TBMM Başkanlarının Biyografileri

Bilge Gökçen

Yeni Üye
Üye
TBMM Başkanlarının Biyografileri
devlet büyüklerinin biyografisi sırasıyla tbmm başkanları türk devlet büyükleri biyografileri büyüklerinin biyografileri ismet sezgin hangi tarihler arasında meclis başkanlığı yapmıştır
Bütün biyografiler derleme ve alıntıdır

Ali Fethi Okyar
( 1880)- (07.05.1943)
Serbest Cumhuriyet Fırkası'nın kurucusu. Pirlepe'de doğdu. İyi bir öğrenim gördü. Vatan Hürriyet Cemiyeti'nde Mustafa Kemal ile beraber çalışdı. 1908 da Paris'te ateşemiliter olan Fethi Bey, Trablusgarp Savaşı çıkınca Paris'ten ayrıldı, Afrika'da yapılan savaşlara katılmak üzere Trablusgarb'a geçti. 1913'de İttihat ve Terakki Genel Merkezi'ne üye seçilmiş ve Genel Sekreter olmuştur. Aynı yılın son aylarında Sofya'ya elçi olarak tayin edildi.

İzzet Paşanın kısa süren Sadrazamlığında Dahiliye Nazırı olarak görev alan Fethi Bey, Damat Ferit Paşa tarafından tutuklandı. Bütün muhaliflerini ortadan kaldırmak isteyen Damat Ferit, Fethi Bey'i Enver, Cemal ve Talat Paşaların kaçmalarına göz yummakla suçlandırmış ve Malta'ya sürgüne göndermiştir. Ancak tutuklanan İngilizler'le değiştirilmek suretiyle 1921 yılında Malta'dan kurtarıldı. Büyük Millet Meclisi tarafından Büyük Taarruzda Dahiliye Nazırı olarak seçilen Fethi Bey, Roma, Paris ve Londra'ya giderek; Yunanlıların Anadolu'dan çekilmelerini sağlayacak bir barış için çalışmıştır. Fethi Bey bu durumu, o sırada taarruz hazırlıklarını tamamlamak üzere bulunan Mustafa Kemal'e bir telgrafla birdirdi. Daha sonra da Ankara'ya döndü. Rauf Orbay'ın Başbakanlık görevinden ayrılması üzerine Başbakan seçildi (4 Ağustos 1923). Cumhuriyetin ilanı sırasında yaşanan kabine buhranı üzerine Başbakanlıktan ayrıldı. Mustafa Kemal'in Cumhuriyetin ilanına karar verdiği sırada, O'nun yanında bulunmuş ve Mecliste takip edilecek çalışma şeklini beraberce tespit etmişlerdir. Fethi Bey, Cumhuriyetin ilanından sonra TBMM Başkanı seçildi. Terakkiperver Fırkanın kurulmasından sonra, Başbakanlıktan ayrılan İsmet İnönü'nün yerine tekrar başbakanlığı seçilen Fethi Okyar, Şubat 1925'te başlayan Şeyh Sait İsyanı sırasında Başbakanlıktan ayrıldı.Büyükelçi olarak çalıştığı Paris'ten, 1930 yılında dinlenmek için yurda gelen Fethi Okyar'a Mustafa Kemal tarafından yeni bir parti kurması teklifi yapılması üzerine, Serbest Cumhuriyet Fırkası'nı kurdu. Fakat bu parti kapatıldı. Mustafa Kemal'in ölümünden sonra da çalışmalarına devam eden Fethi Okyar, 12 Mart 1941'de Adliye Vekaleti görevinden ayrılmış ve birkaç yıl sonra 7 Mayıs 1943'de ölmüştür.
 
Ce: TBMM Başkanlarının Biyografileri

Ferruh Bozbeyli ( 1927) </B>
22.10.1965-1.11.1970 arası TBMM Başkanı
1927 yılında Pazarcık'ta doğdu. Antakya Erkek Lisesini 1947'de İstanbul Hukuk Fakültesini 1957 yılında bitirdi.1961 yılında İstanbul Milletvekili seçildi.1965-1970 yılları arasında Millet Meclisi Başkanlığını yaptı.1970 yılında partisinden (AP) ayrıldı ve yeni bir parti kurdu (Demokratik Parti) 1973 seçimlerinde tekrar İstanbul'dan milletvekili seçildi.1977'den sonra siyasi hayattan çekildi.

ESERLERİ
1.Alaca Siyaset
Siyasi Hikayeler
Ferruh Bozbeyli
Babıali Kültür Yayıncılığı

"Alaca Siyaset" yakın tarihimizin, bir siyaset ustasının gözünden panoraması 60'lı yılların "özel hatıra defterleri"nden biri diyebileceğimiz" Alaca Siyaset", siyasetimizin aksayan yönlerini cesur ve sempatik bir dille anlatıyor. Birebir yaşadığı ibretlik olayları çoğu zaman bir hikaye tadıyla veren yazar, bizi Anadolu insanının yüreğine, tarihin sıcak saatlerine, Türkiye ve dünya coğrafyasına taşıyor. Siyasi hayatın zirvesine tırmanmış bir devlet adamından onlarca yılın tecrübesini saklayan, okuma zevkiyle dolu bir kitap.
 
Ce: TBMM Başkanlarının Biyografileri

Hüsamettin Cindoruk ( 1933) </B>
1933 yılında İzmir'de doğdu.Ankara'da Çankaya ilkokulunu, Atatürk Lisesini bitirdi.Babası Vasfi Bey, annesi Ganimet Hanımdır. 1954'de Ankara Hukuk Fakültesinden mezun oldu.1955 yılından itibaren avukatlık yaptı.Demokrat parti, Adalet partisi, Demokratik Parti, Büyük Türkiye Partisi ve Doğru Yol partisi'nde il başkanlığı , kuruculuk, Genel İdare Kurulu üyeliği görevlerinde bulundu. 14 Mayıs 1985 tarihinde Büyük Kongre'de Doğru Yol Partisi Genel Başkanlığına seçildi.Genel Başkanlığı siyasi yasağı biten Süleyman Demirel'e emanat ettikten sonra 16 Kasım 1991- 1 Eylül 1993 tarihleri arasında TBMM Başkanı seçildi.Süleyman Demirel cumhurbaşkanı seçilince boşalan genel başkanlık için aday oldu seçilemedi, bir grup arkadaşıyla DYP'den ayrılıp Demokrat Türkiye Partisi'ni kurdu. DTP 28 Şubat sürecinde kurulan Mesut Yılmaz başbakanlığındaki hükumete girdi. 18 Nisan 1999 tarihinde yapılın genel seçimde meclis dışında kaldı ve DTP Genel Başkanlığı görevinden istifa etti.İngilizce bilir, evli ve 3 çocuk babasıdır.
 
