde İslam özelde kadın hakları konusundaki önyargılı düşüncü yapısının esasen İslam dünyasındaki mevcut bazı yanlış uygulama ve algılamalardan kaynaklandığı gerçeğine dayandığını itiraf ederek bir hakkı teslim etmişlerdir. Zaten inancımız o ki, çok da uzak olmayan bir gelecekte İslam’ın yerli ve yabancı tüm muarızları, bu gibi itiraflarda bulunarak mevcut yanlış şartlandırılmış düşünce yapılarından sıyrılacak ve inşallah bir kısmı İslam ile müşerref olacaklardır da…


Hidayete tabi olanlara ve olacaklara selam olsun!...


“Size şu iki zayıfın hakkını helal etmem: Biri kadın, diğeri yetim!...” – (Hadis-i Şerif).

“Sizin en hayırlınız (kadınlara ve) ev ahalisine kaşı en iyi davrananızdır.” – (Hadis-i Şerif).

“Eğer bir kimsenin bir kimseye secde etmesini emredecek olsaydım (Allah’tan başkasına secde edilmez, ancak Allah bana böyle bir konuda yetki verecek olsaydı), kadının kocasına secde etmesini emrederdim.” – (Hadis-i Şerif).

“Siz ancak içinizdeki (kadın, çocuk, yaşlı, yetim gibi) zayıf ve güçsüzler vasıtasıyla yardım ve nimet görürsünüz.” – (Hadis-i Şerif).


Yukarıdaki hadis-i şerifler sadece erkeklerin kadınlar üzerindeki hakları ile sınırlı ve sorumlu olmadığımızı, kadınların da erkekler üzerinde son derece mühim hakları olduğu bilinci ile donanmamız gerektiğini yoruma mahal bırakmayacak şekilde beyan etmektedir.


İçinde bulunduğumuz gün olan 2010-05-09 tarihi, batı dünyası tarafından güya anneler günü olarak kabul edilmiş olup, bu kabullerini tüm dünyaya da kabul ettirerek her senenin bu gününün anneler günü olarak kutlanmasına vesile olmuştur. Her ne kadar annelerimiz için bir gün bile yeterli olmasa da, hiç bir gününü annelerine layık görmeyen bir zamanların batı dünyasının şimdi bir gününü de olsa anneler için ayırmış olmaları, onların, içinde bulunduğumuz 21. yüzyılda zoraki ulaşmayı başardığı seviyeyi göstermesi açısından kendileri adına sevindirici olsa da, İslam’ın takriben 1.500 sene önce değil bir günü her günü yani 365 günü anneler günü ilan etmiş olması hasebiyle, bu iki gerçek batı dünyası ile İslam dünyasının annelere verdiği değer farkını ortaya koyması açısından üzerinde ciddiyetle durulması ve hatta bu konuda kıyaslamalı onlarca eser yayınlanması gerekmektedir. Ancak bu taktirde, batının evlatları ile onların yolunu takip eden ülkemizin yerli modern evlatları, kendileri küçükken ve muhtaçken kendilerine annelerinin severek kucak açtığı; kendileri eli-kolu tutar, güçlü, varlıklı olduklarında ise zayıf, güçsüz ve acuz annelerini acizler yurduna gönderdikleri acı gerçeğinin ne kadar da yanlış bir uygulama olduğunu anlayacaklardır. Anlamakla da kalmayıp, hem kendi annelerinin hem de müstakbel annelerin gönderilmeleri için devlet tarafından inşa edilen darülaceze benzeri binaların zamanla boş kalmalarına ve daha başka hayırlı işler için kullanılmalarına da inşallah vesile olacaklardır.


