Ortada kalan aşk

KızılÖtesi

Aktif Üye
Üye
Ortada kalan aşk
Gecenin karanlığında evlerinde bulunan insanları bir anlık rahatsız eden siren sesi, adamın sürekli kulaklarında çınlıyordu. Siren sesi ile dolan kıvrımlarında beyninin hatıralar, şaşkınlık, hüzün, umut, umutsuzluk, güçsüzlük bir o yana bir bu yana çarpıyor ve siren sesleri ile yine çıkıp gidiyor ve yeniden geliyordu.
Bir 17 sene öncesi idi, insanların sürekli ayaklarına baktığı ayakkabı mağazasında çalışırken ilk defa birisinin gözlerine bakıyor ve ilk defa birisinin gözlerinde kalıyordu. Bir çift göz bu kadar sıradan olduğu halde bu kadar özel nasıl olabilirdi acaba. Bu kahverengi gözler başka hiç kimse de bu kadar anlamlı bakamaz, başka hiç kimse de bu kadar güzel olamazdı. Karar verdiğinde bu kızın kahverengi gözlerinin kendi görüntüsü ile kapanmasına daha 19 yaşındaydı ve ne olursa olsun bu kız kendi hayatının bir parçası olacaktı. Ayakkabı öyle sık alınan bir şey değildi, bu kız da ilk defa bu dükkâna gelen bir müşteri idi. İzlemeliydi, peşinden koşmalı idi, uğraşmalı idi. Öyle de oldu, izledi, uğraştı, peşinden koştu ama nihayet istediği oldu. Artık arada bir ürkek adımlar onları birbirine kavuşturuyor, o kahverengi o dünyalar güzeli gözler bir o kadar masum, bir o kadar bağlı ve bir o kadar da ürkek bakışlarını arada bir adamın üzerinde arada bir cevrede dolaştırıyor, başka gözlerin onu tanımasından ürkerek, bu adamın yanında hep kalmak isteyerek ama içinde bulunduğu o anda onunla görünmek istemeyerek bakıyordu dünyaya.
Her şey ne kadar güzeldi, ve ne kadar daha güzel kalmasını sağlamak onların ellerindeydi. Evlenmeliydiler. Adam ilk evlilik teklifini Üsküdar’da deniz kenarında mütevazi bir bankta:
“BU DENIZIN UZERINDE PARLAYAN IŞIKLAR KADAR INSAN VAR BU ŞEHIRDE, DALGALANDIKÇA DENIZ KİMİ BIRLIKTE YANAR BIRLIKTE SÖNER, KİMİ AYRI AYRI YANAR SÖNER. BENİM IŞIĞIM TEKTİ BUGUNE KADAR BU DENIZDE, KÂH YANDI KÂH SÖNDU, KÂH AĞLADI KÂH GÜLDÜ, BİR GÜN BENİM IŞIĞIM SENİN IŞIĞINI GÖRDÜ, EĞER SEN DE KABUL EDERSEN, SEN DE BU IŞIKLARI BİRLEŞTİRELİM DERSEN…”
“Evet” demişti kız ve o akşam o denizde parlayan binlerce ışık onlara şahitlik etmişlerdi. Deniz dalgalandı, iki ışık yan yana geldi ve el ele parladı. Ne beklendiği gibi bu evliliğe karşı çıkan oldu, ne de umutsuz ask filmlerindeki gibi içkiye düşen bir koca ya da kor olan bir kadındı bu evliliğin geleceği.
Hayalleri vardı birlikte en fazla iki çocuğun sığabileceği hayalleri ve bir ev panjuru olmayan, geniş olmayan ama kendilerinin olan ve bir araba bu iyi adamın ayaklarını yerden kesecek olan ve bu güzel kadını mutlu edecek olan. Olmasa da olurdu bu ev ve bu araba. Kadın ve adam yine mutlu idiler, yine de inat mutlu olacaklardı.
Yıllar geçti, adam kendi kendine 17 sene kadar olmuş bu yıllanmış hikâyenin nasıl hala bu kadar canlı nasıl hala bu kadar güzel olduğunu merak ediyordu. Asıl merak ettiği bu zamanlara kadar bu hikâye nasıl bu kadar güzel süregelmiş ve hala da sürmekteydi. Ne kadar şanslı bir adamdı. Ne güzel bir karısı vardı, ne iyi idi. Onu ne kadar çok seviyordu. Bunca senede çocukları olmamıştı, olamamıştı ama olsun, birbirlerine kari koca birbirlerine çoluk çocuktular. Bir evleri vardı kendilerinin ve bir de araba değil ama motosikletleri vardı ayaklarını yerden kesen.