Ce: TBMM Başkanlarının Biyografileri

İsmet Sezgin </B>
HAKKINDA YAZILANLAR

Demirel yüzünden kaybettim Yener SÜSOY
Hürriyet 07.10.2002


52 yıllık siyasetçi İsmet Sezgin, 1993 kongresinde Tansu Çiller'e karşı mağlup çıkmasının sorumlusu olarak Süleyman Demirel'i gösterdi.
Türk siyasi yaşamının 52 yıllık ünlü ve sempatik ustası İsmet Sezgin, namı diğer ‘‘İsmet Ağabey’’ bugüne kadar hiç böyle görülmedi, hiç böyle konuşmadı. Nice ihtilaller, muhtıralar, nice kıskançlıklar, nice vefasızlıklar, nice hançerlemelere tanık olduğu siyasi yaşamına nokta koydu. Ve İsmet Ağabey geçmişte içinde yaşadığı olayları örten sır perdesini ilk kez bizim için fırlatıp attı. Vay vay, meğer kapalı kapılar ardında neler olmuş, neler yaşanmış. Bu arada kendi özel yaşamını da ilk kez öğrendik, çapkınlıktan silah koleksiyonuna kadar.

Tunalı Hilmi üzerindeki yıllanmış dört katlı bir evin en üst katındaki kiralık dairesinde duyduklarınıza inanamayacaksınız. Biricik kızı, sevgili meslektaşım Seynan bile şaşırdı, gerisini siz düşünün. Siyasette dört mevsimi de yaşayan, tevekkül anıtı, herkesin

yardımına koşan, hayır demesini beceremeyen gerçek bir ağabeydir. Aydın Belediye Reisi'yken 27 Mayıs'ı, Gençlik ve Spor Bakanı'yken 12 Mart'ı, Maliye Bakanı'yken 12 Eylül'ü yaşamış, siyasi geçmişimizin kilometre taşı bu ağabeye konuk olmaya var mısınız? Ne ben, ne de siz hiç sesimizi çıkarmayalım, sözünü de kesmeyelim. Siz bu arada masasının üstüne hazırlattığı Aydın inciri ve taze cevizlerden tatmayı unutmayın, bunlar sayın bakana özeldir.

Derviş olmasaydı CHP barajı yine aşamazdı

- Bir ağız dalaşı sonucunda yapılması kararlaştırılan zamansız erken seçim, AKP dışında hiçbir partiye fayda sağlamayacak. Şimdi onların durumu da zor, çünkü liderleri anayasa gereği kesinlikle seçime katılamayacak. Bir tarafta Irak, öte tarafta Kıbrıs, AB meseleleri var; ayrıca ekonomimiz diken üstünde. Türkiye'deki ekonomik dengeler bir daha bozulacak olursa ayakta kalamayız. Çünkü bundan sonra bir 11 Eylül daha olmaz. O meşum olaydan sonra Türkiye'nin gücünün, itibarının arttığı bir gerçek, ülkemizin rolü değişti, değeri anlaşıldı. Bu arada Kemal Derviş'in de çok yararlı hizmetleri oldu ama, bulunmaz Bursa kumaşı da değil. Milli iradeyi temsil etmeyen bir seçim sistemiyle yapılacak bu erken seçimden kaos çıkmaması için dua ediyorum. Seçimin ertesi günü meşruiyet kavgaları başlayacak, tıpkı 1957 seçimlerinde yüzde 48 oy alan DP'nin başına geldiği gibi. Bugünkü hale göre benim tahminim AKP birinci parti olur, iktidara öfkeli vatandaşın oylarını alacak gibi. İkinci parti Derviş'li CHP olur, seçime kadar Baykal hata yapmaz inşallah. Derviş olmasaydı bence CHP yine barajı aşamazdı. DYP üçüncü sırada yer alır, MHP'nin ise barajı geçmesi şüpheli.