Aklıma gelmişken önemine binaen yazmadan geçemeyeceğim. Bugün tüm dünyada kutlanmakta olan 9 Mayıs Anneler Günü kutlama merasimleri esasen, batının vakti zamanında hiç değer vermediği, horladığı ve hatta ölüme terk ettiği annelerine hiç değilse bir günü olsun layık görerek bu vesileyle günah çıkarma merasimleri olarak gördüğümü ifade etmeliyim. Yeryüzünde her kim olursa olsun, 364 gün varla yok arasında gördüğü annesine bir gün olsun ikram ve iyilikte bulunan ya da onlara hediyeler alan günümüz insanı için de, onun bu tavrını günah çıkarma merasimi olarak ifadelendirebiliriz. Anneler bir güne değil, her güne layıktır. Anneler yeryüzündeki hürmete en layık en seçkin varlıklardır. Ashabdan biri Peygamber Efendimize gelerek kime en çok hürmet etmesi gerektiğini sorar. Peygamber Efendimiz de “annene” der. İkinci hürmete en layık insanın kim olduğunu sorduğunda, çok büyük ihtimalle bir başka insanı, mesela babasını söylemesini beklerken, bu sorusuna da “annene” cevabını alır. Üçüncü hürmete en layık insanın kim olduğunu sorduğunda, yine çok büyük ihtimalle bir başka insanı, mesela büyük babasını söylemesini beklerken, bu sorusuna da “annene” cevabını alır. Dördüncü hürmete en layık insanın kim olduğunu sorduğunda, Peygamber Efendimiz bu sefer başka bir insanı beyan ederek “babana” cevabını verir. “Babası”nı ise en yakın akrabaların takip ettiğini Sevgili Peygamberimiz beyan eder.


Bu arada, kız ve erkek çocuk sahibi olma konusundaki övünme, utanma(!) ve kınamalara bir nebze de olsa değinmeden geçemeyeceğim: Ezcümle, malum dünyadaki hemen bütün milletlerde erkek çocuğu sahibi olmak kız çocuğu sahibi olmaya yeğlenir, tercih edilir. İslam’da böylesi bir tercihin yeri ve geçerliliği yoktur. Zira bir ayet-i kerimede de geçtiği üzere, Allah Teala dilediğine kız, dilediğine erkek, dilediğine de hem kız hem erkek çocuk nasib eder, dilediğini ise kısır bırakır; veya dilediğine erkekli-kızlı ikizler verir. Bu vesileyle, diğer sevgili kız kardeşlerime olan sevgime nispeten kendisini doğal olarak daha çok sevdiğim bir ikiz kız kardeşimin olduğunu (övünmem mi gerek, hayır; hele hele üzülmem hiç mi hiç gereksiz) hatırlatmak isterim. Doğrusu, bu ayet-i kerimeden haberdar olmadan önceki hayatımın baharı dönemlerinde, insanların yüzde doksan dokuzu gibi bir tek kişi olarak dünyaya gelmekten ziyade yüzde biri gibi ikiz olarak gelmiş olmanın üzüntüsünü yaşadığımı da şimdi üzülerek ifade etmiş olayım. Dünyaya ikiz olarak gelmek ya da gelmemek gibi bir tercih hakkımın olmadığını hayatımın baharı dönemlerinde, o gibi yersiz üzüntüleri yaşamadan önce keşki bana bir bilen hatırlatsa ya da aşağıdaki ayet-i azizeden beni haberdar etse idi, ne olurdu!... Şimdi günümüz dünyasında bir kısmımızın bu gibi gereksiz, geçersiz ve yersiz üzüntüleri yaşamaması için sözü bu denli uzatarak, dallandırıp budaklandırmaktayım. İnşallah hayırlara vesile olurum. İnşallah…


“49-Göklerin ve yerin mülkü Allah'ındır. Dilediğini yaratır, dilediği kimseye dişiler, dilediği kimseye de erkekler bahşeder. 50-Yahut da erkekli dişili ikizler verir, dilediğini de kısır yapar. Gerçekten O'nun ilmi çok, kudretine nihayet yoktur.” – (42/Şura Suresi).


