Sevgİ Kutusu

M

Misafir

Forum Okuru
Sevgİ Kutusu
-Sen,dedi öfkeyle,beni hiçbir zaman sevmedin ki!
Melek Hanım,karşısında öfkeyle bağıran kızını tanıyamıyordu son günlerde.”Ne oldu bu çocuğa.Sanki o melek gibi evladım gitti;yerine hiçbir şeyden memnun olmayan,her şeye itiraz eden,hem her zaman sinirli hem de beni sinir etmeye çalışan bu kız geldi?O’nu neredeyse hiç tanımadığımı düşüneceğim.”

Susuyordu Melek Hanım.Daha doğrusu susmaya zorluyordu kendini.Son tartışmalarının üzerinden bir gün bile geçmemişti.Sakin olmaya çalışarak:
-Nereden çıkarıyorsun bunu.Bir anne evladını sevmez mi hiç?
-Sevmiyorsun işte!Sevseydin ilgilenirdin benimle.Sorunlarımı dinlerdin.Hınç dolu bir ses tonuyla söylemişti kızı bunları.Gözleri kocaman açılmış,elleri sinirden tit tir titriyordu genç kızın.
Melek Hanım,şaşkınlıkla ve giderek kabaran öfkesini dizginlemeye çalışarak baktı kızına.Şimdi kendisine hınçla bakan o kocaman yeşil gözleri sevgiyle bakardı bir zamanlar.Karşısında asabiyetle titreyen o eller ,bulduğu her fırsatta sevgiyle sarılırdı...Kadın,kızının kışkırtıcı sözleriyle sıyrıldı daldığı düşüncelerden.
-Evet!Niye susuyorsun!Cevap versene!
Anne,sakinliğini korumaya çalışarak:
-Bu konuyu sonra konuşalım.Şimdi ikimiz de sinirliyiz.
-Kaçıyorsun demek!Her zaman yaptığın gibi,beni ve ihtiyaçlarımı arka plana atacaksın yine!dedi ve hışımla odasına girdi.Kapıyı çarpıp,hızla kilitledi.
Anne,salonun ortasında kalakalmıştı.Bu manzara bu günlerde ne çok tekrarlanır olmuştu böyle...
***
Ertesi sabah giyinmiş sakin sakin okula gitmeye hazırlanıyordu genç kız.Banyoda saçlarına spreyle şekil vermeye çalışırken bir yandan da şarkı söylüyordu.
İşini bitirip çıktığında;annesinin özene bezene hazırladığı kahvaltı masasına umursamaz bir bakış fırlattı.Masada ne yoktu ki…Mine´ninçok sevdiği dilimlenmiş kaşar.Çiçek şekli verilmiş domates,tereyağında pişmiş mis gibi kokan yumurtalı pastırma,ziyah zeytin ezmesi.Daha neler neler..Aslında çok etkilenmişti kendisi için hazırlanmış bu kahvaltı masasından.Ama etkilenmemiş görünmeyi tercih etti.
Annesi her zamanki güler yüzüyle:
-Sana kahvaltı hazırladım.Okula gitmeden bir şeyler ye de öyle git istersen.Dedi.
-İstemem.Bu günlerde kilo aldım zaten.Acelem var,okula yetişmem gerek dedi o umursmaz ses tonuyla.Sonra,annesini yeterince sinir edemediğini düşünerek daha ağır konuşmak ve ona hiddetini savurmak için:
Hıh!,sanki sadece benim için mi hazırladın o kahvaltıyı.Biraz sonra babam işe gidecek.Kardeşlerim olacak o baş belaları da okullarına yetişecek.Eminim asıl onlar için hazırlamışsındır.Sen benim için öyle özel şeyler yapar mısın hiç!(Bu sözleri daha tamamlamadan pişman olmuştu bile.Ama ağzından çıkmıştı bir kere.) Sanki çocuk kandırıyor!diye söylenerek çarptı kapıyı ve çıktı evden.