Cindoruk ve Cevheri aleyhime çalıştılar

- DYP'nin 1993 kongresiyle ilgili olarak bugüne kadar birçok arkadaşım konuştu, ben 10 sene sonra konuşacağım deyip sustum. Hepsini ilk kez sana anlatacağım, benim aziz dostum sevgili Yener. Sayın Demirel Cumhurbaşkanı seçilince DYP'nin başına daha önce de genel başkanlığımızı yapan Hüsamettin Cindoruk'un gelmesi gerektiğini düşündüm. Bu arada birçok arkadaşım benim de aday olmamda çok ısrar ettiler. Bunun üzerine Cindoruk'a ‘‘Sen aday olursan ben çekilirim’’ dedim. Fakat Süleyman bey ‘‘Ben cumhurbaşkanıyım, sen de meclis başkanısın, bu denge bozulmasın, yoksa işler yürümez’’ diyerek Cindoruk'un adaylığına karşı çıktı. Bunun üzerine benim adaylığım gündeme geldi, ama önce Süleyman Bey'e danışmalıydım. Senelerce yardımcılığını yaptığım, Türkiye'nin en güç zamanlarında bana önemli görevler veren, bana inanan, güvenen insanın muvafakatini almak benim için bir siyasi zarafetti. Onun en azından hayır duasını almak istemiştim. Buluşmamız gecikince Tansu Hanım ve Köksal Toptan adaylıklarını koydu. Süleyman Bey'in benimle görüşmesini geciktirmesinde bir kasıt olduğunu düşünmüyorum, belki adaylığımı yakın çevresine kabul ettirmek istedi. Nihayet bir perşembe günü Süleyman Bey'le görüşüp durumu anlattım, hayırlar dileyip destekleyeceğini ifade etti. Demirel benim genel başkan olmamı istiyordu, ama 15 gün geç kalması işi bozdu. Bu gecikme olmasaydı Tansu Hanım kesinlikle aday olmazdı. Meclis başkanımız Cindoruk, teşkilattaki dostları, yanındaki milletvekilleri arkadaşlarımızla birlikte çok açık olarak Çiller'i destekledi. Bu yüzden ben ‘‘Demirel'in adamı’’ olarak seçime girmek durumunda kaldım. Seçilirsem sanki Demirel başbakan olacakmış gibi bir hava estirildi ama, beni tanıyanlar kimsenin kuklası olmayacağımı iyi bilir. Çok yakın arkadaşlarım, mesela Necmettin Cevheri aleyhime çalıştı, belki de eşit sıradan öne çıkmamı istemedi. Cavit Çağlar da kendini tatmin etmek için ‘‘Kasıma kadar İsmet ağabey, sonra ben’’ dedi. Sonradan tespit ettim ki, dönemimde beli kırılan PKK'nın başı Apo, bizim Doğu ve Güneydoğu milletvekillerine ‘‘Bu adam bizim neslimizi kurutuyor, ona oy vermeyin’’ diye haber salmış. Sözün kısası, Süleyman beyin güvenini kaybedenler, Cindoruk'un yardımıyla Çiller'i seçti. Oylama başlamadan yanımda oturan Çiller'e ‘‘Kazanırsanız yanınızdayım’’ dedim. Tansu hanım eşimin elleri tutup ‘‘Saadet hanımefendi, bu seçimi nasıl olsa İsmet ağabey kazanır, beni unutmayın, ben kazanırsam da bu değişmeyecek’’ dedi. Seçimini kaybedeceğimi asla beklemiyordum, çünkü kongrede özverinin, vefanın, dostluğun, kadirbilirliğin egemen olacağına inanmıştım. Kişisel menfaatlerin oyları böylesine yönlendireceğini tahmin edemezdim. Kaybettiğim için üzüldüm, ama yıkılmadım, çünkü ben her şeye sıfırdan başlayabilen bir insanım, geçmişim ortada. Sayın Çiller'i genel başkanımız, başbakanımız olarak kabul edip örnek bir milletvekili olmaya çalıştım. Tansu Hanım birkaç kere de bakanlık teklif etti, kabul etmedim.

Tansu Çiller, servetinin meşruiyetini kanıtlayamadı

- Çiller Başbakan olduktan sonra eşi devreye girdi, ülkeyi sevgili Özer'le birlikte idare etmeye başladılar. Her şeyin Özer Bey'e sorulur, danışılır ve ondan sorulur hale geldi. Bizim ne çileler, ne emeklerle kurduğumuz kitle partisi, oldu şahıs partisi. Sayın Çiller, bunların yanı sıra gayrımeşru olduğu iddia edilen servetinin meşruiyetini kanıtlayamadı. Örtülü ödenekle ilgili olaylar gün ışığına çıkamadı, verecek cevap bulamadı. Bütün bunlar yetmezmiş gibi, daha önce ‘‘Apo'dan, afyon kaçakçısından daha tehlikeli, bana oy verirseniz sizi bu beladan kurtaracağım’’ dediği Erbakan'la hükümet kurdu. Yüzde 20'lik oy alan bir zihniyet Tansu Hanım sayesinde devlete egemen oldu, ülkeyi 28 Şubat'lara sürükledi. Bu demokratik laik düzene, Atatürk devrimlerine ve cumhuriyetin temel ilkelerine açık bir saldırıydı. Siyasal ahlak eski önemini, anlamını yitirdi, demokrasi araç oldu. Kendimize olan saygımızı yitirmemek için DYP'den ayrıldık ve böylece DTP kuruldu.

Çillerler'in aile partisi

- Tansu Çiller'in genel başkan seçilmesinden sonra benim de kurucusu olduğum Doğru Yol Partisi, büyük bir hızla aile şirketi haline dönüşmeye başladı. Demokrat Parti'den bugüne kadarki yarım yüzyıllık siyasi geçmişimde görmediğim olaylara şahit oldum. İl, ilçe teşkilatları fesih edildi, lider sultası başladı ve parti içi demokrasi kalmadı. Demirel zamanında bundan bin misli iç demokrasi vardı. Türkiye'de hiçbir siyasi partide iç demokrasi olmadığı için kuvvetler ayrılığı ilkesi çalışmıyor. Lider ve genel merkez sultasıyla yürütmeyi ele geçiren güç, yargı erkini de etkiliyor. Çiller'in hükümet etme tarzıyla benim tarzım uyuşmadı.

Bayar, DYP ittifakına karşıydı

- Mehmet Ali Bayar'ın benim gibi DYP'yle işbirliği yapmaya karşı olduğunu çok kesin biliyorum. DTP Genel İdare Kurulu'nun en son toplantısında 28 arkadaşımız DYP ile ittifak yapmak lehinde oy kullanmış, bir arkadaşımız çekinser kalmış, ötekiler ise reddetmiş. Genel başkan ben olsaydım, DYP'den istifa etmemi gerektiren birtakım nedenler ortadan kalkmadan böyle bir ittifaka girmem asla mümkün değildi.
 
