kupa kızı masada

*MeleK*

♥Ben Aşık Olduğum Adamın Aşık Olduğu Kadınım♥
kupa kızı masada

“Medeniyet” kelimesi eğer “medenî” kökünden geliyorsa –ki biz öyle olduğuna inanıyoruz– tanıdığımız medeniyet skalasını artık bir kere daha okumamız gerekiyor. Cumhur – cumhuriyet, hür –hürriyet ilişkisinde olduğu gibi aynı rabıta medenî– medeniyet şeklinde de kurulabilir hatta kurulmalıdır.

20. asrın başlarından beri medeniyet; muazzam binaları ve yolları olan, mekteplerinde beslenme çantaları tıka basa dolu çocukların yaşadığı, anneleri el mikserleriyle yumurta çırparken, babalarının çimleri traşlanmış, bahçeleri makyajlanmış müstakil evlerinin önüne son model arabasını park ettiği bir resmin içinde tasavvur edildi. Burnu kanadığında polikliniğine giden, evindeki musluğu tesisatçıya yaptıran, gündelik alışverişini hipermarketlerde yapıp, bütün bir yılın yorgunluğunu 15 günlük tatillerinde, tatil beldelerinin sırtına yükleyip “sweet home”una huzurla ve gururla gelen insanların yaşadığı bir masal beldesiydi “Medeniya”. Orda gam ve kasâvet yoktu. Yarın endişesi, maişet gailesi, güvenlik kaygısı da yoktu Medeniya da yaşayan mutlu medenîlerin. Teknoloji hayatlarını çok kolay ve yaşanır hale getiriyordu. Evde bulaşıkları bulaşık makinesi yıkıyor, yerleri elektrik süpürgesi süpürüyor, çocuğu okula servisi götürüyordu. Bunları yaparken bu “cici enstrümanların” başında birileri durması gerekiyordu ama o kadar kusur kadı kızında da olurdu ve problem değildi. Çünkü teknoloji yakında onun da çaresini bulurdu. Gidişat da zaten onların haklı olduğunu gösteriyor.

Medenîler açısından hal böyleyken “Medeniya”nın egemen güçleri tarafında durum biraz farklıydı. Tebaa’nın bu şekilde müreffeh yaşaması için bir kaynak gerekiyordu. Bir kere enerji şarttı. Bu teknolojik avadanlıklar bir türlü petrol, elektrik, kömür gibi şeyler olmadan çalışmıyordu. 100 katlı gökdelenleri inşa eden vinçler de, kimsenin yüzüne bile bakmayacağı hurda otomobiller de petrol olmadan bir işe yaramıyordu ve elektrik olmadan ampul yanmıyor, ekmek kızartma makinesi çalışmıyor, “computer”ler masada fazladan yer işgal etmekten ileri gidemiyorlardı. Savunmak için bina edilen ama nedense hep taarruz etmeye yarayan –vahşet makineleri– uçakları, gemileri, füzeleri bile bunlar olmadan bir kuş sapanı kadar korkutucu değildi. İşin en kötü kısmı buradaydı zaten. Medeniyet üretiyorlardı ama enerji üretemiyorlardı.

Medeniya bir karar vermeliydi…

İndim havuz başına

Haritalar çıkarıldı önce… Öyle ya kendilerinde yoksa bile bir yerlerde vardı bu meretler. Arandı tarandı… Epey bir ilmî ve fennî araştırma yapıldı. Gözler büyüdü ve birbirlerine mıhlandı… Bulmuşlardı…

Eyvah! Aradıkları “Barbarya” daydı.

Komşunun tavuğu komşuya…

Bir “Medeniya” varsa “Barbarya” zaten haritada demektir. Çünkü Medeniya’nın varlık sebebidir Barbarya. Medeniyet barbarlık ve ilkelliğin anti tezidir. Barbarya’yı ve halkı barbarları uzun uzun tarife zaten hacet yok. Kısaca medenilerin yaptıklarını yapmayan, onlar gibi yaşamayan bir kısım ayak takımı ve müptezeldir diyebiliriz…
Aranan taze kan barbarların mahallesinde bulununca medeniler kara kara düşünmeye başlandı. Acaba isteselerdi verirler miydi bu barbar güruhu. Hasta ortada ve dahi ilaç da ortadaydı da problem o kanı güzellikle alabilecekler miydi? Medeniya’dan birileri rica etme yanlısı oldular lakin sesleri pek az çıktı. Çoğunluk “Bunlar zaten adı üstünde barbar ve laftan sözden anlamazlar hiç uğraşmayalım topu tüfeği alalım ve sefer eyleyelim” dediler.