Kapı önünde korna çalan servise yetişmeye çalışırken annesinin yüzündeki o kalpkırıklığının izini görmemekti asıl niyeti.
Omuzlarından aşağı sümbül gibi salınan açık kumral saçlarını sabahın rüzgarında savururp servise doğru yürüdü.Biçimli başını kaldırmış, havalı havalı atıyordu adımlarını.Kalkık burnunu biraz daha kaldırmış,çantasını sırtlamış,serviste kendini bekleyen arkadaşlarına doğru parke taşlar üzerinde yürürken pişmandı,çok pişman...
Melek Hanım,kızının sabah sabah söylediği o kalpkırıcı sözlerinden sonra her şeyi bıraktı.Gitti ve salondaki koltuklardan birine oturdu.Aslında buna oturdu demekten daha çok koltuğunu birinin bir köşesine yığıldı dense daha yerinde olurdu.Taba rengi koltuğun kabarık desenli döşemesine elleriyle dokunurken,bir yandan da için için ağlıyordu.Bu defa çok kırılmıştı. Düşündü bir süre.Neden böyle olmuştu kızı...Daha doğrusu kızına neler oluyordu böyle....Sonra kararını verdi.Okuldaki Rehber Öğretmen ile görüşecekti.Ne yapacağına karar verdikten sonra biraz daha rahatladı.
Kahvaltı yapması için eşini uyandırdı önce.Bir süre sonra da ufaklıkları. Büyük bir hızla sabahları kendisini bekleyen masayı toparlayıp,mutfağı düzenleme,mutfağın halı zeminini şarjlı el gırgıryla temizleme işlerini yaptıktan sonra,eşine:
-Bu gün Mine’nin okuluna gidip Rehber Öğretmenle görüşmeyi düşünüyorum.
Mahmut Bey,kaç zamandır karısıyla kızı arasındaki sürtüşmeyi farketmişti.Fakat nedense karışmamayı tercih etmişti.Bu gidişin de bununla ilgili olduğunu anlamıştı:
-Sen bilirsin.Görüşmek iyi olur tabii.Konuşmasında olabildiğince yuvarlak ifadeler kullanmayı tercih etmişti.Anne-kız savaşına katılmama kararı almıştı sanki.
***
Melek Hanım kızının okuluna vardığında saat;10;30´u geçiyordu.Danışma memuruyla görüştükten sonra Okul Rehber öğretmeninin odasına gitti.Durumu ona anlattı.Güler yüzlü ve iyi bir dinleyici bulmuştu karşısında.
Rehber Öğretmen,anneyi dikkatle dinledikten sonra:
-Kızınızın Sevgi Kutusu boş.O nedenle size böyle davranıyor.Sizin kendisini hiç sevmediğinizi önemsemediğinizi düşünüyor.Bunun için bu kadar hırçın ve kırıcı.Dedi.
Melek Hanım:
-Nasıl olur?Her fırsatta ona sevgimi olabildiğince gösteriyorum.Hem, bir anne çocuğunu sevmez mi hiç?
Rehber Öğretmen:
-Elbette!Onu çok sevdiğinize inanıyorum.Fakat; kızınız sizin tarafınızdan ne kadar sevildiğinin farkında değil.Çünkü kendi "Sevgi Dilinizle" anlatıyorsunuz sevginizi.Onunkiyle değil.
-Sevgi Dili? Dedi Melek Hanım anlayamamış bir ses tonuyla.
-Anlatayım.Ama dilerseniz önce bununla ilgili lise yıllarımda bir öğretmenimden duyduğum bir hikayeyi anlatayım size.Hem biraz rahatlamış,sakinleşmiş olursunuz.
"Zamanın birinde bir İngiliz,bir Fransız,bir Arap ve bir Türk arkadaş olmuş.Bir süre işaret diliyle hoş beş ettikten sonra canları meyve yemek istemiş. Hepsinin parası toplansa ancak bir kilogram meyve alacak kadarmış.İşte tam bu sırada anlaşmazlık çıkmış aralarında. Çünkü her biri kendi istediği meyvenin alınmasını istiyormuş pazardan.
