şiddet gören kadınlar!!!

*MeleK*

♥Ben Aşık Olduğum Adamın Aşık Olduğu Kadınım♥
şiddet gören kadınlar!!!
işkence gören kadınlar şiddet gören kadınlar derneği şiddet kadın nereye başvurmalı
Şiddetin tanımı

Şiddet, güç ve baskı uygulayarak insanların bedensel veya ruhsal açıdan zarar görmesine neden olan bireysel veya toplu hareketlerin tümüdür.

Aile içi şiddet bir kişinin eşine, çocuklarına, anne babasına, kardeşlerine ve/veya yakın akrabalarına yönelik uyguladığı her türlü saldırgan davranıştır. Bu tanıma sadece kaba kuvvet içeren davranışlar değil aşağılamak, tehdit etmek, ekonomik özgürlüğünü kısıtlamak ve zorla evlendirmek gibi şiddet gören kişinin kendisine olan saygısını, kendisine ve çevresine olan güvenini azaltan, korku duymasına sebep olan pek çok davranış da girer. Şiddete sadece aynı evde oturan kişiler değil, eski eş, kız veya erkek arkadaş ya da nişanlı da maruz kalabilir.


Tehlikedeyseniz! Yardım isteyin

*155 Polis İmdat telefonunu arayın.

*Yakın bir karakola giderek şikayet edin. Karakolda şikayetinizin tutanağa geçmesini isteyerek, okuduktan sonra tutanağı imzalayıp mümkünse bir örneğini, değilse tarih ve numarasını alın.

*Karakol sizi hekime gönderecektir. Hekim ya Hükümet Tabibi ya da bir Adli Tıp’da görevli olacaktır. Oradan da bir rapor alın.

*Herhangi bir Adliye’de Aile Mahkemesi’ne veya Cumhuriyet Savcılığı’na başvurup, Ailenin Korunmasına Dair Kanun (Yasal Haklarınız sayfasına link) uyarınca korunma talebinde bulunabilirsiniz.

*Yaşadığınız şiddete tanık olan veya şiddetten haberi olan aile dostu ya da aile üyesi kişiler de ailenin korunması için sizin adınıza Karakola, Aile Mahkemesi’ne veya Cumhuriyet Savcılığı’na telefonla veya şahsen başvurabilir.


Evliliğinizi devam ettirmek istiyorsanız

Aile içi şiddet suçtur ve herkesin şiddetten arınmış bir yaşam sürdürme hakkı vardır. Yine de şiddet görmenize rağmen evliliğinizi devam ettirme kararı almış olabilirsiniz. Bunun için çeşitli nedenleriniz olabilir; belki çocuklarınızın biraz daha büyümesini beklemek istiyorsunuzdur ya da ekonomik koşullarınızın uygun olmaması ve toplumsal desteğinizin olmaması evliliğinizi devam ettirmenizi zorunlu kılıyordur.

Evliliği sürdürme nedenleriniz ne olursa olsun, kendinizi ve çocuklarınızı evlilik içinde daha güvenli kılmanın yolları vardır.

Korunun: Evde kavga sırasında saklanabileceğiniz güvenli bir yer belirleyin. Çıkışı olmayan odalardan (banyo, tuvalet) ve tehlikeli alet bulunan yerlerden (mutfak) kaçının.

Sakin kalın ve sakinleştirin: Eşiniz saldırganlaştığında onu hangi sözlerinizin ve davranışlarınızın sakinleştirdiğini ya da saldırganlığını arttırdığını belirleyin.

Önlem alın: Evden aniden ayrılmanız gerektiğinde kime sığınabileceğinizi belirleyin ve bu kişilerle önceden konuşun. Çocuklarınızı da bu kişilerden haberdar edin. Kimliklerinizin ve diğer belgelerinizin fotokopisini bir yakınınıza verin.

Yalnızlığınızı kırın: Güvendiğiniz bir yakınınız, arkadaşınız yada komşunuzla sıkıntınızı konuşmayı deneyin. Aile büyüklerinizden veya eşinizin ve sizin güvendiğiniz, uzlaştırma becerileri olduğunu bildiğiniz bir tanıdığınızdan destek isteyin.

Sınırlarınızı ve sorunlarla baş etme gücünüzü belirleyin: Eşinizi siz değiştiremezsiniz, değişmeyi kendisi istemelidir. Öte yanda siz ona karşı olan davranışlarınızı değiştirebilirsiniz. Hiç kimse canavar değildir. Onun kaygı ve korkularını fark eder, duygularını anladığınızı belirtir, kendi duygularınızı, ihtiyaçlarınızı ve sınırlarınızı açıkça ama sakin bir şekilde anlatırsanız eşiniz de size karşı davranışlarını değiştirebilir.

Aile içi şiddetle baş etme sürecinin bir yolu ihtiyaçlarınızı ve sınırlarınızı belirlemek ve sorunlarla baş etme gücünüzü fark etmektir.
  • Eşinizden neler bekliyorsunuz? Size nasıl davranmasını isterdiniz?
  • Eşinizin sizde ne gibi davranış değişiklikleri bekliyor?
  • Bu ilişkide hiç kabullenemeyeceğiniz davranışlar neler?
  • Bu ilişkide eşinizin hiç kabullenemeyeceği davranışlar neler?
  • Eşinizle iyi geçindiğiniz zamanlarda birbirinize nasıl davranıyorsunuz? Bu davranışları daha sık göstermeniz mümkün mü?
  • Bir mucize olsaydı ve şu anki şiddet ve geçimsizlik sorununuz ortadan kalksaydı, eşinize nasıl davranıyor olurdunuz? Bu davranışları şimdiden göstermeniz mümkün mü?

Eğer eşiniz de kendi davranışlarından şikayetçi ise birlikte bir psikolojik danışma hizmeti almaktan çekinmeyin. Başınız ağrıdığında veya midenizde bir sorun olduğunda nasıl bir hekime görünmeniz öneriliyorsa, ilişki sorunları veya duygusal sıkıntılar yaşadığınızda da tedavi almak doğru olur.

Nedeni ne olursa olsun eşinizin şiddet içeren davranışlarını kabul etmemelisiniz.

Hamilelik kararınızı gözden geçirin. Yeni bir bebeğin şiddet içeren sağlıksız bir evliliği düzelttiği çok nadir görülür. Eşiniz hamileliğiniz sırasında ve çocuğunuz doğduktan sonra da şiddet kullanmaya devam edebilir.

İntihar çözüm değildir. Şiddet gören bir kişinin yoğun mutsuzluk ve duygusal çökkünlük yaşaması normaldir. Ama unutmayın ki başka çözüm yolları da bulunmaktadır. Kendinizi öldürme isteğinden güvendiğiniz bir kişiye söz edin ve birlikte bir sağlık merkezine psikolojik destek için başvurun. Eğer size hemen istediğiniz yardım verilemez ise başvurularınıza devam edin ya da başka yerler arayın.

Mesleki beceriler edinin: Eğer bir işiniz olursa veya iş edinebilmek için bir beceriniz var ise gelecek daha az ürkütücü görünür. Eğer herhangi bir iş beceriniz yoksa ilinizdeki Halk Eğitim Merkezleri, belediyeler ya da çeşitli kuruluşların açmış olduğu meslek edindirme kurslarını araştırın ve ilk fırsatta uygun bulduğunuza kayıt olun. Üniversitelerin yaşam boyu eğitim programlarına katılın. Çocuğunuzun okulundaki Okul Aile Birliği’nin etkinliklerine veya sivil toplum kuruluşlarının çalışmalarına gönüllü olun. Böylece çevreniz genişler ve kendinize güveniniz artar.
 
Cevap: şiddet gören kadınlar!!!

Eşinizden ve evden ayrılmayı planlıyorsanız:

Evliliğiniz hakkında karar vermeden önce eşinizden en azından geçici olarak ayrılmayı düşünebilirsiniz. Eğer mümkünse eşinizin evden ayrılmasını önerin.

Sizin çocuklarınızla birlikte kalacak bir yer bulmanız daha zor olabilir. Şiddet uygulayan kişiler genellikle eşlerinin kendilerini terk etmesine dayanamazlar ve aşırı saldırganlaşabilirler. Bu nedenle ayrılığın mümkün olduğunca güvenli bir şekilde gerçekleşmesi için bir plan yapın.

