tevbeye gelin

*MeleK*

♥Ben Aşık Olduğum Adamın Aşık Olduğu Kadınım♥
tevbeye gelin
tevbe


Tevbe, istiğfar duâlarının manası, yaptığımız bütün günahlara pişmanlık duyduğumuzu ifade etmemiz, bundan sonraki hayatımızda bir daha böyle günah ve kusurları işlemeyeceğimize Rabbimize söz vermemizdir.
Günah ve kusurlarına pişmanlık duyup, üzüntü ve elem hisseden mü'min, önce şu istiğfar duâsını huşû ve hudû ile okur:


"Estağfirullah. Estağfirullah. Estağfirullahe'l-azîm el-kerîm, ellezî lâ ilâhe illâ hüve'l-hayyü'l-kayyûmü ve etûbü ileyhi, tevbete abdin zâlimin li-nefsihî, lâ yemlikü li-nefsihî mevten velâ hayâten velâ nüşûrâ. Ve es-elühü't-tevbete ve'l-mağfirete ve'l-hidâyete lenâ, innehû, hüve't-tevvâbü'r-rahîm."
"Yâ Settere'l uyûb, Yâ gaffare'z-zünûb! Bu ana gelinceye kadar benim elimden, dilimden, gözümden, kulağımdan, ayağımdan ve elimden bilerek veya bilmeyerek meydana gelen bütün günah ve hatalarıma tevbe ettim, pişman oldum. Küfür, şirk, isyan, günah ve kusur her ne türlü hâl vaki oldu ise, cümlesine nadim oldum, pişmanlık duydum. Bir daha yapmamaya azm ü cezm ü kast ettim. Sen bu tevbemi kabul eyle. Nefsime uyup, şeytana tabi olup da aynı günah ve kusurları bir daha tekrar etmeme imkan verme, yâ Rabbi. Bir daha iman ve ikrar ediyorum ki, Peygamberlerin evveli Âdem Aleyhisselâm, ahiri ise Hazret-i Muhammed Aleyhisselâm, bu ikisi arasında sayılarını bilemeyeceğim kadar çok Peygamber gelmiş, İlâhi kitapları tebliğ etmişlerdir. Bunların cümlesine inandım, iman ettim, hepsi de haktır ve gerçektir. Bütün peygamberlere, onlara gönderilmiş olan İlâhi kitaplara ve içindeki emirlere şeksiz ve şüphesiz iman ettim, dilimle ikrar, kalbimle tasdik ediyorum ve yine iman ve ikrar ediyorum ki en son kitap Kur'ân-ı Azimüşşân ve en son Peygamber de Hazret-i Muhammed Aleyhisselâm'dır."


"Amentü billâhi ve melâiketihî ve kütübihî ve Rusulihi ve'l-yevmi'l-âhiri ve bi'l-kaderi, hayrihî ve şerrihî minellâhi teâlâ ve'l-bâsü bade'l-mevt. Hakkun, eşhedü en lâ ilâhe illâllah ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve Resûlüh."




Allah(c.c.) aksırmayı sever; esnemeyi sevmez

Ebû Hüreyre (ra) rivâyet eder: Resûlullah (asm) şöyle buyurmuştur: “Allah aksırmayı sever; esnemeyi sevmez. Sizden biriniz aksırır ve Allah’a hamd ederse, onu işiten her Müslüman’a ‘yerhamüke’llah’ demek hak olur. Esnemeye gelince; şüphesiz o şeytandandır. Biriniz esnemek hali geldiğinde gücü yettiği kadar onu gid

Bu hadîse göre, Cenâb-ı Hakk’ın aksırma sıfatını sevdiği; esneme sıfatını sevmediği anlaşılıyor. Hadîsin devamında esnemenin şeytandan olduğu beyanına baktığımızda; yorgunluk, uykusuzluk veya ruhsal gerginlik hallerinde meydana gelen gafletimizden faydalanan şeytanın kalbimiz yakınlarındaki yuvasına gelmek istediğini ve bu esnada vücut mekanizmamızın buna karşı tepkisini “esneme” sûretiyle ortaya koyduğunu anlamak mümkün. Hiç şüphesiz bünyemize şeytanın gelişi Allah’ı hoşnut etmez. Ağzımızı rast gele açarak esnemek, edep ve nezâkete de uygun düşmez. Esneme halini gideremez isek, elimizle ağzımızı kapamamız tavsiye edilmiştir. Bu hadisten esnemenin günah olduğunu çıkarmak mümkün değildir. Burada böyle bir hüküm yoktur. Bu hadîsle Peygamber Efendimizin (asm), şeytanın vesveselerine karşı gaflette olmamamız gerektiğine dikkat çektiği söylenebilir. ermeğe çalışsın. Çünkü biriniz esnediğinde şeytan ona güler.”
 
Geri
Üst