Ce: TBMM Başkanlarının Biyografileri

Kaya Erdem ( 1928) </B>
21.11.1989-20.10.1991 arası TBMM başkanı

İsmet Kaya Erdem1928 yılında Safranbolu'da doğmuştur. Babası A.Hilmi Bey, annesi Pakize Hanımdır. Babasının öğretmen olması nedeniyle ilk ve ortaokulu değişik kazalarda (Kurucaşile ve Bartın) tamamlamıştır. Lise ve yüksek tahsilini İstanbul'da kamu kuruluşu hesabına parasız yatılı olarak okumuştur. İstanbul İktisadi ve İlimler Akademisi mezunudur. 1952-1961 yılları arasında T.Şeker Fab.A.Ş.nde sırasıyla memur, şef, müdür yardımcısı ve müdürlük görevlerinde bulunmuştur. Maliye Bakanlığı Hazine Genel Müdürlüğünde 1961-1966 yılları arasında uzman, Hazine Genel Müdür Yardımcısı, 1966-1969 yıllarında Londra Büyükelçiliği Ekonomi Müşavirliği, 1969-1973 yıllarında Hazine Genel Md.Baş Yrd., Hazine Genel Müdürlüğü, 1973-1976 yıllarında Londra Büyükelçiliği Maliye ve Ekonomi Baş Müsteşarlığı görevlerinde bulunmuştur. 1976 yılında vekaleten Hazine Genel Sekreteri, 1977 yılında Sosyal Sigortalar Genel Müdürü, 1978-1980 yılları arasında Hazine Genel Sekreteri, 1980-1982 yılları arasında ise Maliye Bakanı olarak görev yapmıştır. 1959-1966 yılları arasında Ekişehir İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi'nde profesör yetkisi ile ek görev yapmıştır. "İktisadi Devlet Teşekkülleri Mevzuatı , Maliyet Muhasebesi ile ilgili Üniversite Ders Teksirleri" gibi eserleri bulunmaktadır. İngilizce bilir, Evli ve 2 çocuk babasıdır.
 
Ce: TBMM Başkanlarının Biyografileri

Kazım Özalp ( 1880)- (1968) </B>
1882’de Köprülü’de (Makedonya Cumhuriyeti sınırları içinde yer alan Titov Veles) doğan Kazım Özalp 1902’de Harp Okulu’nu, 1905’te Harp Akademisi’ni bitirdi. İlk görev yeri olan Selanik’te 36.Alay’da görev yaparken İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne girdi. 1909’da 31 Mart Ayaklanması’nın bastırılması hareketine, 1912’de Balkan Savaşı’na katıldı. I.Dünya Savaşı’nda Doğu Cephesi’nde Ruslarla savaştı ve rütbesi 1914’te binbaşılığa, başarılarından dolayı da 1915’te yarbaylığa, 1917’de albaylığa yükseltildi. 1919’da Kurtuluş Savaşı başlayınca Heyet-i Temsiliye kararıyla Kuzey Cephesi komutanlığına atandı; 1920’de Aznavur Ayaklanması’nı bastırdı. I.Dönem TBMM’ye Karesi milletvekili olarak girdi; 1921’de olağanüstü yetkilerle Kocaeli bölge komutanı olarak görevlendirildi ve İzmit ile Adapazarı’nı düşmandan geri aldı. Emrine verilen kolorduyla Sakarya Savaşı’na katıldı, gösterdiği başarı nedeniyle Eylül 1921’de rütbesi tümgeneralliğe yükseltildi. 1921 sonunda kolordu komutanlığını bırakan Kazım Özalp, Ocak 1922’de milli savunma bakanlığı görevini üstlendi ve aynı yıl korgeneral, 1926’da orgeneral oldu; 1927’de emekliye ayrıldı.

TBMM’deki yerini 1920’den, siyasal yaşamdan çekildiği 1954’e kadar aralıksız koruyan Kazım Özalp, 1924-1935 arasında TBMM başkanı, 1935-1939 arasında da ikinci kez milli savunma bakanı olarak görev yaptı. 1971-1972’de yayımlanan Milli Mücadele adlı bir de kitap yazdı.

Kurtuluş Savaşı’nın önde gelen adlarından asker ve siyaset adamı Kazım Özalp 6 Haziran 1968’de Ankara’da öldü.

ESERLERİ

1.Atatürk'ten Anılar
Kazım Özalp, Teoman Özalp
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları / Atatürk Dizisi ...

1930'lu yıllarda çocuk yaşlarında olan, bugünün belirli yaş düzeyinin üzerindeki akranlarımdan bir kısmı, Atatürk'ü, bir kez uzaktan dahi görmüş olmayı, haklı olarak büyük bir mutluluk saymaktadırlar. Ben bu yönden gerçekten çok şanslı bir insanım. Babamın ona yakınlığı nedeniyle çok kereler Atatürk'le beraber olabilmek şansına eriştim. Bu ülkede yaşayan herkes, eğer Atatürk ile ilgili bir anısı varsa, bunu milletine mal etmeyi bir görev saymalıdır. Bu nedenle, her ne kadar çocuk yaşlarımdaki anılar da olsa, bazıları, büyük dersler alınacak değerdedir. Anılarımı bu kitap içerisinde ikinci bölüm olarak yayınlamayı mutlu bir fırsat sayıyorum. Ailemizin elinde bulunan ve bazıları bugüne kadar hiç yayınlanmamış olan fotoğrafların, bu yayına bir katkı sağladığı inancındayım. Kitabın birinci bölümünü oluşturan babamın anılarında, kendi yazdıklarına aynen sadık kalınmış, ancak o devirde kullanılmakta olan Arapça kelimelerin bazıları, gençlerin daha iyi anlayabilmeleri için, bugün kullanmakta olduğumuz şekilde Türkçeleştirilmiştir. Belirli bir tarihten sonraki anılarda, soyadları ve kullanılmaya başlanmış bulunan yeni kelimeler kullanılmıştır…
 
Ce: TBMM Başkanlarının Biyografileri

Mustafa Kalemli ( 26.03.1943) </B>
18.01.1996-30.09.1997 arası TBMM Başkanı.

26.03.1943 tarihinde Kütahya'nın Tavşanlı ilçesinde doğdu. İlk ve ortaokulu Tavşanlı'da, liseyi Eskişehir'de bitirdi. Aynı yıl Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi'ne girdi ve 1967 yılında mezun oldu. 1967-1968 yıllarında Sosyal Sigortalar Kurumu Tunçbilek Hastanesi Hekimi olarak görev yaptı.

