Nimetin şükrü için Peygamberimiz'den bir tavsiye

M

Misafir

Forum Okuru
Nimetin şükrü için Peygamberimiz'den bir tavsiye
Ahirette hesap vereceğimizi biliyoruz. Ama bu hesabı nasıl kolaylaştıracağımızı çok iyi bildiğimiz söylenemez. Nimete şükür, musibete de sabır gerekiyor. İkisini de o an yapamazsak kâmil mü’min olamıyoruz.
Abdullah ibni Abbas’tan (ra); demiştir ki: Bir gün Ebubekri’s Sıddîk (ra) âdetlerinin hilafına olarak gündüzün ortasında, sıcağın en şiddetli zamanında, Mescid’e çıkmıştı. Hazreti Sıddîk’ın çıkışını işiten Hazreti Ömer (ra) dahi mescide çıktı. Ebu Bekir, Ömerü’l Faruk’a sordu; “Böyle vakitsiz bir zamanda evinden ne için çıktın?” Sıddîk-ı Azam cevaben, “Beni evimden çıkaran ancak açlıktır.” dedi. Yani ‘açlık beni sarmıştır’ demek istedi. Bunun üzerine Hazreti Ömer, “Yâ Ebâ Bekir, nefsim yed-i kudretinde olan Zât-ı Ulûhiyete kasem ederim ki beni de evimden çıkaran açlıktır.” yani ben de evimde karnımı doyuracak bir şey bulamadım da çıktım dedi. Bunların ikisi de böyle söyleşirken Seyyidi’l Mürselîn (sas) Efendimiz dahi hücre-i saadetlerinden çıkarak her ikisine bu zamanda ne için evlerinden çıktıklarını sordu. Onlar da hal ve keyfiyeti olduğu gibi ifade ettiklerinde Resûl-i Ekrem Efendimiz de, “Beni Hak ile gönderen Zât-i Ecellü A’lâ’ya kasem ederim ki sizleri evlerinizden çıkaran o açlık beni de evimden çıkarmıştır.” diye buyurdu.

Ondan sonra her üçü beraber Ebû Eyyüb el-Ensârî’nin (ra) kutlu evine teveccüh ettiler. Ebû Eyyüb’ün evinin kapısına vardıklarında Ebû Eyyüb’ün ailesi Ümmü Eyyüb Fatıma-i Hazreciyye (r.anhâ) bunları karşıladı ve “Merhaben yâ Nebiyyallah ve senin maiyyetinde olanlar.” dedi. Rasûl-i Ekrem sordu: “Ebû Eyyüb nereye gitti?” Ümmü Eyyüb, “Nerede ise şimdi gelir yâ Rasûlallah.” diye cevap verdi. Meğer Ebû Eyyüb’ün bahçede bir hurma ağacı vardı. Rasûlullah Hazretleri’nin teşriflerini hisseder etmez, derhal bahçeden bir dal hurma koparıp süratle geldi. Efendimiz buyurdular ki; “Yâ Ebâ Eyyüb, ben seni kimi böyle rutab, kimi ham olarak bir hurma dalını getirmeni murad etmedim. Belki olmuşunu (temre) arzu ettim.” demek istemişlerdi. Ebû Eyyüb Hazretleri, cevaben “Yâ Rasûlallah, siz ki rahmeten li’l-âlemîn olduğunuzu biliyor ve böyle ağacın daliyle koparılmasına razı olmadığınızı anlıyorum. Fakat bendeniz de dalıyle getirdim ki temrinden yalnız yemek insana fütur verdiğinden (usandırdığından), arzu eden temrinden (kuru hurma), isteyen büsründen (koruk hurma), isteyen rutabından (taze hurma) yesin diye getirdim.” dedi.

Meahâzâ Ebû Eyyüb Hazretleri gitti, bir keçi büyücek yavru oğlak kesti, yarısını püryan etti, diğer yarısını kaynattı ve huzur-ı saadetlerine getirdi. Rasûl-i Ekrem, hemen eline bir dilim ekmek aldı ve üzerine o etten bir parça koyarak “Yâ Ebâ Eyyüb, al bunları, git kızım Fatıma’ya ver. Zira ben biliyorum ki birçok zamandır o mübarek kızım bu nimetleri tatmamıştır.” diye buyurdu. Onun üzerine Ebû Eyyüb Hazretleri de gitti, emr-i Peygamberîyi yerine getirmek üzere o nimetleri Hazreti Fatıma’ya takdim edip geldi.

Nihayet meclis-i Muhammedî’de hazır bulunanlar sofraya oturdular. Fazl-ı ilâhî olan nimetleri yeyip doydular. Efendimiz, “Bu yediğimiz ekmek, et, temr, büsr, rutab ki kâmil bir ziyafettir. Yani maksudda bir şey noksan olmayıp nefsimizin iştah eylediği her şey mevcuttur.” diyerek ve mübarek gözlerinden inci taneleri gibi yaşlar dökerek, “Ey ashabım, bu yediğimiz nimetlerden Cenab-ı Kadir-i Mutlak yarın kıyamet gününde bize sual etse gerektir. Nitekim Hak Sübhanehû ve Teâlâ âyet-i celîlesinde ‘Sümme letüs’elünne yevmeizin ani’n-neıym / Sonra o gün size verilmiş her nimetten sorguya çekileceksiniz’ buyurmuştur.” dedi. Bu kelâm ashab-ı kirâm hazeratına gayet şiddet ve dehşet vermiş olduğundan hepsi müteessir olup ağlaştılar. Bunun üzerine ol Şefî’u’l Müznibîn ve Rahmeten li’l Âlemîn Efendimiz, onlara teselli vermek üzere “Ey ashabım, bir kula bu gibi nimetler ihsan buyurulduğunda mesuliyetten kurtulmak için siz nimete el sürdüğünüzde behemehal ‘Bismillâh’ diyerek besmele-i şerîfe ile başlayınız. Yiyip doyduğunuzda da ‘Elhamdülillâhi’llezî hüve eşbeanâ ve en’ame aleynâ ve efdal / Allah’a hamd olsun ki O bizi doyurdu, üzerimize nimetlerini indirdi ve bunda fazilet ihsan buyurdu’ diyerek Cenab-ı Hakk’ın nimetlerine şükrediniz.” diye buyurdular. Bu duanın meâli; “Allahım hamd senindir. Bize fazl ü kereminden nimetler verip doyuran ve kandıran sensin. Sana bizim hamd ve şükretmek borcumuzdur.” demektir. İşte bir kimse yemekten sonra böylece Cenab-ı Hakk’a şükrederse, âhirette olacak suale karşı bu ona kâfî ve vâfîdir.

***

Nimetlere şükür için Bismillah çekiniz. Yemeğin sonunda da “Allah’a hamd olsun ki O bizi doyurdu...” deyiniz.
 
Geri
Üst