Eşinizle ayrılık ya da boşanma konusunu güvenli bir şekilde nasıl konuşabileceğinizi planlayın.

Evden ayrılırken çocuklarınızı da yanınızda götürmeye çalışın.

Evden eşinizin olmadığı ve birkaç saat dönmeyeceği bir zamanda ayrılın.

Kimin yanında kalacağınızı planlayın, bu kişilerle önceden konuşun ve niyetinizi açıklayın.

Yasal yollara başvurabilmek için yanınıza size ve gerekirse çocuklarınıza ait kimlik, pasaport, evlilik cüzdanı, varsa sağlık karnesi, banka hesap cüzdanı, almış olduğunuz eğitimlerle ilgili diploma veya sertifikaları ve varsa daha önceki şiddet olayları sonrası aldığınız hükümet tabibi ya da adli tıp raporlarını alın.

Artık birlikte yaşamıyorsanız ama eşiniz tehditlerini sürdürüyorsa

*Gerekirse evinizin kilidini değiştirin.

*Evde yalnız kalmamaya dikkat edin.

*Eski eşinizle karşılaşacak olursanız nasıl kaçabileceğinizi planlayın.

*Yakınlarınıza, komşularınıza, iş arkadaşlarınıza eşinizi evinizin ya da işyerinizin yakınında gördüklerinde size haber vermelerini tembihleyin.

*Eski eşinizle buluşmanız gerektiğinde mümkün olduğunca toplu yerlerde görüşün.

*Eski eşinizin saldırganlığını arttırdığını bildiğiniz sözlerle konuşmamaya dikkat edin.

*Her zaman kullandığınız güzergahları sık sık değiştirin.

*Çocuğunuzun okulunu veya iş yerinizi endişelerinizden haberdar edin.

*Eşiniz sizi rahatsız etmeye devam ederse polise başvurun.

*Ailenin Korunmasına Dair Kanun uyarınca gereken tedbir kararının alınması için polise, herhangi bir Aile Mahkemesine veya Savcılığa başvurun.

Aile içi şiddettin çocuğum üzerindeki etkilerini azaltmak için ne yapabilirim?



Çocuğunuzun her şeyin farkında olduğunu bilin: Çocuklar kendilerine şiddet uygulanmasa veya şiddet onların yanında gerçekleşmese bile evdeki şiddeti hissederler ve bundan etkilenirler.

Çocuğunuzla şiddeti konuşun: Çocuğunuzla şiddet konusunda konuşmaya karar verdiğinizde onun sizinle bu konuyu konuşmak istemeyebileceğini veya cevaplamakta oldukça zorlanacağınız sorular sorabileceğini baştan kabul edin.

Kısaca durumu ve ailenin bu durumdan nasıl etkilendiğini anlatın. Sorularına açık ve doğru cevap verin. Detaylara girmeyin.

Bazı çocuklar sizi üzmemek için şiddet hakkında konuşmak istemezler ve üzüntülerini, korkularını, kızgınlıklarını içlerine atarlar. Sizinle duygularını paylaşması onu cesaretlendirin, ama konuşmak istemiyorsa zorlamayın.

Onu dinleyin ve duygularını kabul edin: Çocuğunuz sizinle duygularını paylaşırsa onu ilgi ve anlayışla dinleyin. Yargılamayın, eleştirmeyin ve duygularını geçiştirmeye çalışmayın.

Çocuklar genellikle evdeki şiddetten kendilerini sorumlu tutarlar. Suçluluk duygusu çocuğu derinden yaralayabilir. Çocuğunuza bunun onun suçu olmadığını açık bir şekilde belirtin.

Çocuğunuz şiddet nedeni ile size de kızgın olabilir ve sizi suçlayabilir. Bu normal bir tepkidir. Savunmaya geçmeden dinlemeye çalışın. Söylediklerini dikkate alacağınızı ama şiddetin, nedeni ne olursa olsun kesinlikle yanlış bir davranış olduğunu belirtin.

Çocuğunuza şiddet kullanmamayı öğretin: Bazı çocuklar şiddet uygulayan ebeveyni tarafından şiddete kullanmaya teşvik edilir. Onlara şiddet kullanmamayı öğretmek önemlidir. Çocuğunuza şiddetin kabul edilemez ve yanlış bir davranış olduğunu anlatır, kız ve erkek çocularınız arasında ayırım yapmayarak ona kadın ve erkek rolleriyle ilgili sağlıklı bir bakış açısı kazandırır, kızgınlığınızı ondan çıkartmaya kalkışmazsanız onun da şiddeti doğal bir olaymış gibi görmesinin önüne geçebilirsiniz. Örneğin çocuğunuza, onlar büyürken anne-babaların bazı sınırlamalar getirebileceğini, ancak kızların da aynı erkekler gibi kendi davranışlarından sorumlu olduğunu anlatabilirsiniz.

Çocuğu aracı olarak kullanmayın: Çocuğunuzun sizinle eşiniz arasında arabuluculuk yapmasını ya da taraf tutmasını istemeyin. Arabuluculuk küçük bir çocuk için oldukça ağır bir görevdir. Eşler kendi aralarında anlaşamasa bile çocuk her iki ebeveynini de sever. Eğer kendisi tercih ederse ve güvenli bulursa bu konuda yaşadığı üzüntü, gerginlik ve diğer duyguları şiddet gösteren ebeveynine anlatabilir. Bu konuda çocuğunuzu siz zorlamayın.
Şiddete maruz kalırsanız çocuğunuzun sizi korumasını istemeyin. Kendinizi korumak sizin görevinizdir. Şiddet sırasında çocuğunuz da yaralanabilir. Ayrıca sizi koruyamadığı düşünürse suçluluk duyabilir.

Güven verin: Çocuğunuza evde yaşanan şiddet hakkında yardım alabileceğiniz kişiler olduğunu ve gerekirse yasal yollara başvurabileceğinizi anlatarak, güven verin.

Gerektiğinde çocuğunuzun öğretmeni ile konuşun: Öğretmen şiddetin etkileri ile baş etmesinde çocuğunuza destek ve anlayış gösterebilir, çocuğunuzu eğer varsa okuldaki Psikolojik Danışma ve Rehberlik Servisine yönlendirebilir. Ayrıca en yakındaki Rehberlik Araştırma Merkezi ve destek verebilecek kuruluşlar hakkında size bilgi verebilir. Evdeki şiddet nedeniyle çocuğunuzun okuldaki davranışları da değişmiş olabilir. Öğretmen, durumdan haberdar olursa çocuğunuzun davranışlarıyla ilgili daha doğru bir anlayış geliştirebilir. Çocuğunuza konuyu öğretmeni ile konuştuğunuzu söylemeniz ise, ondaki şiddeti gizli tutmanın yol açabileceği gerginliği azaltabilir.

Korunmayı öğretin: Çocuğunuza evdeki şiddet tehlikeli boyutlara varacak olursa neler yapması gerektiğini öğretin ( saklanmak, polise haber vermek, komşunun ya da akrabalardan birinin evine kaçmak gibi).
 
Cevap: şiddet gören kadınlar!!!

Şiddete uğrayan bir tanıdığınıza nasıl yardım edebilirsiniz?

Aile içi şiddet sadece bir “aile meselesi” değildir. Şiddet suçtur. İlgisiz veya sessiz kalmanız şiddete uğrayan yakınınız için tehlike yaratabilir. Aile içinde şiddete uğrayan bir tanıdığınıza (komşunuz, arkadaşınız, işyerinden bir tanıdığınız, akrabanız, öğrenciniz, veliniz) vereceğiniz destek çok değerlidir. Bu kişinin size aile sırlarını açması gerekmez; yalnızlığını ve çaresizliğini onu dinleyerek, şiddet hakkında bilgi vererek, çözüm yollarını düşünmesine yardımcı olarak azaltabilirsiniz.


Tanıdığınızın şiddet gördüğünü ve yardıma ihtiyacı olduğunu nasıl anlayabilirsiniz:

*Tanıdığınızın yüzünde, sırtında, kolları veya bacaklarında belirgin morluklar, yaralar, kırıklar var mı? Sık sık başına bir kaza geldiğini mi söylüyor? Örneğin: “Merdivenden düştüm”, “Kapıya çarptım” gibi. Bu kişi sık sık çeşitli kaza bahaneleri ile işe, eğer öğrenci ise okula gelmiyor mu?