Bu konuda kulun herhangi bir müdahale ya da tercih hakkı söz konusu değildir, olamaz da… Bu husus tamamen Allah’ın tasarrufundadır. Öyle olmasa idi, genel tercih gereği dünyanın zannımca onda biri kadınlardan onda dokuzu da erkeklerden oluşurdu; hâlbuki bu oran, savaş dönemlerini hariç tutacak olursak, tarihin hemen bütün sulh / barış devirlerinde takriben %50 erkek, %50 kadın oranları etrafında dolaşıp durmuştur. Mantıken böyle olması da son derece doğaldır, aksi taktirde mesela onda bir ve onda dokuz gibi birbirinden son derece uzak bir oran “geçerli ilahi bir kanun” olsa idi, evli olanların sayısı, Allah daha iyi bilir, yaklaşık onda bir’ler - onda iki’ler civarında olacaktı ki, bu durumda, insanların tamamının tek eşle evli olduğu varsayımına göre, toplumun yaklaşık onda sekizi ömrünün sonuna kadar bekar olarak yaşamış olacaktı.


İkiz yaratılmam hasebiyle yaşadığım yersiz bir üzüntüye benzer bir üzüntüyü sözde bir hadisi okuyunca yaşamıştım. Güya çakır gözlüler haşa cehenneme odun olacakmış kabilinden bir sözün Peygamber Efendimize mal edilmeye kalkışıldığı bir kitapta bu sözü ortaokul çağlarımda okuyunca hayli üzülmüştüm: “Eyvah, akraba-i taallukatımdan tanıdığım bir çok kimse ve özellikle çakır gözlü anneciğim de mi şimdi cehenneme odun olacak?!” diye… Allah hepimizi cehennem azabından korusun, amin!... Allah Teala, haşa direkt cehenneme göndereceği bir insanı neden doğuştan çakır / mavi gözlü yaratır ki!… Öyle değil mi, doğuştan çakır / mavi gözlüler direkt cehenneme gidecekse onun bu dünyada İslam’ı yaşamasının ne anlamı var!... Bu son derece masum hakikate rağmen bir Peygamber nasıl olur da “çakır gözlüler cehenneme odun olacak” kabilinden bir söz beyan edebilir!… Hak din olduğu şüphesiz olan İslam adına kaleme alınan bir kitapta böylesi saçma bir söz nasıl olur da İslam’a ve onun peygamberine mal edilmeye çalışılabilir!... Okuduğum o kitabın yazarının bu sözde sözü Peygamber Efendimize mal etmeye kalkışmakla, o aziz Peygambere ne de büyük bir iftira attığının farkına varamamasını doğrusu herhangi bir kelime ile anlamlandıramıyorum.


Yine, daha geçtiğimiz Nisan ayı içinde değerli bir arkadaşımdan dinlediğim benzer bir hadiseyi de anlatmadan geçemeyeceğim: Kendisi kilolu olan bu arkadaşıma bir arkadaşı, kendince son derece önemli bir kitap hediye etmiş. Almış, şöyle bir göz atmış. “Şişmanlar cennete giremeyecek” mealinde bir sözün Peygamber Efendimize mal edilmeye kalkışıldığını okur okumaz, “Al kardeşim bu kitap bana yaramaz, burada Peygamber Efendimize iftira atılmaktadır” gerekçesini ileri sürerek kitabı hemen sahibine iade etmiş; ancak kitabın hediye edicisi hemen kendini “Nasıl olur, bu kitap benim çok değerli bir hocamın kaleme aldığı bir kitaptır, sen yanılıyorsun!..” anlamına gelen tümcelerle savunmaya geçmiş. Böylesi “cevaplar” pardon “yanıtlar”, “cümle” olamaz, olsa olsa “tümce” olur. Evet, işte böyle… Bu güzel İslam’ın biraz da bu gibi kendini ve aslını bilmezler yüzünden bu hallere düşürüldüğünü artık ifade etmeye gerek bile duymamaktayım.


