Pearl Harbor'ın Rövanşı

Bilge Gökçen

Yeni Üye
Üye
Pearl Harbor'ın Rövanşı
Pasifik Savaşı’nda Japonya’nın büyük armadası, beş dakika içerisinde, üç uçak gemisini yitirirken baş döndürücü zaferleri sona eriyor ve ABD karşısında, yenilgiye doğru uzun ve çileli yolu başlıyordu…

Savaş stratejileri uzmanı M. Tanju Akad’ın kaleme aldığı yazı, bizi, 7 Aralık 1941 sabahı Pearl Harbor’a yapılan Japon baskınına kadar götürüyor...
Japon filosu, Pearl Harbor’u izleyen aylarda, Batı Pasifik ve Hint Okyanusu’nda büyük harekât serbestisi kazanmıştı. Japon kara orduları Filipinler’den Malezya’ya kadar, tüm Güneydoğu Asya’yı işgal ederken, onlar da denizlere hâkim oldular.

Prince of Wales ve Rapulse’ın batırılması ve Singapur’un işgaliyle İngilizler sahneden çekilince, Amerikalılar yalnız kalmışlar; Guam ve Wake adalarındaki üsler de Japonların eline geçmişti.

Japonlar bir yandan Burma üzerinden Hindistan’a ilerlerken diğer yandan da Endonezya’yı işgale başlamışlar ve müttefiklerin toparlayabildikleri son filodaki İngiliz, Avustralya, Amerikan ve Hollanda kruvazörleri de Java Denizi muharebesinde dibi boylamıştı. Hiçbir güç Japonları yavaşlatamıyordu.
Sürekli ricat halindeki Amerikalılar, prestij için, 18 Nisan 1942 günü Hornet uçak gemisinden havalanarak Tokyo’ya bir akın yaptılar.

Beş yüz kadar Japon avcı uçağının anavatana çekilmesinin dışında, bu akın bir sonuç getirmedi; Tokyoluların çoğu bombaları duymadılar bile. Ne var ki, bu gösteriş harekâtı Japon savaş planlamasının dengelerini bozarak çok daha büyük bir etki yarattı; dikkatleri Avustralya’dan Orta Pasifik’teki Amerikan filosuna yöneltti...

1942 Mayıs’ında Japonya’nın önünde iki hedef vardı. Bunlardan birincisi, Avustralya’nın tecridini sağlamak için, Yeni Gine ile Solomon Adaları’nın işgalini tamamlamak; ikincisi ise, Pearl Harbor’da yakalayamadıkları Amerikan uçak gemilerini imha ederek gelecekteki tehditleri bertaraf etmekti.
Amerikan uçak gemilerini tuzağa düşürmenin yolu da, onlar için çok kıymetli olan Midway adasındaki üsse saldırmaktı...

Japonlar bunların her ikisini de yapacak güce sahiplerdi. Ancak Yeni Gine harekâtı sürerken anavatanlarına yeni bir akın olmaması için, Amerikan uçak gemilerinin peşine düşünce güçlerini dağıttılar ve o an için, henüz daha zayıf olan Amerikalılara, güçlerini yoğunlaştırıp büyük bir zafer kazanma fırsatı verdiler.

Bu bakımdan, her iki bölgedeki muharebeler birbirinden uzak dahi olsalar, aynı stratejik olayın iki parçasını teşkil ederler...

Yeni Gine’de Port Moresby’ye yönelen Japon nakliye gemilerine, biri hafif, üç uçak gemisinden oluşan bir Japon filosu refakat ediyordu. Amerikalılar ise, Port Moresby’nin düşmesi halinde, Avustralya’yı takviye etmekte büyük sıkıntı yaşayacakları için, bu gücü engellemeye kararlı olarak iki uçak gemisiyle Mercan Denizi’ne girdiler.

Tarihe Corral Sea (Mercan Denizi) adıyla geçen bu çatışma, iki filonun da birbirlerini hiç görmeden, sadece uçaklarla savaştıkları ilk muharebe olma özelliğini taşıyordu.

7-8 Mayıs tarihlerinde cereyan eden bu muharebede Japonların hafif uçak gemisi batırılırken, diğer iki uçak gemisi yaralanarak geri döndü. Amerikalılar ise, Lexington uçak gemisini yitirirken, Yorktown uçak gemisi yaralandı.
Taktik planda Japonlar kazançlı gibi görünüyordu; ama stratejik avantaj Amerikalılarda idi. Çünkü Japonlar Port Moresby harekâtından vazgeçtiler.