*Tanıdığınızın eşi onu sık sık herkesin içinde azarlıyor, ona hakaret ediyor veya ona tehditler savuruyor mu?

*Tanıdığınızın eşi onu çok sıkı kontrol ediyor mu? Örneğin onun ne giyeceğine, nereye gideceğine, kiminle konuşacağına, ailesi ile görüşüp görüşmeyeceğine eşi mi karar veriyor?

*Tanıdığınızın davranışlarında bir değişiklik var mı? Örneğin, ürkmüş, bitkin, uykusuz, gergin, sinirli ya da ağlamaklı görünüyor mu? Çocukları sık sık ağlayıp, huysuzluk yapıyorlar mı? Eskiden farklı olarak okul başarıları düştü mü?



Güven verin ve sizinle konuşmasını sağlayın:

Ona, size güvenebileceğini, onun için endişelendiğinizi söyleyin ve sizinle maruz kaldığı şiddet hakkında konuşup konuşamayacağını sorun. Sizin de elinizden fazla bir şey gelmeyebilir. Her sorunun cevabını bilemeyebilirsiniz. Yine de ona yardımcı olmak istediğinizi belirtin. Bu onun yalnızlık ve çaresizlik duygusunu azaltacaktır. Tanıdığınızla eşi yokken, yalnızken görüşün.

Dinleyin:

Dinlemek ona yapacağınız en değerli yardımdır. Onu konuşmak için zorlamayın, ayrıntılı sorular sormayın. Bırakın size kendi istediği kadar açılsın. Hiçbir zaman onu suçlamayın ve korkusunu küçümsemeyin. Söylediklerine inanın. Yargılamayın, eleştirmeyin, olayları hafife alan veya alaycı yorumlar yapmayın.

İlgilenin:

Tanıdığınızı sık sık ziyaret edin veya davet edin. Onunla bağlantınızı koparmayın. Onun kendisini daha iyi hissetmesini sağlayın. Eğer evde aşağılanıyorsa büyük bir ihtimalle kendine güveni zayıflamıştır. Ona değer verdiğinizi, dostluğunu önemsediğinizi hissettirin. Onun güçlü yanlarını, beğendiğiniz özelliklerini belirtin. Yaptıklarını övün.

Yardım alması için destek olun:

Ona yardımcı olabilecek yakınlarının olup olmadığını sorun. Gerekirse ona evini açabilecek akrabaları var mı? Eşine sözü geçen bir aile büyüğü, eşinin bir yakını, arkadaşı var mı? Bu kişiden eşi ile konuşması için yardım istenebilir mi?

Bilgi verin:

Bu kitapçıkta da yer alan ve şiddete uğrayan kişilere destek verebilecek kuruluşları araştırın ve bu bilgileri tanıdığınıza verin. Ona Ailenin Korunmasına Dair Kanun’dan söz edin.

Kararlarına saygı gösterin:

Ona evliliği ile ilgili ne yapması gerektiğini siz söylemeyin. Onun kendisi veya çocukları için ne yapabileceğine karar vermesine yardımcı olun. Eğer tanıdığınız eşinden ayrılmak istemiyorsa ve eşini affetmeye hazırsa, onun bu kararına saygı gösterin ama şiddet göstermenin yanlış bir şey olduğunu ve suç sayıldığını vurgulayın. Eğer tanıdığınız eşinden ayrılmaya karar verdiyse ona şiddete katlanmaya devam etmesini önermeyin. Unutmayın; siz tanıdığınıza destek olmak istiyorsunuz.

Korunmasına yardımcı olun:

Eğer eşi, tanıdığınızı ( veya bir anne/ baba çocuğunu) sizin önünüzde azarlıyor veya aşağılıyor veya ona vuruyor ise bunu onaylamadığınızı açık bir şekilde belirtin.

Kendinizin de güvenliğini önemseyin: Buna öncelik verin. Şiddete başvuran kişi sizin müdahalenizden hoşlanmayıp daha da saldırganlaşabilir.

Tanıdığınızın acil durumda size haber verebilmesi için mümkünse bir sinyal veya şifre belirleyin; ona kendisinin ve çocuklarının önemli evraklarının bir fotokopisini size vermesini önerin.



Lütfen unutmayın:

Aile içi şiddet ciddi yaralanmalar hatta ölümle sonuçlanabilir. Eğer şiddete şahit olursanız ya da çığlıkları işitiyorsanız derhal polisi ya da Jandarmayı (155 -156) arayabilir ya da Savcılık veya Aile Mahkemesi’ne olayı ihbar ederek Ailenin Korunmasına Dair Kanun uyarınca tedbir alınmasını isteyebilirsiniz.


Yakınlarınızdan bir çocuk aile içinde şiddete uğruyorsa:
Yanında güvende olabileceği bir akrabasını bulup çocuğu korumasını isteyin. En yakın karakola, Sosyal Hizmetler Çocuk Esirgeme Kurumu’na veya doğrudan herhangi bir adliyede Aile Mahkemesi’ne başvurarak ihbarda bulunabilirsiniz. ( Aynı başvuruları ailesinde şiddet gördüğünü bildiğiniz bir yaşlı için de yapabilirsiniz.)
 
Cevap: şiddet gören kadınlar!!!

KADINA YÖNELİK ŞİDDET

ve

AİLENİN KORUNMASINA DAİR KANUN




Av. Nazan Moroğlu

İstanbul Barosu

Kadın Hakları Komisyonu Başkanı



Kadına yönelik şiddet ister kamusal isterse özel yaşamda meydana gelsin, kadının fiziksel, duygusal, cinsel ve ekonomik açıdan zarar görmesine ve acı çekmesine yol açan, kadının temel hak ve özgürlüklerini ve onurunu zedeleyen bir eylemdir.

Kadına yönelik şiddet olaylarına işyerinde, sokakta, okulda, gözaltında, savaşta rastlanmaktadır. Ama ne yazık ki kadınlar, en korunduğu yer diye düşünülen “aile içinde” de, hatta daha yaygın bir şekilde şiddete uğramaktadırlar.

Hakaret, tehdit, dayak, aşağılama, cinsel taciz, tecavüz, yaralama hatta öldürme biçimindeki bu gibi eylemler, genellikle erkeklerin kadınlar üzerinde egemenlik sağlaması amacıyla uyguladıkları güç gösterisidir.

Aslında kadına yönelik şiddet yeni bir olgu olmamasına rağmen, bir sorun olarak nitelenmesi ile şiddetin önlenmesi, mağdurun korunması ve şiddet uygulayanın cezalandırılması için yapılan çalışmalar ancak 1970’li yıllardan sonra gündeme gelebilmiştir.



Uluslar arası hukuk alanında kadına yönelik şiddetin

önlenmesi amacıyla yapılan çalışmalar
:



Kadına yönelik şiddetin önlenmesi için Birleşmiş Milletler tarafından

hazırlanan ve üye ülkelerin onayına sunulan Uluslar arası Sözleşmeler, başta Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi ve Ek İhtiyari Protokol olmak üzere ve daha sonra özellikle “kadına yönelik şiddet” konusunda kabul edilen BM Bildirgesi, devletlerin iç hukuklarında da bu yolda düzenlemeler yapılması açısından yol gösterici olmuştur. Bölgesel Sözleşmeler de bu açıdan önem taşımaktadır.

Uluslar arası hukuk açısından kadına yönelik şiddetin önlenmesine ilişkin ilk önemli belge, 20 Aralık 1993 tarihinde BM Genel Kurulunda kabul edilen “Kadınlara Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Bildirge”dir.

Bütün dünya ülkeleri bu Bildirge’nin kabul edilmesi için, “Kadın Haklarını Çiğnemek İnsan Haklarını Çiğnemektir” sloganıyla yürütülen bir imza kampanyasına destek vermişlerdir. Dünyanın her yerinde kadınlara karşı uygulanan şiddet konusunda acilen önlem alınması talebiyle açılan bu imza kampanyasında Türkiye koordinasyonunu İ.Ü. Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi üstlenmiş ve NGO’larla işbirliği içinde imzaların toplanmasına destek vermiştir. Kampanyaya katılan ülkeler arasında Türkiye 30.000’den fazla imza toplayarak birinci sırayı almıştır.

