Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz.. Tarayıcınızı güncellemeli veya alternatif bir tarayıcı kullanmalısınız.
özlem çekenler için yazdığım şiirleri yayınladğım köşe :) :(
zamana kalmış bir aşktı bizimki
ya zaman kabul edip taşıyacaktı bizi
ya da yerle bir edip yok edecekti
karşılıksız aşkı yürütmek zor işti
ama benim aşkım ikimizede yeterdi
sadece senin kabul edip benim yanımda olman yeterliydi
ben bu aşkın prensesi
sen de gözü yüksekte olan prensi
bizim aşk hikayemizi devam ettirmek zor işti
hikayede ya mutluluk yolundan
ya da üzüntü kapılarından geçilecekti
prenses prensi çok sevdi
hergün umutla yolunu gözledi
kalbinden aşkını hiçbir zaman silmedi
prens gereken değeri vermedi
hiçbir zaman onun sevgisini istemedi
kalpsiz bencil davranışlar sergiledi
buna rağmen prenses aşkını içinde devam ettirmeyi tercih etti
bu hikayede acı sonla bitti
Puslu akşamların en koyusun da,
En yaşlısın da , Ve en sensizindeyim
Şu an kimsesiz miyim yoksa sadece sensiz miyim çözemedim ama, Yalnız değilim
Hani derdim ya hep: Sen yoksan kimsem yoktur
! diye, Gittiğin an öğrendim ki: Sen gidince istemediğim kadar çok şeye sahip oldum
Gerçi sen, delicesine sevdiğim sen, Yanımda iken nelerim olduğunu bilmedin ki hiç
! Şimdi nasıl kıyas edesin varlığınla yokluğunu
? Ama ben şimdi sana söyleyeyim: Anlatayım sol tarafımdaki ufaklığı nelerle kandırdığımı
Ve işte bir ilkbahar günü
Güneş o nazlı edasıyla yavaş yavaş bulutların arasından görünüyor
Yağmurlar yerini güneşe bırakıyor
Dünya sımsıcak bir varoluş telaşesinde
Gökyüzü yine misafirlerine kucak açmakta
Çocuklar o tarifsiz masumluklarıyla sokaklarda, Dünyadan bihaber, biçare umutlarla oyun kurmakta
V e sen gidiyorsun bu kadar varoluşa kafa tutarcasına
! Gidişinle güllerim açsa da menekşem canlansa da sevinemiyorum
Pencereme konan kuşlara bakamıyorum eskisi gibi
Gönlümde ki sevda bahçesine bakıyorum da talan olmuş
Sanki seni getiren mevsime geri dönmüşler
Hepsi apayrı bir acı içinde
En kötüsü de ümitlerimle besleyemiyorum artık onları
Ümitlerim
Belki de kaybettiğim için en çok üzüldüğüm şey
Bir sonbahar günü
Yaz yavaş yavaş kendini yağmurlara bırakıyor
Dünya ılık bir bahar sarhoşluğun da
Ve sen geliyorsun sonbaharlarla hayatıma
! Bi kelebek kadar narin yüreğim de, Aşkın hissettirmiyor etrafımda ki sinsi kayboluşları
Bahçemde güllerim, odamda menekşem solsa da üzülmüyorum
Çünkü ben artık sol yanımda Kelimelerin kifayesiz kalacağı güzellikte Bir sevda bahçesine sahibim
En güzel ümit menekşelerini dualarımla beslediğim bir bahçe
Aşkın belkide hakiki olarak aşk olduğu bir bahçe
Ve işte sahip olduğum iki kelime : Koskocaman bir aşk, Bitmek tükenmek bilmeyen engin ümitlerim
Ve artık o kadar çok şeyim var ki
: Zifiri bir ajandanın en kuytu sayfasına sinmiş hüzün kokan bir aşk, Belki yine büyürler diye gönlüme akıttığım gözyaşlarım, Gecenin en zifirisinde ümitsiz yakarışlarım, Ruhuma yapışıp kalmış bu ızdırap kafesi, Bu kafesin içine hapsolmuş ben
! Ve kos kocaman bir sensizlik
Hala kimsesiz miyim sensiz miyim çözemedim ama, Yalnız değilim emin ol
Bana sensizliği hatırlatacak o kadar çok şey bıraktın ki, Keşke yanımdayken bu kadar cömert olsaydın
ikiye üç kala…Satır aralarında sakladığım kenarı kırık seslerimi yerleştirdim boğazıma…Oysa kaç tane perde aralamıştın aklımda…?
