Peygamber Efendimiz’e yapılan suikastlar

PaSikA

Yeni Üye
Üye
Peygamber Efendimiz’e yapılan suikastlar
Peygamber Efendimiz'e (s.a.v.) hayatı boyunca çeşitli suikatlar düzenlenmiştir. Bende bunları ilk defa duydum Peygamber Efendimizin hayatını daha iyi öğrenmek adına yazımızı okumanızda fayda var meleklerim :):)

Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) vücudunu ortadan kaldırmak için planlanan ilk suikast girişimi nasıl başarısızlıkla sonuçlanmıştır?

İçlerinde Ebû Cehil ve Velid bin Muğîre'nin de bulunduğu Mahzumoğullarından bir topluluk, uzun uzun konuştuktan sonra Peygamber Efendimizin vücudunu ortadan kaldırmaya karar verdiler. Vazifeyi Velid bin Muğire yerine getirecekti.
Resûl-i Ekrem, namazda Kur'ân okumaya başladığı bir sırada, Velid yanına kadar sokuldu. Fakat, o da ne! Öldürmeye gittiği zâtın sesi var, okuduğu Kur'ân şirk kiriyle paslanmış kulağına geliyor, fakat gözü onu bir türlü göremiyordu.
Velid şaşkınlaştı. Telaşla arkadaşlarının yanına döndü ve durumu anlattı. Bu sefer hep beraber gittiler. Fakat, yine Efendimizi görmeye muvaffâk olamadılar. Çünkü, ileri gittiklerinde ses arkadan, arkaya doğru gittiklerinde ise ses ön taraftan geliyordu. Nihayet hayretler içinde kalıp dağıldılar.
Kâinata bir rahmet güneşi olarak doğan Peygamber Efendimiz, müşriklerin bu küstahça hareketleri karşısında evine döndü. Birazcık olsun üzüntüsünü yok etmek, sıkıntısını gidermek için örtüsüne büründü ve yattı.

Kainat' ın Efendisi (ASM), Salih Suruç, 1. 263-264

Salih suruç
 
Peygamberimiz’e (s.a.v.) (hicret öncesi) yapılmak istenen suikast planı nasıl sonuçsuz kalmıştır?