“Kadınlara Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Bildirge”de, şiddetin önlenmesi, failin cezalandırılması ve şiddete uğrayanın korunması konusunda Devletlere düşen sorumluluklar ve görevler ayrıntılı bir şekilde düzenlenmiştir. Bildirge’de, Devletlerin iç hukuklarında ceza, medeni, idare ve iş hukuku ile ilgili kanunlarında “şiddet uygulayanın cezalandırılması ve kadınların sahip oldukları haklar konusunda bilgilendirilmeleri ve bu konuda NGO’larla işbirliği yapılması” öngörülmüştür. Ayrıca, özellikle şiddete uğrayanların güvenliği ve fiziksel ve psikolojik rehabilitasyonu için Hükümet bütçesinde yeterli ödenek ayrılması hususu da önemle vurgulanmıştır. Birleşmiş Milletler uzman kuruluşlarının rolüne de değinilen Bildirge’de kadına yönelik şiddetin önlenmesi konusunda bilginin yaygınlaştırılmasına ayrıntılı olarak yer verilmiştir.

Bildirge, hukuki bağlayıcılığa sahip olmadığı halde, kadınlara yönelik şiddetin önlenmesi açısından içerdiği ilke ve kurallar, tüm devletlerce dikkate alınmakta ve yapılan iç hukuk düzenlemelerine dayanak oluşturmaktadır.

Bölgesel bir Sözleşme niteliğinde olan “Kadınlara Karşı Şiddeti Önleme, Cezalandırma ve Ortadan Kaldırmaya İlişkin İnter Amerikan Sözleşme”sinde ise şiddet fiziksel, ruhsal ve cinsel şiddet biçiminde ve üç ayrı kategoride ele alınmıştır.

– Aile içi şiddet: dayak, hakaret, cinsel istismar, evlilik içi tecavüz vb.

– Toplum tarafından uygulanan şiddet: işyerinde, eğitim kurumlarında, sokakta, cinsel taciz, sindirme, kadın ticareti, fahişeliğe zorlama vb.

– Devlet kaynaklı/ devletin işlediği ya da göz yumduğu şiddet: işkence, göz altında ve silahlı çatışmalarda tecavüz vb.



Hem BM Bildirgesinde hem de İnter Amerikan Sözleşmesinde, özel
ya da kamusal alanda uygulanan kadına yönelik şiddeti önleme, soruşturma ve cezalandırmada, Devletlerin etkin ve kararlı bir politika izlemeleri ve bu yolda gereken özeni göstermeleri konusundaki yükümlülükleri önemle vurgulanmıştır. Bunun yanında “Devletin veri toplama ve istatistiklere dayalı araştırma yapma görevi” olduğu da belirtilmiştir.



Avrupa düzeyinde, İnsan Haklarını ve Temel Özgürlükleri

Korumaya Dair Avrupa Sözleşmesinde (Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinde) ve Avrupa Konseyi çerçevesindeki diğer insan hakları belgelerinde “kadının şiddete karşı korunması” bakımından özel bir düzenleme mevcut değildir.

Ancak, kadına karşı şiddeti önlemeye yönelik özel bir
düzenleme olmamakla beraber, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinde yer alan “işkence yasağı, insanlık dışı ve kötü muamele yasağı ve zorla çalıştırma yasağı” gibi kurallardan hareketle, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin “BM Kadınlara Karşı Şiddetin Önlenmesine İlişkin Bildirge”deki ilkelerle ve kurallarla örtüşen kararları olduğunu görüyoruz.



Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararları yanında,
ayrıca Avrupa Birliği’nde işyerinde cinsel tacizin önlenmesine ilişkin Avrupa Komisyonu Tavsiye kararları ve Daphne programının kurulması kadına karşı şiddetin önlenmesi konusunda atılmış somut adımlardır. Başlangıçta Ekonomik Topluluk kurmak amacıyla oluşan günümüzdeki adıyla Avrupa Birliğinde; Avrupa Komisyonu Tavsiye Kararlarında görüldüğü gibi, kadına yönelik şiddet konusu iş yerinde cinsel tacizin önlenmesi çerçevesinde, diğer bir ifadeyle çalışma yaşamı çerçevesinde ele alınmaktadır.

Avrupa Komisyonu’nun “İşyerinde Kadın ve Erkeklerin
Onurunun Korunması Hakkında 27.11.1991 tarihli Tavsiye Kararı”nda: ‘İşyerinde cinsel nitelikli istenmeyen davranışın üstün veya astın yapmış olması, cinsel tacizin varlığı bakımından bir farklılık yaratmaz’ denilerek cinsel tacizin önlenmesi ve mağdurun korunmasında izlenmesi gereken ilke ve yöntemlere yer verilmiştir. Ayrıca cinsel tacizin fiziksel veya sözlü ya da sözsüz şekilde gerçekleşebileceğine de dikkat çekilmiştir.

Avrupa Parlamentosu 1997 yılında aldığı “Avrupa Çapında
Kadınlara Karşı Şiddete Sıfır Hoşgörü” başlıklı kararıyla “1999 yılının Avrupa Kadınlara Karşı Şiddete Hayır Yılı” ilan edilmesini ve bu çerçevede bir kampanyanın başlatılmasını önermiştir. Bu kararda, üye devletlerin iç hukuklarında özel düzenlemeler yapılması, böylece cinsiyete dayalı şiddete uğramış kişilerin korunması ve cinsel tacizin önlenmesi öngörülmüştür. Avrupa Parlamentosunun önerisi doğrultusunda yapılan izleme toplantıları sonunda hazırlanan Rapor’da; Avusturya’da aile içi şiddete ilişkin federal bir yasanın çıkarıldığı, İspanya ve Finlandiya’da Ceza Kanunlarına şiddeti cezalandıran kurallar konulduğu, diğer üye ülkelerde de bu yolda çalışmaların sürdüğü belirtilmiştir.

Ayrıca, 1999 yılında kurulan Avrupa Birliği Kadın Hukukçuları
Derneği (EWLA) üyeleri ve Avrupa Kadın Lobisi (EWL), Avrupa Antlaşmalarında herhangi bir yasal dayanağı bulunmayan “kadına yönelik şiddet” konusuna, hazırlanmakta olan Avrupa Konvansiyonunda (Convention for the Future of Europa) yer verilmesi için etkinliklerini sürdürüyorlar.



24.1.2000 tarihinde Avrupa Komisyonu ve Avrupa Parlamentosu tarafından Daphne Programının kabulü, Avrupa düzeyinde kadına yönelik şiddeti önleme konusunda atılmış olan somut bir adımdır. Daphne Programı kapsamında “şiddet” en geniş anlamıyla yorumlanmıştır. Buna göre; cinsel taciz, tecavüz, aile içi şiddet, ticari sömürü, kadın ticareti, işyerinde, eğitim kurumlarında tehdit ve sindirme amaçlı konuşmalar, baskılar ve bu gibi davranışlar “cinsiyete dayalı şiddet” olarak kabul edilmiştir. Avrupa Komisyonunun önerisi üzerine dört yıllık bir Topluluk Programı haline dönüştürülen (1.1.2000 – 31.12.2003) Daphne programına ayrılan bütçe 20 Milyon Euro’dur. Daphne aday ülkelerin projelerine de açılmıştır. Ancak, Türkiye henüz katılım payını yatırmadığı için bu programdan yararlanamamaktadır. Ama diğer AB ülkelerinin projelerine partner olarak katılabilmesi mümkündür.