Adımların ruhumu sarıp sarmalardı her defasında…Sen geçerken bildiğim tüm şiirlerimden,ayak seslerin ””adıma”” çalardı rengini…Adım ””sen”” oldukça,adını ””ben”” sanardım…
Şarkılar vardı sözlerinde…Yarı uykulu,yarı uyanık melodiler…Ve dilimize pelesenk olmuş düşler…Ne çok yarım kalınmışlık vardı nef(es)lerimizde…Birbirine karışsa tamamlanır(dı)…Karış(tı)…Çoğul nef(es)lerin kokusu sindi tekil yüreğimize…İlahi bir ritm dönüp dolaştı evrenimizde…Mart”a yirmibirinci defa uyanan bir sabahın açık bırakılmış penceresinden firar etti bir buğu…
””Sen”” beni gözlerimden sıkıca tutmuştun…””Ben””se aklım o buğunun peşinde,yollarına gölge olmuştum…
”” Kendimden daha az,senden daha çok seviyorum seni…”” Derdin.
* …Ve eklerdin : … *
Kurşunsuz bir silahın namlusunu beynime sıkıyorum nice hatırlayışımda…Ve aylardan ””Eylül””dü hatırlattığımda…
””Ortaköy””…
Sarı kokuyordu adeta…Kaldırım taşları nihayetlenmiş ömürlerle doluydu…Ayak altlarında teker teker paralanmaya mağlup ölümler…
””Yaprağın kaderi düşmekmiş””…Belki de bu yüzdendi havadaki melodram…
Gözlerim,renginde asılı kalmıştı yine…Gülümsüyordun belli belirsiz…Aniden bir kağıt çıkardın cebinden…Yan masadaki yaşlı teyzeye doğru uzanarak,bir kalem istedin her zamanki sevimliliğinle…””Teşekkürler””ini de ekledin şeytan tüyünün en tepesine…Kalemi ani bir hareketle alıp döndürdün parmaklarının üzerinde…Ve mürekkebin tek bir heceyi boyamıştı beyaz kağıdın suretinde…
””Aşk””…
Yüzüm prangalar giymişti bir kez yüzüne…Gülümseyişim,yüzünde takılıydı hala…Kalemi yavaşça aldın beyaz kağıdın üzerinden ve ellerime tutuşturdun…
””Sıra sende…”” Dedin.
””Aşk””ı kendime doğru çektim,masa örtüsünün pürüzlü teni parmaklarımın ucunda…Kaleme sinmiş ellerinin sıcaklığında usul usul yazdım harflerimi ””O””na boylu boyunca…
””Kendim(den) daha ”az”,sen(den) daha ”çok” sevmeler biriktirir…””
Üç noktayı dualarımla birlikte ekledim harflerinin yamacına…Gözlerin bin asırlık saniyelerde saklı tuttu harflerimi…Ardından bir kaç hece serpildi ortalığıma ağzından…
””Hatırladım…”” …Ve eklerdin : ””Bana sen hatırlattın…””
Unuttuğum çok söz var yaşamda…Yitirdiğim sayısız ecel…İçimde sır edilmiş ve parçalanmış matemler var…Yamacında yaşlandığım boyumdan büyük uçurumlar…
””Sen”” ama bir ””sen”” daha ekleyemiyorum kaybedişlerime…Varlığın öylesine ””ben””ken,ölümü yakıştıramıyorum ucuma bucağıma…
Anlamıyor musun hala…?Sözcükler kadar ””fani”” değil hiçbir ””aşk””…
Üç harfte üç defa daha öldürsem de ””sen”i…
Geriye siyah”ı beden bulmuş yaşamımdan başka ne kalır ki…?
Biliyorum artık küçük adam;
Üç harf bir ””aşk”” etmiyor…Ve onun yokluğundan arta kalmış hiçbir ölüm bu üç harfe sığmıyor…
İkiye üç kala…Penceremin kuytusunda demliyorum geceyi sabaha…Bakışlarım yanıp sönüyor bir sokak lambasında…Apansızca bir nef(es) akıyor genzime doğru…Nedensiz bir iç çekiş yırtılıyor ortasından…Bir gölge düşüyor cama…Ruhunu teslim eden firari bir buğu…Son nefesi kapaklanıyor gözlerimin tenine :
*…Deli kızım uyan,söylenenler yalan…
Deli kızım uyan,bir tek sensin duyan…*
ikiye üç kala…Satır aralarında sakladığım kenarı kırık seslerimi yerleştirdim boğazıma…Oysa kaç tane perde aralamıştın aklımda…?