İngiliz:
-Grape!Grape alınmalı!diye tutturmuş.
Fransız:
-Hayır.Raysin!Raysin alınsın!Diyormuş.
Arap:
-Ineb!Ineb alınsın.Yoksa yemem!diye ayak diriyormuş.
Türkün ısrarı hepsini bastıracak güçteymiş:
Olmaz!Ooolmaz!Üzüm alaacağız.Başka meyve olmaz!diyormuş ta başka bir şey demiyormuş.
Onların bu kavgalarını uzaktan seyreden bilge bir kişi yanlarına giderek sormuş.Anlatmışlar meselenin ne olduğunu.Bilge kişi gülmüş:
-Verin bakalım paranızı.Demiş hepsine kendi dilleriyle.Çünkü bu kişi hepsinin dilini de biliyormuş.
Pazarın yolunu tutmuş bilge kişi.Bir süre sonra kucağında bir kilogram üzümle çıka gelmiş.Dört arkadaşın hepsi de atılmış ve:
-Hah!İşte ben de tam bu meyveyi istiyordum!.Sonra da şaşırarak hepsinin hangi meyveyi istediğini nereden anladığını sormuşlar:
-Çok basit.Çünkü hepinizin dilini de biliyordum.Her biriniz kendi diliyle üzüm istiyordu."
Rehber öğretmen bu hikayeyi anlattıktan sonra her ikisi de gülüştü.Öğretmen Melek Hanım´a dönerek:
-Tıpkı bu hikayede olduğu gibi herkesin bir sevgi dili vardır.Eğer sevgimizi karşımızdakine onun diliyle anlatmazsak o kişi bizim tarafımızdan sevildiğini anlayamaz.Dolayısıyla sevilmediğini düşünerek üzülür.Ve de sevilmediğini düşünen insanların yaptığını yaparak alabildiğince kırıcı olur.
Siz de muhtemelen kendi dilinizle anlatıp durdunuz yıllarca sevginizi.Ama bu anlatım kızınız açısından sevgi davranışları olarak anlaşılmadı.Ve üstelik sizi suçladı.Sizin onu sevmediğinizi söyleyerek.Bu durum da sizin kalbinizi kırdı.
-İçimi okuyorsunuz vallahi hocam!Dedi Melek Hanım.Bu güne kadar niye size gelmemişim sanki!
-İhtiyaçlar mecburiyet halini almadan bazı şeyleri gerçekleştirmiyoruz da ondan.Ama olsun,bundan sonrasına bakalım asıl biz.
-Peki,hocam şu dilleri bana anlatıverin de kızımla aramdaki o güzel günlere geri döneyim ben de.Dedi Melek Hanım.
-Öğle yemeğinin vakti gelmiş.İsterseniz yemeğe inelim.Sonra devam ederiz.
İkisi birlikte öğle yemeğine indi.Bu arada Melek Hanım kızıyla karşılaştı merdivende.Mine,annesini rehber öğretmenin yanında görünce annnesine kızgınlık dolu bir bakış fırlattı.Bakışlarıyla annesine:
-Buraya gelip Rehber öğretmenle görüşerek benim karizmamı sıfırladın!Şimdi herkes,arkadaşlarım benim problemli biri olduğumu düşünecek!Diyordu.
Melek Hanım, kızının bu tehdit dolu bakışlarını görmezden gelerek yemeğe indi öğretmenle…
***
Yemekten sonra Rehber Öğretmen devam etti anlatmaya:
-Günümüzde kabul gören bir teoriye göre insanların Beş Tane sevgi dili olduğu kabul edilmekte.Bunlar:
Hizmet davranışları,Onay sözleri,Armağanlar,Nitelikli beraberlik,Fiziksel temas´tır. Dedikten sonra anneye şu soruyu yöneltti:
-Sevdiklerinize sevginizi nasıl gösterirsiniz?Ya da bir insan size nasıl davranırsa onun tarafından sevildiğinizi hissedersiniz?