1968 yılında Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji kürsüsünde Asistanlığa başladı ve 1972 yılında ise Üroloji uzmanı oldu. Aynı yıl askere gitti. Ankara 800 yataklı Askeri Mevkii Hastanesi'nde Üroloji şefi olarak görev yaptı.1974 yılında terhis oldu ve Ankara Tıp Fakültesi Üroloji Kliniği Başasistanlığına başladı. 1976-1978 yılları arasında Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı Ankara Acil Yardım ve Trafik Hastanesi kuruluş çalışmalarına katıldı ve Başhekim Muavinliği görevini yaptı. Tekrar Ankara Tıp Fakültesi Üroloji Kliniği Başasistanlığına döndü.

1978 yılında Hamburg Üniversitesi Eppendorf Hastanesi'nde Androloji ve Böbrek Nakli konusunda özel çalışmalar yaptı. Aynı yılın Nisan ayında Ankara Üniversitesi Doçenti oldu. (28.04.1978) 19 Eylül 1979-5 Ocak 1982 tarihleri arasında Antalya Tıp Fakültesi kuruluşunda görev aldı. Aynı fakültenin Üroloji Kürsüsü Başkanı ve Fakülte Yönetim Kurulu üyeliği yaptı. 5 Ocak 1982-Haziran 1983 tarihleri arasında Sosyal Sigortalar Kurumu Tavşanlı Hastanesi Kurucu Başhekimi olarak görev yaptı. Haziran 1983-25 Temmuz 1983 tarihleri arasında Sosyal Sigortalar Kurumu İzmir-Buca Hastanesi Üroloji Kliniği Şefliği görevinde bulundu.

6 Kasım 1983 Genel Seçimlerine katılarak Kütahya'dan Milletvekili seçildi. 13 Aralık 1983 tarihinde Çalışma Bakanlığı, 14 Aralık 1983 tarihinde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'na atandı. 17.10.1986 tarihine kadar bu görevde bulundu. 17.10.1986 tarihinde Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı'na atandı ve 21.12.1987 tarihine kadar görev yaptı. 29 Kasım 1987 Genel Milletvekili
seçimlerinde tekrar Kütahya Milletvekili seçildi ve 21.12.1987 tarihinde kurulan Hükümette İçişleri Bakanlığı'na atandı. 31 Mart 1989 tarihine kadar bu görevi yürüttü. İçişleri bakanlığı'ndan ayrıldıktan sonra TBMM üyesi olarak AT Karma Parlamento Komisyonu Türk Grubu Üyesi , daha sonra Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi Türk Parlamento Grubu Üyesi olarak görev yaptı. TBMM Dışişleri Komisyonu Üyesi ve Başkanvekilliğini yürüttü. 24 Haziran 1991 tarihinde kurulan Mesut Yılmaz Hükümetinde ikinci kere İçişleri Bakanlığına, 26 Ağustos 1991 tarihinde yeni kurulan Orman Bakanlığına atandı.
12.11.1991-23.08.1993 tarihleri arasında ANAP GRUP Başkanvekilliği yaptı. Mesleği ile ilgili muhtelif kitapları vardır. İngilizce bilir, evli ve 2 çocuk babasıdır
 
Ce: TBMM Başkanlarının Biyografileri

Mustafa Kemal Atatürk ( 23.04.1881)- (10.11.1938) </B>
1.CUMHURBAŞKANI

GÖREV SÜRESi

29 EKİM 1923
10 KASIM 1938

1881 yılında Selanik'te doğdu. İlk öğrenimini ve askerî öğrenci olarak orta öğreniminin bir kısmını Selanik'te yaptı. Manastır Askerî Lisesi'ni bitirdi.1902 yılında Kara Harp Okulu'ndan, 1905 yılında Harp Akademisi'nden mezun oldu.Orduda çeşitli vazifeler aldı. 1913 yılında Sofya'da Ataşe Militer olarak bulundu.

Birinci Dünya Harbi sırasında, Çanakkale Muharebelerinde, Tümen Komutanı olarak görev yapıı. 1916 yılından itibaren, Doğu ve Güney cephelerinde Kolordu ve Ordu Komutanlığı yaptı. Bitlis ve Muş'u düşman işgalinden kurtaran kuvvetlerin başındaydı. Filistin ve Suriye cephelerinde görev aldı.

Mondros Mütarekesi'nden sonra Sevr Anlaşması hükümlerine dayanılarak ülkenin yabancılar tarafından işgali üzerine, son Osmanlı padişahı Vahdettin Han tarafından Anadolu'ya gönderildi.19 Mayıs 1919'da Samsun'a çıkarak Türk millî mücadelesini başlattı.Amasya Genelgesi, Sivas ve Erzurum Kongrelerini topladı. Askerî görevlerinden istifa ederek 23 Nisan 1920'de Ankara'da Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni topladı. Meclis Başkanı seçildi.5 Ağustos 1921'de Başkomutanlık görevini üstlenerek Anadolu'nun Yunan işgalinden kurtarılması için mücadeleye devam etti. Sakarya Meydan Savaşı'nı kazandı. 19 Eylül 1921'de Meclis tarafından kendisine Mareşal ve geleneksel Gazi ünvanı verildi.

26 Ağustos 1922'de işgalci Yunan kuvvetlerine karşı Büyük Taarruz'u başlattı. Beş gün sonra 30 Ağustos 1922'de de Başkomutanlık Meydan Savaşı' nı kazanıldı.Lozan Barış Konferansı'ndan sonra, 11 Ağustos 1923'de toplanan Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından yeniden Başkan olarak seçildi. 9 Eylül 1923'de kurduğu Cumhuriyet Halk Partisi'nin Genel Başkanlığı' na seçildi.

29 Ekim 1923'de Cumhuriyet'in ilân edildiği gün, Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk Cumhurbaşkanı oldu. Dört dönem üst üste seçildi.10 Kasım 1938'de öldü.