Kız çocuğu sahibi olmanın utanılacak herhangi bir yanının olmadığını yazmaktan ve hatırlatmaktan bile utanıyorum; ya da diğer bir deyişle, erkek ve kadını bu yönden dolayı suçlayacak herhangi bir durum da söz konusu bile yapılamaz. Hatta çocuğu olmayan kadın ve erkekleri de bu konuda kınama hakkına hiçbir kimse sahip değildir. Esas, bu gibi durumlarda kınanan kimse, çocuğu olmayan kadın ya da erkek değil, haşa Allah’ın bu konuda koymuş olduğu ilahi kanun kınanmış olmaktadır ki, bu da kınama cümlesinin sahibini Allah korusun küfre kadar bile götürebilir. Sadece kız çocuğu olan nice annelerin gerek eşleri gerekse hısım ve akrabaları, özelikle kayın peder ve valideleri tarafından yoğun bir şekilde kınandıkları, azarlandıkları, horlandıkları ve devamlı bir baskıya hatta sözlü ve fiili zulme ve haksızlığa maruz bırakıldıkları sürekli aldığımız acı haberler ve hadiseler arasında yer almaktadır.


Konu ile ilgili yaşanmış yüzlerce örnekten bir kaçını sizlerle paylaşayım: Hamile eşinin kız çocuğu dünyaya getireceği haberini doktordan öğrenen bir beyefendi, mevcut yaklaşık 3 ve 5 yaşlarındaki iki çocuğunu evde yalnız bırakarak, kız çocuğunu aldırmak üzere eşini doktora götürür. Doktordan geri döndüklerinde evlerinin önünde bir kalabalık görürler. Allah hepimizi bu gibi felaketlerden korusun, anne-baba kalabalığın evde yalnız bıraktıkları iki çocuklarının evde çıkarmış oldukları yangından dolayı toplandığını öğrenir ve çocuklarının da bu yangında vefat ettiği acı haberini alırlar. Yorum sizin… Allah hepimizi tekrar bu gibi felaketlerden ve Allah’ın koymuş olduğu ilahi kanunlara aykırı davranmaktan korusun. Amin!...


Bir diğer önemli acı hikaye: Bir beyefendi eşini sürekli kız çocuğu doğurduğu gerekçesiyle kınar, kınamakla da kalmaz sürekli döver. Allah aşkına bu gibi cahil cühela takımı, camilerimizde hoca efendilerimizin konu ile ilgili va’z-u nasihatlerinde mealini zaman zaman okudukları aşağıdaki ayet-i kerimeleri de mi hiç duymadılar, yoksa duydu ve hatta evlerindeki Kur’an meallerinden de okudular da umursamıyorlar mı? Eğer öyle ise, şimdiden tövbe etmelerini tavsiye ederim. Aksi taktirde yarın Allah’ın huzurunda bunun hesabını nasıl vereceklerini şimdiden hesap etmeye başlasınlar, vesselam!....


“49-Göklerin ve yerin mülkü Allah'ındır. Dilediğini yaratır, dilediği kimseye dişiler, dilediği kimseye de erkekler bahşeder. 50-Yahut da erkekli dişili ikizler verir, dilediğini de kısır yapar. Gerçekten O'nun ilmi çok, kudretine nihayet yoktur.” – (42/Şura Suresi).