Melek Hanım bir süre düşündükten sonra gözleri parlayarak cevap verdi.Rehber öğretmenin ne demek istediğini anlamıştı:
-Galiba anladım hocam.Sorunuzun cevabına gelince;sevdiklerime sevgimi onlar için bir şeyler yaparak,onlara kendilerinin özel olduklarını hissettirerek gösteririm.
-Mesela?
-Mesela eve yorgun gelen eşime yemekten sonra orta şekerli bir Türk kahvesi hazırlayarak.Ve ya çocuklarım için özel bir kek,pasta veya yemek hazırlayarak.Birisi de benim için bunları yapsa doğrusu çok mutlu olurum.Mesela kızım bir pazar günü bana sürpriz yapıp kahvaltıyı hazırlasa ne çok mutlu olurdum bir bilseniz.Dedi umutla.Fakat sonra kızının sabah söylediği kırıcı sözleri hatırlayarak:
-Amaan hocam!Değil bana sürpriz yapmak,kalbimi kırmasın böyle ağır sözlerle, başka bir şeyistemiyorum.Derin bir üzüntüyle söylemişti bunları.
Öğretmen:
-Üzülmeyin,bu problemi sanırım çözeceğiz.Sizin Sevgi Diliniz;"Hizmet Davranışları" bunu anlamış bulunuyoruz.Kızınız sizin kendisini sevmediğinizi söylerken neyi bahane etmişti?
-O´nun hiç dinlemediğimi,sorunlarıyla ilgilenmediğimi ,pasta ve kekleri ondan daha çok öemsediğimi söylemişti bana bağırarak.
-Sanırım onun sevgi dili de "Nitelikli Beraberlik."Aslında işimiz çok kolay biliyor musunuz?
-Nasıl?
-Akşam okuldan geldiğinde onun anlattıklarını dinleyin.Yaşadığı sıkıntıları dinleyin ve onun duygularını anlamaya çalışın.İlk başlarda size yine hırçın davranabilir.Sabredin ve yılmayın.Hatta şöyle güzel bir çay demleyin, o size gününü anlatırken karşılıklı birer bardak çay için.Bu sizin sevgi dilinizle onun sevgi dilinin harka bir kaynaşması olacaktır.Ve ümit ediyorum aranızdaki bu problemler kısa zamanda çözülecektir.
Melek Hanım´ın içinde yeni bir ümit ışığı yanmıştı.Fakat diğer sevgi dillerini öğrenmeden ayrılmak istemiyordu okuldan.Öyle ya,onun iki çocuğu daha vardı.Sordu öğretmene:
-Peki hocam bu iki dili anladım sanırım.Şu geri kalan üç dili de kısaca anlatır mısınız?Malum benim iki çocuğum daha var.Onlarla da aynı sorunları yaşamak istemiyorum.
-Anlatayım:sizin sevgi diliniz olan "Hizmet Davranışları" ´nı ve kızınızın sevgi dili olan "Nitelikli Beraberlik"´ i sanırım anladınız.Gelelim diğer sevgi dillerine:
Onay Sözleri:Bu sevgi dilin kullanan insanlar,sevgilerini karşısındakine anlatırken veya herhangi bir davranışı sevgi olarak algılarken;karşısındaki insanın olumlu ve üstün yönlerini vurgular,sözleriyle ifade ederler,karşısındakini takdir ederler.Kendilerine de bu şekilde ifade edilmesini isterler.
Armağanlar:Bu dilde kişi karşısındakine armağan alarak gösterir sevgisini.Öyle ki sevdiği insanlara armağan almak için adeta sebepler bulur,üretir.Sürpriz armağan almaktan ve kendisine de alınmasından çok hoşlanır.