ESERLERİ
Atatürk'ün Özel Mektupları
Mustafa Kemal Atatürk
Kaynak Yayınları / Siyasal Tarih ve Türkiye Dizisi

"Atatürk'ün Özel Mektupları", ilk kez Sadi Borak tarafından derlenmiştir. 1961 yılında ilk basımı yapılan eser, kısa sürede tükenmiş, 1970'te ikinci ve 1980'de üçüncü basımı yapılmıştır. İlk basımı 42, ikinci basımı ise 80 mektubu kapsayan eser, üçüncü ve elinizdeki dördüncü basımında 157 mektubu içermektedir.

Atatürk'ün bu mektupları, yaşadığı dönemin ve içinde bulunduğu siyasal ve toplumsal olayların birer aynası gibidir. Ayrıca Atatürk'ü tüm yanlarıyla bu mektuplarda bulmak da mümkündür: Sevgileri, tutkuları, hatta kıskançlıklarıyla... Mektuplar, tarihimiz ve Atatürk'ün biyografisiyle ilgili birçok materyali de içermektedir. Bu eserde yer alan mektuplar, öyküleriyle birlikte birçok olayı aydınlığa kavuşturmaktadır. Yakın tarihimizin kimi olayları belge ve bilgi yetersizliği nedeniyle tarihimize yanlış olarak yansımıştır. Kimi olaylar da aynı nedenle birtakım gerçek dışı varsayımlar üzerine kurulmuştur. Bunlar arasında kasıtlı olarak saptırılan olaylar da vardır: Fevzi Çakmak'ın Anadolu'ya geçişi, Sovyet yöneticileriyle yazışmalar, Ardahan Milletvekili Hilmi ve Ali Galip olayları vs...

"Atatürk'ün Özel Mektupları", yakın tarihimizin bilinmeyen ya da az bilinen kimi olaylarını açıklığa kavuşturmuş olması bakımından her zaman başvurulması gereken kaynak bir yapıt niteliğindedir.


Atatürk Konuşuyor
"Nutuk Öncesi"
Mahmut Soydan, Falih Rıfkı Atay
Tekin Yayınevi

Bu kitap için anılarını kağıda döken Falih Rıfkı Atay ve Mahmut Soydan'a Atatürk'ün özel demeci "Benim anlattıklarım ve anlattıklarımı değerlendirmek için size verdiğim
belgeler okunduktan sonra, bütün Türk milletini, özellikle Türk aydınlarını vicdan ve fikir hesaplaşmasına çağırmak isterim. "Anılar" diye size anlattığı bu hikayelerin, zamanımıza kadar birtakım Devlet büyüklerinin anılarını yayımlamak sevdasına benzer bir eğilimden doğmuş olduğunu sanmayınız. Eğer ben, bu gerçekleri size söylüyorsam ve milletimize
ulaştırıyorsam, elbette bundan, büsbütün başka bir amacım vardır. Bu amaç ne olabilir?... Bunu burada açıklayamam. Fakat benim tasarladıklarımı, düşüncelerimi içtenlikle ulaştıran bu yazılar okunduktan sonra, kuşku duymam ki milletim, kendi kendine durumu öğrenecek, değerlendirebilmek için gerekli belgelere sahip olacaktır.

Dediklerimi, olaylar eylemlerle kanıtlamamış olsaydı, bu sözlerimin kapsadığı gerçeği -güç anlaşılabilir düşüncesiyle-, bir zaman daha yayımlamakta ağır
davranmaya belki gerek görürdüm."

HAKKINDA YAZILANLAR

Atatürk'ten Anılar
Kemal Arıburnu
İnkılap Kitabevi / Atatürk İle İlgili Kitaplar

Atatürk'ün düşüncelerini ve kişiliğini ortaya koymak ve değişik yönleriyle anlatmak çabasını güderken, çok dar bir çerçeve içinde de olsa, O'nu anlatanların da bu ortam içindeki yerlerine ve kişiliklerine de değinmiş bulunuyorum.Her anı ve izlenimin büyük bir değeri vardır. Uzun ve görkemli bir dönemin güçlü komutanları, tarihçileri, şairleri, yazarları, romancıları, müzisyenleri ve halk ozanları hep O'nu anlatmaya, ressamları O'nu çizmeye, heykeltraşları O'nu yontmaya çalışmışlardır. Bu anlatılanlar, hep gönüldeki Atatürk'tür. O'nu
gönüllerinde duymayanlar, davasına baş koymayanlar, başlarını omuzlarının üzerinde bir yük gibi taşıyanlar O'nu anlatamazlardı ki...

Anılarla Mustafa Kemal Atatürk
İsmet Kür
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları / Atatürk Dizisi

İsmet Kür, "Yazın bir bütündür... Diyelim ki, bir ulu ağaçtır. Bu ağacın her dalında ürün vermiş olmaktan mutluyum." diyor. Yayınlanmış 17 kitabı ve bunların arasında 9 baskı yapmış olanları var. Yazarımızın kitapları, -hatta günlük gazetelerde yayınlanmı kimi makaleleri, köşe yazıları bile- daima ses getirmiştir. Yazılanların tümünde vurgulanan, İsmet Kür'ün kendine özgü sürükleyici, rahat yazış biçimi; alışılagelmişten biraz farklı, hatasız, ustaca kullandığı dil olmuştur. Psikolojik irdelemelerindeki etkileme gücü de, yazılarının, üstünde durulan başka bir özelliğidir.

Atatürk'ten Anılar
Kazım Özalp, Teoman Özalp
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları / Atatürk Dizisi ...