Sadece erkek evlatlara ya da bu erkek evlatlara ek olarak sadece bir kız evlada sahip olan bir çok aile de çevresi tarafından zaman zaman kınanmaktadır. Şöyle ki: Ailedeki özellikle tek kız evlat, bilhassa kız arkadaşları ile herhangi bir hususta tartışıp bozuştuklarında, hemen ilk suçlandığı ve kınandığı yön; onun ikinci, üçüncü, dördüncü bir kız kardeşe sahip olmadığı, bu sebeple “ölsen ağlayanın yok” mealinde cümlelerle kınandığı çoğu kere aldığımız üzücü haberler arasında yer almaktadır. Tabi bu gibi haberler o kızın anne-babasının kulağına geçer geçmez, bir an evvel ikinci bir kız çocuğuna sahip olmak için var güçleri ile çaba sarf ederler. Tabi ki bunun tersinin de vaki olduğu aldığımız haberler arasında yer almaktadır. Bu cümleden olarak, sadece kız evlatlara sahip olan ebeveyn, çevresi tarafından sürekli haksız yere kınandıklarından erkek evlada sahip olana kadar sürekli doğurmaya devam ederler. Kınamaların yüksek dozunun etkisi ile, bu sayı öylesine yüksek bir sayıya ulaşır ki, yaklaşık 10 kız çocuğu gibi bir sayıyı görmelerine rağmen bu bile ebeveynin son noktayı koyması için yeterli bir sebep olamamakta, tam aksine erkek evlada sahip olana kadar doğurmaya devam etmektedirler. Aslında, bu gibi yarışların sevindirici yanı Muhammed Aleyhisselam ümmetinin çoğalmasına sebep olmalarıdır. “Évlenin, çoğalın; çünkü ben ahirette ümmetimin çokluğu ile övüneceğim”. – (Hadis-i Şerif). Gerçi “Ameller niyetlere göredir” hadis-i şerifince burada niyet “Muhammed Aleyhisselam ümmetinin sayısını çoğaltmak”tan ziyade “çevrenin kınamasından ve dilinden kurtulmak”tan ibaret olmaktadır. Bu da sahibine ne derece sevap kazandırır, onu da şüphesiz en iyi ancak Allah Teala bilir.


Aşağıya teberrüken evvela Fatiha Suresi’ni kaydettim. Ayrıca, Peygamber Efendimizin kadınlarımıza / kızlarımıza öğretmemizi tavsiye ettiği Nur Suresi’nin tamamının mealini aşağıya ekledim. Kadın anlamına gelen “nisa” kelimesiyle müsemma Nisa Suresi’nin tümümün anlamını da aşağıda bulabileceksiniz. Kız çocuğu isimlerinin sultanı olan Meryem kelimesinin Kur’an’da bir surenin adı olması nedeniyle, Meryem Suresi’nin tamamının mealini de aşağıya ekledim. Günümüzde en çok kullanılan kız çocuğu isimleri arasında yer alması sebebiyle, sultan bir isim olması ve her telaffuz edilişinde edebin, hayanın, haysiyetin, şahsiyetin, vakarın timsali kadınları / kızları temsil eden bir isim olması ve bu güzelim sıfatları hatırlatması hasebiyle, Allah selamet versin, kızımı da Meryem ismi ile isimlendirdim.


Kadın ve erkeğin ortak genel ismi olması nedeniyle “insan” kelimesiyle müsemma İnsan Suresi’nin mealini de aşağıya kaydettim. Din-i Mübin-i İslam’ın kız çocuklarının diri diri toprağa gömülmesine mani olmasına ek olarak, Nisa ve Meryem kelimelerinin iki ayrı sureye Allah-u Teala tarafından isim olarak verilmiş olmaları hakikati, İslam’ın kadınlara verdiği önem ve değer ile onları yükselttiği seviyeyi göstermesi açısından son derece çarpıcı örnekler arasında yer almaktadır.


Rasulüllah Aleyhisselam’ın soyunun kızı Hazret-i Fatıma’dan devam ediyor olması da ispat etmektedir ki, kız çocuklarının erkek çocuklarına nispeten sürekli geri planda bırakılması ya da erkek çocuklarına daha fazla önem verilmesi tarih boyunca süregelen son derece yanlış bir gelenek, görenek ya da uygulamalar arasında yer almaktadır. Soyun-sopun devam ediyor olabilmesi için o soy sopun mutlaka erkek evlattan türemiş olması gibi son derece yanlış bir zihniyetin ve dünya çapındaki böylesi resmi uygulamaların da artık bir son bulması gerek... Kız çocuğu da bir evlattır ve ondan türeyen bir soy-sopun sahibi de aynı zamanda o kız çocuğunun annesi ve babasıdır. Şimdi, hiç erkek evladı olmayan ancak sadece kız çocuklarına sahip olan bir anne-baba yarın bir gün ahirete irtihal ettiklerinde, kız çocuklarından olma torunlarını yok sayıp bu anne-babanın soyunun kesildiğine mi hükmedeceğiz? Böylesi bir hükmün ne kadar yanlış olduğu konusunda, paragrafın başında da ifade ettiğim gibi, Rasulüllah Aleyhisselam’ın soyunun kız evladı Hazret-i Fatıma Validemizden devam ediyor olması hakikatini ilgililere hatırlatır, bu aziz gerçekle sevinmelerini o güzel kız evlat sahibi o güzel anne-babaya tavsiye ederim.


