Sahip çık sevdana
Büyüdüm hem de çok büyüdüm yokluğunda. Yokluğunda çok canım yandı ve her içim acıdığında bir yaş daha büyüdüm...
Ömrümden eksilen her anda sensizlik bir az daha çöktü üzerime.
Ne tuhaf değil mi? Zaman geçiyor, ömrüm azalıyor ama acın büyüyor...
Hani diyorum bazen unuttum galiba hata bazen yüzün gelmiyor gözlerimin önüne.
Korkuyorum o zaman ağlıyorum, yüzünü unutmaktan korkuyorum.
Sevdan yüreğimi
bu kadar yakarken ben yokluğuna inat hala aşkınla her sabah
uyanırken yüzünü unutmaktan korkuyorum.
Sonra diyorum ki unut gitsin. Sen onun yüzünü sevmedin.
Sen onun boyunu, kaşını, gözünü sevmedin.
Sen diyorum sımsıcak ellerini sevdin onun hani seni en soğuk havada bile ısıtacak elleri. Sen bakışlarını sevdin onun hani aşkı gördüğün bakışları. Sen sözlerini sevdin onun hani saçmalasa bile sana geleceği sunan sözlerini.
Sen omuzlarını sevdin onun hani dünya
yıkılsa da sana güven veren o dağ gibi omuzları...
Şimdi o yok varsın elleri, bakışları, omuzları olmasın varsın konuşmasın artık senle ne çıkar.
Sen sevmedin mi onu. Yoksa da seveceksin.
Sevda da bu değil midir?
Yokluğunda bile hatta yokluğuna inat onunla olmak değil midir?
O halde yüzünü unuttum diye kormak niye?
Sevdan hala yüreğinde değil mi?
Sen diyorum yeter ki sahip çık sevdana, yeter ki kirletme onu.
Ortak getirme kalbine. Ona kurduğun saraya başka kiracılar girmesin.
O gizli odaların birinde. Hep orda olacak.
Öylesine...
Sabah oluyor, bir gün daha ağardı hasretinin üstüne..
Benim gözlerim yine uzaklara dalgın, yine kirpiklerimde tuz var..
Tırnaklarım avuçlarıma kan oturmuş, öfkeliyim,
susuyorum ağlarken...
Aşka dair şarkılar acıtmasın yüreğimi...
Yoruldum her şarkıda seni düşünmekten seni bulmaktan seni
özlemekten...
Derin nefesler çekiyorum içime, senin hasretini içime çeker gibi...
Soluyamıyorum geriye, içimde kal diye...
Ne vardı bu kadar sevecek, yada ölesiye güvenecek...
AŞK kimi güldürmüş ki? Yada ne kadar olmuşki ömrü mutluluğun...
Gözlerimdeki ışıltıyı yitirdim, yaşama sevincimi, umutlarımı, sitemlerimi, beklentilerimi yitirdim...
Kendimi
yitirdim sensizlikte...
Her sabah yeni bir role hazırlanıyorum, sahneye çıkacakmış gibi...
Bana en yakışan rengi giyiniyorum mavi..
Gülümsüyorum...
Kıyametler kopuyor içimde..
Barış zamanında yaşadım en büyük harpleri..
Fırtınalarda kaç gemi batırdım..
Aşıklara bakmıyoum artık, içimden bir şeyler kopuyor sanki..
Yorumlayamadığım rengarenk bir tabloya bakar gibi oluyorum..
Bu mutluluk resimleri gerçekmi
Hepsi sahtemi...
İnanmıyorum artık, inanamıyorum...
Yaşadığım sürece çok gerçekti...
Oysa şimdi...
Gece olunca kaldır başını bak gökyüzüne..
Kaç bakışım kaldı orada, yada kaç sabah doğan güneşe dokundum SEN diye..
Ben seni oralarda aradım..
Her zaman bulabileceğim ama asla göremeyeceğim yerlerde...