Çoğunluk kazandı…

Garibim barbarların ne topu tüfeği, ne savunma kalkanları, ne de uydu sistemleri vardı. Onların medeniyet gibi bir derdi olmadığı için; güç, enerji ve toprak elde etmek için sağa sola bulaşmak gibi huyları da yoktu. Medenîler geldiler savunmasız Barbarları öldürdüler, evlerini ve çocuklarını lav makineleriyle yaktılar, tarlaları talan ettiler, hacetlerini yaptıkları tuvaletleri bile kanal bağlantılarına kadar tahrip ettiler, hastaların ve yaralıların kaldığı şifahanelerini gözlerini kırpmadan bombaladılar, ellerini kaldırmış insancıkların gözlerindeki o korkuya ve ürkekliğe bakmadan tanklarla diri diri üzerlerinden geçtiler… Gerekli tüm tabi ve enerji kaynaklarını aldılar… İşte tam burada “ve gittiler” dememi bekliyorsunuz ama maalesef gitmediler… Hala buradalar ve hala barbarlara kendi lisanlarınca medeniyet öğretiyorlar…

Kupa kızına tersten bakmak

Anlatılan karikatürize edilmiş bir hikâye. Ayn-el yakîn yaşandı ve yaşanmaya devam ediyor. Ve yine fark ettiyseniz bir Barbarsınız ve Barbaryada yaşamaktasınız. Bu Barbarya Türkiye, Irak, Afganistan, Mısır, Malezya, Endonezya, Somali, Fildişi Cumhuriyeti değildir. Dili, dini, ırkı, rengi fark etmeksizin şu anda kendini “Batı” olarak tarif eden kutba ait görünmeyen yerlerdir ve oralarda yaşayan canlardır. Muasır medeniyet diye tarif edilen ve bizlere ulaşmamız için konulmuş bu “kuka”nın bilimselliği, fennî, dağ gibi binaları, mikroskopla bile görülemeyen “chip” leri, velhâsıl bizde olmayan birçok şeyleri olabilir. Buna bir itirazımız yok ama onlara “Medenî” bizlere de “Barbar” denmesine itirazımız var. Medenî denilen şey kimseye zarar vermeyen, sadece insanları da değil hayvanatı ve nebâtâtı dahi evladı gibi seven, değil birinin canına kastetmek kalbini kırmaktan imtina eden, misafiri yaradandan bilip ekmeğini bölüşen, yetimi kollayıp garibana kucak açan, olur ya yüzümdeki sert ifadeden rahatsız olur da incinir diye tebessümü vazife sayan, yolda susuz kalanlar için çeşmeler yaptırıp yanı başına da “kuşları da unutmayalım onlar da can taşıyor” diye suluklar ve kuş evleri yaptıran, atasına saygıdan yanında oturmayı ar sayan, komşusuyla sofrasını paylaşan kişiyse; “medenî” olan biziz ve bizim inşa ettiğimiz zarafetin adı “medeniyet”. Onlarla medeniyete bakış farkımız; elektrikli testereyle devrilen bir tomrukla, Yunus’un dergâha taşıdığı hepsi bir boy ve budanmış odunlar kadardır. Biz kimsenin canını yakmadık. Mallarını talan etmedik ve ırzlarıyla oynamadık. Biz değil onlara mahallelerindeki börtü böceğe bile “kışt” demedik.

Biz böyle bir güzellik inşa etmişken ve hal böyleyken kendimizi beğenmeyip teknoloji’nin ve elde ettikleri zalim gücün efsûnuna kapılıp onlar gibi olmayı istiyoruz. Medenî kelimesinin lügatteki tarifi değiştirmiş olabilir ama bunu biz değil, onlar değiştirdiler. Onlar insanlıktan istifa ettiler diye bizim de aynı hareketi yapmamız bekleniyor. Ve bunu başarırlarsa o gün biz de gerçek barbarlardan olacağız. Adları “medenî” olan kudret ve ihtiras sahibi, hazineleri olup ta vicdanları olmayan barbarlardan…
 
Geri
Üst