Avrupa Birliği’nde çıkarılan son Yönerge’de, Avrupa Birliği Hukuku çerçevesinde ilk kez “cinsel taciz” kavramına yer verildiği görülmektedir. Üye ülkeleri bağlayıcı nitelikte olan Yönerge, 23 Eylül 2002 tarihinde kabul edilerek 5 Ekim 2002’de AB Resmi Gazetesinde yayınlanmıştır. Söz konusu Yönergede:

“İşyerinde cinsel tacizin ‘erkek ve kadına eşit davranma ilkesine’ aykırı düştüğü ve bu nedenle önlenmesi gerektiği ve bu gibi ayrımcılığın engellenmesi için özellikle işe alınma ve hizmet içi eğitim aşamalarında özen gösterilmesi gerektiği” kabul edilmiştir. Yeni Yönerge’de yer alan kuralların üye ülkelerce en geç 5 Ekim 2005 tarihine kadar iç hukuklarına yansıtılması, bu yolda düzenleme yapılması gerekmektedir. Ayrıca, ülkelerin bu konuda idari önlemleri de alması gerektiği belirtilmiştir. (Official Journal L 269, 5/10/2002; No.73; P. 0015-0020).



AB’ye uyum açısından İş Kanunu’nda yapılan değişiklikle, 20 Mayıs 2003 tarihinde kabul edilen İş K. 24. maddesinde “iş yerinde cinsel tacizin” işçinin iş sözleşmesini derhal fesih edebilmesi için haklı neden oluşturduğu kabul edilmiştir. Bu maddeye göre:

İşçinin haklı nedenle derhal fesih hakkı

MADDE 24.- Süresi belirli olsun veya olmasın işçi, aşağıda yazılı hallerde iş sözleşmesini sürenin bitiminden önce veya bildirim süresini beklemeksizin feshedebilir:

II. Ahlak ve iyiniyet kurallarına uymayan haller ve benzerleri:

b) İşveren işçinin veya ailesi üyelerinden birinin şeref ve namusuna dokunacak şekilde sözler söyler, davranışlarda bulunursa veya işçiye cinsel tacizde bulunursa.

d) İşçinin diğer bir işçi veya üçüncü kişiler tarafından işyerinde cinsel tacize uğraması ve bu durumu işverene bildirmesine rağmen gerekli önlemler alınmazsa.



İç Hukukumuzda

Şiddete Uğrayanı Koruyan özel bir yasa
:

“4320 sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanun”





Kadına yönelik şiddet konusu ülkemizde 1980’lerde gündeme girmiştir. Toplumun bu konuda duyarlılığının geliştirilmesi için konferanslar, paneller düzenlenmiş ve yapılan çalışmalar sonucu “kadına yönelik şiddet” görünür kılınmıştır. Bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de aile içi şiddetten en çok kadınlar etkilenmektedirler. Toplumun yarısını oluşturan kadınların büyük bir bölümünün şiddete uğraması, Anayasamızda toplumun temeli olduğu kabul edilen ailenin dolayısıyla giderek toplum yapısının bozulmasına neden olmaktadır. Başbakanlık Aile Araştırma Kurumunun yaptırdığı bir araştırma sonucuna göre ailelerin % 34’ünde fiziksel şiddet, % 53’ünde sözlü şiddetin uygulandığı ve ev içi şiddetin yoğun olarak yaşandığı açıklanmıştır.

Uluslar arası hukuk alanda yaşanan gelişmeler ve ailenin korunmasını güvence altına alan Anayasa’nın 41. maddesi de göz önünde tutularak, bu tür olumsuzlukların önüne geçebilmek için iç hukukumuz açısından çok önem taşıyan özel bir yasanın çıkarılması sağlanmıştır.

14 Ocak 1998 tarihinde “4320 sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanun” kabul edilerek bu önemli adım atılmıştır.

Yasanın adı her ne kadar “Ailenin Korunması” ise de içeriğinde esas itibariyle kadının şiddetten korunması amaçlanmış olduğu görülmektedir. Bu nedenle de hakimin hükmedeceği tedbirler sayılırken Kanunda görüldüğü gibi, bu tedbirler “kusurlu eş” açısından düzenlenmiştir.



Yasanın getirdiklerine kısaca değinecek olursak;

Aile içi şiddete maruz kalan eşin veya aile bireylerinden birinin ya da olaya tanık olan 3. bir kişinin başvurusu veya Cumhuriyet Savcılığının bildirmesi üzerine, Aile Mahkemesi Hakimi resen (kendiliğinden) olayın niteliklerini göz önünde bulundurarak Kanunda yazılı tedbirlerin birine, birkaçına veya hepsine birden hükmeder. Bu tedbirler:

Kusurlu eşin;

a) şiddete veya korkuya yönelik davranışlarda bulunmaması,

b) müşterek evden uzaklaştırılması, evin (aile konutunun) şiddete uğrayan eşe ve çocuklarına tahsis edilmesi, şiddet uygulayan eşin eve yaklaşmaması,

c) ev eşyalarına zarar vermemesi,

d) aile bireylerini iletişim vasıtalarıyla rahatsız etmemesi,

e) varsa ***** ve benzeri araçlarını zabıtaya teslim etmesi,

f) alkollü veya uyuşturucu herhangi bir madde kullanmış olarak ortak konuta gelmemesi,

Hakim bu tedbirlere en çok 6 ay süre için hükmedebilir.

Kusurlu eşe, kararda hükmolunan tedbirlere uymazsa tutuklanacağı ve tedbir süresinin hapis cezasına dönüşeceği ihtar edilir.

Hakim, şiddete uğrayanın yaşam düzeyine uygun bir tedbir nafakasına da hükmeder.

Başvurular harca tabi değildir.

Koruma kararının bir örneği Aile Mahkemesince Cumhuriyet Başsavcılığına tevdi olunur. Savcılık kararın uygulanmasını zabıta (ve gerektiğinde psikolog, sosyal çalışmacı gibi uzman kişiler) aracılığıyla izler. Kusurlu eşin karara uymaması halinde, zabıta mağdurun şikayetine gerek kalmaksızın evrakı resen Savcılığa iletir.

Savcı da karara uymayan kusurlu eş hakkında Sulh Ceza Mahkemesinde kamu davası açar.



Yasanın Uygulanması:

Kanun yürürlüğe girdikten sonra, şiddete uğrayan bir kadının İstanbul Barosu Kadın Hakları Komisyonu’na başvurması üzerine, kendisine yardımcı olunmuş ve bir üyemiz aracılığıyla bu Kanun çerçevesinde ilk davayı açılmıştır. Yasanın uygulanmasında karşılaşılan ilk zorluk, hakimin tedbir kararını derhal vermesini sağlamak konusunda olmuştur. “Tedbir Kararının Derhal Verilmesi” gerekir, bu husus Yasanın Gerekçesinde de önemle vurgulanmıştır: “Aile Mahkemesi, mağdurun tekrar şiddete uğrama ihtimalini göz önüne alarak, başvurunun hemen ardından tanık ya da karşı tarafın dinlenmesine gerek olmadan bu kararı verebilecektir” denilmiştir.

Uygulamada tedbir başvurusu üzerine mahkemenin acilen karar vermemesi, duruşma günü vererek tedbir kararını bir süre sonra vermesi gibi aksaklıklar söz konusu olmaktadır, ancak bu durum Yasanın gerekçesine ve amacına aykırıdır. Zira şiddete uğrayanın mahkemeye başvurusu da yeni bir şiddet sebebi olabilecektir.

Uygulamadaki bu gibi yanlışlardan dönülerek, usulüne uygun başvurusu ve özellikle doktor raporu bulunan olaylarda hakim derhal tedbiri vermelidir.

Ayrıca, uygulamada en çok şikayet edilen diğer bir konu, şiddete uğrayan kadınların başvuru sırasında karşılaştıkları zorluklardır. İlk başvurusunu genellikle karakola yapan kadın, polisin göstereceği olumsuz ve ters davranış karşısında, adeta ikinci kez şiddete uğramış olacaktır. Bu nedenle, özellikle semt karakollarındaki polislerin yasa konusunda bilgilendirilmesi ve bu konuda hizmet içi eğitim verilmesi önem taşımaktadır.

Almanya’da şiddetin önlenmesi konusunda çıkarılmış olan benzer bir yasanın etkili bir şekilde uygulanabilmesi için; ilkin pilot bölgeler oluşturulmuş ve “şiddet türleri” ve “fiziksel şiddetin kişileri ruhsal açıdan ağır biçimde zedelediği ve giderek bu durumun toplumsal açıdan da olumsuz etkisi olacağı ” konularında polis merkezlerinde çalışanlar bilgilendirilmiştir. “Bize Güvenin – Şiddete Son Verelim” projesiyle polislerin şiddete uğrayanlara duyarlı davranmalarının sağlanmasına çalışılan bu bölgelerde (Polizeipraesidium Niederbayern) beş yıl sonra yapılan araştırmada aile içi şiddet olaylarının %30 oranında azalmış olduğu görülmüştür.