Tarih boyunca genellikle kadınlarla ilgili yazı, yorum ve kitapların, erkeklerle ilgili olanlarına oranla daha yoğun olduğu bilinen bir gerçektir. Bence bunun birincil sebebi ya da hikmeti şudur: Kadın cinsinin erkek cinsi tarafından tarih boyunca zulme ya da haksızlığa uğraması nedeniyle, bu haksızlığın ehl-i insaf tarafından bertaraf edilebilmesi sadedinde, bu güne kadar kadınlarla ilgili yazı, yorum ve kitaplar, erkeklerle ilgili yazı, yorum ve kitaplardan daha çok kaleme alına gelmiştir…


İslami emir ve yasaklardan sorumlu olmaları babından, kadınla erkek arasında herhangi bir ayırım söz konusu değildir. İslam kadınla erkeği birbirinin rakibi değil, dostu, arkadaşı ve hepsinden daha önemlisi tamamlayıcısı ve birbirinin yardımcısı olarak ilan etmiştir. Bu anlamda her iki cins birbirinin muhalifi olarak değil, birbirinin yardımcısı ve hayat arkadaşı olarak, sorumluluklarının gerektirdiği sınırlar ve bilinç dahilinde hayatı beraberce göğüslemeye ve bu şuurla götürmeye azami derecede çaba sarf etmeleri elzemdir.


Kur’an’daki kadın ve erkekle ilgili ayet-i kerimeleri incelediğimizde her iki cins hemen bütün ayetlerde beraberce anılmıştır. Sadece peygamberlikle ilgili ayetlerde erkekler ayrı olarak zikredilmiştir. Bu da tüm peygamberlerin erkeklerden seçilerek gönderildiğinin apaçık bir delili ve göstergesidir diyebiliriz, ancak şüphesiz ki en doğru bilgi Allah katındadır.


Bu arada bu yazıyı kaleme alma tarihleri ile ilgili bir iki kelam edeyim: Bu yazının bir kısım cümlelerini evvela 2010-03-10 tarihinde kalem almış olmama rağmen, müteakip günlerde geliştirdim. Kutlu doğum haftasının son günü olan 2010-04-20 tarihinde bu yazının hemen dörtte ikisini bitirmiş oldum. Önemli bir kısmını ise 2010-05-09 tarihinde kaleme aldım, ancak inşallah ilerleyen günlerde de bu mukaddime mahiyetindeki girizgahı geliştirebileceğimi söyleyebilirim. İnşallah, bi-iznillah ve bi-avnillah…


Yazının sonuna kaydettiğim aşağıdaki ayet demetlerinin konu başlıkları:

  • A-Sadece Kız Çocukları ve Kız Kardeşler ile ilgili Ayet-i Kerimelerin Hemen Tamamı.
  • B-Kadınlar, Kız Çocukları, Kız Kardeşler ve Erkeklerle ile ilgili Ayet-i Kerimelerin Hemen Tamamı.
  • C-Sadece Erkeklerle ilgili Ayet-i Kerimelerin Hemen Tamamı.
  • D-Sadece Evlatlar, Evler ve Evlerin Mahremiyeti ile ilgili Ayet-i Kerimelerin Hemen Tamamı.

Yukarıdaki her bir konu ile ilgili bazı ayet-i kerimelerin diğer konu içinde de yer alabileceğini (hatta bir kısmının yer aldığını), bazı konu başlıkları altında ise evlilik ve ev kurma gibi hususlardaki ayetlerin dağınık bir şekilde yer aldığını hatırlatmak isterim.