Kureyş müşrikleri Resûl-i Ekrem Efendimizin vücudunu ortadan kaldırmak için kat'î karar almışlardı ve bunun için faâliyetlerini sürdürüyorlardı. Bu sırada Cenâb-ı Hak, Sevgili Resûlüne hicret emrini verdi.
Peygamber Efendimiz, Hz. Ebû Bekir'in evine her gün sabah veya akşam vakitlerinde uğrardı. Fakat, hicret emrini aldığı gün, öğle vakti sıcağında, âdeti olmadığı bir saatte başını sararak Hz. Ebû Bekir'in evine vardı. Efendimizin geldiği haber verilince Hz. Ebû Bekir şaşırdı ve "Vallahi, Resûlullah bu saatte hiç gelmezdi. Bu gelişinde mutlaka bir iş var" diye konuştu.
Sonra Efendimizi içeri alıp minderinin üzerine oturttu ve "Anam, babam sana fedâ olsun, Yâ Resûlallah, ne haber var?" diye sordu.Peygamber Efendimiz, "Yüce Allah, bana Mekke'den çıkmaya ve Medine'ye hicret etmeye izin verdi" buyurdu.
Hz. Ebû Bekir merakla, "Senin refakatınla şereflenecek miyim, yâ Resûlallah?" diye sordu.
Peygamber Efendimiz, "Evet" deyince gönlüne sürûr, gözlerine sevinç göz yaşları doldu.
Hz. Aişe bu ânı şöyle anlatır:
"O güne kadar, bir insanın sevincinden böylesine ağladığını görmemiştim."1
Resûl-i Ekrem ve Hz. Ebû Bekir, Medine'ye kadar kendilerine kılavuzluk etmek üzere, henüz müşrik, fakat güvenilir, sözünde durmasıyla tanınmış biri olan Abdullah bin Ureykit'le anlaştılar. İki binit devesini kendisine teslim ettiler. Üç gün sonra Sevr Dağı eteğinde buluşmak üzere sözleştiler.
Bundan sonra Peygamber Efendimiz, Hz. Ebû Bekir'in yanından ayrılarak Hâne-i Saadetine döndü.2
Hz. Cebrâil'in İhbârıBu sırada vahiy meleği Cebrâil (a.s.) gelip Peygamber Efendimize müşriklerin kararını bildirdi ve başvuracağı tedbiri de şöyle açıkladı:
"Şimdiye kadar yattığın yatağında, bu gece yatma!"
Bunun üzerine Resûl-i Kibriyâ Efendimiz, Hz. Ali'yi çağırdı ve "Yatağımda bu gece yat uyu! Şu yeşil, geniş aba hırkamı da üzerine ört! Korkma! Sana hiç bir zarar erişmeyecektir" dedi.
Ayrıca Hz. Ali'ye, kendisine teslim edilen emânetleri sahiplerine verinceye kadar da Mekke'de kalmasını emretti.
Mekkeliler, "Muhammedü'l-Emîn" lâkabını verdikleri Peygamber Efendimize son derece güvenirler ve en kıymetli eşyalarını, saklayamamaktan korktukları için ona teslim ederlerdi. Kureyş ileri gelenlerinin, hakkında ölüm kararı aldıkları sırada da kendilerinde emanet olarak bir çok kıymetli eşya vardı. Ama o, bu karara rağmen, emânetlerin sahiplerine verilmesini Hz. Ali'ye emretmekle bir kere daha büyüklüğünü ve emânete sadakatını ortaya koyuyordu.
Peygamberimiz (s.a.v.)’in Evinin Kuşatılması
Plân gereği her kabileden seçilmiş eli kılıçlı iki yüze yakın müşrik, gecenin üçte biri geçince, Resûl-i Kibriyâ Efendimizin evinin önünde toplandılar. İçlerinde Ebû Cehil, Ebû Leheb ve Ümeyye bin Halef gibi azılıları ve elebaşıları da vardı. Katiller, gecenin geçmesini, aydınlığın etrafı sarmasını ve Fahr-i Âlem'in evinden çıkmasını bekliyorlardı. Zira, âdetlerine göre, bir adamı evinin içinde katletmek korkaklığın en âdisi sayılırdı.
Resûl-i Kibriyâ Efendimiz, eli kılıçlı katillerin Hâne-i Sâadetinin etrafını sardıkları sırada evinden çıktı. Yerden aldığı bir avuç toprağı başlarına attı ve "Yasîn Sûresi"nin ilk sekiz âyetini okudu. İçlerinden hiç biri onu görmedi çıkıp gitti.
Bir müddet sonra yanlarına bir hemşehrileri uğradı:
"Burada ne bekleyip duruyorsunuz?" diye sordu.
"Muhammed'i bekliyoruz" dediklerinde, "Muhammed, sizin başınıza toprak saçıp ve içinizden çıkıp gideli hayli vakit olmuş. Hele bir kere üstünüze başınıza bakınız" diyerek gözü dönmüş katillerle âdeta alay etti.Birbirlerine baktılar. Üzerlerinin toz toprak içinde kalmış olduğunu gördüler. Şaşırıp kaldılar. Derhal Hane-i Sâadetin içerisine baktılar. İçerde birinin abaya sarınıp bürünerek yattığını görünce, "İşte, Muhammed yatıyor" diyerek beklemeye devam ettiler. Tâ ortalık ağarıncaya kadar.
Sabahleyin Resûl-i Kibriyâ Efendimiz yerine Hz. Ali'nin yataktan doğrulup kalktığını görünce, bütün bütün şaşırdılar ve "Vallahi, bize söylenen doğru imiş" dediler.
Sonra da Hz. Ali'ye, "Muhammed nerede?" diye sordular. Hz. Ali, "Bilmem" deyince hayrette kalıp ne yapacaklarını şaşırdılar.
Cenâb-ı Hak, bu münâsebetle indirdiği âyet-i celîlede şöyle buyurdu:
"Hani kâfirler, bir zaman seni yakalamak, öldürmek ve yurdundan çıkarmak için bir tuzak kurmaya kalkmışlardı. Onlar tuzak kurar, Allah da tuzaklarını başlarına geçirir. Allah, hileyi hile ile cezalandıranların en hayırlısıdır."3

1. Sîre, 2/128-129
2. A.g.e., 2/128-129; Tabakât, 1/227-228; Buhari, 2/332, Taberî, 2/245; Uyunu'l-Eser, 1/181
3. Enfâl Sûresi, 30

Selahattin Salimoğlu ( Prof. Dr.)
 
Gatafan Gazâsı nasıl meydana gelmiştir? Bu gazvede Peygamberimiz’e (s.a.v.) Gavres'in suikast teşebbüsü nasıl sonuçlanmıştır?

