Son 40 yılda '3 Van Gölü' yok oldu
Son 40 yılda Van Gölü'nün 3 katı büyüklüğünde sulak alanını kurutma, doldurma ve su rejimine yapılan müdahaleler sonucu kaybeden Türkiye, önlem alınmadığı takdirde gelecek yıllarda ciddi bir su sıkıntısıyla karşı karşıya kalabilecek. Doğal Hayatı Koruma Vakfı-Türkiye (WWF-Türkiye) Su Kaynakları Program Müdürü Buket Bahar Dıvrak, Türkiye'deki toplam 2.5 milyon hektarlık sulak alanın, 1 milyon 300 bin hektarının son 40 yılda kaybedildiğini söyledi.
CNN TÜRK - Kaybedilen alanın Van Gölü'nün üç katı kadar olduğunu belirten Dıvrak, bu alanların kurutma, doldurma ve su rejimine yapılan müdahaleler sonucunda ekolojik özelliklerini yitirdiklerini vurguladı.
Dıvrak, sulak alanların hayati işlevlerini şöyle sıraladı:
ÇUKUROVA'DA DURUM
İngiliz araştırmacılar tarafından, küresel ısınmanın en çok etkilendiği bölgeler arasında gösterilen Çukurova yöresine yaklaşık 70 gündür yağmur yağmaması nedeniyle başta buğday olmak üzere birçok ürün kuruma riski altında.
Ziraat Mühendisleri Odası Adana Şube Başkanı Ayhan Barut, ''Eğer ay sonuna kadar yağış düşmezse bu ürünler kuruyacak. Tarladaki buğday tohumu çimlenmek için yağış bekliyor. Yetişme süresi daraldıkça sıkıntı artıyor. Ay sonuna kadar yöreye yağış düşmezse, üreticiler, buğday ekili alanlarını bozarak yeniden ekim yapmak durumunda kalacak. Bu durum karşısında çiftçiler ciddi oranda ekonomik kayba uğrayacak" dedi.
Türkiye'nin, dünyada su fakiri sayılan ülkeler arasında olduğunu ve toplam su rezervi kaynaklarının 115 milyar metreküp olduğunu belirten Barut, "Su özellikle tarımsal kesim tarafından daha ekonomik kullanılmalı. Bundan ders alarak vahşi sulama yerine, yağmurlama ve damlama sulama yöntemine ağırlık verilmeli'' diye konuştu.
Dünyada iklim dengelerinin giderek değiştiğini, bunun sonucu Türkiye'de de son derece kurak bir kış mevsimi yaşandığına işeret eden Dıvrak, gerekli önlemler alınmazsa gelecek yıllarda sulak alanların yanı sıra özellikle Ege, Akdeniz ve Orta Anadolu'daki yağışlarda önemli ölçüde azalma ve buna bağlı kuraklık yaşanacağını kaydetti.
Dıvrak, Türkiye'nin her bölgesinin iklim değişikliğinden aynı şekilde etkilenmeyeceğini dile getirerek, ''İklim değişikliği gibi bir sorun olmasa bile su yönetimi ve suya olan bakışı değiştirmezsek Türkiye 2030'lu yıllarda ciddi bir su kriziyle karşı karşıya kalacak'' dedi.
Türkiye'nin sulak alanlarının durumu
Konya Havzası Eşmekaya Sazlıkları: Eşmekaya Barajı yapılırken tamamen kuruyan, şu an ne baraj ne de sazlık bulunan bölge 2005 yılında doğal sit statüsünü kaybetti.
Hotamış Sazlıkları: Yine Konya Havzası'nda bulunan ve 1985 yılında yaklaşık 16 bin hektar olan alan, 1990 yılında 8 bin hektara düştü, bugün ise tamamen kurumuş durumda.
Ereğli Sazlıkları: Alanı besleyen kaynaklar üzerine yapılan barajlar, tahliye kanalları ve yeraltı sularının tarımsal sulama amacıyla aşırı derecede çekilmesiyle çok büyük ölçüde kurudu. Yaz aylarında tamamen kuruyan alanın tek su kaynağı ise Ereğli ilçesinin kanalizasyon kanalı.
Tuz Gölü: Türkiye'nin ikinci büyük gölü ve en büyük Özel Çevre Koruma Bölgesi olan Tuz Gölü, şu an olması gereken büyüklüğün yarısı kadar. Konya ve Aksaray şehirleriyle Kulu-Şereflikoçhisar-Cihanbeyli-Eskil ilçelerinin evsel ve endüstriyel atıkları ve ayrıca binlerce ton tarımsal atık, herhangi bir arıtıma tabi olmadan yıllardır Tuz Gölü'ne akıtılıyor.
MANAVGAT'TA DURUM
Dünyanın en büyük yeraltı nehirleri Dumanlı 1 ve Dumanlı 2 ile Akçay ve Naras çaylarından beslenen Manavgat ırmağı da kuraklık tehdidiyle karşı karşıya.