Fiziksel temas:Bu sevgi dilini kullanan insanlar,sevgilerini dokunarak,sarılarak v.b.gösterirler karşıdakine.Mesela bazı çocuklar hangi yaşta olurlarsa osunlar kucaklanıp,öpülmekten çok hoşlanırlar.Gün içerisinde gelip gelip annesine sarılır.Hatta halk arasında bazan bu tip insanlar için "Sırnaşık tabiri kullanılır maalesef.Oysa nefes almak,su içmek kadar önemli ve vazgeçilmezdir bu davranışa olan ihtiyaçları.
-Hocam siz anlatırken en küçük çocuğum geldi gözümün önüne.Demek ki onun sevgi dili "Fiziksel Temas."
Melek Hanım teşekkür ederek ayrıldı Rehber öğretmenin odasından.Şimdi akşamı ve kızının dönüşünü iple çekiyordu.
***

Kızı eve geldiğinde gerginliği biraz gitmiş gibiydi.Ama sinirli hali devam ediyordu.Annesine:
-Seninle konuşmak istiyorum annne!Dedi hırçın ve kırıcı bir edayla.
-Tabii ki yavrum.Dedi annesi ,sesine anneliğin bütün şefkat tonlarını yükleyerek.
-Gel seninle mutfağın balkonunda karşılıklı birer çay içelim ve konuşalım.
Mine şaşırmıştı.Hayret, annesi bu gün çok farklıydı.Yemek yapma bahanesiyle onu dinlemeyi ertelememişti.Üstelik, karşılıklı çay içip sohbet etmeyi teklif ediyordu:
-Neden bu gün okula geldin?Üstelik te Rehber Öğretmenimizle görüşmeye!Şimdi herkes benim sorunlu biri olduğumu düşünecek.
-Herkes kim yavrum?
-Arkadaşlarım.
-Arkadaşların senin gibi güzel ve değerli bir kız hakkında böyle kolayca olumsuz hüküm veriyorsa onlarla ilişkilerini yeniden gözden geçirmen gerekli sanırım.
Mine şaşırmıştı.Annesinin kendisini güzel ve değerli gördüğünün hiç farkına varmamıştı bu güne kadar.
-Gerçekten öyle mi görüyorsun beni?
-Tabii ki yavrum.Aksini nasıl düşünebilirsin?Sen benim ilk göz ağrım,ilk yavrumsun.Ve sana söylediğim sözlerin hepsini yüzde yüz inanarak söyledim.Seni çok seviyorum.Sen Benim için her şeyden önemlisin.
Mine ,biraz tereddüt geçirdikten sonra, ağlayarak annesini boynuna sarıldı.Demek annesi için ev işlerinden,özel yapılmış bir kekten daha önemliydi.Kendini suçladı içinden.Nasıl olup ta annesine böyle kötü davrandığına inanamadı.Eski güzel günlerindeki anne-kız diyalogunu ne kadar özlediğinide farketti.Fakat hemen içinden bir şey dürttü sanki.Yine o geçimsiz,huysuz tavrını takınarak:
-Biliyorum,beni kandırırmaya, ikna etmeye çalışıyorsun!Bu gün beni yatıştırmak için sorunlarımla ilgileniyor gibi yapıyorsun.Ama yarın yine o yemek tarifleri,ıspanaklı kek,havuçlu kek benden önemli hale gelecek!Gözlerinde teselli bekler bir bakış,sesinde neredeyse yalvaran bir tonla annesine bakıyordu:
-Sana söz veriyorum yavrum,bundan sonra bir problemin veya anlatmak istediğin bir şey olduğunda elimdeki her şeyi bırakıp,sözünü bitirinceye kadar can kulağıyla seni dinleyeceğim.Ben bu dünyada kimin için varım ki…
Anne-kız yeniden sarıldı.Mine´in gözlerinden akan yaşlar annesinin omuzunu,annesininkiler ise Mine´nin omuzunu ıslatıncaya kadar devam etti bu durum.
***
Üç ay sonra Mine´nin annesi Okulun Rehber öğretmenine teşekkür ziyaretine gelmişti.Karşılıklı orta şeker birer Türk Kahvesi eşliğinde sohbet ettiler uzun uzun….
 
Geri
Üst