Diğer yandan yaralı uçak gemileri Shokaku ve Zuikaku, uzun bir tamire girerken, Yorktown derhal Pearl Harbor’a dönerek 24 saat aralıksız çalışan ekiplerle Midway’e yetiştirildiler. Amerikalılar Japon şifrelerini çözüp yeni hedeflerini kesin olarak belirlemişlerdi...

Mayıs ayının son günlerinde Amerikalılar bir yandan Midway’i takviye ederken, diğer yandan da keşif faaliyetlerini hızlandırdılar. Japonlar, Amerikan güçlerini dağıtmak için sekiz uçak gemilerinin ikisini Aleutian Adaları’na gönderip ikisini de geri kademedeki zırhlılara ve çıkarma filosuna refakat görevine almak suretiyle güçlerini tekrar ve boş yere böldüler.
Amerikalılar güçlerini dağıtmayacaklar; Japonlar ise, boşu boşuna uzak sularında dolaşan bu dört uçak gemisinin eksikliğini çok fazlasıyla hissedeceklerdi...

Midway’de Amerikalılar dört Japon uçak gemisine karşı üç uçak gemisi ile muharebe ettiler. Japonlar sekiz veya hiç olmazsa altı gemiyi toplu halde harekâta soksalar, zafere ulaşacakları muhakkak gibiydi.

Bu durul, savaşta istihbarat ve komuta üstünlüğünün güç üstünlüğü kadar önemli olduğunu gösteren sayısız örnekten birisidir.

Mayıs’ın son günlerinde sekiz uçak gemisi ve on bir zırhlı ile birlikte 200 gemilik Japon gücü görev yerlerine yaklaşırken, o günlerde bütün zırhlıları Pearl Harbor’da batmış veya hasar görmüş olan Amerikalılar da üç uçak gemisi etrafında 76 parçalık hafif bir donanma ile Hawaii’den denize açıldılar.
Bu sırada Japon istihbaratı, telsiz mesaj formlarındaki değişikliklerden, Amerikalıların bir hazırlık içerisinde olduklarını tahmin etmişlerdi; ama belirsizlikler çok büyüktü.

Operasyon bölgesi çok geniş olduğu için, iki taraf da hava keşfi ile hasmını bulmaya çalışıyordu. 3 Haziran 1942 sabahı Midway’den havalanan bir Catalina deniz uçağı ile keşif görevi yapmakta olan Teğmen Jack Reid görev süresini birkaç dakika uzatmaya karar verdi ve birdenbire açılan bulutların arasından, göz alabildiğince uzanan Japon filosunu tespit etti... Muharebe başlamıştı...

Midway muharebelerinde Amerikan güçlerinin komutanı Amiral Nimitz, güç üstünlüğünün karşı tarafta olduğunu bildiği için, uçak gemilerini biraz geride tutup ilk hücumları Midway’dan kalkan uçaklarla yapmaya karar vermişti.
Uçak gemilerini mümkün olduğu kadar uzakta ve gizli tutacaktı. Adaya yığılan her tipten uçağın öncelikli görevi ise, adayı korumak değil, Japon uçak gemilerinin pistlerini vurmak olacaktı...



İlk olarak Ordu Hava Kuvvetleri’ne ait dört motorlu B-17 bombardıman uçakları havalandı. Bunlar çok yüksek irtifadan bombalarını bıraktılar. ‘Uçan kaleler’ olarak adlandırılan B-17’ler, o dönemde abartılı bir propaganda malzemesi yapılmıştı: Bunlar dört gemiyi vurduklarını iddia ederek geriye döndüler; ama bombalarının hepsi boşa gitmişti.

Sonraları, uçan kalelerin bir şehirden küçük hiçbir şeyi vuramadıkları anlaşılacak ve bunlar Alman kentlerini bombalamaya gönderilecekti!..
4 Haziran sabahı, dört Japon uçak gemisi, Midway’i vurmak için otuz altı ‘Zero’ avcı uçağının refakatinde yetmiş iki ‘Val’ ve ‘Kate’ bombardıman uçağını havalandırdı.

Japon filosunun komutanı Amiral Nagumo, hasımlarının aksine, Amerikan uçak gemilerinin yeri hakkında henüz hiçbir fikre sahip değildi. Midway ise, Japonları vurmak için, elindeki tüm uçakları havalandırdı. Altı Avanger ve on altı Dauntless pike bombardıman uçağı, on beş B-17 ve dört B-20 Marauder orta bombardıman uçağı ile on bir eski Vindicator.

Bu uçakların hiçbirisi Japon gemilerine ciddî bir hasar veremedi ve hemen hepsi düşürüldü; ama bunlar havada iken adaya gelen ve fazla bir hasar veremeyen Japonlar, Midway’e ikinci bir hücumun gerekli olduğuna karar verdiler.