1930'lu yıllarda çocuk yaşlarında olan, bugünün belirli yaş düzeyinin üzerindeki akranlarımdan bir kısmı, Atatürk'ü, bir kez uzaktan dahi görmüş olmayı, haklı olarak büyük bir mutluluk saymaktadırlar. Ben bu yönden gerçekten çok şanslı bir insanım. Babamın ona yakınlığı nedeniyle çok kereler Atatürk'le beraber olabilmek şansına eriştim. Bu ülkede yaşayan herkes, eğer Atatürk ile ilgili bir anısı varsa, bunu milletine mal etmeyi bir görev saymalıdır. Bu nedenle, her ne kadar çocuk yaşlarımdaki anılar da olsa, bazıları, büyük dersler alınacak değerdedir. Anılarımı bu kitap içerisinde ikinci bölüm olarak yayınlamayı mutlu bir fırsat sayıyorum. Ailemizin elinde bulunan ve bazıları bugüne kadar hiç yayınlanmamış olan fotoğrafların, bu yayına bir katkı sağladığı inancındayım. Kitabın birinci bölümünü oluşturan babamın anılarında, kendi yazdıklarına aynen sadık kalınmış, ancak o devirde kullanılmakta olan Arapça kelimelerin bazıları, gençlerin daha iyi anlayabilmeleri için, bugün kullanmakta olduğumuz şekilde Türkçeleştirilmiştir. Belirli bir tarihten sonraki anılarda, soyadları ve kullanılmaya başlanmış bulunan yeni kelimeler kullanılmıştır...

Atatürk'ün Avrasya Devleti
İsmet Bozdağ
Tekin Yayınevi

Atatürk'ün gözünde Milli Misak'ın anlamı nedir? Milli Mücadele'de, Sovyetlerden, ne zaman ve ne kadar yardım aldık? İran'a 1923 yılında Uçak armağan ettik mi? Neden?...
Enflasyonun yüzde 250'lerde olduğu 1924 yılında 100.000 altın harcayarak: "Türkiyat Enstitüsü" kurduk, "Etnografya Müzesi"nin temellerini attık mı?..
Niçin?.. Dil Kurumu, Tarih Kurumu'nun kurulmasında gözetilen hedef nedir? Bu Hedef'den Kim ve niçin saptı?.. Atatürk ve İnönü hangi fikirde çatıştılar?.. Kim haklı idi?..
Atatürk, İnönü'nün çocuklarına okumalarını sağlamak için mirasından pay ayırdı mı?.. Niçin?.. Atatürk'ün "Siyasi Vasiyeti" var mı?.. Neydi ve uygulanmasını kim önledi?..
Atatürk, kimin Cumhurbaşkanı olmasını istiyordu? Kim oldu?.. Bütün bu soruların cevapları, bu kitapta!

Atatürk'ün Fikir Sofrası
İsmet Bozdağ
Tekin Yayınevi

Atatürk'ün akşam sofralarına çok ilişildi; "Yaran sofrası" denildi; "Malum Zevat Sofrası" denildi; hatta "Sarhoş Sofrası" diyenler bile oldu. Bu kitap, Atatürk'ün akşam sofralarının gerçeğini, en sağlam kaynaklardan soruşturarak, onların verdiği bilgilerle yazılmıştır. Atatürk'ün en yakınlarından alınan her bilgi, aynı olayın görgü tanıkları ile pekiştirilmiş, hafıza yanlışları düzeltilmiş ve gerçeğe en yakın biçime dönüştürülmüştür.

Atatürk sofralarını en iyi anlatan söz, yine Atatürk'ün sözüdür: "Hükümet Uyandı; Hadi Biz Artık Yatalım!"

Hayat ve Hatıratım
Rıza Nur Kendini Anlatıyor
Rıza Nur, Abdurrahman Dilipak
İşaret Yayınları / Belgelerle Yakın Tarih Dizisi

Hayat ve Hatıratım
Cilt: 3
Rıza Nur-Atatürk Kavgası
Rıza Nur - Abdurrahman Dilipak
İşaret Yayınları / Belgelerle Yakın Tarih Dizisi

Atatürk ve Pietro Canonica
Semavi Eyice
Eren Yayıncılık

Mustafa Kemal ve Corinne Lütfü
Bir Dostluğun Öyküsü
Melda Özverim
Milliyet Yayınları

"Çarşamba akşamı, sizinle geçirdiğim günün tatlı hatırasıyla İstanbul'dan ayrıldım. Beni sizden uzaklaştıran tren tahmin ettiğim gibi 18.30'da değil 17.20'de hareket etti."
"Şu anda Hotel Bulgarie'deyim fakat bu otelden menun değilim, yarın değiştirmeyi düşünüyorum."

"Ertesi gün şehirde kısa bir tur yaptım. Ekseriya sefarethanede, büromdayım ve çalışıyorum. Fethi Bey'de başka bir şey yapmıyor."

"İşte Arıburnu'nda İngilizlerle savaştayım. Düşmanın esaslı kuvvetini ezdim. Geri kalanı cesur kıtalarım tarafından sahile, donanmanın himaye ettiği bir noktaya sürüldü."

Sınıf Arkadaşım Atatürk
Okul ve Genç Subaylık Anıları
Ali Fuat Cebesoy
İnlilap Kitabevi / Atatürk İle İlgili Kitaplar

Mustafa Kemal'i altmış yıl önce bir cuma akşamı tanımıştım. Harp Okulu'nda ve Harp Akademesi'nde sınıf arkadaşımdı. 1905 yılı başlarında birer Kurmay Yüzbaşı olarak şanlı Türk Ordu'suna katıldık. Önce Suriye'de Beşinci, sonra da Makedonya'da Üçüncü Ordu'larda kurmay stajlarımızı birlikte yaptık. İttihat ve Terakki Cemiyeti'nde aynı safta bulunduk. Mücadelelerimiz ortaktı. Hürriyet hareketlerinde de birlikte çalıştık.Bu kitap, okul ve genç subaylık hayatımızın anılarını içine almaktadır. -Ali Fuat Cebesoy-

Gazi ve Latife
İsmet Bozdağ
Tekin Yayınevi

Atatürk, "Gazi Mustafa Kemal" günlerinde, İzmir'de bir genç kızla tanıştı ve evlendi. 2 yıl, 6 ay, 4 gün birlikte yaşadılar. 25 Ağustos 1925 günü, Latife Hanım: "Latife Gazi Mustafa Kemal" olarak çıktığı İzmir'den; sadece "Latife" olarak yine İzmir'e dönüyordu.

Nasıl tanıştılar, nasıl yaşadılar, niçin ayrıldtılar?

