Sosyal Fobi ile Mücadele

PaSikA

Yeni Üye
Üye
Sosyal Fobi ile Mücadele
Sosyal fobisi olan kişiler hata yapma, gülünç duruma düşme ya da kendilerine yakışmayacaklarını düşündükleri davranışları yapma korkusu içindedir. Sosyal fobi ile mücadeleden, faaliyetlerde arka plana itilmiş olmaktan, dostça olmayan bir şekilde kendilerine davranılmasından, aptalca görünmekten, kontrolü kaybetmekten, panik yaşamaktan, ne söyleyeceğini bilememekten ve bir de bunlara eşlik eden birçok fiziki belirtileri yaşamaktan korkmaktadır.Bu fiziki belirtileri; ellerde terleme ve titreme, yüz kızarması, ses kısılması ve titremesi, kaslarda gerginlik, çarpıntı ve göğüste sıkışma hissi, sıcak ve soğuk basmaları, mide rahatsızlıkları, baş ağrısı olarak sıralayabiliriz.

Çocuklarda sosyal fobi
Çocuklarda sosyal fobi sıklıkla okul fobisi, sınav korkusu veya başka çocuklar tarafından gülünç bulunma duygusu olarak kendini gösterir. Okul fobisi olan çocuklarla yapılmış çalışmalarda, bu çocukların % 40’ında sosyal fobiye rastlanmıştır. Sosyal fobi yaşayan çocuklarda, performansının değerlendirme korkusu yükaaaae; sınavları yarıda kesebilir ve genelde sınav sonuçları diğerlerine göre daha düşük olabilir. Bu da diğerlerine göre daha kötü okul başarısını beraberinde getirir. Okul başarısızlığı genelde, öğrenmeye katkı sağlayıcı faaliyetler içinde yer alan sözel sunum, sorulara cevap verme veya sınav korkusu ile, otorite durumunda bulunan öğretmen ile olan kaygılı ilişkilerden kaynaklanmaktadır. Özellikle performansının değerlendirilme kaygısı, öğrencinin kendi davranışlarına yoğun olarak eğilmesine, sosyal ortamda kendini ele verebilecek titreme, kızarma, terleme, ses kısılması gibi yönlerine yoğunlaşmasına yol açtığından, dikkat ve konsantrasyon bozukluklarına, bilgilerini yazıya veya ifadeye dökememesine yol açmaktadır.

Eşlik eden sorunlar
Sosyal fobi problemi olan kişilerin, sıklıkla başkaca psikolojik problemleri de bulunmaktadır. Sosyal fobi ile devam eden en sık problemler; panik atak, fobik rahatsızlıkların farklı şekilleri (agorafobi gibi), yaygın anksiyete bozukluğu, depresif ve somatik şikayetler, alkol ve ilaç kötüye kullanımı ile uyuşturucu sayılabilir. Depresyon sosyal fobiye eşlik eden veya bir sonucu olarak ortaya çıkan, çeşitli araştırmalara göre % 14 – 50 oranında görülen bozukluktur. Depresyon, sosyal fobinin oluşturduğu mesleki ve özel hayata ilişkin memnuniyetsizlik ile sosyal engellenmelerin sonucu olarak kendini geliştirir. Relatif yüksek oranda intihar düşünceleri ve denemeleri (% 15) sosyal fobiye eşlik eder.
Alkoliklerle yapılan çalışmalarda, sosyal fobili bireylerin 9 kat daha fazla olduğu tespit edilmiştir. Yine sosyal fobili bireylerde alkol kullanımı, diğerlerine göre 2,5 kat daha fazla olarak bulunmuştur. Bunların dışında sosyal fobili bireylerde; yalnız yaşama eğilimi yüksek, eğitim seviyeleri düşük, ekonomik açıdan başkalarına daha bağımlı, istikrarsız bir hayat çizgisi, sosyal açıdan yalıtılmışlık, cinsel problemler normale göre yüksektir.

Sosyal fobinin nedenleri
Daha küçük yaşlarda önemsenmeyen ve özellikle toplumumuzda terbiyeli, utangaç kabul edilme eğiliminde olan bu kişilerde, kliniklere ve tedaviye ergenlik döneminde daha yoğun başvurulmaktadır. Özellikle ergenlik dönemi sosyal fobiklerde daha yoğun ve kaygılı olarak yaşanmakta, ergenliğin getirdiği problemlere, sosyal fobiye özgü problemler de eklenmektedir. Farklı problemler veya bozukluklarla kliniklere yapılan başvurular sonucunda da, sosyal fobiler tespit edilebilmekte, klinik veya tedaviye geliş nedeni depresyon, agorafobi veya anksiyete bozuklukları olabilmektedir.
Sosyal fobi oluşumuna ilişkin farklı görüşler bulunmakla beraber, nedenlerini fizyolojik ve psikososyal olarak ikiye ayırabilmek mümkündür. Araştırmalarda, aileleri sosyal fobi özellikleri gösteren bireylerde hastalığın görülme oranı, diğerlerine göre 3 kat daha fazladır. Ayrıca sinir sisteminde bulunan dopamin ve serotonin gibi nöral ileticilerin seviyelerinin de normale göre farklı düzeylerde olduğu görülmüştür.