Ailenin Korunmasına Dair Kanun’un, ilk başvuru yeri olan polis karakolunda ve daha sonra mahkemede Yasanın çıkarılış amacına uygun şekilde uygulanması, zaman içinde kuşkusuz kadına yönelik şiddet eylemlerini önleyici, caydırıcı rol oynayacaktır.

Kanunun çıkarılmasının birinci yılında (1.10.1999 – 1.12.1999) iki ay içinde Türkiye genelinde 1727 dava açılmış olması dikkate değerdir. Bu davaların 564’ü Ege Bölgesinde, bunun 476’sı İzmir’de açılmıştır. İstanbul’da 256, Eskişehir’de 149, Elazığ’da 31, Diyarbakır’da ise 28 dava açılmıştır.



İstanbul mahkemelerinde yapılan bir araştırmada 4320 sayılı Kanuna dayanarak açılan davaların % 92’sinde DERHAL tedbir kararı verildiği görülmüştür. 9 Ocak 2003 tarihinde Aile Mahkemelerinin kurulması ile birlikte, 4320 kapsamındaki olayların Aile Mahkemesinde görülecek olması “şiddetin önlenmesi açısından” olumlu bir katkı sağlayacaktır.



Aslında aile içi şiddet, rakamlara yansıyanlardan çok daha fazla olduğu bilinmektedir. Şiddete uğrayanların ancak yaklaşık % 20’si resmi makamlara başvurmaktadır. % 88 olayda şiddet erkek tarafından uygulanmıştır.

Şiddete maruz kalan kadının neden başvuruda bulunmadığına bakıldığında, ekonomik bakımdan güçsüz olması, bir işte çalışmaması dolayısıyla cesareti olmaması veya iddiasının ciddiye alınmayacağı korkusunu taşıması ya da saldırganın cezalandırılmayacağı ve şiddetin tekrarlanacağı endişesi içinde olduğu görülmektedir.



Şiddete uğrayan sessizlik çemberini kırıp, Kanunen kendisine tanınan hakkını kullanmak istediğinde, karakoldan başlayarak mahkemede ve tedbirlerin uygulanması safhasında 4320 sayılı Kanunun getiriliş amacı her zaman göz önünde tutulmalı ve amaca uygun şekilde uygulanmalıdır.

Bazı eksikliklerine rağmen bu Yasanın çıkarılmış olması büyük kazançtır.



Kadına yönelik şiddetin tam anlamıyla önlenebilmesi için, önlemlerin hukuk alanıyla sınırlı kalması, yasal düzenlemelerin yapılması tabii ki yeterli değildir. Kanun konusunda bilgilendirme toplantıları yapmada Barolara, bu bilgilerin yaygınlaştırılmasında görsel ve yazılı medyaya, kanunun uygulanmasında adli tıptan, sosyal hizmetlere; polis teşkilatından yargı mekanizmasına kadar herkese görev düşmektedir.
 
Cevap: şiddet gören kadınlar!!!

Uluslararası Af Örgütü Basın Açıklaması


ÖZET

Aşağıdaki istatistikler kadına yönelik şiddetin dünya çapında ne denli ağır ve yaygın bir sorun olduğunu ortaya koymaktadır. Ancak, bu rakamlar bu insan hakları ihlalinin gerçek boyutunu göstermemektedir. Kapsamlı ve ayrıntılı olamadıkları için ihtiyatlı bir biçimde ele alınmalıdır. Kadına yönelik şiddet sistematik olarak araştırılmamakta ve gerçek istatistikler veriler bulunmamaktadır. Birçok kadın, uğradığı şiddeti rapor etmemektedir – utanmakta, kendilerine şüpheyle yaklaşılmasından, inanılmamasından veya daha fazla şiddete maruz kalmaktan korkmaktadırlar. Bazı ülkelerde bu sorunla ilgili hiçbir bilgi olmaması ve bazı ülkelerde de kapsamlı bilgi bulunmaması, bu sorunun ülkeye özel olduğu anlamına gelmemektedir. Aksine, incelenmesi ve baş edilmesi için daha fazla araştırma yapılması gerektiğinin altını çizmektedir.

KÜRESEL KÖY

Kadına yönelik şiddet küçültülmüş bir dünyada, 1000 kişilik bir küresel köyde nasıl görünürdü? (rakamlar BM, WHO ve hükümetler ve hükümet dışı örgütlerin istatistiklerine dayanarak verilmektedir)

· Nüfusun beş yüzü kadın

· Aslında 510 olacaktı ama 10 bebek cinsiyet kökenli kürtaj nedeniyle hiç doğamadı veya ihmal sonucu bebekken öldü.

· 300 kadın Asyalı

· 167 kadın tüm hayatlarının bir noktasında dayak yemiş veya bir başka şiddet türüne maruz kalmıştır.

· 100 kadın tecavüz veya tecavüze teşebbüs kurbanı olacaktır.

KADINLAR VE NÜFUS

· Dünya nüfusunun %49.7’si kadın (3,132,342,000 kadın; 3,169,122,000 erkek) (BM Nüfus Dairesi)

· Normalde yaşıyor olması gereken en az 60 milyon kız çocuğu cinsiyet tercihli kürtaj veya erkek çocuklarından daha önemsiz olarak görüldükleri için yetersiz bakım nedeniyle çeşitli toplumlarda “kayıp”lar. (E, Joni Seager, 2003).

AİLE İÇİ ŞİDDET

Aile içi şiddet farklı biçimlerde görülmektedir – tokat, yumruk, tekme ve dayak gibi fiziksel saldırıdan sindirme, sürekli küçümseme ve aşağılama, ailesinden ve arkadaşlarından tecrit etme, hareketlerini izleme ve kısıtlama, bilgiye ve yardıma erişimini engelleme gibi kontrol amaçlı tavırları da içeren psikolojik tacize kadar geniş bir spektrumda görülmektedir.

Dünya çapında

· Her üç kadından en az biri, veya yaklaşık bir milyar kadın hayatlarının bir noktasında dayak yemiş, zorla seks yapmaya zorlanmış ya da farklı bir biçimde tacize uğramaktadır. Bunu yapan genellikle kendi ailesinden veya tanıdığı biri. (E, L Heise, M Ellsberg, M Gottemoeller, 1999).*

· Kadınların yaklaşık %47’si ilk cinsel ilişkilerinin zorla olduğunu bildirmektedir. (A, WHO 2002)

· Kadın cinayet kurbanlarının yaklaşık %70’I erkek partnerleri tarafından öldürülmüştür. (A, WHO 2002).

· Kenya’da haftada birden fazla kadının erkek partneri tarafından öldürüldüğü bildirilmektedir. (E, Joni Seager, 2003).

· Zambia’da haftada beş kadın erkek partneri veya aile bireyi tarafından öldürülmektedir (E, Joni Seager 2003).

· Mısır’da kadınların %35’I evliliklerinin bir noktasında kocalarından dayak yemiştir. (A, UNICEF 2000).

· Bolivya’da 20 yaş ve üzerindeki tüm kadınlar son 12 ay içinde fiziksel şiddete maruz kalmıştır. (A, WHO 2002).

· Kanada’da aileye yönelik şiddetin maliyeti, tıbbi bakım ve verim kaybı dahil yılda 1.6 milyar dolardır. (A, UNICEF 2000).

· ABD’de her 15 saniyede bir kadın, genellikle kocası/partneri tarafından, dövülmekte. (Dünya Kadınları hakkında BM Çalışması, 2000).

· Bangladeş’te tüm cinayetlerin %50’sini partnerleri tarafından öldürülen kadınlar oluşturuyor(E, Joni Seager, 2003).

· Yeni Zelanda’da kadınların %20’si erkek partnerleri tarafından dövüldüğü veya fiziksel tacize uğradığını belirtmekte(A, UNICEF 2000).

· Pakistan’da kadınların %42’si şiddeti kader olarak görüyor; %33’ü karşı koymak için çok çaresiz olduklarına inanıyor; %19’u karşı koymuş ve %4’ü buna karşı harekete geçmiş. (Hükümetin 2001 yılında Pencap’ta yaptığı çalışma).