Manavgat DSİ Şube Müdürü Erol Tekin, ''Manavgat Irmağı'nı besleyen kaynakların debilerinde yüzde 50 oranında azalma var'' dedi.
Son dönemlerde yağış azlığı gözlemlediklerini belirten Tekin, Manavgat'ta beklenen yağış olmamasına rağmen, İbradı ilçesi ve Toros dağlarına yağan yağışlar nedeniyle zaman zaman su seviyesinin yükselebildiğini belirtti.
Beyşehir Gölü: Türkiye'nin en büyük tatlısu gölü ve milli park alanı olan göl, tarımsal sulama amacıyla su çekilmesi nedeniyle giderek küçülüyor ve sığlaşıyor. Küçülmenin yanı sıra kirlilik de Beyşehir için önemli bir sorun olarak kabul ediliyor.
Suğla Gölü: Doğal göl olma özelliğini kaybederek önemli ölçüde kurudu. Şimdi su depolama alanı olarak kullanılıyor.
Meke Gölü: Konya Havzası'nın diğer sulak alanları gibi kuruma sürecinde ve parçalara ayrılmış durumda. Gölün küçülmesinde azalan yağışlardan daha çok havza bazında sürekli düşen yer altı su seviyesinin etkili olduğu bildiriliyor.
Sultansazlığı: Sazlığı besleyen su kaynaklarının tarımsal amaçlı kullanımı için kesilmesi nedeniyle yüzde 90 oranında küçülmüş durumda.
Bafa Gölü: Gölü besleyen Büyük Menderes Nehri ile göl arasına yapılan setler, barajlar ve Söke sulamasına verilen su gibi nedenlerle göl susuz ve oksijensiz kalmakta, küçülmekte ve toplu balık ölümleri yaşanmakta.
Manyas Gölü: Sığırcı Deresi ile kuzeyden, yani Bandırma tarafından gelen kirlilik baskısı devam ediyor. Kuşların önemli barınma, kışlama ve üreme alanı olan bu deltada, geçmişte DSİ'nin gölün güney bölümüne etki eden baraj çalışması sonucu su seviyesi yükselmiş ve Avrupa Konseyi tarafından iyi korunan milli parklara verilen 'A' sınıfı diploması geri alınmıştı.
Manyas Gölü, alana yapılan su müdahalelerinin geri dönülmesi çok zor, pahalı ya da imkansız sorunlara yol açabildiğini gösteriyor.
Doğu Karadeniz Havzası: Sahip olduğu bitki, kuş, memeli ve sürüngen türleri ile bu havza da taş ocakları, kirlilik, plansız altyapı, kontrolsüz turizm, yasadışı avlanma, toprak kayması gibi sorunlarla boğuşuyor.
CNN TÜRK - Kaybedilen alanın Van Gölü'nün üç katı kadar olduğunu belirten Dıvrak, bu alanların kurutma, doldurma ve su rejimine yapılan müdahaleler sonucunda ekolojik özelliklerini yitirdiklerini vurguladı.
Dıvrak, sulak alanların hayati işlevlerini şöyle sıraladı:
- İçme suyu sağlama
- Taşkın kontrolü
- Yeraltı sularının beslenmesi
- Besin depolama
- İklim değişikliğinin kontrolü,
- Doğal arıtım
ÇUKUROVA'DA DURUM
İngiliz araştırmacılar tarafından, küresel ısınmanın en çok etkilendiği bölgeler arasında gösterilen Çukurova yöresine yaklaşık 70 gündür yağmur yağmaması nedeniyle başta buğday olmak üzere birçok ürün kuruma riski altında.
Ziraat Mühendisleri Odası Adana Şube Başkanı Ayhan Barut, ''Eğer ay sonuna kadar yağış düşmezse bu ürünler kuruyacak. Tarladaki buğday tohumu çimlenmek için yağış bekliyor. Yetişme süresi daraldıkça sıkıntı artıyor. Ay sonuna kadar yöreye yağış düşmezse, üreticiler, buğday ekili alanlarını bozarak yeniden ekim yapmak durumunda kalacak. Bu durum karşısında çiftçiler ciddi oranda ekonomik kayba uğrayacak" dedi.
Türkiye'nin, dünyada su fakiri sayılan ülkeler arasında olduğunu ve toplam su rezervi kaynaklarının 115 milyar metreküp olduğunu belirten Barut, "Su özellikle tarımsal kesim tarafından daha ekonomik kullanılmalı. Bundan ders alarak vahşi sulama yerine, yağmurlama ve damlama sulama yöntemine ağırlık verilmeli'' diye konuştu.
- Balıkçılık
- Saz kesimi
- Turizm ve rekreasyon olanakları sağlamak
Dünyada iklim dengelerinin giderek değiştiğini, bunun sonucu Türkiye'de de son derece kurak bir kış mevsimi yaşandığına işeret eden Dıvrak, gerekli önlemler alınmazsa gelecek yıllarda sulak alanların yanı sıra özellikle Ege, Akdeniz ve Orta Anadolu'daki yağışlarda önemli ölçüde azalma ve buna bağlı kuraklık yaşanacağını kaydetti.