Bu konuyu çok insan yazmaya heveslendi. Başaramadılar. Çünkü Latife Hanım: "Özel hayatımdır, yayınlayamazsınız" diye girişimleri, mahkeme kararı ile durduruyordu. Biz, bütün kaynakları kullanarak bu kitabı yazdık ve Hürriyet Gazetesinde yayınladık. Latife Uşaklıgil yayını durdurma girişiminde bulundu: "Biz, sizin hayatınızı değil, Atatürk'ün evlilik hikayesini yazdık ve yayınladık" savunusu ile yayını sürdürdük ve bu yayın -kitap olarak- bugün elinizdedir.Bu kitabın bir başka özelliği daha var.

Kitap, Atatürk'ün bütün özelliklerini: Tutalım, sigara içerken, ne zaman halka yaptığını, ne zaman yapmadığını; yatağına pijama ile mi, gecelikle mi girdiğine varıncaya kadar titiz bir gerçekçilikle saptanmış ve işlenmiştir.Bu kitapta: İnsan Mustafa Kemal var.

Yaveri Atatürk’ü Anlatıyor
Salih Bozok
Doğan Kitapcılık İstanbul 2001

"Atatürk'le birlikte yaptığım seyahetlere dair bazı defterde notlarım olduğu gibi, Atatürk'ün bana gönderdiği çok kıymetli mektupları vardır. Bunları neşretmek için benden satın almak isteyenler olmuştur, fakat Atatürk buna müsaade etmedi ve 'Bunları biz öldükten sonra neşretmek üzere çocuklarına miras bırak' dedi. Ben de onun için hepsini muhafaza ederek size miras bıraktım".
İşte Salih Bozok'un bu mirası, ölümünün 60. yıldönümünde oğlu Muzaffer Bozok tarafından yayımlıyor.
Esir aldığı Trikopis'e Napolyon'u örnek gösteren...
İzmirde kendisine diklenen İngiliz konsolosu odasından kovan...
Annesinin mezarının başında ulusal egemenlik yemini eden bir Mustafa Kemal bulacaksınız.
Tabiî Latife Hanım'la evlenmelerinin ve boşanmalarının öyküsü,
İnönü ile küslüklerinin içyüzünü, sofrada kopan kimi kavgaların ilginç ayrıntılarını ve Atatürk'ün hastalığının perde arkasını da...

Cumhurbaşkanı Gazi M. Kemal Paşa'nın Sonbahar Gezileri
Nuri Onat
Çağdaş Yayınları / Tarih-Anı-Gezi-Olay Dizisi

Devrim tarihimizdeki yeri çok önemli bir kitap bu. O yılların ünlü deyimi ile "Gazi" Mustafa Kemal Paşa'nın 1924 güzünde, uzun süren bir yurt gezisindeki söyleşileri, demeçleri ve söylevleri yanında, geziden izlenimler, içten coşkulu, sevgi dolu karşılama ve uğurlamalar, vurucu bir dille anlatılmış...

Hümanist Atatürk
Hamdi Ülkümen
Çağdaş Yayınları

İster günümüzde yaşasın ister tarihte yaşamış olsun, insanın sevdiği, saygı duyduğu, onu her anımsayışta heyecanlanıp mutlu olduğu insanlar vardır. Hamdi Ülkümen için Atatürk işte o büyük insandı. ... Yunus Nadi'nin de yakın dostuydu. Birlikte çalışmışlardır. Hamdi Ülkümen'in bir devrim lisesi açması üzerine, onun eğitimciliği ve okulculuğu üzerine Yunus Nadi'nin Cumhuriyet'e yazdığı bir başyazıyı da bu kitapçığın sonunda bulacaksınız.
 
Ce: TBMM Başkanlarının Biyografileri

Ömer İzgi ( 1940) </B>
Konya Milletvekili-MHP

DOĞANHİSAR - 1940, Mehmet Salim, Zeynep - Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi, Aynı Fakültede Elbirliği Mülkiyeti Medeni Hukuk Alanında Master - Fransızca - Avukat - Başbakanlık Başuzmanı, Serbest Avukat - Muhafazakar Parti Kurucu Üyesi - Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı - Evli, 4 Çocuk.

HAKKINDA YAZILANLAR

İşte böyle battık
Sabah 9 Nisan 2001

1- Meclis Başkanlığı'nın 70 danışmanı var. Her biri en az 1 milyar lira maaş alıyor ve Meclis'e bile uğramıyor
2- İşçinin apandisit ameliyatı için SSK 100 dolar ödüyor Meclis ise aynı ameliyat için tam 800 dolara anlaştı
İzgi: Hepsini emekliye sevk edeceğim
Meclis Başkanı Ömer İzgi anlatıyor: "42 başdanışmanım ve 28 danışmanım olduğunu öğrendim. Başdanışmanlar 1.3 milyar, danışmanlar 1 milyar lira alıyor. İçlerinde eczacı olan da var. Bir eski milletvekilinin oğluymuş. Eczacı başdanışmana ne danışayım? Aspirin fiyatını mı soracağım? Kamuda normal kadrolarda çalışsalar 300 milyon alacaklar."
Vekilin apandisiti farklımı?
Çalışma Bakanı Yaşar Okuyan feryat ediyor: "SSK, bir üniversite hastanesiyle apandisit ameliyatı için 100 dolara sözleşme imzalıyor, Bağ-Kur 200 dolara, Emekli Sandığı da 400 dolara... Meclis ise Ankara'da hastanelerle aynı ameliyat için 800 dolara anlaşmış. İşçinin, memurun, esnafın, emeklinin, milletvekilinin apandisiti ayrı mı?
 
Ce: TBMM Başkanlarının Biyografileri

Yıldırım Akbulut ( 1935) </B>
Ankara Milletvekili-ANAP
ERZİNCAN - 1935, Ömer, Rabia - İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi - Serbest Avukat - XVII, XVIII, XIX uncu Dönem Erzincan Milletvekili - Anavatan Partisi Eski Genel Başkanı - İçişleri Eski Bakanı ve Eski Başbakan - Türkiye Büyük Millet Meclisi Eski Başkanvekili ve Eski Başkanı - Evli, 3 Çocuk
 
Geri
Üst