KanamaLı Bir Aşk İçin Bayat Kan Aranıyor

FiRaRi_MeLeK

Daimi Üye
Üye
KanamaLı Bir Aşk İçin Bayat Kan Aranıyor
Kötü bir oyun bu... Beni hep çıkmazlara sürüklüyorsun...
Ruhumdan uzak tut hınzır oyunları...
Hiçbir şey gerçek değil...
Hiçbir şey olması gerektiği gibi,
hiçbir şey olması gerektiği yerde değil...
Ben de, sen de... Biliyorsun bunu...
O tepenin üzerinde oturuyor ve kaygısız düşler kuruyorum,
yaşam yalnızca kaygısız düşlerimi solduran realizm taraftarı atık parçacığı...
Onlar sihri göremiyorlar
ve bu yüzden gördükleri olur olmaz absürtlükleri sihir sanıyorlar...
Öylesine körler, öylesine somutlar ve öylesine gerçekler ki, mide bulandırıyorlar...
White lion dinliyorum...
Ve bu tınıyla bulunduğun boyuta gelip
seninle sonsuza (?) dek dans etmek istiyorum...
Bir tek ben değilim...
Bir tek sen değilsin...
Bir tek biz değiliz görmekten, duymaktan ve bilmekten yakınan,
Tanrı’ ya, yanıtsız bırakacağıni bile bile sorularla dolu kanlı mektuplar yollayan...
Bu odada, bir başıma acıdan parçalanırken ruhum,
kaygısız gibi görünmekten mazosistçe zevk alıyorum...
O odada, bir başına, acı çekiyorsun... Sen de...
Neden gözlerini kaçırıyorsun durmaksızın...
Ruhuna yapışan sızıyı görmelerine izin ver...
Oldukca fazlayız...
Bu kentte, gece yarıları, ışıkları açık, yüzlerce tedirgin ruh sancı çekiyor...
Çokluğumuz, yalnızca ruhlarımızın kanamasını artırıyor hepsi bu...
Zihnime yansıyan kurguları sayıklıyorum...
O, kurgularımın uzağında öylece gülümsüyor son fotoğraflarında...
“Küçük çocuk ağlama, uyursun ve uyandığında hepsi geçer”...
Soluk düşlerin arasından gündüze uyanıyorum,
tanıdık gülümseyişler üzerime üzerime geliyor,
sırf öyle olması gerektiği için ya da toplum bana bunu dikte ettiği için,
konuşuyor, gülümsüyor, yaşıyor ve ölüyorum...
Bu oyunun dışına hapsedilmiş bir izleyiciyim,
içeri giremiyorum, dışarı da çıkamıyorum...
İki boyut arası sıkışıp kaldım... Hayat, ölüm...
Başka şeyler bulmalısın artık Tanrı(m)...
Bu kavramlar oldukça klişeleşti... Dengemi yitirdim...
Bu anlamsız kurguda yer almak oldukça canımı yakıyor,
silik düşler biriktiriyorum, isimsiz, uyduruk adreslere postalıyorum düşlerimi...
Cevapsız... Sorular biriktiriyorum ayyaş gecelerime...
Uykular biriktiriyorum huzurlu günlerime...
Uykusuzum, ayığım, bedenim sağlıklı, ruhum verem...
Küçük mutluluklar biriktiriyorum,
ileride benim de büyük bir mutluluğum olması için...
Geri dönmek... Artık... Beklemiyorum...
Sadece yürüyorum o loş sokağın neonları arasında bir siluete dönüşene dek...
Sen, uyuyakalıyorsun hep hikayemin son paragrafında...
Ben ruhuma bayat kanlar biriktiriyorum...
Sönük düşler, kuşkular, özlemler, erdemler, erdemsizlikler,
hezeyanlar, kabuslar, kırık ümitler, tınılar, cesetler biriktiriyorum...
Yüzüme anlamsızca bakınan gözler biriktiriyorum,
ruhumu acıtan tümceler biriktiriyorum...
Uykusuzum... Uykusuz ve eksiğim bu kentte...
Gülümseyen yüzünün tezatında, kötücül kahkahalar savuruyor yaşam...
Kanamalı bir ruh için! EVET! Tam da şimdi...
KANAMALI BİR RUH İÇİN ACİL BAYAT KAN ARANIYOR!..
Sıtmalı tümcelere gereksinim duymadan söyleyeceğim ;
HAYAT! YARIŞMAK DEĞİL, YALNIZCA KAZANMAK ÖNEMLİDİR!
Bu saçma oyunda, biteviye kaybedeceğimizin bilincinde soluksuz ilerliyoruz...
Bilinç NEREDE?
Ruhunuz nerenizde takılı kaldı?!
Yaşam nerede, bu mekanik ölüler cehenneminde?
Ne zamandır uykudasınız?
Çocukluğunuza özlem duyuyorsunuz,
finans bültenlerinde ruhunuzun son parçasını da yitirirken...
Gökyüzü nerede?!
Martıları ne zamandır görmüyorsunuz?...
İyisi mi "siz"devam edin öylece...
"Biz", nasılsa silinip gideceğiz...
 
Geri
Üst