Adımların ruhumu sarıp sarmalardı her defasında…Sen geçerken bildiğim tüm şiirlerimden,ayak seslerin ””adıma”” çalardı rengini…Adım ””sen”” oldukça,adını ””ben”” sanardım…
Şarkılar vardı sözlerinde…Yarı uykulu,yarı uyanık melodiler…Ve dilimize pelesenk olmuş düşler…Ne çok yarım kalınmışlık vardı nef(es)lerimizde…Birbirine karışsa tamamlanır(dı)…Karış(tı)…Çoğul nef(es)lerin kokusu sindi tekil yüreğimize…İlahi bir ritm dönüp dolaştı evrenimizde…Mart”a yirmibirinci defa uyanan bir sabahın açık bırakılmış penceresinden firar etti bir buğu…
””Sen”” beni gözlerimden sıkıca tutmuştun…””Ben””se aklım o buğunun peşinde,yollarına gölge olmuştum…
”” Kendimden daha az,senden daha çok seviyorum seni…”” Derdin.
* …Ve eklerdin : … *
Kurşunsuz bir silahın namlusunu beynime sıkıyorum nice hatırlayışımda…Ve aylardan ””Eylül””dü hatırlattığımda…
””Ortaköy””…
Sarı kokuyordu adeta…Kaldırım taşları nihayetlenmiş ömürlerle doluydu…Ayak altlarında teker teker paralanmaya mağlup ölümler…
””Yaprağın kaderi düşmekmiş””…Belki de bu yüzdendi havadaki melodram…
Gözlerim,renginde asılı kalmıştı yine…Gülümsüyordun belli belirsiz…Aniden bir kağıt çıkardın cebinden…Yan masadaki yaşlı teyzeye doğru uzanarak,bir kalem istedin her zamanki sevimliliğinle…””Teşekkürler””ini de ekledin şeytan tüyünün en tepesine…Kalemi ani bir hareketle alıp döndürdün parmaklarının üzerinde…Ve mürekkebin tek bir heceyi boyamıştı beyaz kağıdın suretinde…
””Aşk””…
Yüzüm prangalar giymişti bir kez yüzüne…Gülümseyişim,yüzünde takılıydı hala…Kalemi yavaşça aldın beyaz kağıdın üzerinden ve ellerime tutuşturdun…
””Sıra sende…”” Dedin.
””Aşk””ı kendime doğru çektim,masa örtüsünün pürüzlü teni parmaklarımın ucunda…Kaleme sinmiş ellerinin sıcaklığında usul usul yazdım harflerimi ””O””na boylu boyunca…
””Kendim(den) daha ”az”,sen(den) daha ”çok” sevmeler biriktirir…””
Üç noktayı dualarımla birlikte ekledim harflerinin yamacına…Gözlerin bin asırlık saniyelerde saklı tuttu harflerimi…Ardından bir kaç hece serpildi ortalığıma ağzından…
””Hatırladım…”” …Ve eklerdin : ””Bana sen hatırlattın…””
Unuttuğum çok söz var yaşamda…Yitirdiğim sayısız ecel…İçimde sır edilmiş ve parçalanmış matemler var…Yamacında yaşlandığım boyumdan büyük uçurumlar…
””Sen”” ama bir ””sen”” daha ekleyemiyorum kaybedişlerime…Varlığın öylesine ””ben””ken,ölümü yakıştıramıyorum ucuma bucağıma…
Anlamıyor musun hala…?Sözcükler kadar ””fani”” değil hiçbir ””aşk””…
Üç harfte üç defa daha öldürsem de ””sen”i…
Geriye siyah”ı beden bulmuş yaşamımdan başka ne kalır ki…?
Biliyorum artık küçük adam;
Üç harf bir ””aşk”” etmiyor…Ve onun yokluğundan arta kalmış hiçbir ölüm bu üç harfe sığmıyor…
İkiye üç kala…Penceremin kuytusunda demliyorum geceyi sabaha…Bakışlarım yanıp sönüyor bir sokak lambasında…Apansızca bir nef(es) akıyor genzime doğru…Nedensiz bir iç çekiş yırtılıyor ortasından…Bir gölge düşüyor cama…Ruhunu teslim eden firari bir buğu…Son nefesi kapaklanıyor gözlerimin tenine :
*…Deli kızım uyan,söylenenler yalan…
Deli kızım uyan,bir tek sensin duyan…*
[h=6]yıllar,aylar,haftalar,günler,saatler,dakikalar,saniyeler,saliseler geçti.Yine de seni unutmaya yetmedi öyle bir yerleşmişsin ki bu kalbe sevgili ne atmak çare geldi ne de göz çevirmek..[/h]