Sensizlik böyle bir şey işte...
BEN tükeniyorum
hasretler çoğaldıkça...!
Ömrümden eksilen her anda sensizlik bir az daha çöktü üzerime.
Ne tuhaf değil mi? Zaman geçiyor, ömrüm azalıyor ama acın büyüyor...
Hani diyorum bazen unuttum galiba hata bazen yüzün gelmiyor gözlerimin önüne.
Korkuyorum o zaman ağlıyorum, yüzünü unutmaktan korkuyorum.
Sevdan yüreğimi
bu kadar yakarken ben yokluğuna inat hala aşkınla her sabah
uyanırken yüzünü unutmaktan korkuyorum.
Sonra diyorum ki unut gitsin. Sen onun yüzünü sevmedin.
Sen onun boyunu, kaşını, gözünü sevmedin.
Sen diyorum sımsıcak ellerini sevdin onun hani seni en soğuk havada bile ısıtacak elleri. Sen bakışlarını sevdin onun hani aşkı gördüğün bakışları. Sen sözlerini sevdin onun hani saçmalasa bile sana geleceği sunan sözlerini.
Sen omuzlarını sevdin onun hani dünya
yıkılsa da sana güven veren o dağ gibi omuzları...
Şimdi o yok varsın elleri, bakışları, omuzları olmasın varsın konuşmasın artık senle ne çıkar.
Sen sevmedin mi onu. Yoksa da seveceksin.
Sevda da bu değil midir?
Yokluğunda bile hatta yokluğuna inat onunla olmak değil midir?
O halde yüzünü unuttum diye kormak niye?
Sevdan hala yüreğinde değil mi?
Sen diyorum yeter ki sahip çık sevdana, yeter ki kirletme onu.
Ortak getirme kalbine. Ona kurduğun saraya başka kiracılar girmesin.
O gizli odaların birinde. Hep orda olacak.
Öylesine...
Sabah oluyor, bir gün daha ağardı hasretinin üstüne..
Benim gözlerim yine uzaklara dalgın, yine kirpiklerimde tuz var..
Tırnaklarım avuçlarıma kan oturmuş, öfkeliyim,
susuyorum ağlarken...
Aşka dair şarkılar acıtmasın yüreğimi...
Yoruldum her şarkıda seni düşünmekten seni bulmaktan seni
özlemekten...
Derin nefesler çekiyorum içime, senin hasretini içime çeker gibi...
Soluyamıyorum geriye, içimde kal diye...
Ne vardı bu kadar sevecek, yada ölesiye güvenecek...
AŞK kimi güldürmüş ki? Yada ne kadar olmuşki ömrü mutluluğun...
Gözlerimdeki ışıltıyı yitirdim, yaşama sevincimi, umutlarımı, sitemlerimi, beklentilerimi yitirdim...
Kendimi
yitirdim sensizlikte...
Her sabah yeni bir role hazırlanıyorum, sahneye çıkacakmış gibi...
Bana en yakışan rengi giyiniyorum mavi..
Gülümsüyorum...
Kıyametler kopuyor içimde..
Barış zamanında yaşadım en büyük harpleri..
Fırtınalarda kaç gemi batırdım..
Aşıklara bakmıyoum artık, içimden bir şeyler kopuyor sanki..
Yorumlayamadığım rengarenk bir tabloya bakar gibi oluyorum..
Bu mutluluk resimleri gerçekmi
Hepsi sahtemi...
İnanmıyorum artık, inanamıyorum...
Yaşadığım sürece çok gerçekti...
Oysa şimdi...
Gece olunca kaldır başını bak gökyüzüne..
Kaç bakışım kaldı orada, yada kaç sabah doğan güneşe dokundum SEN diye..
Ben seni oralarda aradım..
Her zaman bulabileceğim ama asla göremeyeceğim yerlerde...
Sensizlik böyle bir şey işte...
BEN tükeniyorum
hasretler çoğaldıkça...!