Korumacı değil geliştirici olun
Sosyal fobiyi oluşturan faktörlerden psikososyal nedenler; çocuğun doğumundan itibaren öncelikle içinde yaşadığı aile, daha sonra da akraba ve aile çevresi ile okul ve arkadaş çevresi olarak sıralanabilir. Aile çocuğun temel eğitimini aldığı, kişilik özelliklerinin şekillendirildiği, zihinsel yeti ve becerilerin oluşturulduğu, duygusal yaşantıların ve tepkilerin geliştirildiği bir ortamdır. Aile çocuk için; karşılıklı güven ve sevgi alışverişine dayalı iletişim ortamı, özgüven ve özerkliğin sağlanması, zihinsel ve duygusal gelişimine yardımcı olabilecek şartların verildiği bir ortam oluşturmalıdır. Korumacı değil, geliştirici; cezalandırıcı değil destekleyici, bağımlı değil özgüveni sağlayıcı yaklaşım benimsenmelidir. Ailenin dışında, diğer çevresel koşullar da bu yapıyı destekleyecek biçimde şekillenmelidir. Böyle bir ortam çocuğun psikolojik olarak sağlıklı yetişmesine imkan verecektir. Psikolojik olarak sağlıklı yetişen bir birey; kendi olumlu ve olumsuz yönlerini tanıyan, bir birey olarak değerli olduğunun farkına varan, yaşam için gerekli özgüveni oluşturabilmiş, toplumda sağlıklı ilişkiler kurup, bunları geliştirebilen bir kişidir. Bu kişilerde de sosyal fobi oluşma riski, diğer psikolojik rahatsızlıklarda olduğu, gibi son derece azdır.
Tersi durumlarda, çocuklar tanıdık olmadıkları ortamlarda aşırı ürkek, sessiz, hareketsiz, utangaç bir tavır sergileyebilirler. Bazen de böyle bir durumda ağlama, anne-babaya yapışırcasına sarılma, onlara dokunma, yanlarından ayrılamama, huysuzca davranışlar içine girebilirler. Toplulukla oynanan oyunlara katılmaz, uzaktan bakmakla yetinir hatta bir köşeye sinip, kendilerini gizleyerek olanları izlerler. Oyunlara katılsalar bile diğerlerinin sözleri doğrultusunda ve önemli roller almadan hareket eder, oyun kuruculuk yapamazlar. Oynanan oyunlarda geri planda kalırlar. Okula gitmek istemeyip, türlü yakınmalarla evde kalmak isterler. İlerideki hayatlarında da benzer davranış kalıplarını sergilemeye devam edeceklerdir.

Sosyal fobi ve düşünce
Sosyal fobikler normal bireylere göre, her şeyi daha olumsuz değerlendirme eğilimindedir.
Negatif sosyal durumları daha çok kendi içsel değerleri ile değerlendirirken (beceriksizlik, zayıflık, vs.), pozitif durumları daha çok dış faktörlere (şans, kader, diğerlerinin olumlu tutumu, vs.) bağlama eğilimindedir.
Sosyal fobikler kendileri ile ilgili anormal olumsuz değerlendirmeler yapmakla kalmaz, diğerlerinden de böyle negatif değerlendirmeler bekleme eğilimindedir.
Bu negatif değerlendirmeler sosyal fobiklerde başkalarının bu kişilere verdikleri tepkilerinden değil, kendi önyargı ve yanlış değerlendirmelerinden gelir.

Hatamla sev beni!
Sosyal fobikler sosyal faaliyetlerde, artmış bir fiziksel gerginlik ve diğerlerinin de görebileceği şekilde buna uygun fiziksel belirtiler (terleme, titreme,kızarma.vs.)

gösterirler.
Sosyal fobikler kendilerinin fiziksel belirtilerinin, diğerleri tarafından abartılmış bir şekilde algılandığını düşünmektedir. Örneğin, elleri titreyen biri, bunu herkesin gördüğünü ve sürekli titreyen ellerine baktıklarını düşünmektedir.
Sosyal fobikler mükemmeliyetçi bir anlayış sergilemekte, hata olmaması prensibini savunmaktadırlar.

İlaç ve psikoterapi tedavisi
Sosyal fobi tedaviye oldukça iyi cevap veren ve ayrıntılı tanımlanmış bir rahatsızlıktır. Tedavi sürecinde ilaç ve psikososyal tedavi yaklaşımları tek tek veya birlikte kullanılabilir.
İlaç tedavisinde en çok SSRI grubu antidepresan ilaçlar tercih edilmekte olup, yan etkilerinin azlığı ve uzun süreli kullanımlara müsait olmaları nedeniyle avantajlıdırlar. Doktor kontrolünde kullanıldığında bağımlılık yapmayan bu ilaçlar, en az 6 ay kullanılmalı ve tedaviye alınan cevaba göre kullanım süresi tedaviyi yürüten uzman doktor tarafından belirlenmelidir.
Psikolojik tedavi yaklaşımında; ağırlıklı olarak bilişsel – davranışsal psikoterapiler, sosyal beceri eğitimleri, gevşeme egzersizleri, bireysel ve sosyal etkinlik tedavileri ile grup terapileri uygulanabilmektedir. Psikolojik tedavilerle bireyler, yanlış düşünce ve davranış kalıplarını tanıyabilmekte, önyargıları ile kendilerine yönelik olumsuz tutumlarını değiştirerek, daha gerçekçi beklenti ve davranış kalıpları oluşturabilmekte, başa çıkma stratejileri geliştirebilmekte, eksik olan sosyal becerileri kazanmakta ve iletişim güçlerini arttırmaktadır
 
Geri
Üst