· Rus hükümet dışı örgütlere göre, Rusya Federasyonu’nda 36,000 kadın her gün kocaları veya partnerleri tarafından dövülüyor. (D, OMCT 2003).

· İspanya’da 2000 yılında her beş günde bir kadın erkek partneri tarafından öldürüldü (D, Joni Seager, The Atlas of Women).

· Britanya’da haftada yaklaşık 2 kadın partnerleri tarafından öldürülüyor(E, Joni Seager, 2003).

CİNSEL ŞİDDET

Tecavüz cinsel şiddetin en şiddetli biçimidir. Ayrıca istenmeyen gebelik ve HIV/AIDS gibi cinsel yolla bulaşan hastalıklara da yol açmaktadır. Ancak, tecavüz, içinde damgalanmayı barındırdığı için, büyük oranda gerçeğin altında belgelenmekte ve nadiren cezalandırılmaktadır.

Dünya çapında

· Her beş kadından biri hayatlarında tecavüz veya tecavüz girişimi kurbanı olacaktır (WHO 1997).

· Güney Afrika’da her gün 147 kadın tecavüze uğramaktadır. (Güney Afrika Irk İlişkileri Enstitüsü 2003).

· ABD’de her 90 saniyede bir kadın tecavüze uğruyor (ABD Adalet Bakanlığı, 2000).

· Fransa’da her yıl 25,000 kadın tecavüze uğruyor (Avrupa Kadınlar Lobisi, 2001).

· Türkiye’de kadınların %35.6’sı bazen, %16.3’ü sık sık aile içi tecavüze uğruyor (2000 yılında yayınlanan taramalar, Müslüman toplumlarda kadın ve cinsellik, WWHR Yayınları: İstanbul, 2000).

KADIN VE SAVAŞ

Çatışmalar sırasında kadınlara yönelik şiddet salgın boyutlarına ulaştı. Kitlesel tecavüzler sistematik biçimde bir savaş silahı olarak kullanılmaya başladı. Üstelik çatışmalar sırasında kadınlar, bazen aileleri için temel ihtiyaçları karşılayabilmek için, fiziksel ve ekonomik zorlamalarla fahişelik yapmak zorunda kalıyorlar. Savaş kadınları başla yönlerden de etkilemektedir – mülteci ve yerinden edilmiş kişilerin çoğunluğunu kadınlar ve çocuklar oluşturmaktadır.

Dünya çapında

· Mültecilerin %80’inin kadınlar ve çocuklar oluşturmaktadır (BMMYK, 2001).

· Milyonlarca kadın ve çocuk tüm dünyada yaşanmakta olan 34 toplumsal, etnik, siyasi ve/veya uluslararası silahlı çatışmalarda kısılmışlardır (1 Ocak 2003 itibariyle aktif toplumsal silahlı çatışmalar, CSP – Sistemik Barış Merkezi).

· Kadın ve kız çocuklarının ticareti çatışma bölgelerinin %85’inde görülmektedir (Save the Children 2003).

· Kadın dernekleri Ekim 2002’den bu yana Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nin Uvira bölgesinde 5,000 tecavüz vakası tespit etmiştir; bu da günde 40 vaka anlamına gelmektedir (a, BM 2003).

· Ruanda’da 1994 soykırımı sırasında 250,000 – 500,000 arası kadın, yani kadınların yaklaşık %20’si tecavüze uğramıştır (Uluslararası Kızıl Haç raporu, 2002).

· Sierra Leone’de yerlerinden edilmiş kişilerin %94’ü tecavüz, işkence ve cinsel kölelik gibi cinsel saldırılara maruz kalmıştır (C, İnsan Hakları için Doktorlar, 2002).

· Irak’ta Nisan 2003’ten bu yana savaş sırasında ve sonrasında, aralarında sekiz yaşında kız çocuklarının bile bulunduğu en az 400 kadının tecavüze uğradığı bildirilmiştir (İnsan Hakları İzleme Örgütü Araştırması, 2003).

· Kadınlar ve Silahlı Çatışmalar Çalışma Masasının 2001 raporuna göre, Kolombiya’da her 14 günde bir kadın zorla “kayıp” ediliyor (A, UNIFEM 2001)

· 1975 – 1979 yılları arasında Kamboçya’da yaklaşık 250,000 kadın zorla evlendirilmişti. Kızıl Kmerler rejimi sırasında ortalama olarak her Kamboçya köyünde iki grup arası evlilik gerçekleşmiş olabilir (UNIFEM).

· Bosna – Hersek’te, 1992 yılındaki 5 ay süren çatışmalar sırasında 20,000 – 50,000 arası kadın tecavüze uğradı. (IWTC. Küresel Kadın Ağı #212. 23 Ekim 2002).

· Kosova’daki bazı köylerde ergenliğe ulaşmış kadınların %30 - %50’si Sırp kuvvetlerinin tecavüzüne uğramıştır. (Uluslararası Af Örgütü, 27 Mayıs 1999).

ZARAR VEREN UYGULAMALAR

Dünyanın gerçek anlamda her kültüründe, “normal” veya “geleneksel” sayıldığı için görünmeyen kadına yönelik şiddet biçimleri bulunmaktadır.

Dünya çapında

· 135 milyondan fazla kadın ve kız çocuğu kadın sünneti olmuştur ve her yıl 2 milyon kız çocuğu ve kadın bu riskle karşı karşıyadır (her gün 6,000 kişi). (A, BM, 2002).

· Şu an 10 –17 yaş grubunda olan 82 milyon kız çocuğu 18 yaşına basmadan evlenecek (UNFP)

· Afrika’nın 28 üzerinde ülkesinde kadın sünneti uygulanmaktadır (D, Ulsulararası Af Örgütü, 1997).

· Nijer’de en yoksul genç kadınların %76’sı 18 yaşından önce evlenecek (A, UNFPA 2003).

· Mısır’da 15-49 yaş arası evli kadınların %97’si kadın sünneti olmuştur (WHO taraması, 1996).

· İran’da, çoğunluğu etnik Arap olan Kuzistan bölgesinde, 2003 yılında iki aylık bir süre içinde 20 yaşından küçük 45 kadın, yakın akrabaları tarafından “namus” cinayetine kurban gitmiştir (Middle East Times, 31 Ekim 2003).

· Kadın sünnetinin Hindistan, Endonezya, Malezya ve Sri Lanka gibi Asya ülkeleriyle Avustralya’daki göçmen topluluklarda görüldüğü bildirilmiştir (A, BM 2002).

· (Hindistan’da yılda yaklaşık 15,000 çeyiz cinayeti yaşanmaktadır. Bunların çoğu kaza süsü verilen mutfak yangınları sonucu olmaktadır (Injustices Studies. Vol. 1, Kasım 1997).

· Kadın sünneti Danimarka, Fransa, İtalya, Hollanda, İsveç, İsviçre ve Britanya’daki göçmen topluluklar arasında uygulanmaktadır (A, BM 2002).

KADINA YÖNELİK ŞİDDETTE DEVLETİN BAŞARISIZLIĞI

Kadına yönelik şiddet çoğunlukla bildirilmiyor. Kadınların şiddet olaylarını bildirmekten alıkoyan çeşitli unsurlar var: misilleme yapılacağı korkusu, ekonomik olanaklarının olmaması, duygusal bağımlılık, çocuklar için kaygı duyma ve giderim olanaklarına erişememe. Çok az ülkede polis, yargı ve tıbbi personele tecavüz vakalarıyla nasıl ilgileneceklerine dair özel eğitim verilmektedir.

Dünya çapında

· Şiddete uğrayan kadınların %20-70’I WHO çalışması için kendileriyle görüşülene kadar hiç kimseye bundan bahsetmemiş (WHO, Cenevre, 2002).

· Güney Afrika’da tecavüz nedeniyle mahkumiyet oranı ortalama %7. Bu, 2003 yılında rapor edilen tecavüz sayısının üçte biri (Mart 2003, Polis Yıllık Raporu)

· Mısır’da fiziksel şiddete uğrayan kadınların %47’si bunu hiç kimseye söylememiş (Nüfus temelli çalışma, 1999). (A, WHO 2002).