Hicretin 3. senesi, Rebiülevvel ayı.
Bedir muzafferiyeti, Peygamberimiz (s.a.v.)le sulh anlaşması akdetmemiş bulunan civar Arap kabilelerini de kara kara düşündürüyordu. Büyük kuvvet kazanmış bulunan Müslümanların bir gün kendilerinin de kapısını çalabileceği endişesini taşıyorlardı. Bu bakımdan Bedir Harbinden sonra etraftaki Arap kabilelerinde bir hareket göze çarpar. Bu hareketlenme sonucu cereyan eden gazalardan biri de Gatafan ve Anmar gazâlarıdır.
Benî Muharib yiğitlerinden sayılan Haris oğlu Du'sur (diğer namıyla Gavres), Gatafan Kabilesine mensup Sa'lebe ve Muharipoğullarından çok sayıda adam toplayarak Medine üzerine baskın düzenlemeye karar verdi. Maksat, güyâ Müslümanlara göz dağı vermek ve bir de Medine civarında bulabilirse bir şeyler yağmalamaktı.1
Resûl-i Ekrem Efendimiz, durumu derhal haber aldı. Medine'de yerine vekil olarak Hz. Osman bin Affan'ı bırakarak, aralarında atlıların da bulunduğu dört yüz elli kişilik bir kuvvetle çapulcu müşrikler üzerine yürüdü. Ancak, Peygamberimiz (s.a.v.)in gelmekte olduğunu duyan yağmacılar kaçıp tepelere sığınmışlardı. O anda kimse görülmedi. Sadece Sa'lebeoğullarından Cabir adında biri esir edildi. Durum kendisinden öğrenildi. Daha sonra İslâma dâvet edildi. O da kabul edip Müslüman oldu.2
Gavres'in Suikast Teşebbüsü
Çapulcuların tepelere sığındığını öğrenen Peygamber Efendimiz bir müddet burada beklemeyi uygun gördü. Bekleme esnasında bir ara sağanak halinde yağmur yağdı. Efendimizin elbiseleri ıslandı. Kuruması için elbiselerini çıkarıp bir ağacın dalına astı, kendisi de istirahat maksadıyla ağacın altına, yanı üzerine uzanıverdi.
Baskın düzenlemek isteyenler tepeden Resûl-i Ekremi gözlüyorlardı. Peygamberimiz (s.a.v.)in zırhını çıkarıp ağacın altına istirahata çekildiğini, yanında da kimsenin bulunmadığını farkedince, heyecan ve sevinç içinde reisleri Gavres'e haber verdiler:
"İşte eline bir daha geçmez bir fırsat! Muhammed, Ashabının yanından ayrılıp tek başına kaldı. Ashabı gelip onu korumaya çalışıncaya kadar biz işini bitiririz!"
Gavres, derhal harekete geçti. Kimse görmeden, tam Peygamber Efendimizin başı üzerine geldi. Yalın kılıç elinde olduğu halde, "Kim, seni benden kurtaracak?" dedi.
Resûl-i Ekrem, "Allah" buyurdu.Sonra da şöyle duâ etti:
"Allah'ım! Beni onun şerrinden koru!"
Gavres, birden iki omuzu ortasına gaibden bir darbe yedi. Kılıç elinden düştü ve kendisi de yere yuvarlandı. Bu sefer Fahr-i Âlem Efendimiz kılıcı eline aldı ve "Şimdi seni kim kurtaracak" dedi.
Gavres, "Hiç kimse" dedi. Sonra da, "Şehadet ederim ki, Allah'tan başka ilâh yoktur ve Muhammed de Onun Resûlüdür. Artık, bundan sonra hiçbir zaman senin aleyhinde kimseyi toplamayacağım" diyerek Müslüman oldu.
Bunun üzerine Resûl-i Zişan Efendimiz de Gavres'i affetti. Gavres giderken, bir ara Resûl-i Ekrem Efendimize döndü ve, "Vallahi, sen benden daha hayırlısın" dedi.
Peygamber Efendimiz, "Elbette, ben, buna senden daha lâyıkım" buyurdu.
Cesur ve pek cüretkâr olan Gavres kavmine dönünce, onlar şaşkınlık içinde, "Ne oldu sana, neden bir şey yapamadın?" diye sordular.
Gavres onlara başından geçenleri anlattıktan sonra ilâve etti:"Vallahi, ben şimdi insanların en iyisinin, en hayırlısının yanından geliyorum!"3
Bir ay kadar süren seferden sonra Peygamberimiz (s.a.v.) Medine'ye geri döndü.4

1. Tabakât, 2/34
2. Tabakât, 2/34
3. Tabakât, 2/35; Müsned, 3/365; Şifâ, 1/81; Mektûbat, s.161
4. Sîre, 3/46; Taberî, 3/2

Salih Suruç
 
Geri
Üst