Kelebek!bana bir gününü ödünç verir misin?

PeLiNiM

Yeni Üye
Üye
Kelebek!bana bir gününü ödünç verir misin?

Düşünmeye fırsatı olmamalı insanların,fırsat buldukça saçmalıyoruz çünkü.Ya küçücük hüzünlerimizi ya da zerre kadar mutluluğumuzu yüzümüze gözümüze bulaştırıyoruz elden geldikçe
İstemesek de yanlışlar yapıyoruz doğrulara ulaşmak için,zamanımız oldukça.Evler almaya,zengin olmaya,yükselmeye başladıkça daha da birikiyor anlarımız,o anları heder eder çoğu zaman uykularımız.



Hadi bana tekrar sor nasıl yaşamak istersin diye
Kelebek olayım beni al eline sen de
Tek bir yer,bir tek zaman olsun yaşadığımız
Ama kanatlarım siyah bir de mavi benekli
Sanki geceye umut damlamış gibi


Unutmaya zamanımız oluyor,ömrümüzün binler basamağı on binler basamağı oldukça.yeniden başlıyoruz geldiğimiz yere hatırlamak için.Dönüp duruyoruz böylece kendi etrafımızda.
Tek başına aşılmıyor ömür denen yol,ortak bulup acılanınca daha bir çabuk geçiyor zaman.Gidişleri,terk edişleri gizli gizli sevmemizin nedeni budur aslında.Ayrılıklar zaman kazandırıyor bize dirilmek için.



Sen gitme beni götür ellerinde,
Vakit bol ben hazırlanırım hüzünlerine
Bulanık renkli olsun istersen kanatlarım
Ben istersen kendimi bahar yağmurlarında yıkarım


Birine hoş geldin derken aklımızdadır hep gideceği zamanlar.Aslında hep hazırızdır terk edişlere bu yüzden zaman buldukça yedekleriz gönül telimizi.Yürek denen odada her ayrılığın ardından çarşaflar değişir yeni bir aşk kapıyı çalmadan.
Gel gör ki çekmecelerde unuttuğumuz izler kalmıştır.Biri bulup yüzümüze vurmasın diye duaları esirgemeyiz uzun gecelerimizde.


Bir kere görürüm ben güneşin doğumunu
Her saniyesiyle kalır hafızamda bu eşsiz manzara
Onca sabahın oldu senin, ezberlemişsindir ufku
Güneş sana gülümsedi mi hiç dağların ardında


Evren denen boşlukta at koştururken doludizgin ezmeye ezilmeye hazır beklemekteyizdir de aynı zamanda.Öyle olmasa bu kadar çok kırılıp kırabilir miydik?
Sevmek öykü değiştirmektir bize göre.Ya biz terk ediyoruz kendi hikayemizi ya da çalıntı bir kahraman giriveriyor öykümüze.

Geceyi bilmem ben arkadaşım,
Bu yüzdendir korkuyu da tanımam.
Her çiçeği kendi dalında sevdiğimdendir,
Ben hiçbir zaman ah almam.

Ne fena, uzun yaşıyoruz…Bol bol zaman buluyoruz yeni alışkanlıklar edinmek için.Bu yüzdendir hep üstüne gitmelerimiz.Her şey tanıdık geliyor böylece ve kalmıyor damağımızda hiçbir şeyin tadı.
Gün geçtikçe daha da yaşlanıyor dünya.Issızlaşıyor yüreği gökyüzünün.Bundandır belki de daha çabuk eskiyor çocukluğumuz.Zaman denen o köhneyle alevleniyor çatışmalarımız kuşaktan öte…
Zamanı kısa olmalı insanın,kapı önü sohbetleri tadında olmalı tüm sevişmeler.Sonra hırpani bir anı koleksiyoncusu oluveriyor elimizdeki albümler.Bin bir tezat sığıveriyor yaşanmışlıklara,hafıza denen engin, çıldırıyor bir yerden sonra.
Ölürken bile düşünecek pişmanlıklarımız oluyor zaman oldukça.Son nefese kadar taşınacak nefretler bulabiliyoruz,ne acı…Uzun uzun susmak kadar uzun uzun konuşmak da zevk veriyor bitmeyen çayların eşliğinde.
Korkmaya da vakit bulabiliyoruz ne garip,binlerce karanlık geceye rağmen alışmamayı seçiyoruz geceye.Ömrümüz yetmez gibi,ölümü de adlandırmak isteriz derin tecrübelerimizle

Olgunlaşmak dediğin öğrenmek değil midir?
Ya da yetebilmek her isteyene elden geldikçe

Hepimize yetecek kadarken bu suskun bereket,ne acı ömür boyu geniş zamanlarda taşıyabiliyoruz bu bencil esareti.Bencilim biliyorum ben de…
Sen yine de dar zamanlarda uğra bana,bilirsin sevmem uzun anların üstümüze çöken rehavetini.Koşuşturmaca başlamalı her görüşte,gelince …
Sana yetemem bilirim ölgündür coşkularım,yaşlıdır umutlarım.Eskimiş düşler verebilirim sana sadece.Bir de koskoca bir gece.
Peki ya sen?Sen bana bir gününü ödünç verir misin?
 
Geri
Üst