· Şili’de tecavüze uğramış kadınların sadece %3’ü olayı polise bildirmektedir (A, WHO 2002).

· ABD’de kadınların %16’sı tecavüzü polise rapor etmektedir; bildirmeyenlerin yaklaşık %50’si, isimlerinin ve özel ayrıntıların açıklanmayacağı garanti edilirse bunu yapacaklar (Ulusal Mağdur Merkezi/Suç Kurbanları Araştırma ve Tedavi Merkezi, 1992).

· Avustralya’da 12 ay içinde fiziksel saldırıya uğramış kadınların %18’i bunu hiç kimseye söylememiş (Nüfus temelli araştırma, 1999).

· Bangladeş’te kadınların %68’i dayak yediğini hiç kimseye hiçbir zaman söylememiş (A, WHO 2002).

· Avusturya’da 90lı yıllardaki tecavüz davalarının %20’si mahkumiyetle sonuçlandı (E, Londra Metropolitan Üniversitesi, 2003).

· İrlanda’da fiziksel tacize uğramış kadınların %20’si polise başvurmuş (Nüfus araştırması, 1999). (A, WHO 2002).

· Rusya Federasyonu’nda aile içi şiddet mağduru kadınların %40’ı kolluk kuvvetlerinden yardım talep etmiyor (Uluslararası İnsan Hakları Federasyonu, Kadın 2000: Rusya).

· Britanya’da tecavüze uğramış kadınların %13’ü saldırıyı polise bildiriyor (E, Joni Seager, 2003).

CEZASIZ KALAN ŞİDDET

Kadına yönelik şiddet sıklıkla kontrolsüz ve cezasız kalışor. Bazı ülkelerde bununla ilgili hiçbir yasa yok, başka ülkelerde ise yasalar bazı şiddet biçimlerini cezalandırabilirken bazılarını yasa dışı bırakıyor. Grekli yasaların bulunduğu durumlarda bile birçok ülkede yasalar tam olarak uygulanmıyor.

Dünya çapında

· 2003 yılında en az 54 ülkede kadınlara yönelik ayrımcı yasalar bulunuyordu (BM Kadına Yönelik Şiddet Özel Raportörü raporuna göre)

· BM Kadına Yönelik Şiddet Özel Raportörünün 1994-2003 incelemesinde, incelenen ülkelerin neredeyse tamamında kolluk kuvvetleriyle ilgili sorunlar olduğu görülüyor.

· 79 ülkede aile içi şiddete karşı hiç yasa yok (ya da bilinmiyor) (UNIFEM, Not a Minute More, 2003).

· Eldeki bilgilere göre aile içi tecavüz sadece 51 ülkede cezai bir suç olarak tanımlanıyor (UNIFEM, 2003).

· Sadece 16 ülkede cinsel saldırıyla ilgili özel yasa bulunuyor; sadece 3 ülkede kendi başına kadına yönelik şiddeti suç fiili kategorisi olarak tanımlıyor (Bangladeş, İsveç ve ABD) (A, UNIFEM 2003).

· Bolivya, Kamerun, Kosta Rika, Etiyopya, Lübnan, Peru, Romanya, Türkiye, Uruguay ve Venezuela’da, ceza yasası uyarınca tecavüzcü kurbanla evlenmeyi teklif eder ve kurban da kabul ederse serbest bırakılmakta. (D, Joni Seager, The Atlas of Women, 2003).

· Sözde “Namus” savunması (tamamen ya da kısmi olarak) Peru, Bangladeş, Arjantin, Ekvator, Mısır, Guatemala, İran, İsrail, Ürdün, Suriye, Lübnan, Türkiye, Batı Şeria ve Venezuela’nın ceza yasalarında yer almaktadır (A, BM 2002).

HIV/AIDS

Kadına yönelik şiddet giderek daha çok önemli bir kamu sağlığı sorunu olarak kabul edilmekte. Şiddet kadının doğurganlık sağlığının yanı sıra fiziksel ve zihinsel sağlığını da çeşitli biçimlerde etkileyebilir. Kadına yönelik cinsel şiddet, HIV/AIDS bulaşma oranının aynı yaş grubundaki erkeklerden daha çok kadınlarda görülmesiyle sonuçlanmaktadır.

Dünya çapında

· Dünya HIV/AIDS hasta nüfusunun %51’i (20 milyondan fazla) kadın (A, UNIFEM 2003).

· Dünya çapında HIV enfeksiyonlarının yarıdan fazlası 15-24 yaş grubundaki gençlerde görülmekte ve HIV pozitif 15-24 yaş arası gençlerin %60’ı kadın (UNAIDS, 2003).

· Hergün meydana gelen 15, 000 yeni enfeksiyonun %55’i kadın (UNAIDS, 2003).

· Avrupa, alt-Sahra Afrika ve Kuzey Amerika’nın birçok şehrinde artık AIDS 20 – 40 yaş arası kadın ölümlerinde önde gelen nedenlerden biri (UNAIDS, 2003).

· 2003 yılında üç milyon kişi AIDS bağlantılı hastalıklar nedeniyle öldü (UNAIDS, 2003).
 
Cevap: şiddet gören kadınlar!!!

Kadınlara yönelik şiddet tüm dünyada yüksek oranlardadır. Türkiye'de de kadınlara yönelik şiddetin neredeyse tamamına yakını aile içinde uygulanmaktadır. Bu konuda özel bir kanun çıkarılmadan önce aile içinde uygulanan şiddet ceza kanunlarındaki genel hükümler doğrultusunda değerlendirilmekteydi. Bu durum ise birçok sıkıntıya sebep olmaktaydı. Aile yaşamı özel bir alan kabul edildiği için bu alanda uygulanan şiddetin gereken kısa sürede tespiti ve cezalandırılmasında güçlükler yaşanmaktaydı. Genel şiddet hükümlerinin aile içi şiddet olaylarına da aynen uygulanmaya çalışılması bu şiddetin geriletilmesi ve ortadan kaldırılması konusunda yetersiz kalmaktaydı. Bu konuya has bir düzenleme yapılması ihtiyacı üzerine 17 Ocak 1998 yılında Ailenin Korunması Hakkında Kanun çıkarılmıştır.

Söz konusu kanun, aile üyelerine ailenin diğer bir üyesi tarafından şiddet uygulanması halinde bir takım özel tedbirler alınmasını içermektedir. Bunlar arasında; şiddet uygulayan aile üyesini birlikte oturulan mekandan
uzaklaştırma, şiddeti uygulayan kişinin şiddet ve tehdit aracı olarak kullanabileceği düşüncesiyle sahip olduğu silahları yetkililere teslim etmesi, şiddet uygulayan kişinin ailenin diğer bireylerinin geçimi için "tedbir nafakası" vermesi, aile üyelerini iletişim vasıtalarıyla rahatsız etmemesi, aile üyelerinin eşyalarına zarar vermemesi gibi tedbirler mevcuttur. Bu tedbirlere uyulmaması halinde 3 aydan 6 aya kadar hapis cezası öngörülmüştür. Şiddet mağdurları bizzat şikayette bulunabilecekleri gibi, bu şiddete tanık olan veya şiddetten haberi olan kişilerin başvuruları üzerine veya polisin doğrudan harekete geçmesi üzerine de bu kanun uygulanabilmektedir. Bu kanuna göre verilecek tedbirler 6 ayı geçemez.
 
o kadar güzel bir konuya değinmişsinki adminim çok teşkr ederim kadın her zaman boyun eğmeye mahkumdur çünki annedir ve eğilmeye alışmıştır oyle buyutulmuştür çünkü çocukluğumuzdan beri erkekle saka etme arkakle arkadas olma babanın yanında cevap verme abin ne dese o lur diye büyütülen bir toplumdan ne olurki böle vakalar işte bide bu sünnet olayını heç anlamıyorum anam neyi sünnet ediyolar kapalı bişi yokki allah erkeğe sünneti sünnet vede farz kılmıştır buda sağlığı için yani kapalı olduğu için çok fazla hastalığa mikroba yol açar ... valla bildiğimiz ama konuşmayıp sustuğumuz bir konu saolasın emeğine sağlık adminim canım benim saol ...
 
Geri
Üst