Nagumo, elindeki uçakların büyük kısmını Amerikan uçak gemilerine karşı elinde tutuyordu. Onun esas amacı, ada değil, Amerikan filosuydu; ancak karşılıklı hücumlara henüz karışmayan Amerikan filosundan hiçbir haberi yoktu.

Bekleyen uçakların torpillerini ve zırh delici bombalarını boşalttıran Nagumo, bu uçaklara adaya atılacak parça tesirli bombalar yüklenmesini emretti.
Sabah 07.28’de ilk dalga uçaklar gemilere dönerken Amerikan gemileriyle ilgili ilk devriye raporu geldi; ama sadece destroyer ve kruvazörler görülmüştü.
Bir an için, hem onlara hem de adaya taarruzu düşündü Nagumo ve henüz değiştirilmemiş olan torpillerin kalmasını istedi.

Saat 08.20’de adadan gelen son Amerikan hücumu Japonlara hiç zarar vermeden biterken, hava devriyesi ilk kez Amerikan uçak gemilerini tespit etti. Nagumo’nun gemileri ilk hücumları atlatırken dağılmış ve henüz tam toparlanamamıştı.

Nagumo her olasılığa karşı, altmış kadar avcı uçağını havalandırarak filosunu korumaya aldı ve diğer uçaklarına da tekrar gemilere karşı mühimmat yüklemeye başladı.



Tam bu sırada Amerikan uçak gemilerinden kalkan torpil uçakları partiler halinde Japon gemilerine hücuma başladılar.

Nagumo’nun kararsızlığı sürerken Enterprise ve Hornet uçak gemilerinin komutanı Spruance, altı hava filosunda altmış yedi Dauntless pike bombardıman, yirmi dokuz Devastator torpil ve yirmi Hellcat avcı uçağını havalandırmıştı.

Yorktown’ın komutanı Fletcher ise, biraz bekledikten sonra, kendi filolarını havaya saldı. Bunların her ne kadar birlikte hücum etmeleri planlanmışsa da, ilk kalkanların sonrakileri bekleyecek benzinleri olmadığı için, parti parti gelmeye başladılar.

Torpil uçakları önce geldi ve yirmi dokuz Devastator’un yirmi beşi, refakatlerindeki avcılarla birlikte düşürüldü. Bunlar da adadan gelenler gibi hiçbir isabet kaydedememişlerdi.

Bu olaylar cereyan ederken, daha sonra havalanmış olan Dauntless pike bombardıman uçakları yollarını kaybetmişler ve geri dönmeye hazırlanırken Amerikan denizaltısı Nautilus’u avlamak için, hız yapan Japon destroyeri Arashi’nin denizde bıraktığı izi takip edip uçak gemilerini bulmuşlardı.
Dauntles’ların komutanı McClusky’nin gösterdiği bu inisiyatif her şeyi değiştirecekti.

Yorktown’ın uçakları da aynı dakikalarda hedefi bulup hücuma katıldılar. Japon avcılarının Devastator’ları avlamak için hava şemsiyesini bozdukları anda gelen Dauntless’lar güverteleri yakıt ve bomba alan uçaklarla dolu gemilere pike yaptılar.

Saat 10.25 ile 10.30 arasındaki beş dakikada Akagi, Kaga ve Soryu uçak gemileri yanan birer meşaleye döndüler ve kısa sürede battılar. En kötü anda, uçaklara yakıt ve bomba yüklerken yakalanmışlardı.
Sonraki saatlerde dördüncü uçak gemisi Hiryu’nun uçakları Yorktown’ı ağır yaralayarak karşılık verdiler; ama Enterprise’ın uçakları da, ikinci bir akınla Hiryu’yu batırdılar. Yorktown ise, ertesi gün bir Japon denizatlısı tarafından torpillenerek battı.

Midway, Amerikalılar için büyük bir zaferdi. Japonları ilk kez büyük bir yenilgiye uğratıyorlardı. Bu zaferle, inisiyatifi Japonların elinden alıp çatışmaları kendi istedikleri alanlara taşımaya başladılar.
Keza, batan dört uçak gemisi Japonların en tecrübeli hava ekiplerini barındırıyordu. Başka gemiler yapsalar bile, bu mürettebatı tekrar yetiştiremezlerdi...

Midway, aylardır sürekli zafer haberlerine alışmış olan Japon halkından gizlendi. Yaralılar bile, ayrı yerde tutulup uzak görevlere gönderildi. Japon halkı bu felaketi ancak savaştan sonra öğrendi.
 
Geri
Üst