Tüm Dertlerini Dışarıda Bırak!

ESDE

Hamiş Melek
Tüm Dertlerini Dışarıda Bırak!
dertler, dert, ertelemek, huzur, hikaye konusunu okumaktasiniz


Merhaba Melekler,

Internette gezinirken, dertlerimizi kapinin disinda birakmakla ilgili cok guzel bir hikayeyle karsilastim ve sizlerle paylasmak istedim, keyifli okumalar...


baba-cocuk-iliskisi-24.jpg



Akşamlar hızlı yaşanmış bir günün noktalama işaretidir.Akşamlar kimi zaman bir bitişin, kimi zaman da bir başlangıcın işaretidir.Kapı ziline dokunduğunuz an güne bir noktalı virgül koyup hayata kaldığı yerden yeni bir tatla devam edebilirsiniz; ya da nokta ile günü bitirip çekilmez saatlerin ilk sıkıntılarını yaşarsınız.

Yani; kimileri için akşamları kapının zilini çaldığında hayat yeniden başlar; kimileri içinse bitmek tükenmek bilmeyen saatlerin yeni bir başlangıcıdır akşamlar.

Tüm gün çekilen sıkıntıların bir kenara atıldığı demdir akşamlar.

Ya da tüm gün çekilen sıkıntılara yeni yeni sıkıntıların eklendiği çileli saatler.

Her şey sizde başlar sizde biter.

Hızlı geçen bir günün yorgunluğunun zirveye vurduğu bir demde, akşamın geç saatlerinde kapı zilini çaldığımda bir küçük gülümsemeyle karşılaştım.

Küçücük boyu ve gülen gözleriyle “Hoş geldin babaaaa!” diye bir ses karşıladı dün akşam beni.
Gülümsüyordu.

Hayır, gülümsemiyordu tüm içtenliğiyle gülüyordu.

Ön dişlerinden iki tanesi yerinde yoktu. Buna rağmen gülüyordu.

Bu yaşlarda ön dişlerinden iki tanesinin olmamasının bir çocuğa bu kadar güzel yakıştığını daha önce fark etmemiştim hiç.

Önce dişlerini gösterdi. Yeni çekilmişlerdi.

Eğildim ve kucağıma aldım.

Yanağıma kondurulan öpücükler, akşamların mutlu bir yolculuğa çıkılan bir durak olduğunun göstergesiydi.

İçeriye adımımı atarken, dışarıda yaşadığım tüm sıkıntıların dışarıda kalması gerektiği geldi aklıma birden.

Onları kendileriyle ilgili olmayan sıkıntılarla üzmemeliydim.

Akşama kadar sabırla benim gelmemi beklemişlerdi. Kapı zili çalınca evde mutluluk çığlıkları kopmuştu.
“Bir dakika!” dedim küçük kızıma.

“Ne oldu baba?” diye sordu meraklı gözlerle.

“Gel!” dedim sessizce. Elinden tuttum ve evin kapısının dışına çıktık. Merdiven boşluğunda bir çivi, bir çıkıntı aradık.
Hiçbir şey anlamamıştı ve meraklı bakışlarla beni süzüyordu minik Ebru.

Sonunda bir kapak bulduk duvara yapılmış olan. Su saatinin ve su vanasının bulunduğu bir kapak.
“Bak!” dedim ve kapağı yavaşça açtım.

“Şimdi cebimden tüm gün çektiğim ve evin kapısına kadar getirdiğim sıkıntıları çıkarıyorum. Haydi bana yardım et!”

Hep beraber tüm gün çektiğimiz sıkıntıları temsil eden hayali şeyleri su kapağının arkasına bıraktık. Kapağı sıkıca kapattık.

“Şimdi burada kalsınlar.” Dedim. “Bizimle beraber eve girmesinler. Evdeki huzurumuzu bozmasınlar.”
Ebru, hiçbir şey anlamamıştı ama güzel bir oyun oyun oynuyoruz düşüncesiyle sinsi sinsi gülüyordu. Ve gülerken olmayan dişleri hiç çirkin durmuyordu.

Eve girdiğimizde ve sonrasında o akşam diğer akşamlardan farklı geçmişti.

Tüm sıkıntılar merdiven boşluğunda kalmıştı.

Akşamı bir bitiş değil, güne noktalı virgül koyup hayata devam sadedinde yaşamıştık.

Ve o akşam evimizde diğer akşamlardan farklı bir ses tonu vardı.

Dışarıya gülüşme sesleri gidiyordu.

Eminin kapının hemen dışına koyduğumuz sıkıntı ve dertler, evden gelen gülüşmeleri duydukça hırslarından çatlıyorlardı.

Sabah işe gitmek için evden çıktığımda, merdiven boşluğundaki su kapağını yavaşça açtım.

Tüm dertleri ve sıkıntıları tekrar alıp sırası geldikçe çözüme kavuşturmak için cebime koyacaktım.

Gözlerim fal taşı gibi açıldı.

İnanamıyordum!

Dün akşam su kapağının arkasına koyduğum sıkıntıların bir kısmı kendiliğinden kaçıp gitmişlerdi.

Geriye çok az kalmışlardı.

Kalanları aldım ve cebime koydum.

Ama gülümseyerek. Ve bir daha evin içine sokmamak şartıyla….






Kaynak:Mahmut AÇIL


 
Geri
Üst