17 sene geçmişti ne kadar mutlu idi kadın. Kendisini bir kez bile incitmemiş bir koca, kendisini delice sevmiş bir eş, ve delice sevdiği bir eş. 17 yıl olmuştu, hala ilk günkü gibi heyecanlanırlardı birbirlerini gördüklerinde, hala sarılırken birbirlerine 17 koca yılın etkisi ile 17 kat daha hızlı çarpardı kalpleri ilk sarılmalarında attığından. Hala arada bir yıllar önce durdukları sahilden denize bakar kendi ışıklarını ararlardı el ele. 17 koca yılın her anında adamın gözlerinde kadın ve kadının gözlerinde adam oldu, aşk oldu.
Hava soğuktu, soğuk bin iğne gibi saplanıyordu adamın vücudunun her yerine, beynine dolan siren sesleri ile birlikte. Gözlerinden akan yaşlar ara sıra gözlerini buğulasada adam yine de ambulansın ardından hiç ayrılmıyor, ambulans hızlandıkça hızlanıyor, yavaşladıkça yavaşlıyor ama bir an olsun bırakmıyordu peşini. Uzundu yollar uzaktı hastane, çelik gibi soğuktu hava. Ambulansın geçtiği yerlerde insanlar pencerelerinden izliyorlar olan biteni görüyorlardı ama gerçekte olan biten çok farklı idi. Uzundu yollar uzaktı hastane.
Hâlbuki o akşamda her akşam olduğu gibi idi, adam televizyon karşısında kadın banyoda idi, az sonra çıkacaktı kadın banyodan saçlarından suları aka aka, yüzünden gülücükler saça saça, gelecek kocasının yanağından öpecek, adam onu koklayacak ve hep yaptığı gibi sımsıkı sarılacaktı.
Banyo sıcaktı, az kalmıştı kadın çıkacaktı, bir sabun kaydı, kadın üzerine bastı, ayağı kaydı her yer karardı. Bir gürültü geldi banyodan, adam seslendi, ses gelmedi, adam seslendi cevap yoktu, acele ile kalktı adam banyoya koştu, yerler kaygandı ve o yerde kadın boylu boyunca uzanıyordu, banyoda kan vardı. Adam kadının kafasına havlu bastırdı, olmadı elini bastırdı olmadı, kadının gözleri açıktı ve o gözlerde hala adam vardı. Kalktı adam telefona sarıldı, uzundu yollar uzaktı hastane.
Belki dakikalar belki saatler belki asırlar geçti, adam anlamadı. Ambulans geldi, kadını aldı, adam geride dondu kaldı, bir karışıklık oldu ambulans gözden kayboldu, deli gibiydi adam, adamın bir motosikleti vardı. Motora atladı, ambulansı yakaladı, ambulans hızlandı o hızlandı, ambulans yavaşladı o yavaşladı. Uzundu yollar, uzaktı hastane. Ve çelik gibi soğuktu hava, adamın üzerinde sadece atleti vardı.
Az kalmıştı hastaneye, hemen bir iki ışık sonra idi. Ambulans hızla yollara daldı, arkasında motosikletli adam vardı, ambulans biraz daha hızlandı, adamın gözlerinde yaslar vardı, buğulu idi ambulans buğulu idi yollar, adam bir ana yola daldı, motorun tekerleri kaydı, uzaklaştı ambulans, buğulu idi yollar, o kalabalık yolda buğulu bir araba adama çarptı. Adamın gözlerinde son bir kez kadın parladı ve kapandı.
Nihayet ambulans hastanede idi, acele ile arka kapı aralandı, kadın çıkarıldı. Sedye acile sürülürken kadın son bir kez havaya baktı ve o gözlerde bir adam parladı ve kapandı.
O sırada denizde bir çift ışık birlikte dibe daldı ve aşk ortada kaldı…
 
Geri
Üst