Stres reaksiyonları stres yönetimi

*MeleK*

♥Ben Aşık Olduğum Adamın Aşık Olduğu Kadınım♥
Stres reaksiyonları stres yönetimi
Stres Selye'nin (1974) ifadesiyle vücudumuzun herhangi bir "taleb"e karşı verdiği genel bir cevaptır. Bu yaklaşım içinde, oluşabilecek "talepler' strese neden olan olaylar olarak düşünülecek olursa, iki türde olaydan bahsedilebilir. Birinci tipteki olaylar yüksek beyin fonksiyonlarını pas geçip direkt olarak stres reaksiyonunun oluşmasına neden olabilirler.

Amfetamin, kafein ve nikotin gibi maddeler herhangi bir algı gerektirmeden otomatik reaksiyon oluştururlar ki, bu tür uyaranlar stresin biyojen nedenleri olarak adlandırılmaktadır (Everly, 1989).

Öte yandan psikososyal nedenler gerçekten olmuş veya hiç gerçekleşmemiş olaylardır. Bu tipteki olaylar dolaylı yönden stres reaksiyonuna neden olmaktadırlar. Çünkü olayın kendisi değil nasıl algılandığı reaksiyonun asıl sebebidir. Tanımadığınız bir insanın ölümüne şahit olmak üzücü fakat geçici bir durum olabilirken, aynı ölümün sizin yüzünüzden olduğu düşüncesi, üzüntünün çok daha uzun süreli olmasını sağlayabilir. Verilen iki durumda da aynı vaka söz konusu iken, ikinci durumu muhakeme ediliş tarzı verilen reaksiyonun daha yoğun ve krorıik olmasını getirebilir. Stresle mücadele konusunda işte bu hayat olayları ve bunlara bakış tarzı ön plana çıkmaktadır.

√ Stres Reaksiyonları :
Selye (1974), Genel Adaptasyon Sendromu olarak tanımladığı strese karşı reaksiyon verme sürecini "Alarm" durumu ile başlatmaktadır. Bu aşamada herhangi bir olayın meydana gelmesiyle homeostatik düzen bozulmaktadır. Bu düzensizliğe henüz hazır olunmadığından, bünye kısa bir süre alarm durumuna geçer ve tekrar denge durumuna gelebilmek için işlemler başlatır.

İkinci aşama "Direnç" olarak adlandırılmıştır. İşleme giren savunma mekanizmaları meydana gelen olaya karşı koyabilmek için enerji ve güç sağlarlar. Bu destek sayesinde en basit anlamda kendimizi korumamıza yarayan "savaş ya da kaç" reaksiyonu için zemin hazırlanmış olur.

Üretilen herhangi bir davranış sonrası olay hala dengeyi tehdit edici özelliğini gösteriyorsa üretilen davranış tekrarlanır veya değiştirilir. Ancak tüm çabalar sonucu tehdit ortadan kalkmıyorsa bünye üçüncü aşama olan "Tükenme" durumuna geçebilir, zira yeni bir davranış için gerekli enerji rezervleri sonsuz değildir.

Selye bünyenin söz edilen standart reaksiyonundan bahsederken Lazarus (1991 ) reaksiyonun verilip verilmeyeceğini, verilecekse ne çeşit olacağının belirlendiği iki aşamalı bir psikolojik süreci vurgulamaktadır. Birinci aşamada olayla karşılaşan kişi bunun amaçları ile ne kadar ilgili olduğunu değerlendirir. Olayla amaçlar arasında bir ilgi bulunmuyorsa bir reaksiyon verme gereği ortadan kalkar.

Ancak olay amaçlarla ilgili ise olumlu mu yoksa olumsuz mu olduğu değerlendirilir. Olumlu bir olayda yani amaca ulaşmayı kolaylaştırdığı algılanan olayda olumlu duygular ortaya çıkar. Olumsuz değerlendirilen durumda ise ikinci aşamadaki değerlendirme sağlığın korunması veya kaybedilmesi açısından önem taşır. Olumsuz olaya karşı direnme veya yok etme gücü olduğunu, bunu yapabilecek potansiyeli olduğu değerlendirmesini yapan bir kişi, meydana gelen olumsuz olay sonunda olumsuz duygular hissetmeyebilir.

Birinci bölümde açıklanan araştırmada ambulans personelinin fazla stres hissetmediklerini belirtmesi bu faktöre bağlı olarak açıklanabilir. Karşılaşacağı stresli durumları bilen, bunlarla karşılaşsa bile üstesinden gelebilmek için gerekli eğitimle donanmış ve eğitimini beceriye dönüştürebilmiş bir kimse artık stresli durumla mücadele edebilme cesaretini ve gayretini gösterir.

√ Kişilik Yapısı ve Stres İlişkisi :
Olaylara bakış açısının geçmişte benzer olaylarda yaşanan tecrübeler sonunda kemikleştiği ve kişiliğin bir parçası olduğu düşünülebilir. Belli bir tarzda gelişen bazı kişilik yapılarının çoğu zaman kişiyi stresin olumsuz etkilerine yatkınlaştırabileceği bildirilmektedir. Bunlar arasından mükemmeliyetçi kişilik ve öğrenilmiş karamsarlık tipik örneklerdir.

Kendisi hakkında devamlı mükemmel beceri ve sonuçlar bekleyen bir insan (mükemmelliyetçilik), yaşayacağı hayal kırıklıkları nedeniyle olumsuz reaksiyonlar gösterebilir veya meydana gelen olumsuz olaylar kişinin hep kendinden kaynaklanan sebeplere atfedilir ve olayların devamlı bu şekilde süreceğine inancı (öğrenilmiş karamsarlık) depresyon yaratabilir.

Diğer taraftan Kobasa (1979) tanımladığı mücadeleci kişilik yapısındaki stresle başa çıkmada etkili olabilen üç olumlu özellikten bahsetmektedir. Bu özelliklerden ilki olayları bir tehdit olarak değil kendini geliştirebilme fırsatı olarak görebilmektir.

İnsanın sahip olduğu değerleri hayat boyu geliştirebilme potansiyeli vardır. Bu potansiyelin varlığına inanan insanlar yeni ve tehditkar durumları kaçma veya hostil davranışlar göstererek atlatmak yerine bu olayları mücadele gücü nispetinde yaşamayı ve bir daha aynı olayla karşılaşıldığında daha tecrübeli olmayı yeğleyebilirler. İkinci özellik meşgul olunan işin bir anlam ifade etmesidir. İşin bir anlam ifade edebilmesi için daha önceden yapılmış olan planlar içinde yer alması gerekir.

Dolayısıyla bu özelliğe sahip olan insan planları dahilinde ilerlemekte ve anlamlı bir iş üzerinde çaba sarf eden ve bu onlarda olumlu hisler uyandırır. Üçüncü özellik ise içinde bulunulan şartların kontrol edilebileceğine ait inançtır. Bu özellik birinci bölümde açıklanan araştırmada da desteklendiği gibi stresle mücadelede oldukça önemli rol oynamaktadır. Stres veren durum mücadele edilmedikçe hayatı kısıtlayan bir faktör olabilir. Kısıtlılıklar amaçlara gem vurduğundan olumsuz duygular uyandırır. Halbuki kişinin yaşadığı çevreye etki edebileceğini hissetmesi olumlu bir duygudur.
 
Geri
Üst