Reflü neden oluyor?

  • Konbuyu başlatan beklenenbebis
  • Başlangıç tarihi
B

beklenenbebis

Forum Okuru
Reflü neden oluyor?
Melek 'lerim karın ağrıları çekmeyeniniz yoktur.Özellikle yemek yedikten sonra yada karın açken ne kötü ağrıdır anlatılmaz.Gurul gurul guruldar durur.Bazende toplumda insanı yerin dibine sokar ağrıdan çok sesi etkilemeye başlar artık bizleri. Bayanlar eğer bu sorunları yaşıyorsanız umarım sizinki normal ağrıdır sağlık lısınızdır.Ama eğer normal değilde reflünüz varsa işte size oluşma nedenleri ve tedavisi.

396484d6d0308213a0.jpg


Reflü' nün kelime anlamı geri akım ya da geri kaçmaktır ve bize Fransızca'dan alınmış latin kökenli bir sözcüktür.
Normalde sindirim sistemimizdeki içeriğin hareketi ağızdan, yutma borusuna ; yutma borusundan mideye ve mideden de onikiparmak barsağına doğrudur. Bunun tersine, mideden yutma borusuna, ya da onikiparmak barsağından mideye doğru bir içerik kaçması olmaması lazımdır. Onikiparmak barsağından mideye doğru bir kaçak olması durumunda bir tip gastrit oluşabilir ve buna tıpta "alkalen reflü gastrit" hastalığı denilmektedir. Burada oluşan gastritin nedeni pankreas sıvısı ve safra içeren alkali özellikteki onikiparmak barsağı içeriğinin mide yüzeyinde oluşturduğu hasardır. Bu durum çok ciddi problemlere yol açmaz ve nadiren ilaçla tedavisi gerekir.
Mide içeriğinin yukarı, yutma borusunun içine doğru kaçması ise son derece ciddi sıkıntılara yol açabilmektedir. Sonuç olarak halk arasında reflü hastalığı dendiği zaman anlaşılan; genellikle asit olan mide içeriğinin fazla miktarda yutma borusunun içine ve ağız/genize doğru geri kaçmasının sonucunda ortaya çıkan bir dizi şikayetlerdir. Bu kaçak belli bir sürenin ve miktarın üstünde olunca ciddi problemlere yol açar ve bu önemli bir sağlık sorunudur.
Mideden yukarı yutma borusu içine kaçan içerik sadece asit özelliğinden değil kimi zaman da onikiparmak barsağı kapsamını da içerebildiğinden yutma borusunda hasara yol açabilmektedir. Normalde onikiparmak barsağı safra ve pankreas sıvılarını da içeren bir kısımdır ve buradan mideye bir kaçmanın da söz konusu olduğu bir hastada ; mideden yutma borusuna doğru da kaçma varsa bu durumda hem asit ve hem de safra tuzları yutma borusunda hasara birlikte yol açabilirler.
Zamanımızda çok yeni olarak reflü hastalığı üç kategoride ele alınmaya başlanmıştır
- Non-eroziv reflü hastalığı
- Eroziv reflü hastalığı
- Barrett oluşturmuş reflü hastalığı
Bunlar arasında en sık gözleneni non-eroziv olanıdır ve bunda tipik reflü şikayetleri olmasına karşın endoskopik olarak yutma borusunda ciddi bir hasar tespit edilemez. Non-eroziv tanımlaması da "erozyon" yani gözle görülebilen tahribat olmadığı anlamındadır. Bu durumun da tedavi prensipleri diğer reflü kategoridekileri ile aynı olmasına karşın uzun dönemde ciddi komplikasyon ve kansere dönüşüm riski yok denecek kadar azdır.
Eroziv reflü hastalığı ise gene tipik şikayetlerle seyretmesine ek olarak endoskopide yutma borusunun alt ucunda ciddi tahribat yani "erozyon" saptanması ile karakterlidir. Bu durum "tedavi edilmediğinde" ileride sıklıkla komplikasyonlara yol açar.
Barrett durumu ise; göreceli olarak nadir olup, uzun süreli ve tedavisi aksamış reflü hastalığının hiç istenmeyen bir komplikasyonudur ve yutma borusu alt ucunda kanser riskinde artmaya işaret eder ( Bakınız : reflü ve kanser ).
Kimler daha çok risk altında reflü hastalığı açısından ?
Ufacık bebeklerden tutun da, yaşlılar da bile gözlenebilen bir durumdur reflü. Ancak en sık 30 -40 yaş grubunda ortaya çıkmaktadır. Kuşkusuz şişmanlık, bazı genetik özellikler ve karın içi basıncını arttıran nedenler risk faktörü olarak sayılabilir ama bunlar ön koşul değildir. Bebeklerdeki reflü durumları sıklıkla bebeğin gelişimi ile birlikte ileri tedavi gerektirmeksizin ve sıklıkla 4 yaşına kadar kendiliğinden düzelir. Hamilelik de karın içi basıncında artma sonucu reflüyü tetikleyen bir durumdur ve gene doğumu takiben çoğu hamilelikle tetiklenen reflü durumları düzelmektedir.




Kızlar sağlığı elden bırakmayalım bakalım tedavisi var mı??



Herşeyden önce milyonlarca kişiyi etkileyen bir hastalığın tedavisinden bahsettiğimizi tekrar hatırlamakta yarar vardır. Hastaların büyük çoğunluğunda sosyal yaşamı düzenleyici bazı önlemler ve dietle ve bazense birtakım ilaçlar da kullanarak hastalığı kontrol altına almak mümkün olmaktadır. Dolayısı ile reflü tanısı yeni konmuş, belirtileri yıllar öncesine dayanmayan ve henüz Barrett gibi komplikasyonların gelişmemiş olduğu hastalara bazı önerilerde bulunmak ve ilaç vermek gerekmektedir. Önlemlere ve ilaçlara karşın rahatlayamayan ya da hayat boyunca bunları uygulamak istemeyip daha çabuk kesin sonuç isteyen hastalarda ise anti-reflü cerrahi yapılması en uygun yöntemdir.
Gene tüm nüfusun yaklaşık % 10' u yaşamlarının bir aşamasında safra kesesi taşına sahip olmaktadır. Reflü hastalığı, sıklığı da göz önünde bulundurulduğunda aynı hastada hem safra kesesinde taş ve hem de ciddi reflü olması beklenen bir durumdur. Dolayısı ile özellikle ameliyat endikasyonu bulunan bir reflü hastasında ultrasonografi ile safra kesesine de bakmak mutlaka gerekmektedir.Safra kesesi taşlarının da bir dizi hazım problemlerine yol açabileceği unutulmamalıdır.
Ayırıcı tanıda bir başka önemli konu da; "non-cardiac chest pain" diye bilinen ve kalbe bağlı olmayan kalp krizi benzeri ağrıların nedeninin aslında reflü olabileceğinin bilinmesidir. İleri yaştaki bir hastada ani başlamış bir göğüs ağrısı durumu kuşku yok ki kalp krizi gibi ele alınmalı ve aksi ispat edilene dek bu şekilde değerlendirilmelidir.
 
Geri
Üst