Allah Subhanahu ve Teala, Kur’an-ı Kerim’in nüzulünün 1.400. sene-i devriyesinde kaleme aldığım bu mukaddimeyi ve aşağıdaki kadınlar, kızlar ve erkeklerle ilgili ayet-i kerime demetlerini her birimiz için hayırlara vesile kılsın, inşallah, bi-iznillah ve bi-avnillah.


Dünya ve ahirette sağlıcakla ve hidayette kalın, kalalım; ebediyyen inşallah…


Allah-u Teala cümlemizi hidayetten ve en doğru yolundan ayırmasın.


Allah hepimizi muttaki ve sadık kullarından eylesin.


Allah hepimizi dünya ve ahirette muttaki ve sadık kulları ile beraber eylesin, onlarla beraber haşreylesin, amin!...


Ya Hakk!.. Hakk’ı söylet ve yazdır, Ya Rabb!..


“49-Göklerin ve yerin mülkü Allah'ındır. Dilediğini yaratır, dilediği kimseye dişiler, dilediği kimseye de erkekler bahşeder. 50-Yahut da erkekli dişili ikizler verir, dilediğini de kısır yapar. Gerçekten O'nun ilmi çok, kudretine nihayet yoktur.” – (42/. Şura Suresi).


“58-Oysa onlardan birine kız müjdesi verildiğinde öfkesinden yüzü simsiyah kesiliyor.

59-Verilen müjdenin kötü etkisiyle kavminden gizleniyor. Onu, hakarete katlanıp sağ mı bırakacak, yoksa toprağa mı gömecek? Bak, ne fena hükümler veriyorlar!” - 16/Nahl Suresi, 58 ve 59. ayet-i kerimelerin meal-i alisi.


“8 -Diri diri gömülen kıza sorulduğunda; 9-Hangi suçtan öldürüldü diye, 10-Defterler açıldığında, 11-Gök yüzü sıyrılıp açıldığında, 12-Cehennem kızıştırıldığında, 13-Cennet yaklaştırıldığında, 14-Bir nefis (herkes) ne hazırladığını anlar.” - 81/Tekvir Suresi – 8-14 arası ayet-i kerimelerin meal-i alisi.


“64-Biz, sana bu Kitabı (Kur’an-ı Kerim’i), yalnızca onlara ihtilaf ettikleri şeyi açıklayasın ve iman edeceklere bir hidayet ve rahmet olsun diye indirdik.” - 16/Nahl Suresi, 64. ayet-i kerimenin meal-i alisi.


Sözlerin en doğrusu Allah’a mahsustur.


Davamızın ve dualarımızın sonu Allah’a hamdetmektir.


Tekrar, sağlıcakla ve hidayette kalın, kalalım, ebediyen, inşallah!...


Allah Subhanahu ve Teaala’ya emanet olun.


Esselamu Aleyküm


Cemil Celepci

cemilcelepci@yahoo.com

İstanbul


///


Cemil Celepci cemilcelepci@yahoo.com

Istanbul / Turkiye

islamicdialogue@yahoogroups.com Moderatörü

http://groups.yahoo.com/group/islamicdialogue - Turkish and English messages http://groups.yahoo.com/group/islamicdialogue3 - Only English messages http://www.network54.com/Forum/417329 - Turkish and English messages These links may be visited for memberships or for reading the archive. Bu linkler üyelik veya tüm mesajlarý okumak için ziyaret edilebilir.

///


İstanbul, 2015-01-09


“Bütün kadınlar güzeldir. Sadece çirkinleri çirkindir.” – Cemil Celepci, https://www.facebook.com/cemil.celepci, İstanbul.

Kadınlarla ilgili şu siteyi tavsiye ederim.

http://www.hanimlar.com/#prettyPhoto

https://www.facebook.com/Hanimlar
 
Geri
Üst