Dıvrak, Türkiye'nin her bölgesinin iklim değişikliğinden aynı şekilde etkilenmeyeceğini dile getirerek, ''İklim değişikliği gibi bir sorun olmasa bile su yönetimi ve suya olan bakışı değiştirmezsek Türkiye 2030'lu yıllarda ciddi bir su kriziyle karşı karşıya kalacak'' dedi.
Türkiye'nin sulak alanlarının durumu
Konya Havzası Eşmekaya Sazlıkları: Eşmekaya Barajı yapılırken tamamen kuruyan, şu an ne baraj ne de sazlık bulunan bölge 2005 yılında doğal sit statüsünü kaybetti.
Hotamış Sazlıkları: Yine Konya Havzası'nda bulunan ve 1985 yılında yaklaşık 16 bin hektar olan alan, 1990 yılında 8 bin hektara düştü, bugün ise tamamen kurumuş durumda.
Ereğli Sazlıkları: Alanı besleyen kaynaklar üzerine yapılan barajlar, tahliye kanalları ve yeraltı sularının tarımsal sulama amacıyla aşırı derecede çekilmesiyle çok büyük ölçüde kurudu. Yaz aylarında tamamen kuruyan alanın tek su kaynağı ise Ereğli ilçesinin kanalizasyon kanalı.
Tuz Gölü: Türkiye'nin ikinci büyük gölü ve en büyük Özel Çevre Koruma Bölgesi olan Tuz Gölü, şu an olması gereken büyüklüğün yarısı kadar. Konya ve Aksaray şehirleriyle Kulu-Şereflikoçhisar-Cihanbeyli-Eskil ilçelerinin evsel ve endüstriyel atıkları ve ayrıca binlerce ton tarımsal atık, herhangi bir arıtıma tabi olmadan yıllardır Tuz Gölü'ne akıtılıyor.
MANAVGAT'TA DURUM
Dünyanın en büyük yeraltı nehirleri Dumanlı 1 ve Dumanlı 2 ile Akçay ve Naras çaylarından beslenen Manavgat ırmağı da kuraklık tehdidiyle karşı karşıya.
Manavgat DSİ Şube Müdürü Erol Tekin, ''Manavgat Irmağı'nı besleyen kaynakların debilerinde yüzde 50 oranında azalma var'' dedi.
Son dönemlerde yağış azlığı gözlemlediklerini belirten Tekin, Manavgat'ta beklenen yağış olmamasına rağmen, İbradı ilçesi ve Toros dağlarına yağan yağışlar nedeniyle zaman zaman su seviyesinin yükselebildiğini belirtti.
Beyşehir Gölü: Türkiye'nin en büyük tatlısu gölü ve milli park alanı olan göl, tarımsal sulama amacıyla su çekilmesi nedeniyle giderek küçülüyor ve sığlaşıyor. Küçülmenin yanı sıra kirlilik de Beyşehir için önemli bir sorun olarak kabul ediliyor.
Suğla Gölü: Doğal göl olma özelliğini kaybederek önemli ölçüde kurudu. Şimdi su depolama alanı olarak kullanılıyor.
Meke Gölü: Konya Havzası'nın diğer sulak alanları gibi kuruma sürecinde ve parçalara ayrılmış durumda. Gölün küçülmesinde azalan yağışlardan daha çok havza bazında sürekli düşen yer altı su seviyesinin etkili olduğu bildiriliyor.
Sultansazlığı: Sazlığı besleyen su kaynaklarının tarımsal amaçlı kullanımı için kesilmesi nedeniyle yüzde 90 oranında küçülmüş durumda.
Bafa Gölü: Gölü besleyen Büyük Menderes Nehri ile göl arasına yapılan setler, barajlar ve Söke sulamasına verilen su gibi nedenlerle göl susuz ve oksijensiz kalmakta, küçülmekte ve toplu balık ölümleri yaşanmakta.
Manyas Gölü: Sığırcı Deresi ile kuzeyden, yani Bandırma tarafından gelen kirlilik baskısı devam ediyor. Kuşların önemli barınma, kışlama ve üreme alanı olan bu deltada, geçmişte DSİ'nin gölün güney bölümüne etki eden baraj çalışması sonucu su seviyesi yükselmiş ve Avrupa Konseyi tarafından iyi korunan milli parklara verilen 'A' sınıfı diploması geri alınmıştı.
Manyas Gölü, alana yapılan su müdahalelerinin geri dönülmesi çok zor, pahalı ya da imkansız sorunlara yol açabildiğini gösteriyor.
Doğu Karadeniz Havzası: Sahip olduğu bitki, kuş, memeli ve sürüngen türleri ile bu havza da taş ocakları, kirlilik, plansız altyapı, kontrolsüz turizm, yasadışı avlanma, toprak kayması gibi sorunlarla boğuşuyor.